Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Som büyücü

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Deamon Austeja
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Deamon Austeja


Lakap : Demon
Nerden : Tatooine
Mesaj Sayısı : 734
Yaş : 30
Kayıt Tarihi : 08/10/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Som büyücü Empty
MesajKonu: Som büyücü   Som büyücü Icon_minitimeCuma 28 Ocak 2011, 11:46

Son Büyücü ve Ruh Kapanı


Efradar’ın son savaşı olacaktı bu. Kaosun Lordu Graon onunla üç bin yıl önce bir anlaşma yapmıştı. Anlaşmaya göre, Lord’a yaşayan bütün büyücülerin ruhlarını getirecekti. Böylece kendi ruhuna tekrar sahip olacaktı. Kalbinin derinliklerinde kaybolmuş yüzlerce duygunun tekrar ortaya çıkmasını sağlayacaktı. Bir gölge, bir hayalet olmaktan öteye gidecekti...

Aslında her şey, kendi karısını ve çocuklarını öldürmesiyle başladı. Karanlığın gücünü tadan Efradar, tüm evrenlerin koruyucuları olan büyücülerle yaptığı savaşta öldürüldü. Aslında kendisi de bir büyücüydü ve o kadar aradığı güç onu ölüme sürüklemişti. Bunu önceden göremediği gerçeğiyle karşı karşıya kaldığında ve mutlak cehennem boyutlarında sonsuz acılara mahkum edildiğinde, karanlık gücün kendisinde olan kısmının yeterli olmadığını anlamıştı.

Onda ki bu büyük öldürme arzusunu fark eden, Kaosun Lordu ona ikinci bir şans vermişti. Düzenin bozulması için, onu ayakta tutanları yok edecekti ve böylece hem kendi ölümünün intikamını almış hem de kendisine bahşedilmek üzere aldığı yeni üçleri kullabilecekti.

Efradar, üç bin yıl boyunca bütün evrenleri dolaşmıştı. Şimdi ise, çapraz evrenlerin kesiştiği ve düzenin en sağlam olduğu Ordearon’daki son savaşı karşısındaydı. Akronan, yaşayan son büyücüydü.

Bir çok büyücü kulesini yok etmiş olan Efradar’a büyü işlemiyordu, çünkü bedeni varla yok arasındaydı. Mavi bedeni, elleri ve gözleri ile havada süzülerek çok hızlı hareket ediyordu. Görünüşte bir hayaletten farksız gibiydi ama güçleri inanılmazdı. Merhamet ve acıma gibi duygular hissetmiyor, gözünü hiçbir şey görmüyordu. İçinde nefret bile yoktu. İnsani denilen ve zayıflık veren duygulardan arındırılmıştı tamamen. Yarı ölümsüz ve yarı insandı. Kaos Lordu onu Renvera haline getirmişti ve tek şartı vardı. Kurbanlarını öldürürken asla büyü kullanmamalıydı, onunla son konuşmaları üç bin yıl önce ateşin içinden olmuştu.

Şimdi ise Ölüm Ormanında hızla uçarak ilerliyordu. Duyuları insanlara göre çok gelişmişti. Asla uyumaz, asla huzuru son bulmazdı Efradar’ın.

Ona bütün görevlerinde en çok yardımı olan silahı (Ruh Kapanı) elindeydi. Silah, kırmızı ışıktan yapılmış bir asaydı. Ruhları içine çekerek kullanan kişiye inanılmaz güçler sağlıyordu. Renvera onunla bir sürü büyücünün bedenini kurutmuştu ve bu silah sayesinde yüzlerce kez ölümden dönmüştü.

Karanlıkta hızla kaçan cüppeli ve kara bir şekli fark etti.

“Sen! Büyücü! Kaçacak yerin yok!” dedi Efradar bağırarak. Konuştuğunda çaldığı on binlerce ruhun sesi de onunla birlikte konuşuyordu.

Yukarıya baktı. Gökyüzü hala kapkaranlıktı, bunu Efradar sağlamıştı. Lexmar taşıyla bu gezegenin üzerini kapkara bir çamurla kapatmıştı. Çünkü, ışıkta güçleri azalıyordu. Böylesi onun için çok iyiydi.


“Geri çekil Renvera!” dedi Ormanın karanlığından bir ses. “Ölmek istemiyorsan-

Bu sırada Efradar, korkunç bir kahkaha atarak onun sözünü kesti. Bu büyücü çok acemiydi, anlaşılan.

“Senin yapacağın hiçbir şey beni öldüremez” dedi Efradar zalimce. Soğuk sesi yine bir sürü başka sesi barındırıyordu. “Teslim ol ve acı çekmeden bitsin”

Efradar, birden kendini ışıklar içinde buldu ve ayaklarının yere bastığını hissetti. Fazla ışıktan gözbebeği olmayan mavi gözleri kamaştı.

Akronan denen büyücü, büyük asasının ucundaki taştan bembeyaz bir ışığı ona yolluyordu. Kalın dikenli yaprakları olan ağaçların üzerinde duruyordu. Dizlerinin üstüne çöken Efradar’ın, ölümlü yanı, can çekişiyordu. Işıklı asası elinden düşerek, geriye doğru yuvarlandı.

Büyücü kocaman ağacın tepesinden atladı ve yere düşerken, cüppesinin etekleri havalandı ve yerçekimine emir verirmiş gibi yavaşladı. Kapkara yüzü ve bedeniyle ve yine aynı siyah gözlerle ona bakan Akronan bir iki adım yaklaştı.

“Senin bütün zayıf yönlerini biliyorum, Renvera” dedi ona. “Ölümsüz değilsin, yani ölebilirsin”

Kara cüppesinin cebinden, bir hançer çıkardı ve daha da yaklaşarak, bıçağı onun boğazında bir süre bekletti ve “Biz bir orduyuz, Renvera. Bizi durduramazsın. Ölümün hepimiz için bir huzur olacak” diye fısıldadı.

Efradar, sonunun geldiğini anladı, kurtulmak için tek şansını kullandı ve bütün vücudu gibi şeffaf görünen masmavi elini kaldırdı ve ağaçlardaki yaprakların hepsini, büyü yoluyla Akronan’a hızla gönderdi.

Akronan, bunu beklemiyordu. Vücuduna ve kapkara yüzüne çarpan dikenlerden kaçmak için geri çekilmek zorunda kaldı. Asasından gelen ışık kesilince, Efradar geriye doğru yuvarlandı ve görünmez oldu. Bu Renvera’nın bir özelliğiydi.

Büyücü, dikenlerden kurtulunca, geri çekildi ama, Efradar’ı karşısında göremedi.

“Sen de bir büyücüsün” dedi Akronan hayrete düşmüş halde. Geriye doğru adımlar atarak asasıyla etrafını kolluyordu. Gözlerini kısınca yüzü kasılmış gibi göründü. “Sen de bizden birisin. Neden?”

Efradar hemen arkasında ortaya çıktı ve elindeki Ruh Kapanını onun belinden içeri sokarken “Sen kalan son büyücüsün. Ordunuzu yok ettim bile. Artık sizden biri değilim” diyerek kahkahalarla güldü.

Kapkara bir ışık parlaması oldu ve kırmızı ışıklı Ruh Kapanı, Akronan’ın ruhunu içine çekerken, büyücünün bedeni titremelerle sarsıldı. Beyaz ışık asaya girince, kıpkırmızı parlayan asa bir süre sonra normal haline döndü ve büyücü yere düştü.

Sonunda bitmişti. Binlerce yıllık ölüm, huzura erememe, kayıp ruh olmak artık sona ermişti.

“Lordum!” diye bağırdı Efradar. Artık ağzından çıkan seslere Akronan da katılmıştı. “Yüce Graon! Sana sesleniyorum, beni duy!”

Biraz bekledi ama cevap gelmeyince tekrar bağırdı. Sesi ormanın içinde uzaklara kadar gidiyordu artık.

“LORDUM!” diye bağırdı tekrar. Eğildi. Ölen büyücünün cüppesinden, bir ateş tozu aldı ve onu yere fırlattı. Bir süre bekledi. Yerde alev alev yanmaya başlayan ateşin içinden bir kahkaha geldi. Ses, Renvera’nın içini dışına çıkarmış gibi oldu.

“Başardın!” dedi Kaos Lordu. “Ama şartımı hiçe saydın, ölümlü”

“Ne şartı?” diye sordu Efradar, diz üstü yere çökerek.

“Büyü kullandın! Ruhun hala bana ait” diye cevapladı ateşin içinden gelen ses.

“Hayır!” diye karşı çıktı Efradar. “Ruhumu geri ver!”

“Bana emir veremezsin. Ben senin efendinim” diye bağırdı Graon. “Bana hizmet etmeye devam etmezsen, ruhunu asla geri vermem”

“O zaman sana hizmet etmiyorum” dedi Efradar ayağa kalkarak. Hırsıyla bağırdı: “Benimle yüzleş!”

Derinden bir kahkaha geldi. Git gide daha çok uzuyordu.

Birden yer sarsılmaya başladı ve kapkaranlık göğü delerek geçen bir şey ormanın üzerine düştü. Efradar, daha önce onunla hiç karşılaşmamıştı. Ateşten yapılmış bir bedendi ve yürüdüğü yerler onunla birlikte yanıyordu. Kara ormanı yakarak üç metrelik dev şekil üzerine geldi.

Yaklaşmasını sabırla bekledi.

“Seni aptal!” diye kükredi aynı ses karşısına geçince. “Seni ben yarattım. Anlaşmaya uymadın”

“Binlerce yıl geçti” dedi Efradar. “Hepsini yok ettim”

“Anlaşmaya-

“KES SESİNİ!” diye bağırdı Efradar ona. Artık sabrı kalmamıştı çünkü.

Graon, ona ateşten eliyle vurunca Efradar hızla göğe fırladı. Kendisini neredeyse kaybetmek üzereydi.

Çamurdan gökyüzünde sersemlemiş halde asılı kalmıştı. Gözlerini açtığında, ateşten Graon tekrar üzerine uçtu ve ona tekrar vurdu. Efradar bu sefer yaklaşık yüz metre yukarıdan aşağıya düştü ve yere çakıldı. Tekrar gözlerini açtığında, az önce ruhunu aldığı büyücünün yanına düştüğünü gördü.

Graon yine karşısındaydı. Bu kadar hızlı hareket eden bir şey görmemişti, Efradar. Etraflarındaki ağaçlar yanıyordu.

“Sonun geldi” dedi Graon yanan dev eliyle onu havaya kaldırarak. “Bana karşı gelmenin cezası!”

Ona bir yumruk daha vurdu. Bu sefer Efradar, hemen arkasındaki ağaca çarpıp yere düştü. Bir anda, yerde duran kırmızı ışıklı asasını gördü. Ruh Kapanı orada, öylecene yatıyordu. Onu hemen eline alarak ayağa fırladı.

Kaos Lordu, az önce durduğu yerdeydi ve kahkahalarla güldü. “Seni aptal ölümlü!” dedi yine aynı korkunç sesiyle.

“Kendi silahımı bana karşı kullanabileceğini mi sanıyorsun, Renvera?”

Efradar ne yapması gerektiğini anladı ve “Hayır” dedi yavaşça. “Ama silahını kırarak ruhların serbest kalmasını sağlayabilirim” der demez kırmızı ışıktan oluşmuş asayı kuvvetle yere vurdu. Asa parçalarına ayrılırken, bir güç dalgası Efradar’ı geriye doğru fırlattı.

“HAYIIIIR!” diye kükredi Graon.

Efradar, tekrar bir ağaca çarpıp durunca, dizlerinin üstüne çöktü. Kırılan asadan binlerce beyaz ışık fırladı. Hepsi süratle Graon’un üzerine gitti. Bunlar, Efradar’ın tahmin ettiği gibi, çaldığı ruhlardı.

Graon’un çevresini sardılar. Hızla etrafında dönüyorlardı. Graon onları elleriyle kovalamak ister gibi ateşli kollarını salladı, ama hiçbir işe yaramıyordu. Lord’un bağırışları ve alevleri biraz sonra son buldu ve ışıklar da yok oldu.

Lord, kapkara bir taş halinde yere çakıldı. İçinden çıkan binlerce ışık, kapkara göğe doğru uçtular. Ancak, geride kalan bir ışık onun ilgisini çekmişti. Işık, hızla Efradar’ın üstüne uçtu ve bedenine girdi.

Sert bir rüzgar esmeye başlarken, Efradar ellerine baktı, masmavi şeffaf elleri yine, normale dönüyordu. Binlerce uğultu kulaklarında yankılanıyordu. İçinde bir şeylerin kopup, başka şeylerin ortaya çıktığını anladı. Nefreti ve diğer duygularının hepsi geri gelmişti. Az sonra, nefes alabildiğini hissetti. Çırılçıplak vücuduna ellerini bastırdı ve kalbinin attığını duydu. Tekrar insan olmuştu. Sonunda azabı ve huzursuzluğu sona ermişti.

Dizlerinin üstünde göğe baktı ve on binlerce beyaz ışığın, gökteki kapkara çamuru yok ettiğini gördü. Yüzü, üç ayrı yıldızın ışığıyla aydınlanırken, artık gülebildiğini fark etti. Ayağa kalktı ve ellerini,bacaklarını ve bütün bedenini tekrar inceledi. Ödülüne kavuşmuştu artık.

Sonra, gökten gelen binlerce ses ona doğru “Sen artık son büyücüsün! Hepimizi kurtardın. Evrenleri tekrar düzene sokmak, senin yeni görevin” diye bağırdılar.

Efradar o kadar mutluydu ki; başını eğerek “Seve seve” dedi.

Alıntıdır!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Som büyücü
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Büyücü Asası
» Büyücü ve Cadı alımları
» Büyücü - Cadı olmak için
» Büyücü - Cadı olmak için

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: