Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Dönüşmüş

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jack Ronald Wialson
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!



Mesaj Sayısı : 1
Kayıt Tarihi : 28/08/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Dönüşmüş Empty
MesajKonu: Dönüşmüş   Dönüşmüş Icon_minitimeC.tesi 28 Ağus. 2010, 19:55

Herzamanki gibi televizyon izliyorduk . Ama bu sefer Family Guy vardı
ve şikayet etmeye gerek yoktu . Ama 10 dakika içinde o da bitti . Gece
haberleri başlamıştı ve umrumda değillerdi . Hillary esnedi ve bana
baktı :

- Yatalım mı ?
- Olur .
Planı
uygulamama az kalmıştı . Nick oturduğu yerde uyuyakalmıştı . Gözlerimi
devirdim . Bide horlamasa . Hillary'nin elini tutup üst kata çıktık .
Uzanır uzanmaz ışığı kapatıp telefona uzandım . Hillary çabuk uyurdu .
Maalesef Ele 'de . Onun yanına gidip savaş için konuşmalıydım .
Ellerimi göğsümde kavuşturup biraz bekledim . Sonra yavaşça Hillary'e
doğru kafamı kaldırdım . Uyumuştu . Bu iyiydi . Hızlıca yataktan kalktım
. Pencere kenarına iki adımda varıp yandaki ağaca atladım . Ordanda
yavaşça aşağıya .

İşte bu ! Sonunda özgürdüm
. Nereye gideceğimi çok iyi biliyordum . Ormanda hızlıca ilerlerken ne
yapıcağımı düşünmeye başladım . İçerden giremezdim . Uyanık birileri
olmalıydı . Pencereden girebilirdim ama nasıl hatırlıycaktım . Kokusunu
almayı denemeliydim . Akademiye az kalmıştı . Nefes nefeseydim . Ama
durmak istemiyordum . Sonunda kapıya gelmiştim . 1 saat olmuştu . Saat 1
buçuktu . Yavaşça arkada öğretmenlerin bilmediği bir çukurdan içeri
girdim . Savaş çok yakın olduğundan nöbetçiler olmalıydı . Arkadan
dolanarak ilerliyordum . Şansıma sadece 2 tane vardı . Tam atlatmak
üzereyken bi dala bastım . Aynı filmdeki gibiydi ama olmuştu işte .
Biri bana döndü . Koşmaya başladım ama beni görmüştü .

- Bu bir Dönüşmüş !
Kahretsin
. 2'si birlikte peşimden koşmaya başladılar . Onları atlatırdım ama
tüm akademi ayaklanabilirdi . Ele'yi bir an önce bulmalıydım . Kokusunu
almaya çalıştım . Ona ayaklanmayı söylememeliydim . Beni korumaya
çalışırdı . Bırakmazdı . Kokusunu almıştım .
Kardeş kokusu ...
Penceresi
akademinin arka tarafındaydı . Bu da beni bulmaları için zaman
kazandırırdı . Pencerey tırmanırken diğer pencerelerden gözükmemeye
dikkat ettim . Pencereyi iki kere tıklattım . Buğudan içerisi
gözükmüyordu . Biri yataktan kalktı ama elinde kazıkla . Gölgeden
anlamıştım . Hızlıca kenara çekildim . Onun için fazla hızlı bir şekilde
pencereyi kaldırıp içeri girdim . O panik içindeyken gidip ışığı açtım .
Sonunda . Koşup bana sarıldı . Onu o kadar özlemiştim ki . İtibarım
olmasa ağlayabilirdim . Sıkıca kavradım onu .

- Merhaba ufaklık .
Bu kız değişmiycekti .
Saçımı karıştırdı . Bunun için parmak ucuna basması hoşuma gitmişti .
- Seni çok özlemişim dedim . Onu çok özlemiştim . Sulugözün gözleri yine dolmuştu . Bana tekrar sarıldı .
- Nasılsın ?
İşte şimdi yalan söylemeliydim .
-Merak etme Ele. Ben iyiyim. Bana iyi bakıyorlar.
Bunu alay etmeden söyleyemiyordum .
- Ne diyebilirim ki..
Konuya girmeliydim .
- Seni son bir defa görmek istedim Ele.
- B-Bu da ne demek Eric?
Keşke işleri zorlaştırmasa .
- Savaş yaklaşıyor Ele.. Ben.. Eğer birşey olursa..
- Sakın. Bana savaşacağını söyleme Eric.
- Mecburum Ele.
Yoksa beni öldürürlerdi .
Ağlamaya başladı . İşte buna dayanamıyordum .
-Ele.. Lütfen. Sana ne olmuş? Eskiden böyle değildin.
Yanına gidip ona sarıldım . Keşke böyle olmasaydı .
Onun
savaşmak istediğini biliyordum . Ama bunu benim için göze alamazdı .
Eğer savaşmazsam beni öldürürlerdi . Ölmek istiyordum evet ama savaşa
girmezsem Ele' yi ve Hillary'i koruyamazdım . Bunu yaparken kendimi
savunmak için öldürmek zorunda kalacaktım . Bu kendime yediremediğim
şeydi . Ele'den ayrıldım . Sonra bağırmaları duydum . Beni bulmuşlardı .
Kapı bir tekmeyle açıldı . Artık istesem de kaçamazdım . Pencereye
yöneldim . Aşağıdada iki nöbetçi vardı . Atlasam kazığa saplanırdım .
Diğer ikisi bana kazıkla yaklaşıyordu . Artık bitmişti . Aslında bunu
bekliyordum ama son bi kez Hillary'i görmek istiyordum . Acaba benden
nefret edermiydi ?

Gardiyanlar içeri girmeden adrenalin düşüktü
. O an Elenaor'dan son ez ayrıldığımı farkettim . O sırada aramızdan
suskunluk geçerken tüm sene boyunca sadece gördükçe selam verebildiğim
kardeşimin aslında herşeyim olduğunu farkettim . O bu dünyada gurur
duyarak aynı kandanım diyebildiğim tek insandı . Benim ''kardeşimdi '' .
Herşeyimdi . O minik suratıyla yüzümü inceliyordu . Sanki konuşmak
için ağzımı açsamda dilsiz gibi kalıcakmış gibi hissediyordum . O da
konuşmuyordu . Tüm bu sessizliği bozan cesaretimi toplayıp ağzımdan
zorla çıkardığım şu kelimeler anlattı ölümümü basitçe :

-Eric ? !
-Şşş. Beni buldular Ele. Buradan sağ çıkmam olanaksız.
Bu basit kelimeler anlatmıştı herşeyi .
-Hayır bu..
O
an büyük bir gürültüyle kapı açıldı . Gözlerim anında Ele'den kapıya
kaydı . 2 gardiyan . Biri topluca ve minyon tipli . Diğeriyse uzun ve
sıska . Gözleri ise öldürme hevesiyle ateşlenmiş . Tükürerek konuştu :

-İşte burda ! İşini bitirin beyler ! Bayan Eleanor ? Siz iyi..
Şok içindeki kardeşim söz keserek bağırmaya başladı . Gardiyanlar bana doğru ilerledi.
-Hayır ! Hayır Durun !
Durmuşlardı ama bu sadece dakika farkına yol açabilirdi . Gereksizdi . Olayı çabuklaştırmalıydım .
- Elenaor ..
Elenaorun
önüme geçti. Sanki karşısında ona dikilmiş gözler arasında utanıp
annesinin eteğini tutarak minik gözlerle etrafı izleyen bir çocuk gibi
sonumu bekliyordum .

- Bayan Hathaway siz ne yapıyorsunuz ? O bir..
Cani , yaratık , aç ve karşı konulmaz bir düşman . Ama ben ...
- O benim kardeşim !
Evet ! Ama ben onun kardeşiydim . Biz beraber büyümüştük . Aynı bebek arabasında , yanyana beşiklerde ...
-Ona.. Bir şey yaparsanız yemin ediyorum ki hepinizi öldürürüm. Durmam için benide öldürmek zorunda kalırsınız !
Burdaki kimseyi öldüremezdik . Ancak ölümümüzü zorlaştırırdık . Elenaor sadece işi zorlaştırıyordu .
-Siz neler söylyorsunuz ?
Ne büyük dram değil mi dostum ?
- Adı Eric ve benim kardeşim. İstemeden bir ölümsüze dönüştü ve pişman.
Hemde nasıl . Hayatımın en büyük hatası .
- Durun !
Bu
, bu hayatımda en çok şefkatin yumuşaklğını bana hissettiren sesti .
Ama .. Bu ses aynı zamanda hayatımın en büyük acı ve pişmanlıklarında
benim yanımda olmayan sesti .Aynı sesten geriye pek birşey kalmamış
gibiydi . Çünkü şimdi kaya kadar sert ve duygusuz bir emir duymuştum .
Ya da iflas etmek üzere olan beynimin oyunlarıydı . Ama gerçekti . O
anda içeri girdi .

- A-Anne ?
Aynı anda şok .
Boyu
benden 20 santim kısaydı . Eskiden aynı boydaydık . Fazlasıyla
uzamıştım . Saçlarının önü hafif beyaz gerisi kırlaşmış bir sarı
rengiydi . Sıkı bir şekilde arkada topuz yapılmıştı . Yüzü . Gözleri
hala aynı mavilikte ama daha derindi . Yüzünde hafif tatlı kırışıklar
çok şey yaşadığının göstergesiydi . Vay canına ... Annemdi . Şuan onun
öldürmek için canını vermeyi göze aldığı varlığa dönüştüğümü bilmeyen
annem . Ve birkaç dakika sonra benden utanıp belkide öldürmenin en iyi
şey olduğunu düşünecek annem .

- B-Bayan Allaire ? Bayan Eleanor sizin..
Burda bende vardım .
- Evet Ted.
Eliyle gardiyanı susturdu . Çok değişmişti .
Şuan
Elenaor ve annem arasında öküz-tren mesali bir ilişki oluşmuştu .
Elenaor ifadesiz bir biçimde onu izliyordu . Sarılıp ağlaşma sahnesi
tahmin etmiştim . Birbirlerine sarıldılar . Elanor ağlıyordu ama annem :

- Seni çok özledim güzel kızım . Artık ayrılmayacağız . Ama bir işim var .
Elenaor'dan ayrıldı . Bana döndü .
Gözlerini kısıp iğrenerek :
- Bunu nasıl yapabildin ?
Sanki
göğsüm tonlarca beton arasında sıkışmıştı . Yine dilsiz kalmıştım
.Elenaor anne özlemiyle yanıp tutuşurken bi andan da bana dönmüştü .
Erkek adam ağlamaz ha ? Yaşlar durmadan gözlerimden süzülüyordu .
Pencereye doğru yaklaştım . Artık kimse bana ne acıyacak ne de benden
utanacaktı . Diz boyum pencere kapağına değdiğinde geldiğimi anladım .
Elenaor dahil herkes bana anlamsızca bakıyordu .

- Hoşçakal ufaklık ...
Ellerimi
omuz boyumda açtım . Bu sefer kurtulmak yoktu .İfadesiz bir suratla
Kendimi pencereden aşağı bıraktım . Havanın tatlı kucaklayışı . Anlamsız
bakışlarımın yıldızlarla buluşması . Son süratla aşağı çakılıyordum .
Ama hayatımda ilk kez kaygısızdım . Öylece havada süzülüyordum . Sanki
bitmeyecek bir yol gibi . Pencereden bir bir el ve vücut dışarı uzandı .
Elenaor elini uzatıyordu . Ağlıyordu . Bağırıyordu . Haykırarak lanet
yağdırıyordu . Annemi görmüyordum . Sanırım o tepkisizdi . Belkide
üzülmüyordu .

Sona gelmiştim . Bana yıllar gibi gelen bu süreç
aslında birkaç saniyede olmuştu . Şimdide bitiyordu . Yere çakılmam .
Yüksek bir patlama sesi . Haykırışlar...

Not
: Rpg'm başka sitelerde Eric Danson ve Mia Emily Hopsen adlı
isimlerdede vardır . Ama bana özgüdür ve o karakterler de benimdir .
Alıntı değildir .
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Carmella Decartius
Moskova Baş İblis Efendisi
Moskova Baş İblis Efendisi
Carmella Decartius


Mesaj Sayısı : 1257
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 12/07/10

Karakter Detayı
Statü: Moderatör
Uyarı:

Dönüşmüş Empty
MesajKonu: Geri: Dönüşmüş   Dönüşmüş Icon_minitimeC.tesi 28 Ağus. 2010, 22:27

87*
Aramıza Hoşgeldiniz!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dönüşmüş
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Dönüşmüş Kul ~

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: