Mortal Instruments RPG Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız? |
|
| Şekil Değiştirici olmak için | |
|
+11Roxanne D'arcy Romina F. Petrov Aurélien Rhodanthe Yalens Kavaleriya Gabriel Neithan Lexlander Patrick Sawyer Mantalon Pysonor Belinda Alice Wayle William M. Wayle Elizabeth Rose Wayland 15 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Elizabeth Rose Wayland Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Lakap : Lizbeth Mesaj Sayısı : 2356 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Site Kurucusu Uyarı: 0/0
| Konu: Şekil Değiştirici olmak için Ptsi 28 Şub. 2011, 16:04 | |
| Şekil değiştirici olarak bir meslek sahibi olmanın yanı sıra sadece Şekil değiştirici olarak ta yol oyununda yeralabilirsiniz. Bu seçim sizindir. Şekil değiştiriciler ve soyları hakkında bilgi edinmek için tıklayın.Soylar: Kurtadamlar + 3 yıldız
- Sürü lideri : William M. Lâvin
- Alfa (ikinci adam konumundadır) Belinda Alice Lâvin
- Sürü üyeleri:
Leopar adamlar; + 3yıldız,
- Sürü lideri : Mantalon Pysonor
- Alfa (ikinci adam konumundadır)
- Sürü üyeleri:
Kaplan adamlar; + 3 yıldız
- Sürü lideri : Gabriel Neithan
- Alfa: Clayton Collins
- Sürü üyeleri:
Kod: Karakter Adı: Karakter Yaşı: Tercih edilen Soy: Karakter özellikleri(Tercih edilen soyla uyumlu olmalı) Meslek varsa belirtin:(Rütbenize yazılacak) Örnek Rp veya Yıldız Seviyesi
En son Elizabeth Rose tarafından C.tesi 09 Nis. 2011, 23:32 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | William M. Wayle Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : Adımla hitap et! Nerden : Ormandan. Mesaj Sayısı : 81 Yaş : 28 Kayıt Tarihi : 08/01/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 03 Mart 2011, 20:54 | |
| Karakter Adı: William M. Lâvin Karakter Yaşı: 26 Tercih edilen Soy: Kurtadam Karakter özellikleri: Oldukça agresiftir. Genellikle saldırgan ve biraz kibirli davranır. Çocukken büyüdüğü aile yapısı yüzünden ablası dışında toplumundan kimseyi sevmez. Geçirdiği zorluklar zaten iri olan yapısını iyice irileştirmesine yardımcı olmuştur. Toplumunun en güçlü üyesidir. Dönüşmeyi çok fazla sevmez, bu yüzden yıllarca silah kullanma ve dövüş sanatları eğitimi almıştır. Bu sayede tüm silahları en iyi şekilde kullanabilir. Dönüşümü de diğerlerinden iri ve güçlüdür. Ayrıca tüylerinin rengi de kar kadar beyazdır. Meslek varsa belirtin: Dolunay'ın Şovalyesi (Olur mu bilmem ama olursa çok güzel olur. ) Örnek Rp veya Yıldız Seviyesi:
Bu şehrin sokaklarında ablamla birlikte yürürken gerçekten çok düşünceliydim. Geçirdiğim yıllar beni ırkımın en kadim üyesi yapmıştı ancak bu bana yetmiyordu. Neden bilmiyordum ama içimde halen güce karşı bir açlık vardı. Sanırım bunun sebebi babamın beni bir tür yenilmez yapmaya çalışmasıydı. Bunun için bana yaptıkları gözümün önünden gitmiyordu. Birden kendimi güneşli sokaklarda koşturan küçük bir çocuk olarak buldum. Arkadaşlarımla oyun oynuyordum. O sırada evden babam bana seslenmişti. ''William, gel buraya.'' Ablamın babamdan uzak durmamı söylemiş olmasına rağmen yanına doğru koşturdum. Sonuçta, babamdı, bana kötü bir şey yapmazdı, ya da ben öyle sanıyordum. Beni kucaklayıp içerdeki karanlık bir odaya götürdü ve bir sandalyeye oturtup kollarımı ve bacaklarımı açıp beni sandalyeye bağladı. Ben ise ne yapacağını merakla bekliyordum. O sırada babam odanın köşesindeki bir masaya gidip çekmeceyi açtı. Çekmecenin içinden bir bıçak çıkardı. Bıçağın sapı tahtadandı, üzerinde çeşitli işlemeler vardı. Keskin olan kısmı ise gümüşi bir renge sahipti. Sanırım gümüştendi. Ama, babam gümüş bir bıçağı ne yapacaktı ki? Yanıma doğru yüzünde üzgün olduğu belli olan bir ifadeyle yaklaştı. Oturduğum ufak sandalyenin yanına çömeldiğinde kısık bir sesle konuştu. ''Üzgünüm oğlum. İnan ki bu senin iyiliğin için.'' Ben ise halen bir şey anlamamış bir şekilde bir babamın yüzüne bir de elindeki bıçağa bakıyordum. Babam bıçağı açık olan sağ koluma yaklaştırıp bir çizik attığında acıyla bağırdım.
O sırada kendimi yeniden sokakta buldum. Ablam beni kollarımdan tutmuş sarsıyor ve bağırıyordu. ''William! William! Ne oldu, iyi misin?'' Başımı sallayıp ablamdan kurtuldum. Ufak bir sendelemeden sonra cevap vermeyi başardım. ''İyiyim. Sadece küçüklük anılarım belirdi aklımda da...'' Ablam üzgün bir şekilde yüzüme baktı. O da hatırlamıştı anlaşılan, babamın bana gümüş bir bıçakla işkence ettiğini... Sokaklarda yürürken buranın eski neşesinden hiçbir şey kaybetmediğini gördüm. Küçük çocuklar sokaklarda koşturuyor, anne ve babalar bir araya toplanmış bir yandan çocukları izliyor bir yandan da sohbet ediyorlardı. Bazı genç erkekler kızların dikkatini çekebilmek için koşu yarışı yapıyor, güreş tutuyor, birbirlerine laf atıyorlardı. Biraz ilerde ise birkaç çocuk top oynuyordu. Top... Küçükken en çok sevdiğim oyuncaktı. O yuvarlak cisme sadece vurarak yön vermek. Onu kaleye sokmak ve ''Gooooool!'' diye bağırarak bunu kutlamak. Golü yiyenlerin üzülmesi ve sinirlenmesi, golü atanların sevinmesi... Çocukken ufacık şeylerle bile eğlenmesini bilirdim. Ancak şimdi, hemen hiçbir şey beni değil eğlendirmeye, yüzümün gülümsemesine bile yetmiyordu. Asık ve ciddi bir suratla sokaklarda yürürken diğerleri bize bakıyor aralarında fısıldaşıyorlardı. Ben yüzümü onlara çevirdiğimde ise susuyorlardı. Bu sırada sağı solu incelerken birine çarptım. Çarptığım kişi yere düşmüştü. Kim olduğunu görmek için baktığımda gözlerim faltaşı gibi açıldı ve istemsiz bir şekilde geriye bir adım attım. Yanımda duran ablam buna şaşırmıştan çok sinirlenmiş gibiydi. Önümde duran adam, yıllardır görmediğim babamdı!
Şaşkınlığımı üzerimden atıp babamı boynundan tutup havaya kaldırdım. Ablam kolumu tutuyor, onu bırakmam için bağırıyordu. Ben ise bütün bağırışlara rağmen onun boğazını daha da fazla sıkıyordum. Kırarcasına sıkıyordum, öldürürcesine. Boğazını sıkarken gözlerimden yaşlar akıyordu. Bir süre sonra ben neredeyse babamın boğazını kırarken koluma asılıp bıraktırmayı ve beni zor da olsa sabit tutmayı başardılar. Babam bir yandan öksürüyor bir yandan da nefes almaya çalışıyordu. Ben ise beni tutanlardan kurtulup bu adamın üstüne atılmak, onu ellerimle öldürmek ister bir biçimde hırlıyordum. Babam ne olduğunu anlayamamıştı. Ona saldırana bakmak ister gibi başını kaldırıp doğrudan gözlerime baktı. Baktığında çok şaşırmış gibiydi. Ancak daha sonra gözlerinde bir ışık gördüm. Sanki, beni gördüğünde sevinmiş gibiydi. Kalabalığın engelleme çalışmalarına rağmen bana sarılması ise beni epey şaşırtmıştı. Bu adam ki bana daha beş yaşımdayken işkençe yapmıştı. Ablam beni babamın elinden zor kurtarmıştı. Daha sonra da evden kaçmıştık zaten. Bütün bu şeylere rağmen babam bana niye sarılıyor ve bir yandan da ağlıyordu? Ablam bu görüntü karşısında epey şaşırmış gibiydi. Ağzını açmış bize bakıyordu. Etrafımdakiler beni bırakınca kendimi tutamayıp babama sarıldım. Her ne kadar ondan nefret etsem de halen içimde kalbimin ufak bir kısmı onu seviyordu. Babam bir yandan boğazını tutarken kısık çıkan sesiyle beni ve ablamı eski evimize çağırdı. ''William, Alice. Sizinle konuşmam gereken şeyler var. Ama burada konuşulmaz. Her ne kadar sevmesenizde eve gitmeliyiz.'' Babamın yanına yürürken kollarımı çevirdim. Her ne kadar içimde ona karşı bir sevgi olsa da halen ona güvenmiyordum.
Bu basık evin içinde babamın gelip bizimle konuşmasını bekliyorduk. Aslında ev basık değildi, oldukça geniş ve ferahtı ama bana basık geliyordu. Babam bir lavaboya kadar gitmişti, ya da bize öyle söylemişti. Geldiğinde benim tam karşıma oturdu ve başını eğdi. Kaldırdığında gözünde iki damla yaş gördüm. Tam konuşacaktım ki elini kaldırıp beni susturdu. ''Ne diyeceğini biliyorum Willy. Yıllar önce henüz sen çocukken niye sana işkence yaptım?'' Willy... Bunu bana bir hediye aldığında veya çok mutlu olduğu zamanlar derdi. Şimdi, bana bir hediye alamayacağına göre çok mu mutluydu? Bu sırada konuşmaya devam etti. ''O bir tür işkence değildi. O bıçak da sıradan bir bıçak değildi. Her ne kadar o anın dehşetiyle bağırıyor olsan da o bıçağın üstündeki işlemeleri görmemiş olman imkansızdır. O bıçak bir aile yadigarıdır. Ailemizdeki her baba doğacak olan erkek çocuklarını 5 yaşındayken bu bıçakla sınar. Eğer çocuk bu bıçağın açtığı yaralara rağmen hayatta kalabilirsen bu aile sihrinin etkisiyle gümüşe karşı daha dayanıklı olacaktın. Ancak ablan bunu yapmama dayanamadı ve bana engel oldu. Oysa zaten bu ayinden sonra gücün katlanmış bir şekilde geri gelecekti. Fakat şu an görüyorum ki sen bu ayinin etkisinde kalmadan da gayet kuvvetli biri haline gelmişsin. Şimdi, artık bu senindir.'' deyip işlemeli bıçağı kemerinden çıkartıp bana uzattı. Bıçağı kınından çıkartıp inceledim. Gerçekten çok güzel bir bıçaktı. Gerçi buna bıçak denemezdi. Bir tür hançer gibiydi. Kınına geri koyup masaya bıraktım. Başımı öne eğip ellerimle oynamaya başladım. Fazla ön yargılı davranmıştım ama ben de haklıydım. O yaşta babamın böyle bir amacı olabileceğini nerden bilebilirdim ki? Bu yaşa gelmeme rağmen aklıma hiç öyle bir şey gelmemişti ki gelmesi de imkansızdı. 5 yaşındaki bir çocuğa, hem de gümüşten fazla etkilenen bir ırktan çocuğa, gümüş bir hançerle bu tür bir şey yapmak... Kim olsa benim gibi düşünürdü. Kafamı yavaşça kaldırdım. ''Ne yapabilirdim ha? O zamanlar 5 yaşındaydım. Bunu yaparken böyle bir amacın olduğunu anlayabilecek akla sahip değildim. O yaşta biri olarak böyle bir şeyi düşünemezdim. Sen de haklısın ama ben de haklıyım. Tamam, bu olayı hiç olmamış sayalım. Peki, ben yeni bir sayfa açmaya hazırım ama acaba ablam yeni bir sayfa açmayı kabul edebilecek mi?'' Babam ve ben o zamana kadar hiç bakmadığımız ablama döndük. Ablam ondan hiç beklemediğim şekilde hüngür hüngür ağlıyordu. Babam ayağa kalktı ve ablama doğru yavaşça yürüdü. Ablam aniden fırladı ve arkasından hep lanet okuduğu babamın boynuna sarıldı. Yıllarca sarılmamış olmamış olmanın verdiği acıyla sarılıyordu. Ben onlar baba kız özlem giderirken pencerenin yanına doğru yürüdüm. Ailemiz yeniden toparlanıyordu. Ancak, acaba eskisi gibi olabilecek miydik?
| |
| | | Elizabeth Rose Wayland Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Lakap : Lizbeth Mesaj Sayısı : 2356 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Site Kurucusu Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 03 Mart 2011, 21:35 | |
| Başvurunuz onaylandı. Rütbeniz sürü lideri olabilir isterseniz. Yıldız seviyeniz *** | |
| | | William M. Wayle Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : Adımla hitap et! Nerden : Ormandan. Mesaj Sayısı : 81 Yaş : 28 Kayıt Tarihi : 08/01/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 03 Mart 2011, 21:40 | |
| Hayır, gerek yok. Yine de teşekkür ederim. (Şey, fikrimi değiştirdim. Liderlik kurguma daha uygun oluyor.)
| |
| | | Belinda Alice Wayle Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : Dark Angel Mesaj Sayısı : 774 Yaş : 34 Kayıt Tarihi : 30/09/10
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 10 Mart 2011, 15:31 | |
| Belinda Alice Lâvin 32 Alfa Kurt Kardeşinin aksine daha sakin bir yapıya sahiptir. Gerektiğinde bu sakinliği yerini öfkeye bırakır. Belinda her zaman vampirlerden nefret etmiştir. Fazla sakin bir yapıya sahip olduğu için bu özelliği her zaman kardeşi tarafından tepki görmüştür. - Spoiler:
Hayat ne kadar zor. Birini seviyorsun ama o seni sevmiyor.Onun için canını vermekistiyorsun ama o umursamıyor bile.Bir şarkı vardı benim sevdiğim o şarkı tam dabu olaya uygun aslında çünkü orada adam kadına ’Beni sevme ben farklıyım’ diyordu. Kadın ise ''seni sevmekten vazgeçmeyeceğim'' diyordu.Bu olay benimde başıma geldi.Marc diyebirini sevmiş ona resmen tutulmuştum.Ben ona ‘Seni seviyorum.Ne olur beni bırakma. Ben sensiz yaşayamam’ demiştim.O ise ’’Artık bitti Alice Seni sevmiyorum.Daha doğrusu tanıyamıyorum’’ demişti.
Haklıydı aslında.Kırmızı vampir olunca görüntüm değişmişti ama ben eski bendim.Ama bunu anlatamamıştım.Ne yaparsam yapıyım gitmişti. O gittiktensonra depresyona girmiş ve her yerimi parçalamıştım.Dostum dediğim kişiler bilebeni sakinleştirememişti
Aradan yıllar geçmişti ve ben hala güçsüzdüm.Kulağıma kulaklığı takıp Aerosmith-Dream On dinlemeye başladım.Bu şarkının bana verdiğiduygu bambaşkaydı. Bana hayatıma devam etmem gerektiğini anlatıyordu.Onsuz yaşamam gerekiyordu. Bende öyle yapıyordum ama onu unutmak hiçkolay değildi benim için.Onun yüzünü bile görmek istemiyordum.
Aynaya her baktığımda aynı kişiyi görüyorum.Duygusuz bencil ve kibirli Alice’i. Beni bu hale sokan Marktan başkası değildi.Hiç tereddüt etmeden yatagımdan kalkıp yatağımın karşısındaki aynaya yumruk atıp kırılan parçasıyla bileklerimi kestim. Başım dönmeye başladı.Sanki dünya benim etrafımda dönüyordu. Kendimi garip hissediyordum.Yavaş yavaş bilincim kapanıyordu.Kan kaybediyordum. Kan kokusunu duyan vampirler odaya doluşmuşlardı. Gördüğüm kadarıyla önlerinde Sonja vardı. Bir yandan ağlıyor bir yandan da 'Dayan Alice Ne olur dayan' diye bağırıyordu. Ben ise bunların hiçbirini duyamıyordum
Yüzüm solmuş gözlerimdeki yaşama hevesi tuzla buz olmuştu.Herşey mark yüzünden olmuştu. O lanet kişilik olmasaydı böyle şeyler olmayacaktı. Beni revire götürürlerken tek düşündüğüm sonjanın haliydi. Bana kan içirmişlerdi. Gözlerimi açtığımda revirdeydim ve sonjada benim yanıma gelmek için uzun uğraş veriyordu. Ama izin vermiyorlardı.Dayanamayıp kapıdaki vampire yumruk attı ve benim yanıma koştu. Hala ağlıyordu ve gözler kıpkırmızı olmuştu.Yanıma gelip 'Alice sen ne yapmaya çalışıyorsun.Senin amacın ne ' diye bağırmaya başladı. O sırada benim ihtihar ettiğimi duymuş olucak ki yakın dostlarımdan profesör Hera içeri girdi. Suratında endişe vardı. Haklıydı da. Mark yüzünden neredeyse kendi canıma kıyıcaktım. Ben bunları düşünürken Hera ise odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolanıyordu. Bana birşey söylemek istermiş gibibir hali vardı. Ama üzüntüden konuşamıyordu. Ona bakıp yattığım yerden ''Hey dururmusun lütfen.Zaten başım dönüyor hala.Marktan nefret ediyorum' dedim. Ben böyle deyince ağzını açıp konuşmaya başladı. Açıkcası ne dicek diye çok merak ediyordum.
"Hey durur musun lütfen? Zaten başım dönüyor hala. Marktan nefret ediyorum." deyince sonjanın suratı asıldı. O da Mark'tan nefret ediyordu. Çünkü beni bu duruma sokan o idi. Eğer eline geçerse ona eziyet edecekti. "Ben de nefret ediyorum. O herif elime geçerse ona eziyet edeceğim. Daha sonra onu öldürmeyi hedefliyorum." Kızgınlık kulaklarıdan çıkacaktı. İçindeki siniri dışarıya çıkartırsa dünya karışırdı. Kimse bana böyle yapamazdı. Buna Markın hakkı yoktu zaten. Sonja da bunu biliyordu. Mark'ı öldürse hiç üzülmez bende ona zevkle yardım ederdim. Ona dönüp 'Eğer markı öldüreceksen sana seve seve yardım ederim.O aşalık herifi öldürmeden rahat yok bana' dedim. Buna sevinmiş bir hali vardı.Çünkü gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Buda beni daha çok üzüyordu. Ona tekrar bakıp 'Ne olur bu kadar üzme kendi. Bak ben iyiyim.Hiç birşey olmadı' dedim. Bana sarılmak için tekrar yanıma geldi. Onun sarılışını çok özlemiştim.
Busitede yazdığım eski bir rpden alıntı.Umarım sorun olmaz
En son Belinda Alice Lâvin tarafından Perş. 10 Mart 2011, 15:51 tarihinde değiştirildi, toplamda 5 kere değiştirildi | |
| | | Elizabeth Rose Wayland Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Lakap : Lizbeth Mesaj Sayısı : 2356 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Site Kurucusu Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 10 Mart 2011, 15:41 | |
| Karakter özelliklerini tamamlarmısın Ezgi bu seçimlerimizde önemli bir rol oynuyor da edit: loepar, kaplan yada kurt olarak belirtmelisinde | |
| | | Mantalon Pysonor Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 14 Kayıt Tarihi : 08/03/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 10 Mart 2011, 15:53 | |
| Karakter Adı: Mantalon Pysonor
Karakter Yaşı: 25
Tercih edilen Soy: Leopar
Karakter özellikleri: Mantadark ve Mantalight adında iki tane hayali ikizim vardır. Mantadark genelde beni sinir eder, Mantalight da yardım eder. Bilgi bankam zengindir. Amaçsız bir hayat benim için yaşanmaya değmez. Fazla heyecanlanmam. Genelde sakinimdir. Fiziğim sayesinde çeviğimdir. Dostluklarım az ve kalıcıdır. Asla yarı yolda bırakmam dostlarımı. Sevdiklerime bir şey olursa ya da çok sinirlenirsem vahşi tarafım ortaya çıkar ve bedenimin kontrolü hayali ikizim Mantadark'a geçer.
Meslek varsa belirtin: Leopar Soyu Lideri
Örnek Rp veya Yıldız Seviyesi:
Sokakta bir çok insan. Hepsi bir amaç için yürüyor. Kimisinin elinde telefonu, diğer elinde çantasıyla işe gidiyor; kimisi çocuk arabasıyla kendinden bir parçayı gezdiriyor; kimisi de rahat elbisesini giymiş üstüne geziyor. Ben bu saydıklarım arasına girmiyorum. Benim bir amacım yok. Tıpkı bozuk, hurdalığa atılmış bir araba gibi. Neden yaşıyordum ki ben? Yaşamak sadece kendi ayaklarının üzerinde durup, birileriyle hoş vakit geçirmek miydi? Amaçsız ruhum oradan oraya savruluyor, ne olduğunu anlamadan. Rüzgar yüzümü tokatlıyor, "Hadi kendine gel." diyerek. Ellerim cebimde duruyor, beni tokatlayan rüzgara inat. Suya bastığımda ayağımdan çıkan ses, rüzgarın fısıldadığı çağrıyı bastırıyor. Kalbim her zamanki ritminde atıyor. Boynum dik, alnım açık yürüyorum, etrafımda dönen dünyaya rağmen.
Birbiriyle 'T' şeklinde kesişen üç yolun tam ortasındaydım. Önümde üç büyük binasıyla Hi-Tech Üniversitesi duruyordu. Son derece mükemmel eğitimin verildiği bu binalara bakarak. "Bu üniversitede mi okuyorum ben? Hepsi boşuna." diye düşündüm. Birden korna sesleri yükseldi sokaktan. Arkama baktım. Son model bir Mercedes bana doğru hızla geliyordu. Aklıma ilk önce kaçmak geldi. Sonra durdum. Ölmek nasıl bir şeydi acaba? Bu sorunun cevabını elbet bir gün öğrenecektim. Ama asıl soru, o gün bugünmüydü? Arabanın içine baktığımda birbirine benzeyen iki yaratık vardı. Öldürmek için bula bula beni bulmuşlardı. Oysa ne bir amacım vardı hayatta, ne de bir beklentim vardı hayattan. Ellerimi ceplerimden çıkarmadım. Araba bana gelirken sakince izlediği yolu gözlemledim: Öldürme hırsıyla dolu bir arabanın dikkatini bana vermesi önündeki kaktüse benzer su musluğuna çarpmasına neden olmuş, havaya doğru püsküren suyla birlikte havada taklalar atmasına sebep olmuştu. Demek ki ölmek için henüz erkendi. Sokaktaki bağrışlar hiç susmuyordu. Korna sesleri daha da yükselmişti. Bu kadar gürültü başımın ağrımasına neden olmuştu.
Başka bir sokağa saptım ve arabanın içindekilere tekrar kafamda bir göz gezdirdim. Görünüşleri ve son derece canlı yüz ifadeleri bağırıyordu, "Ben Yunan Mit'inden fırladım." diye. Normal bir insan olsa sokakta altına edebilirdi, veya kendini kurtarmak için kaçardı. Doğal olan da budur. Ama benim doğam bu dünyadan bağımsız, "Ben buraya ait değilim." düşüncesini uyandırıyordu aklımda. Şimdi önümde şehrin bittiği, yeşilliklerin başladığı bir görüntü vardı. Bir ses beni şehrin dışına çağırıyordu. Nereden geldiğini bilmesem de bu sesi izlemek hayattaki tek amacım olmuştu.
Uzun bir süre yürüdüm yeşilliklerin arasında. Aradığım cevapları bulmaya çalıştım. Elimi toprağa dokundurduğunda doğa benle konuştu, annemin küçükken bana seslenmesi gibi. "Burdayım Mantalon." diyordu. Bu söz aklımda binlerce kez tekrarlanıyor, ellerimi ceplerimden çıkararak başıma götürmeme neden oluyordu. Başım daha önce hiç olmadığı kadar çok ağrımaya başlamıştı. Biraz daha yürüyebilmiştim başımdaki ağrıyla. Sonrasında ellerimden birini başımdan çekip yanımdaki ağaca koymuştum. "Aaaa!" diye bir çığlık çıkıverdi ağzımdan. Ağaca büsbütün yaslanmış ve yere çökmüştüm. Başım patlayacak gibiydi. Daha fazla dayanamıyordum. Başımdaki ağrı yetmiyormuş gibi, şimdi de atların toynak sesleri geliyordu kulağıma. Doğru düzgün düşünemiyordum. Anlayabildiğim, arkamı yasladığım ağacın sıradan bir ağaç olmayışı ve beni buraya çeken sesin ondan geldiğiydi. Ayrıca bu toynak seslerinin burada ne işi vardı? Tam hayattan bağımsız olduğumu düşünürken, bu gizemli ses beni hayata tekrar bağlamıştı. Birden etraf karardı ve derin bir uykuya daldım.
En son Mantalon Pysonor tarafından Perş. 10 Mart 2011, 16:14 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Elizabeth Rose Wayland Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Lakap : Lizbeth Mesaj Sayısı : 2356 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Site Kurucusu Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 10 Mart 2011, 16:04 | |
| Keşke rp biraz daha uzun olsaydı açıkçası zevk alarak okudum. Rütbeniz veriliyor. İyi rpler dilerim. Yıldız Seviyeniz : *** | |
| | | Elizabeth Rose Wayland Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Lakap : Lizbeth Mesaj Sayısı : 2356 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Site Kurucusu Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 10 Mart 2011, 16:07 | |
| - Alıntı :
- Belinda Alice Lâvin
Rütbeni veriyorum rpnin biraz daha uzun olması tercihimdi. Bu rpne ** yıldız veriyorum ancak sitede yaptığın diğer rpleride bildiğim için yıldız seviyen ***. İyi rpler dilerim | |
| | | Patrick Sawyer Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : Carl Mesaj Sayısı : 19 Kayıt Tarihi : 14/03/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Salı 15 Mart 2011, 11:35 | |
| Karakter Adı: Austyn Barrington Karakter Yaşı: 26 Tercih edilen Soy: Kurt Adam Alfa Karakter özellikleri(Te rcih edilen soyla uyumlu olmalı) Biraz hırslı, ama karşısındakini ölümüne koruyan sevdiğine birşey olursa hiç affetmez Meslek varsa belirtin:(Rütbenize yazılacak) Örnek Rp veya Yıldız Seviyesi *** | |
| | | Patrick Sawyer Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : Carl Mesaj Sayısı : 19 Kayıt Tarihi : 14/03/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Salı 15 Mart 2011, 11:43 | |
| Eğer Alfa doluysa Sürüye alır mısınız? | |
| | | Lexlander Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : Lex. Mesaj Sayısı : 308 Yaş : 32 Kayıt Tarihi : 05/01/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Salı 15 Mart 2011, 13:38 | |
| Alfa dolu sürüye ekleniyorsunuz. Rütbeniz veriliyor.
ayrıca flood yapmak yerine mesajınızı editleyebilirsiniz.^^ | |
| | | Gabriel Neithan Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 8 Kayıt Tarihi : 09/04/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için C.tesi 09 Nis. 2011, 23:08 | |
| Karakter Adı: Gabriel Neithan Karakter Yaşı: 18 Tercih edilen Soy: Kaplan Adam Karakter özellikleri: Saldırgandır. Yeri geldiğinde sakin bir şekilde olanları takip etse de karşısındakinin en ufak bir yanlışına göz yummaz. İstediğini elde etmeden savaşmaktan vazgeçmez. Sevdiklerine değer verir. Sevdikleri için kendini feda edebilir. Meslek varsa belirtin: Sürü lideri olabilirsem hoş olur. Örnek Rp veya Yıldız Seviyesi:
Günaydın gün, günaydın gece. Ne zaman gün bitti de akşam oldu farkına varamamıştım. Bütün gün boyunca spor salonuna kapalı kalmış, dünyadan bir haber, o lanet çembere topları atmaya çalışmıştım. Kulaklarıma vuran rock müzik, kalbimin ritmini arttırıyordu. Vücudumun her yerine eşit olarak dağılan kan, kaslarımı geriyor, beni daha da kuvvetli olmaya zorluyordu. Birkaç saat sonra oturduğum yerden kalkacak halim bile kalmayacaktı muhtemelen ama anı yaşamak lazımdı, değil mi? MP3’te sıradaki şarkıya geçerken salonun dev duvar saatine baktım. Tam dört saattir basket toplarıyla ilgileniyordum. Telefona mesajlar yağmış olmalı, diye düşünerek top sepetine bıraktım elimdeki topu. Losing My Religion mırıldanarak soyunma odasına attım kendimi. Ellerim kauçuk kokuyordu yine. Bu kokudan hoşlanmasam da iyi anlaşmayı öğrenmiştim. Yıllardır düzeyli bir ilişkimiz vardı çünkü. Terimin üzerimde kurumaması için hemen duşa koştum. Neyseki çocuklardan kimse buraya uğramayacaktı, zaten saatlerdir salona kimse gelmemişti bile, yani duşlar boştu. Sıcak su vanasını açtıktan sonra su tesisatındaki soğumuş suyun bitmesini bekledim. Soğuk su tamamen boşaldıktan sonra su ılıklaştı ve bir süre sonra da bütün soyunma odasına yayılan buharın kaynağı kaynar su akmaya başladı. Su tenimle buluştuğu an verdiği rahatlık ne kadar yorulduğumu anlatıyordu bana, vücudumdaki sinirler aracılığıyla. Birkaç dakika daha kabinde durursam uyuyakalabilirdim. Sıcak suyun altında uykuya dalmak üzereyken bir anda buz gibi bir suyla kendime geldim. Bir yandan uyumaktan kurtulduğum için sevinirken bir yandan sıcak suyun bitmesine lanet ediyordum. Kafamı duş almak için girdiğim kabinden dışarı uzattım, başka duş alan birinin olup olmadığını görmek için. Sıcak su durduk yere bitmezdi, en azından bir başka duş alan daha varsa sıcak su iki bölmeye bölünmüş olurdu. Soyunma odasında kimseler yoktu. Belki de kızların soyunma odasında birisi vardır, diye düşünüp kabinden çıktım. Sırt çantamdan temiz bir tişört ve pantolon çıkartıp terli antrenman formalarımı çamaşır sepetine attım.
Soyunma odasından çıkmak üzereyken koridordan duyulan birkaç bağrışla olduğum yerde çakılı kaldım. Aslında ufak bir tartışma olduğu için karışmak gibi bir niyetim yoktu. Bu yüzden soyunma odasının köşesine doğru çekildim, kavgaya karışmak istemiyordum, kulak misafiri olmak da. Bağrışmalar biraz daha yakınlaşınca kulağımdaki kulak bile konuşmaları duymama engel olmuyordu. Juliet’in adını duyduğum anda oturduğum banktan fırlayıp kapının dibinde belirdim, sanki dedikodular uçmamı sağlayacak özel bir güç sağlamıştı bana. Bağrışan ikiliden birinin sesi çok tanıdıktı, sadece bağırırken biraz daha ince çıkıyordu sesi. Celeste’ti bu, diğeri de sevgilisi Burt’tü. Ama neden Juliet hakkında konuşuyorlardı ki, diye düşündüm yumruklarımı sıkarken. Yine aynı dedikodulara maruz kalmasını istemiyordum sevgilimin. “Ne işin vardı o kızla?” Celeste, sanki sesini bütün ülke duysun diye yırtıyordu kendini. Kız, benim çocukluktan beri arkadaşımdı ama son zamanlarda ortaya çıkan lanet olaylar yüzünden aramız oldukça açılmıştı. Burt, sanki kendisi haklıymış gibi bir şeyler homurdandı, zaten ne dediğini çoğu zaman anlamazdınız. Celeste’in her Juliet demesinde sinirlerim tepeme ulaşıyordu. Kız, son kez bağırdıktan sonra koridorda uzaklaşan ayak seslerini duydum. Ardından Burt soyunma odasına daldı. Ani bir refleksle geriye doğru sıçradım. İçeri girmeden önce birkaç adım geriledim, onları dinlediğimi anlamaması için. Duştan çıkıyormuş gibi görünmeye çalışıyordum. “Özür dilerim, dostum,” diye geveledi ağzında. Aslında Juliet ve kendisi arasında yaşanan şeyleri yüzünden özür dilediğini biliyordum ama ne dediğini anlamamış gibi görünmeye çalışıyordum. Bir yandan da sakin olmaya çalışıyordum, şu anda tartışmak istediğim son kişi bu insan azmanı Burt’tü. “Önemli değil ama neden bahsettiğini bilmiyorum. Neyse, dediğim gibi, önemli değil. Görüşürüz.” Çocukla –çocuk demek ne kadar doğru olursa artık– daha fazla konuşmamak için soyunma odasından dışarı attım kendimi.
Spor salonundan çıktıktan sonra soğuk rüzgarın suratıma çarpmasıyla birden fazla düşünce beynime akın etti. Cebimden telefonumu çıkartıp Juliet’e kısa mesaj çektim. Ne yazdığımın pek farkında değildim. Benimle buluşması gerektiği, artık bazı şeylere göz yumamayacağımı, vb. bir sürü şey. ‘Yarım saat içinde Central Park’ta ol,’ diye yazdığımı umuyordum. Hızlı adımlarla, burnumdan derin soluklar alarak caddenin kenarında koşuşturuyordum. Juliet’ten cevap olarak sadece ‘Ne oldu?!’ gibi saçma bir soru gelmişti. Cevap verme zahmetine girmemem gerekirdi aslında ama ‘Sadece gel!’ yazıp gönder butonuna bastım. Büyük ihtimalle çoktan evden çıkmıştı ve hemen bir taksiye atlamıştır. Son birkaç metreyi koşarak geçtim. Park’ın içlerine girmemeye özen göstererek dolaşmaya başladım. İçerimde biriken sinirleri biraz olsun boşaltır diye derin derin nefesler alıp veriyordum. Daha bir saat önce parmaklarımı oynatacak halim olmamasına karşın şimdi Park’ın her yerini hızla dolaşıyordum. Neyseki fazla beklememe, dolaşmama izin vermedi Juliet, en azından bu dakikliğini seviyordum.
| |
| | | Elizabeth Rose Wayland Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Lakap : Lizbeth Mesaj Sayısı : 2356 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Site Kurucusu Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için C.tesi 09 Nis. 2011, 23:27 | |
| Rütbeniz veriliyor Yıldız seviyeniz : **** | |
| | | Yalens Kavaleriya Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Nerden : Moskova Mesaj Sayısı : 13 Yaş : 29 Kayıt Tarihi : 24/04/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Paz 24 Nis. 2011, 18:48 | |
| Karakter adı: Yalens KavaleriyaKarakter Yaşı: 700Irk: KurtadamKarakter Özellikleri: Özgürlüğüne fazlasıyla düşkün. İstemediği halde akıl veren insanlardan bile nefret ediyor. Kesinlikle korkusuz! Belki aptal denilecek kadar korkusuz. Zorluklara inanmıyor, ne pahasına olursa olsun direniyor. Mimiklerini gizleme konusunda bir uzman. Merakıyla ilgisizliğini, korkusuyla sevincini ayırmak neredeyse imkansız. Yeni tanıştığı insanlara sert görünmeyi önlem olarak görüyor. Bu şekilde güvende ve güçlü hissediyor. Yalandan nefret ediyor ancak; çıkarını düşünen insanlara saygı duyuyor, insanların işine karışmaktan hoşlanmıyor.Rp VA kurgusu ile yazılmıştır. Annemi hiç tanımadım. Söylenene göre kirli bir kan fahişesiymiş. Erkekleri baştan çıkarmak, onları kandırıp hayatlarını mahvetmek yaşamı boyunca vazgeçemeyeceği bir tutkuymuş onun için. Derin, deniz mavisi gözleri; upuzun, alnına tutam tutam düşen alev saçlarıyla tutkusunu sürdürmesi zor olmamış. Bir kan fahişesi… Başka ne bekleyebilirsiniz ki? Onu, çocukken kaybettiğim bir fotoğraftan hatırlıyorum sadece. Ne garip… Çocukluk hatıralarımın arasında unutmadığım tek tük hatıralarımdan o resim. Diğerleri de utanç verici, sinir bozucu, öfkeden deliye döndürecek cinsten şeyler işte. Ancak annemin fotoğrafını hangi kategoriye koyacağımı bilemiyorum hala. Yine de o fahişenin dolunaylı bir gecede, köprü başında, gece ışığının süslediği saçlarını rüzgarda savururken çektirdiği, güneşte durmak sararmış bir kare; hayal meyal hatırladığımda beni gülümseten anılardan. Annemle babamın tanışması tesadüf eseri değilmiş açıkçası. Tabii, dillere destan bir aşk hikayesi de olmamış. Kraliyetin saygıdeğer ailelerinden; güçlü, politika için yaratılmış, kadın düşkünü babam; annemle sadece tek bir gece için ilgilenmiş. Ancak o gecenin zevki kadar mutluluk getirmemişim onlara. Annem ne hamile olduğunu söylemiş babama ne de benim için konuşma gereği duymuş. Beni yalnızca, onu babamın zenginliğine ortak edecek bir fırmat olarak taşımış karnında. Beni nerede, nasıl doğurduğunu bilmiyorum. Babamın söylediklerine göre, annem elinde minicik, iki günlük, zaten buruşuk olan yüzünün iyice şiştiği bir bebekle dayanmış babamın kapısına. Babam olanlara inanamasa da tahta çıkmak ve uzun yıllar hüküm sürmek için bir oğlun işleri kolaylaştıracağını düşünmüş. Ama işler istediği gibi yolunda gitmemiş. Aile üyeleri annemi, beni, hatta bir kan fahişesini susturamayıp evini açan babamı adeta aileden ayrı tutmaya başlamışlar. Babam durumu herkese karşı inkar etse de bir türlü ailesini ve kendisini aklayamamış. Annemse umursamazca kraliyetin sefasını sürmeye devam etmiş. Babamın gün geçtikçe katlanamadığı bu durum karşısında annem hep kulağının üstüne yatmış. Babam için annemden ve benden kurtulmaktan başka bir çare kalmamış. Annemin ölüm emrini verirken kararlı ve eskiye dönmek için umutluymuş. Nihayet sıra bana gelmiş. Ancak benim için ileri gidememiş. Öldürülen (halka aktarıldığı kadarıyla suikasta kurban giden) bir kan fahişesinin çabucak unutulacak hatıralarıyla anılmak bir prens için az da olsa kabul edilebilir bir şey sayılabilir. Oysa fahişenin zehirlenmesinin ardından ölen bebek asla, sadece ‘tesadüf’ olarak geçiştirilemez. Babam eli mahkum beni büyütmeye karar vermiş. 18. doğum günü Bir çocuğu büyütmekle ona babalık etmek arasında fark vardır. Her gün kafama kakılan annemle yaşasam da o gün on sekiz yaşımda olacaktım. Babamın neredeyse gardiyanlık tuttuğu, k*ç korkusundan başımda bekleyen tecrübeli gardiyanlarla, psikolojik baskının yaptırıcılığına inanan özel öğretmenlerle de o gün on sekiz yaşındaydım. Her iki şekilde de büyürdüm. Babamın yanında tuttuğunu bırakmayan, güçlü, zeki biri olarak yetişiyordum. Ancak bu babamın ayyaşlığını, ilgisizliğini, zevk düşkünü ve şiddet yanlısı biri olduğunu görmezde gelmemi sağlamıyordu. Bu hale gelmesindeki etken tahtta umudunu hepten kesmesi ya da siyaset meydanlarında onu görmek istemeyenler değildi. Babam gün geçtikçe daha adi biri haline geliyordu. Benim umrumda olan tek konuysa şiddet yanlısı olmasıydı. Beni dövmediği gün yoktu desem yeridir. Bazen bütün hıncını benden çıkarır, beni bir sandalyeye bağlayıp saatlerce karanlıkta bırakırdı; pahalı purolarını sırtımda söndürür bedenimi kırbaçlardı. Bu şekilde moroliğinin üstünlüğünü sağladığını düşünürdü. Tatminkarlık onun için buydu; moroilerin dhampirlerden üstünlüğü. Ancak ben büyüyordum, güçlerimin farkına varmaya başlıyordum. Babamın adiliğine göz yummaktansa direnmeliydim. Beni öldüresiye dövdüğü bir gecede bunun hesabını vereceğine dair yemin ettim. Bunları, annemin ölümünü kesinlikle ödeyecekti. O gece sabaha kadar bekledim. Evde sesler tamamen kesilince, gardiyanlar ve hizmetçiler bir kenara çekince babamın odasına gittim. O merdivenleri nasıl çıktığımı asla unutamam. Oradaki çocuk ben değildim sanki, bana bir yabancı kadar uzaktı. Dayaktan şişmiş, yorgun ellerimle yastığımı aldım. Evde çıt çıkmıyordu. Bunu bozmamalıydım. Yavaşça merdivenin korkuluğuna tutundum. Heyecan ve korku içindeydim. Morarıp şişmekten kısılan sol gözüm bir gibi seyiriyordu. Göğüs kafesimin iç olmadığı kadar sık inip şişiyordu. Yavaş yavaş ilerlemeye devam ettim. Adım attığım her basamakta bacaklarım iki tahta çubuk gibi kırılacaktı adeta. Yutkunmak bile boğazımı acıtıyordu. Merdivenleri geride bıraktığımda içimdeki korku ve heyecan bir çığ gibi büyümeyi sürdürüyordu. Alnım, avuç içlerim, yüzüm, saç diplerim kan ter içindeydi. Nefes nefese kalmaktan kuruyan dudaklarımı ıslatan dilim canımı yakıyordu. Gözlerimle babamın odasını aradım. Kapı aralıktı. Kapıya dokunmadan aralıktan geçtim. Artık odanın içindeydim. Güneş, siyah perdelerin incecik aralığından gözlerimi kamaştırıyordu. Gözlerimi kısarken babama doğru yürüdüm. Gözlerinde uyku gözlüğü vardı. Yüz üstü uzanmıştı ancak yüzü sola çevriliydi. Yastığı iki elimle tutup havaya kaldırdım. Buraya kadar gelmiştim. İntikamımı almak için buraya kadar gelmiştim. Şimdi çuvallayamazdım. Derince bir nefes aldım. Hazır olduğumu hissettiğimde hızlıca yatağa çıkıp babamın yüzüne yastığı bastırdım. Hemen uyandı, korkudan anlamsızca bağırmaya çalışıyordu. Sesi ancak bir uğultu halindeydi. Beni üstünden atmak için sırt üstü dönmeye çalışıyordu. Yapamazdı. Bilekleri dizlerim altındaydı. Bu durumdan kurtuluşu yoktu. Nihayet çırpınmayı kesince bir süre daha öylece bekledim. Göğüs kafesi inip şişmiyor, bağırmaya çalışmıyordu. Yataktan inip o manzarayı izledim dakikalarca. Dona kalmış falan değildim, ama oradan da ayrılamıyordum bir türlü. Başımda hiç duymadığım kadar şiddetli bir ağrı, kulağımda sağır edici bir uğultu vardı. Ancak daha fazla böyle bekleyemezdim. Planıma devam etmeliydim. Odama gidip Vicktoria’ya telefon ettim. Telefonu açması için yalnızca bir kez çaldırmam yetti. Akşam yemeğinin hazır olduğunu söylediğimde hiçbir şey söylemeden kapattı telefonu. Ahizeyi elimden bırakırken kendime hayret ediyorum. Babamı boğarak öldürmüş, leşini de bir strigoiye hediye etmiştim. Hepsi normaldi ama bunları benim gibi bir fahişenin oğlunun yapması beni şaşırtıyordu. Kendimden emin gülümsedim. Ancak aklıma takılan, gerçekten üzüldüğüm hatta öfkelendiğim bir şey vardı; gözüm neden seyiriyordu? Derken burnuma yanık kokusu gelmeye başladı. Yakalanma korkusuyla babamın odasına koştum. Vicki gelmişti nihayet. Babamın cesedini pencereden atmaya çalışıyordu. Bodruma gitmemi söylediğinde dediğini yaptım. İçim heyecan ve korkudan patlamak üzereydi. Ancak aptal aptal gülümsememe engel olamıyordum. Bodrumda, babamın beni sık sık kapattığı hücreye girdim. Yanık kokusu giderek artıyordu. Orada yanmayacağımdan emindim ama endişelenmek içten değildi. Nihayet gardiyanların seslerini duyunca rahatladım. Birkaçının yukarı çıktığı ayak seslerinden belli oluyordu. Birkaçı da yanıma geliyordu. Kurtulmuştum. Hem de her şeyden. Babamın dhampirliğim yüzünden beni itip kakmasından, işkencelerinden… En can alıcı nokta ise planın tıkır tıkır işlemesiydi. Babamdan kurtulmuştum. Vicki sayesinde ceset de kayıptı. Üstelik parmak izlerim bile bulunamayacaktı. Çünkü ev cayır cayır yanmaya başlamıştı bile. Ve böylece sadece basit bir yetim olarak görülecektim. | |
| | | Aurélien Rhodanthe Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : bells Mesaj Sayısı : 1158 Yaş : 31 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Paz 24 Nis. 2011, 18:54 | |
| Rütbeniz veriliyor. Yıldız seviyeniz : **** | |
| | | Romina F. Petrov Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 7 Kayıt Tarihi : 25/04/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Ptsi 25 Nis. 2011, 22:03 | |
| x Freja Hendriksen x 23-24-25 arası. x Leopar Kadın olacağız, Alfası Leoparadamların. Şekil Değiştirici işte. x Maskülen bir yapısı vardır. Fazla konuşmayı sevmez, gerektiğinde laf eder. Güvenilirdir, ukaladır, kötülüğe yatkındır, yalancıdır biraz; ama hayatı pek takmaz. Sigara bağımlısı da aynı zamanda. x Spoiler'da başvuru formunu doldurdum. x ****** - Meslek İçin:
x Freja Hendriksen x Şekil Değiştirici x Güç Kullanımı Profesörü x Sitede zaman geçirdikçe, kurguyu daha iyi anlayacağıma eminim. Ondan sonra da her şey harika bir şekilde ilerler. (: x ******
| |
| | | Roxanne D'arcy Amerika Ladysi | Âmes Casino Sahibesi
Lakap : Rox, Ann. Nerden : Fransa. Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 31 Kayıt Tarihi : 12/10/10
Karakter Detayı Statü: Yönetici Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Ptsi 25 Nis. 2011, 22:33 | |
| Rütbeniz verilmiştir. İyi RP'ler.. | |
| | | Zieg von Freuddrich Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 5 Kayıt Tarihi : 12/05/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 12 Mayıs 2011, 12:33 | |
| Karakter Adı: Hiram Merih. Karakter Yaşı: Bilinmiyor. Tercih edilen Soy: Baykuş. Karakter özellikleri: Belirsiz, gizemli ve zeki. Meslek varsa belirtin: Koleksiyoncu. Ayrıca kendi soyuyla birlikte diğer soyların toplandığı kurulun lideri. Kısaca şekil değiştiren lideri. Örnek Rp:- Spoiler:
Rollergate Apartmanı’nın çatısı masallarda anlatılan Harpy yuvasından farksızdı. Her yerde dik duran inşaat demirleri, bu kadar yüksekliğe rağmen otların savrulduğu bir alan. Karşıdan hedefin bulunduğu iş merkezini gören bu yüksek çatıya üstüm Clive ve ben işverenlerimiz tarafından verilen giysi ve silahlarımızla çıkmıştık. Zihinsel transformasyon dışında hep düşük çeneli olan üstüm, yine çenesini açtı ve uzun uzun planı anlatmaya başladı. ‘’Vincent, beni dinle. Şimdi çatıdan iş merkezinde gördüğümüz altı nöbetçiyi-ikisi kapıda olmak üzere-haklayacağız. Bak, görüyor musun? İş merkezi ile bulunduğumuz çatı arasında bir elektrik hattı var. Hatta bağlanmış yalıtkan kancalı halkalar ile karşıya geçeceğiz ve bodrum kısmına kadar kimi görürsek görelim temizleyeceğiz. Anladığını umuyorum, sonrasında da yaşlı cadalozun zihniyle uğraşacağız, işin en zor kısmı. Haydi hazırlan!’’ Clive’dan aldığım emir ve direktifler dizisi sonrası uzun namlulu, dürbünlü silahlarımızın başına geçtik. Çatının kenarına monte edilmişlerdi, her şekilde görülmeleri mümkündü fakat çatıdaki görevimiz uzun sürmeyeceği için bunda da bir sakınca görmedik. Zamanımızın kısa olduğunu bildiğim için iş merkezindeki hedeflere hızlıca göz gezdirdim. Clive üçten geriye saydı ve ateş! Yukarıdan aşağıya doğru susturuculu tüfeklerimizle ateş ettik, hemen akabinde daha ufak yapıdaki otomatik silahları ve diğer bazı şeyleri aldıktan sonra kancalardan tutunarak elektrik hattından karşıya doğru uçmaya başladık. Bu, resmen birinin zihnine girerken boşlukta süzülmek gibi bir şeydi. Yalnızca biraz daha fazla acı. Derken, elektrik hattı bizim ve silahlarımızın net ağırlığına dayanamayarak aşağı indi, bunu hissedebildim. Clive önce davranarak çatının kenarına tutundu, fakat ben çatının hemen altındaki pencereden odaya doğru uçtum. Gayet sert bir şekilde yere çarptığım için sol omzumun çıktığını hissedebiliyordum, hafif de olsa bir sızlama vardı omzumda. Ulaşacağımız kişinin adamları yukarı çıkmaya başlamadan odadaki masanın kenarına yaslandım ve çıkan omzumu yerine getirebilmek üzere bazı hareketler yaptım. Kemiklerin birbirine çarpmasına benzer bir sesin sonunda, omzum yerindeydi. Sızısı da hafiften geçtikten sonra otomatik silahımı alarak ayağa kalktım ve odaya girmeye çalışan iki kişiyle o an karşılaştım. İkisi de yere yığıldıktan sonra ayağımla silahlarını öteye attım, kapanan kapıyı açarak merdivenlere yöneldim. Fakat bir gariplik vardı. En üst katın merdivenlerindeydik ve çatıya açılan kapıda görevliler hareket etmek veya çatışmaya girmek yerine zihinsel etkileşim içerisindelerdi. Bir dakika.. Hatırladım, güç birliği! Güç birliği denilen olay, birkaç kişinin birlikte yaptığı bir zihinsel transformasyon sırasında ruhlarını bedenlerinden tamamen ayırması ve ruhlarını tamamen zihnine girdikleri kişinin hizmetine sunması. Bir kişinin bu tür bir etkileşimde de ne kadar ruhu zaptedebileceği kişisel gücüne bağlıydı ve bu etkileşimin anlamı ruhların kontolünü alan kişinin fiziksel ve zihinsel işlevlerini normalden iki-üç kat daha iyi gerçekleştirebiliyor olmasıydı. Fakat bu şekilde gerçekleşen bir transformasyon uzun süreceğinden, uzun süredir burada olmalıydılar. Yani varlığımı biliyorlardı. Birden, ruhlarını bağışlayan üç dört kişi merdivenlere yığıldı ve çatı kapısına yakın olan adam gülümsedi, gözlerini açtı. Bana tekrar baktı ve bir bok yığınına bakarcasına tiksindi, ardından sinirlendi ve çığlık atarak üzerime doğru yöneldi, tam zıplayacakken çatı kapısını kırarak giren Clive herifi yere mıhladı. Hızla aşağı inerek diğerlerine ateş etmeye başladı ve beni de peşinden sürükledi. Anlamıyordum; hem nasıl bu kadar bir çalçene, hem de nasıl bu kadar soğuk bir asker olabiliyordu?
En üst kattan itibaren aşağı inmeye başladık. Ben merdivenlerde karşıma çıkanları gravyer peynirine çeviriyordum, Clive ise pompalı tüfeğiyle yere çiviliyordu. Oh hayır; merdivenlerde bir grup daha görmüştüm şimdi, çatıdakiler gibi bir etkileşim içerisindelerdi. Clive fazla bekletmeden herkesin yoğunlaştığı kişinin kafasını dağıttı, ben de diğerlerini tarayarak yoluma devam ettim. En alt kata gelmiştik şimdi, aldığımız talimatlar ve verilen bilgiler doğrultusunda görevin gidişatını belirleyen yaşlı cadının bodrum katında olduğunu tahmin ediyorduk. Ve bodrum katına doğru yol almaya başladık. Clive bodrum kat merdivenlerine inerken direktif verdi yine. ‘’Vincent, dikkat et. Birinci kat boştu, hepsi bodrum katında gizlenmiş olabilirler. Şimdi, bina planına bakarsak..’’ Bina planına bakılırsa bodrum, ileride ana hedefimizin bulunduğunu tahmin ettiğimiz odaya doğru giden iki uzun dehlizden oluşuyordu. Planı gördükten sonra aşağı indik, soldaki dehlizden ilerideki ışığa doğru yürümeye başladık(diğer dehliz büyük metal bir kapıyla kapanmıştı). Ara sıra sağ ve sol taraflarda kapılar görüyorduk, fakat silahımızın eklentileri dahilinde olan fenerlerle öylesine bir baktığımızda göze çarpan bir şey olmuyordu. Dakikalar geçti, ışık gittikçe yaklaştı ve bir oda oradan yavaş yavaş seçilmeye başladı. Odaya doğru koşar adım ilerlemeye başladık ve birden o odadan adamlar fırladı. Ani bir hareketle duvarlardaki kapılardan birine gömüldüm ve oraya saklandım, fakat Clive bu sefer çabuk davrananamamıştı, omzundan vuruldu. Onun saniyeler içinde kevgire dönüşmemesi için, yaralanmam pahasına onu ordan çektim ve yanıma aldım. Nasıl olsa bana şimdilik lazımdı, onu göz ardı edemezdim. Onu yanımda tutmaya devam ettim ve ara sır kapıdan kafamı çıkararak odaya doğru ateş ettim. Odanın girişindekileri hallettiğime kanaat getirdikten sonra yavaşça destek olarak Clive’ı kaldırdım, ona destek olacak şekilde odaya ilerliyordum. Cesetlerin üstünden geçerek, Clive’ın sağladığı yavaşlıkla odaya vardık. ‘’Neden sus sus işareti yapıyorsun! İstediğim gibi de konuşurum işte!’’ Clive’ı hemen odanın girişine oturttum ve hiç tereddüt etmeden içeri girip yaşlı bunağın yanındaki elemana ateş ettim. Adam hızlıca yere yıkıldıktan sonra kadın zihinsel etkileşim için davrandı, fakat ben ellerine ateş edince bir kedi gibi ciyaklamaya başladı. Cevabını bildiğim hâlde kendimi, kendime şu soruyu sormaktan alıkoyamadım kadının zihnine ekip arkadaşımla girmeye başlamadan hemen önce. Kim , neden yardım eder ki bu yaşlı cadıya?
Rutin bir şekilde, her zamanki gibi yıldızlarla dolu o boşlukta yüzüyorduk üstüm Clive’la birlikte. Zihnin kapılarına ulaşılmadan önceki son yolun üzerindeydik. Gittikçe hızlanıyor, ilerideki beyaz kütleye ulaşmaya çalışıyorduk. İşte o kütle; bütün hayâlgetirenler arasında ‘’Anne’’ olarak bilinen yaşlı cadalozun beynindeki giriş kapısıydı. Kontrolün kendisinde olduğu zihninin, hayâl dünyasının kapısı. Bizim onun zihnine ulaşmak istememizin sebebi ise Anne’nin hayâlgetirenlerin kralı olarak nitelendirilen Harlaus’a karşı gerçekleştirdiği ihanet idi. Kral Harlaus uzun yıllar süren araştırmaları sonucu, kişinin zihnine girme anından itibaren başlayan zihinsel transformasyon(aktarım) sırasında gerçekleştirilmesi mümkün olan obsesyon olayının(ruhsal-zihinsel kavramda beden kontrolü); obsedör kişi, yani zihin içerisinde bedeni kontrol edebilecek kişinin obsesyon sırasındaki aksaklıklarını ve obsesyon olayının gerçekleşmemesinin sebebini bulmuştu. Zihinde obsesyon olayının gerçekleşmemesinin sebebi ise; demateryalizasyon(algılanabilen bir şeyin algılanamaması, yani bedensel gerçekliğin ruhsal gerçekliğe dönüşmesi) durumunun kontrol edlilen kişinin zihninde yeterli gerçekliği sağlayamaması ve bu durumdan ötürü ektoplazma(obsedör kişiye ait partiküller, madde)nın kontrol edilen kişinin zihninde yer bulamamasıydı. Kral Harlaus bu olayına tersine çevirerek(materyalizasyon) zihinde ruhsal ve bedensel olarak bulunmayı başarmış, zihin aracılığıyla bedeni kontrol edebilmeyi mümkün kılmıştı. İşte ‘’Anne’’ olarak bilinen cadalozun çaldığı da buydu, bu işlemin nasıl sürekli hâle getirilebileceği. ‘’Anne’’ kendisi gibi usta hayâlgetiren adamlarıyla birlikte bir gece yarısı Harlaus’u basmak üzere saraya girmiş, kralın adamlarıyla birlikte bir çatışmaya girmişti. Adamları hızlı ve sessiz bir şekilde temizledikten sonra kralın odasına girmiş, temassız bir şekilde zihinsel transformasyonu(telefonlardaki bluetooth gibi) deneyerek başarıya ulaşmış ve kralı alt etmişti, sırrını da çalmıştı. Ve Kral Harlaus onu yakalayan, sırrı geri alıp Anne’yi öldüren kişilere büyük ödüller vaat etmişti günler önce. Yani üstüm Clive ve ben, Kral Harlaus’a bağlı olarak çalışan ödül avcılarıydık.
Yıldızlarının arasından süzüldüğümüz bu koca siyah boşluk, bizi gittikçe çekik gözlü hainin zihin kapısına yaklaştırıyordu. Biz üstümle orada ruhsal olarak bulunsak da; havayı, içinde bulunduğumuz boşluğu ve yaşanabilecek çeşitli değişimleri hissediyorduk. Ve bize bahşedilen bu fiziksel algılardan biri de gerçekleşmiş gibiydi, havada bir değişim hissettim. Bizden başka hareket eden birileri varmış gibi. Bir an için kafamı hafifçe geriye çevirdim ve baktım, geriden belli bir düzen sağlamış beş-altı tane duman kutlesi yaklaşıyordu. Clive’ı hemen dürttüm ve arkamızı işaret ettim, bir an için bütün krallık düzeninin içine de etmiştim fakat bunun bir şuan için önemi yoktu(Hayâlgetirenlerde krallık düzeyinde usta-öğrenci, kral-ast, üst-ast ilişkisi çok önemlidir, katıdır). O da arkasına bakarak suratını astı, rahatı kaçan bir ihtiyar gibiydi. Biz süzülmeye devam ederken yüzünü bana döndü ve konuştu. ‘’Vincent, bu gelenler Anne’nin zihnen ayık kalmayı başarmış adamları! Onlar da etkileşimimize katılmayı başarmış, eğer bizden önce Anne’nin zihin kapısına ulaşırlarsa güç birliği oluşur ve o kapıdan asla geçemeyiz! Şimdi, bunu sana daha önce hiç öğretmedim. Tek şansın ve kısa bir süren var. Süzülmeye devam et ve odaklanabildiğin kadar odaklan, elinde biriken ve patlamaya hazır bir güç düşün. Onu odaklandıkça büyüt, büyüt ve gücü benliğinde hissettiğinde bırak kendini. Aynı yüzerken birden kendini salıp dönmek gibi, kendini sol tarafa doğru hafifçe çevir ve Anne’nin zihin duvarını kır!’’ Anne’nin adamları peşimizden sürüklenirken odaklanmaya başladım. Hain bunağın zihniyle aramızda pek uzun olmayan bir mesafe kalmıştı, bundan dolayı gittikçe odaklanıyor ve gücü kendimde hissetmeye çalışıyordum, güçle bir bütün olmaya çalışıyordum Uzakdoğu felsefelerindeki gibi. Yaklaştığımız hedef ve arkamızdan sürüklenenlerle mesafemiz gittikçe azalmışken, hazır olduğumu fark ettim. Hemen ardından Clive’ın dediğini uyguladım -o da benle aynı anda uygulamıştı-, bir kasırga gibi hızla dönmeye ve hızla ilerlemeye başladık. Saniyeler içerisinde Anne’nin taştan, bembeyaz zihin duvarına çarptık ve orda bir matkap edasıyla döndük, duvar dağılmaya başlayınca biz de yavaşlayıp savrularak durduk. Biraz önce peşimizden gelen duman yığınları da durdu ve dağılmaya başladı, aynı hain bunağın dağılan ve ortalığı dumanlarla kaplayan zihin kapısı gibi. Her yer bir duman bulutundan ibaret olunca çevre kısa bir süre için sessizleşti, ardından duman kütleleri kaybolarak yerini Anne’nin dünyasına bıraktı…
| |
| | | Aethra L. Pavone Seelie Sarayı Peri Leydisi
Mesaj Sayısı : 1318 Yaş : 28 Kayıt Tarihi : 25/01/11
Karakter Detayı Statü: Yönetici Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 12 Mayıs 2011, 13:22 | |
| Rpnizi zevkle okudum. Kurgudaki farklılık çok hoşuma gitti.
Yıldız seviyesi:*****
Fakat soy olarak üstte yazan 3 soydan birisini seçmelisiniz. Baykuş o türlerden birisi değil. | |
| | | Zieg von Freuddrich Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 5 Kayıt Tarihi : 12/05/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 12 Mayıs 2011, 19:50 | |
| Ya bilmiyorum ama şekildeğiştiren soyu olarak, bir hayvan üzerinden karakterimizi yönlendirebilmeliyiz bence. Yani kurtadamlık dışında... Hani haddim değil ama leopar-kaplan adamlık biraz komik gibi, kurtadam dışında şekildeğiştirenlere istenen hayvanın seçilmesi özgürlüğü verilmeli bence. | |
| | | Victoria Morgenstern Çember
Lakap : Vicky Nerden : Alacante Mesaj Sayısı : 844 Kayıt Tarihi : 13/07/10
Karakter Detayı Statü: Üye Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Perş. 12 Mayıs 2011, 20:17 | |
| Sitemizde işleyen kurgu gereği bu şekildedir. Daha sonra diğer ırklarda girebilir ancak suan değil. | |
| | | Zieg von Freuddrich Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 5 Kayıt Tarihi : 12/05/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Cuma 13 Mayıs 2011, 13:06 | |
| İyi o zaman, rütbe almamayı tercih ediyorum. | |
| | | Victor Markovic Moskova Sürü Lideri
Nerden : Rusya. Mesaj Sayısı : 26 Kayıt Tarihi : 03/07/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Paz 03 Tem. 2011, 13:38 | |
| Karakter Adı: Clayton Collins Karakter Yaşı: 33 Tercih edilen Soy: Kaplan Adamlar Karakter özellikleri(Tercih edilen soyla uyumlu olmalı) Hırslı ve güçlü. Çoğu zaman sinirli olur. Belli kuralları vardır ve herkesin bu kurallara uymasını ister. Yalakalardan ve ukalalardan nefret eder. Meslek varsa belirtin:(Rütbenize yazılacak) Alfa Örnek Rp veya Yıldız Seviyesi ***
Angel ve Jaquliné E. Hudson ek karakteri | |
| | | Victoria Morgenstern Çember
Lakap : Vicky Nerden : Alacante Mesaj Sayısı : 844 Kayıt Tarihi : 13/07/10
Karakter Detayı Statü: Üye Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Şekil Değiştirici olmak için Paz 03 Tem. 2011, 13:42 | |
| | |
| | | | Şekil Değiştirici olmak için | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|