Vassa Olmak için

Ölümsüz Vassalardan olmak istiyorsanız öncelikle ırkın ne olduğunu iyi bilmelisiniz.
Vassaların ne olduğunu bilmiyorsanız lütfen aşağıdaki konuyu okuyun..
Link : https://mortalinstruments.forum.st/site-kurgusu-f41/irklar-vassalar-t1451.htm#13723
Sadece 10 adet Vassa alınacaktır ve Karakterlerin Erkek kullanıcılara ait olması gerekmektedir.

• Karakter Adı:
  
• Karakter Özellikleri(Vassa özelliklerine göre) :
  
• Kurguyu ve görevlerini biliyormusunuz :
  
• Neden Vassa olmak istiyorsunuz:
  
• Örnek rp (Karaktere uygun olmalı. Bir vassa gibi yazılmalı.)
  

Karakter Adı:Jonathan
Karakter Özellikleri(Vassa özelliklerine göre) : Çapkın, centilmen, yakışıklı. sinirli ve güçlü
Kurguyu ve görevlerini biliyormusunuz :Evet.
Rp Puanı:88
Neden Vassa olmak istiyorsunuz: Kurgum gereği.

Onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. Ancak gerekli bölümleri doldurun

Karakter Adı: Adrian
Karakter Özellikleri: Genelde Vassalar sorgulamazlar ancak karakterim, bazı şeyleri sorgulamak zorunda hissediyor. Yaşayışındaki çelişkileri görmezden gelemiyor yani. Yine de tüm vassalar gibi huzuru seviyor, iyilik manyağı değil ancak elinde olmadan bazı şeyleri doğru yapıyor. Yalnız kalmayı, Yağmuru seviyor. Genelde dalgın ve çoğunlukla yorgun görünüyor. Kafası sürekli meşgul, gerginken çenesini oynatıyor. *Şimdilik bu kadar lejantta genişleyecek*
Kurguyu ve görevlerini biliyormusunuz: Evet.
Neden Vassa olmak istiyorsunuz: Karakter kurgum için en uygun ırk olduğunu düşünüyorum.
Örnek rp;


Biz, ışığın oğulları, varlığımıza var olabilecek en güçlü şekilde ironiye itecek görevimizle, yeryüzüne ve öldürmeye inmiştik. Ya da indirilmiştik demeliyim. Çünkü asla var olmak istemediğim korkunç bir cehennem gibiydi dünya. Burada olmamın mantığı yoktu, ancak sorgulama yetkimde yoktu. Şimdi, bulunduğum bu kalabalık sokakta, şehrin ışığıyla birlikte gülüşerek, konuşarak, yürüyerek geçen tüm bu ölümlüler bana tehdit gibi görünüyordu. Tamamen görevime bağlanarak kendimi boyut kapılarından uzak tutuyordum. Ben ışığın oğluydum görevime tamamlamadan dönemezdim.

Burada tamamen, diğerleri yani dünya üzerinde yaşayan diğer varlıklar gibi giyiniyorduk. Benimde üzerimde kot pantolon, siyah tişört, üzerinde özel armamızın işlendiği bir ceket –ki fark edilmemesi için özellikle gizlenmişti- ve converse ayakkabılar vardı. Yine de bazen bir farklılık olduğunu sezmiş gibi, dönüp bakışlarını yüzümde sabitliyorlardı, dalgın dalgın tüm çizgilerimin üzerinden geçiyor ve anlamaya çalışıyorlardı. Tam olarak nasıl bir tepki vermem gerektiğini düşünerek, bende onlara dönüyordum. Göz göze geliyorduk ve ben başımı çeviriyordum, sanki ışığı görebilirlermiş gibi… Kim bilir belki bazıları gerçekten görüyordu.

Bana belli bir saat ve yer söylenmişti, o ana kadar boyut değiştirmeyecek ve normal bir yer varlığı gibi hareket edecektim. Yemek filan yiyecektim gezecektim ya da bunları yapıyormuş gibi görünecektim yani… Sonra da gidip karanlık, ıssız bir sokakta, kapı açıp, görev yerine ulaşacaktım. Ben ve birkaç kişi vassa daha görevlendirilmişti. Söylediklerine göre orada bir çeşit nefilim toplantısı olacaktı. Biz girecek, toplantıyı bir süre görünmeden izleyecek ve sonra toplantıyı ve orada bulunanları yok edecektik.

İstediğim şekilde doldurabileceğim ya da harcayabileceğim diyeyim bir saatim vardı. Gecenin bu saatinde, mekanlar ya çok gürültülü ya da çok kasvetliydi genellikle. Ama yürüyüp durmaktansa bir yerde oturmayı tercih ederdim, en azından şimdilik… Biraz daha yürüdüm ve içeriden yumuşak bir kadın sesi gelen bara girdim, tabelasında “Shadow Jazz Bar” yazıyordu. İçeriye adım attım ve bir gölge avcısının, adı gölge olan bu barı hoş bulmasının garipliğine gülümsedim. Kapının sağında biraz ileride tek katmanla oluşturulmuş alçak bir sahne vardı, uzun boylu, kestane renkli saçlı bir kadın şarkı söylüyordu. Bir piyano, bir gitar, çello ve saksafon vardı, orkestra üyelerinin hepsi erkekti ve orta yaşlıydılar. İşlerini uzun süre yaptıkları ortadaydı. Sahnenin tam karşısında ve masaların gerisinde duran bara ilerledim kendime bir kokteyl söyledim. Böylece müziği dinlerken, kendime bir arka plan oluşturmuş olacaktım. Gözlerini dik dik üzerime dikenleri görmezden gelmek için, bulunduğum köşeye yaslanıp gözlerimi kapadım.

“…Fly me to the moon
And let me play among the stars
Let me see what spring is like…”

Şarkının sonu kaç dakikada geldi bilmiyorum, ancak gözlerimi o zaman açtım ve karşımda benden gözlerini bir saniye olsun ayırmayan bir kadınla göz göze geldim. Bir Nefilim olabilir miydi? Benden bir şekilde şüphelenmiş olabilir miydi? Ancak bir negatiflik hissetmiyordum. Öylece bakışıyorduk mavi gözlerim kadının bal rengi gözlerine kilitlenmiş… Yerimden kalktım, parayı barın üzerine bıraktım ve yürümeye başladım. Yanından geçerken ani bir hareketle döndü. Reflekslerim benden önce hareket etmişti, hızla dönüp, bileğini yakaladım, büyük ihtimalle bakışlarımdan bu dünyaya ait olmayan bir şeyler geçmişti. Kadının dudakları aralandı, bir şey söylemek istermiş gibi görünüyordu. Onu susturmalıydım, elimi boynuna uzattım, yüzüne yaklaştım ve sevgiliymişçesine eğilip dudaklarına uzandım, uzun uzun dudaklarının üzerinde gezinirken, tek bir hareketle, boyun damarındaki kan akışını durdurdum. Bir süre baygın kalacaktı. Çevremi kontrol ederek, onu bara yatırdım. İçmiş ve uyuya kalmış gibi görünecekti… Ve o da sarhoşken bir şey hayal ettiğini sanacaktı. Bardan çıktım.

Ara sokaklara girip birkaç tur attıktan sonra kimsenin olmadığı bir sokakta durdum, iyice köşeye yaklaşıp karanlığın içine birkaç kelime fısıldadım, bu dünyada kimsenin anlayamayacağı şeyler ve havaya görünmez bir çizgi çizdim. Gümüşi bir ışık belirdi, bu dünyaya ait olamayacak kadar saydam. Tanıdık bir dostla kucaklaşır gibi adımımı attım. Kör edici bir beyazın içerisinde ilerledim, garip bir histi uçar gibi değil de bir anlığına yok olur gibi… Sonra karanlık bir mahzende görüntü netleşti. Başlıyorduk…

Rütbeniz veriliyor.

Rütbeniz veriliyor. Onaylandı

• Karakter Adı:Nathaniel J. Ablow
  
• Karakter Özellikleri(Vassa özelliklerine göre) :Bazen çift karakterli olduğu düşünülebilir.Bazen çok kötüdür,bazen çok iyi.Centilmenlik ve nezaket özellikleri arasındadır. Fevri hareketleri vardır,çabuk parlar.Sürekli düşünür ve kendi çapında hayatı sorgular.
  
• Kurguyu ve görevlerini biliyormusunuz :Biliyorum.
  
• Neden Vassa olmak istiyorsunuz:Irkın özelliklerini oluşturacağım karaktere uygun olduğunu düşünüyorum.
  
• Örnek rp (Karaktere uygun olmalı. Bir vassa gibi yazılmalı.)
  

Gölgelerin uzak olduğu bir diyardan geliyordu soyu. Işığın dünyasından, saf iyiliğin dünyasından. Ama onlar melek değildi. Onlar iblis de değildi. Babasının kanından gelmeydi o da. O sebepten aydınlığı seçmişti ruhu. Karanlık ve bilinmez bir ruh, aydınlığa boyun eğmişti. Eğmek zorundaydı. Ölümsüz yaşamı boyunca kendini sorgulamaktan da sıkılmıştı. Evet o kendini diğerlerinden farklı görüyordu. Seçimleri ve ruhu farklıydı. Ama ışığın yolunda ilerlemek mantığa uygun olandı.Işık denen şey, mağarada yolunu aydınlatansa eğer.

Işığın diyarında ölümsüzlüğünü doyuramıyordu ama. O kargaşanın hüküm sürdüğü dünyaya gönderilmişti. Tanrıların oynadığı oyunda, karelerle bezenmiş tahtaydı aslında dünya. Hamleler yaşayanları etkiliyordu. Ama onların umurlarında değildi.

"Her neyse tanrıların işine karışılmaz"

dedi iç sesi Nathaniel'a. O damarlarında dolaşan ölümsüz kanın hakkını vererek yaşayacaktı bu dünyada. O bir avcıydı. Şimdi ise av vaktiydi.Göğsündeki mühürü kapatacak bir yelek giydi. Yer yüzü yaratıkları gibi giyindi daha yerinde bir deyim olurdu. Seelie'deki malikanesinden ayrılıp, malikanenin koruluğunda bir boyut kapısı açtı ve yer yüzünde bir yerde buldu kendini. Kulağına gelenlere göre bir nefilim grubu Nyx'in ölümsüzlerini öldürüyordu. Katlin yapıldığı yer altı tünellerine yöneldi hızlı adımlarla.Oldukça hızlı hem de. Bir kaç dakikaya Oklohama denen yerin tünellerine vardı. Rogör kapağını ve demirlik gibi küçük pürüzleri hemen kaldırdı yolundan. Dar tünelde bir müddet ilerledi. Merkez alanı denebilecek geniş bir odaya açıldı tüneller. Ama oda bomboştu. İzler ve kokular tazeydi.Odadan çıkıp bir müddet ilerleyince önünü duvarlar kesti. Duvarın diğer tarafından yaşam belirtileri seziyordu. Duvarın üzerinde elini gezdirince bir çıkıntı bulup, eliyle ittirdi. Çok geçmeden duvar gürültüyle ikiye ayrıldı ve kandillerin aydınlattığı ufacık bir mağaraya açıldı.İçerideki manzara iç açıcı gözükmüyordu. Üç nefilim bir kırmızı vampiri gümüş zincirlerle sarkıtlardan birine bağlamıştı. Bir vampir kalmıştı, geri kalanların kalpleri yerinden sökülmüştü.

"İşte bu hiç hoşuma gitmedi"

der demez nefilimlerin birini kafasında tuttuğu gibi duvara vurup, ikiz kılıçlarıyla sayısız kesik açmıştı bedeninde.Özellikle atardamarları kesti ki kan akışı daha fazla olsun. O sırada üzerine gelen diğer iki nefilimi iki yana savururdu ve sarkıta bağlı olan vampirin zinciri kılıcı yardımıyla kesti.Vampir kadın yığılıp kaldı olduğu yere. Diğer iki nefiliminde kafalarını uçurduktan sonra vampir kadını kucaklayıp, vampirlere bakan hastaneye yetiştirdi hızla.

Onaylandı.