Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Erinn Reed

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Erinn Belmour
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Erinn Belmour


Mesaj Sayısı : 89
Yaş : 29
Kayıt Tarihi : 17/06/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Erinn Reed Empty
MesajKonu: Erinn Reed   Erinn Reed Icon_minitimeCuma 15 Tem. 2011, 13:38

Kırık dökük, pis, rutubetli ve insanı ölümüne korkutabilecek bir yerdi Minator Zindanları. Özellikle içindeki tehlikeler ve karanlığa pusup bekleyen yaratıklar ile hiç farkında olmadan ölmeleri içten bile değildi. Warius kalp atışlarını ve duyduğu heyecanı bastırabiliyordu, o gerçektende cesur bir büyücüydü. Hele ki girdiği o sınavdan sonra burada yapacakları bir hiç gibi geliyordu. Aklında bir sürü kötü anı canlanmıştı bile ve karanlık tıpkı zindanı yuttuğu gibi onuda yutacaktı yakında. Buna izin vermemeliydi, pelerininin kan rengiyle süslenen kırmızısı bile karanlık altında kararıyordu. Bulundukları yer o kadar da karanlık değildi en azından üzerlerinde ayın ışığı vardı ve birbirlerini görebiliyorlardı. Yinede aşağıya inen o merdivenlerin olduğu bölüm tamamen karanlıktı. Büyücünün aklı gibi içinde ışık bulunduran hiç kimseye orada yer yok gibiydi. Etrafındaki kayaları tekrar inceledi, kırık döküktü ve buradan daha önce geçmiş birisinin izi yok gibiydi. Rutubetli hava ciğerlerine doldukça buraya duyduğu rahatsızlığı artıyordu ve kendisini bir an önce çıkarmak istiyordu. Ama ona kulelerde bir şey öğretilmişti, sınava girdiğinde her şeyin görünmediği gibi olduğunu öğrenmişti ve tabi ki bazen de görünen, sadece görünenden ibaretti. Tıpkı bu lanet zindanlar gibi, içeride ölüm onları bekliyordu. Daha zamanları gelmese de , içeride bir yerlerde Karanlık Kraliçe onlara ölüm gönderiyordu. Daha girmeden bunu hissetmek rahatsızlık vericiydi ve aynı zamanda ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu içerideki şeylerin. Bir rahibin inancına sahip olmayı dilemişti o sırada çünkü onlar ancak sürekli tanrılarına güvenerek hareket ederlerdi ve onları hiç yarı yolda bırakmayacaklarını inanırlardı. Ne kadarda aptaldılar, Tanrılar insanları buraya yerleştirmiş ve istedikleri gibi onlarla oynamıştılar.
Hareketlenen Yuric'i görünce düşüncelerinden arınmıştı. Ve neden olduğunu bilmese de o içeriye doğru ilerlerken onu durdurmamıştı. Sonuçta bunu birisi yapmak zorundaydı ama onun eksikliği içeriye körü körüne dalmasından kaynaklanıyordu. Peşinden gidecekti, sonuca her ne kadar gelecekte ki yaşanacakları öngörse de birbirlerine ihtiyaçları vardı. Yanında ki kıza baktı, o pekte korkmuş görünmüyordu aksine yüzünde şeytani bir bakış vardı. Nedense ona bakarken aklına kara elf gelmişti, sevdiği kadın. Ama şuanda onun aklında olması sadece kafasını karıştırırdı. Yuric içeriye gireli beş dakikaya yakın olmasına rağmen hala onlarla konuşmak için geri dönmemişti. Warius "Sanırım bizde ilerlesek iyi olacak, arkamda kal" dediği gibi sağ elinde tuttuğu asasına verdiği emir ile bir anda asanın ucundaki yuvarlak küreden ışık etrafı sarmaya başlamıştı. Karanlığı bir az olsun yenmenin güven ile basamağa ilk adımını attı. Elindeki asayı ileriye doğru tutuyordu, böylece görüş mesafeleri biraz daha artacaktı. Aşağıya doğru inerken burnunu keskin bir koku kapladı. Bunu biliyordu, aynı kokuyu sınavdayken de duymuştu ve o zaman olan şeyler pek de iç açıcı değildi. Boşta kalan eliyle cüppesini sündürerek burnuna doğru getirdi ve kapatarak oradan nefes almaya başladı. Kokunun en azından birazını kesiyordu bu, hiç kesememesinden daha iyiydi. Sonunda aşağıya indiğinde etrafta ölülerin olduğunu gördü bir sürü cansız beden yerde yatıyordu. Kızın vereceği tepkiyi merak ederek ona doğru döndü ve "Sakin olmalısın ve dikkatli burası anlayacağın gibi bizi ölüme götürüyor. Ve ölümden kurtulmanın tek bir yolu vardır.. Ona daha vaktinin dolmadığını yaptıklarınla anlatmak.. Kısaca etrafını iyi kontol et" dedi soğuk ve kısık bir ses tonunda. Bir anda liderlik özelliğini ön plana çıkarmıştı, aslında buradan kurtulmanın yegâne yollarından birisi büyüydü ve kız ona güvenmek zorundaydı bu konuda. Leş gibi kokan cesetlerin arasından kurtulmak için ilerlemeye devam etti bu sırada etrafına da iyicene araştırıp herhangi bir tehdit karşısında kendisini savunmak için hazırlıklı ilerliyordu. Donata içindeki sesi adımlarının sessizliğiyle dengelemeye çalışıyordu adeta.Çok temkinli olması gerektiğinin bilincindeydi,en ufak ayrıntıya dikkat etmesi gerektiğinin de.Minator Zindan'larının yanına iyice yaklaştığında duvarın soğukla temas ettirdi narin ellerinin sıcaklığını.Havanın kararmak üzere olduğunu fark etti.İçinde bunla birlikte ansızın bir öfke belirdi.Kızıl göğe bakıp bu öfkeye neden olan şeye sanki küfürler savuruyorcasına bir şeyler mırıldanıyordu.Kendinin bile zar zor duyacağı bir seste.
‘’Nerdesiniz’’
Minator'ların ortalarda gözükmemesi zaten içinde büyük bir sıkıntıya yol açarken,birde beklediği kişilerin gelmemesi onu iyice telaşlandırıyordu. Başına derin bir ağrı saplandığı için, elini istemsiz bir şekilde alnına götürdü. Bu kocasını yeni kaybetmiş genç bir dulun,kara kara düşünmesi gibi bir görünüm katmıştı ona. O,bu düşüncelere dalmışken ansızın duyduğu sesle ayağa fırladı. Hançerini sıkı sıkı tutup sesin geldiği yöne doğru baktı.
"Merhaba Donata, buranın kötülüğü bile senin güzelliğini bozamıyor... Umarım dilediğin yardımı gösterebilirim sana" dedi kan kırmızısıyla bezeli cüppeye sahip kır saçlı büyücü.
Bu kişi,daha önce kendisini büyük bir felaketten kurtaran Warius’tu. Genç yaşınla çelişen ve ona bilgilik katan kır saçları onu hüzünlü gösteren yanıydı. Bu yüzden ne kadar gülmeye çalışsada ondan sevecenlik havası alamıyordu;ama ses tonu ve kendisine gösterdiği incelike ve verdiği önem Warius'u önemli kılıyordu.Daha sonra Donata’nın gözü yanındaki adama kaydı.Saçları asiliğini dışa vurmuşçasına savruk,dağınık biçimde ,güneşin ışınlarından nasibini almamış bembeyaz tene sahip olan Yuric duruyordu Warius'un yanında. Sanki kan içmişti Yuric ve kuruduğu zaman çok hoş bir kırmızılığa bürünmüştü dudakları. Okka gibi kaşları sanki gözlerindeki acıyı saklamak için özellikle kalınlaştırılmıştı.
Donata Yuric’in incelemesini de bitirdikten sonra Warius’la arasında bir sohbet tutturmuşlardı. Tam bu sırada keskin bir sesle, Donata'ya sanki Warius'la aralarındaki sohbeti kıskanmış gibi gelen bir halde sohbeti bölen Yuric "Susun"dedi. Tavrı ciddi ve sertti.İşte kıskanma sonucuna buradan varmıştı Donata. Neden bu kadar gergindi bir anlam veremedi. Tamam ortam gerilmesine yeterliydi; ama o, bu gibi ortamların birçoğunda bulunmuş olmalıydı.O zaman bu keskin emreden tavrı da neydi?...
Zaten bu ortamdan korkmadığını belli edercesine,gayet cesur bir şekilde zindana tek başına inmesi gerektiğini kasteden cümleler döküldü ağzından Yuric'in. Donata’nın dalgınlığına gelmiş olmalı ki sesi soluğu çıkmadı. Onun tek başına inmesine göz yumdu.Tıpki Warius gibi.O aşağı inerken gözleri yavaşça onu takip etti ve gözden kaybolduğu an Warius’la başbaşa kaldığını anca anladı. Sanki Yuric’in emri "Susun" ;bir büyü gibi etki yapmıştı ikisinde. Uzun bir süre bir cümle bile kurmaya cesaret edemediler, taki Warius "Sanırım bizde ilerlesek iyi olucak, arkamda kal" diyene kadar .
Donata sırıttı.Bu öfke ve küçümseme dolu bir sırıtıştı. Ne oluyordu bu adamlara? Her ikiside kendilerini iyiden iyiye cesur gösterirken,kendisini resmen eziyorlardı. Buna daha fazla müsemma gösterebileceğini hiç sanmıyordu; ama burada sığınağı olan tek bu iki kişiyi de kaybetmek istemiyordu. O yüzden "Sabır" deyip susmayı tercih etti. Warius önde kendisi arkada merdivenleri inerken bir ara ayağı burkulup yüz üstü düşecekken, sanki ilahi bir güc ona yardım etti. Öyleki yüzünün rüzgarla okşandığını hissetti ve yavaşça dengesi bu okşamayla düzeltildi gibi geldi ona. Bu tüylerinin diken diken olmasına neden oldu. Aşağı doğru indikçe melun bir koku sarmıştı çevrelerini, git gide artan bir yoğunlukta bir kokuydu bu. Ceset kokuları..
Anıları gözününün önünde heran yeniden canlanabilirdi. Bunu hissediyordu ve bu yüzden endişeliydi. Hummalı bir ateşe tutulması an meselesiydi, gözünde acının yaşları belirdi. Ölümler...Tam bu sırada,onu bu düşüncelerden uzaklaştıran kişi yine koruyucu tavrıyla Warius olmuştu.Onun geçmişini hatırlaması üzerine sararan teni ve gözlerinden istemsiz akan yaşın sebebini bu cesetler sanan Warius "Sakin olmalısın ve dikkatli burası anlayacağın gibi bizi ölüme götürüyor. Ve ölümden kurtulmanın tek bir yolu vardır.. Ona daha vaktinin dolmadığını yaptıklarınla anlatmak.. Kısaca etrafını iyi kontol et"
Donatanın dudaklarında istemsiz bir gülümseme belirdi. Bu cesetler ona bir şey hissettirmiyordu.Geçmişinden başka.. Öyle ki bunu göstermek istercesine cebinden çıkardığı plastik eldivenleri eline geçirdi,yavaş ve temkinli adımlarla cesedin yanına yaklaşıp eğildi. Bu sırada beli açılmıştı ve o,onu bir yandan düzeltmeye çalışırken diğer yandan cesetlerin üzerindeki kana parmağını daldırdı. Başparmağı ile işaret parmağını birbirine sürtüp kanın kıvamını yokladı. Ardından ayağa kalkıp eldiveni cesedin üstüne atıp "Bunlar daha yeni ölmüş en fazla bir iki saat kadar önce" dedi.Bu sırada Warius'un önüne atak bir şekilde geçtikten sonra yuric’in muhtemel gittiği-ki tek yön kapı- açık kapıya yöneldi. Zifiri karanlık bir ortamdı ve birkaç metre ilerde bir nefes alışı vardı."Yuric" diye seslendi Donata. Bu sırada sırt çantasından bir yağdanlık çıkardı ve elindeki çakmak taşıyla yaktı. Odanın belli bir bölümü aydınlanmıştı ve bir tehlike gözükmüyordu. Nefes alan adamın suratı karartı da kaldıgından temkinli bir şekilde ilerleyen Donata "’Yuric" diye tekrarladı. Kalbi bir tehlike karşısındaymış gibi gümbür gümbür atarken ilerlemeye devam etti. Yuric olmama ihtimalini düşünemiyordu bile...
Yuric karanlık odanın içinde ilerlerken karşıda gördüğü kapı aniden açıldı. Karanlık odaya elinde giren iri yarı bir minator görüldü.
''Burada bir misafirimiz var''diye haykırdı geldiği odaya doğru boru gibi sesiyle. Onla birlikte oda da sekiz minator belirmiş oldu böylece,hepsi karşısındaki adama işkence etmeye hazırdı. Birkaçının elinde taze bir kan baya dikkat çekiyordu.Acaba şimdi Yuric ne yapacaktı?

Donata adama yaklaştıkça,adamın hırıltılı sesleri git gide artıyordu ve yüzünün görülme oranı da aynı oranda artmıştı. Bu kesinlikle Yuric değildi. Ağzının yarısını kaybetmiş bu cesedin bir göz çukuru boştu ve oradan kanlar akıyordu. Kendine gelen güzel kızı görünce ''Bana yardım edin''diye konuşmaya çalıştı ve Donata'ya doğru ilerledi.Cesetler onun buradan iğrenmesini sağlayacak tek şeydi. O cesetlerin korkunçluğundan veya etraftaki kokularından dolayı etkilenmemişti. O bu cesetlerin içinde bir şeyin olduğunu görebiliyordu bunu hissedebiliyordu. Asasında parıldayan ışık çevresindeki kısa bir alanıda olsa aydınlatıyordu ve buna Warius'un o güçlü kırmızı cüppeyle kaplı bedeni de dahildi. Asadan çıkan ışık, o bembeyaz bir zamanlar tanrıların ışığı olarak adlandırdılan ışık kadar güzel ve insanı rahatlatan bir ışıktı. Bu ışık cesetlerin üzerine düştükçe onları bile oldukları durumdan daha rahatlatıcı bir hale getiriyordu. Sol eliyle tuttup burnuna getirdiği cüppesinin yakasından nefes alıyordu. Aslında bu garip ortamda burun delikleri bile acıyordu. Nefretle etrafına bakınmaya devam etti, yerde dikkatini çeken bir ceset gördüğü için durup ışığı onun üzerine doğru tuttu. Kaşlarını çatıp bir şeyler mırıldandı ve ışığı bir anda yanındaki kızın üzerine eğildiği cesete doğrulttu. Ama geç kalmıştı, kız cesetin sıcak olduğunu söylediği siyah kanı eline alıp ona bakmıştı. Kötüye işaretti, hiç bir şey bilmeyen birisi bile böyle bir davranış sergilememeliydi. En azından her dinde bu yazılıydı; ölüler rahatsız edilmemeliydi!

"Ne yaptığını sanıyorsun, Patrizia!" ama çok geç kalmıştı olan olmuştu. Bu bile eğer üzerlerinde bir lanet veya bir büyü varsa onu harekete geçirmeye yeterdi. Kimse onu dinlemiyordu ve kimse ona güvenmiyordu. Bu çok can sıkıcıydı, ama güvenmemek başlarına bir bela getirecekti. Buna emindi. Eğer bir şeyler bilmeseydi neden onları uyardığını sanıyorlardı. Warius kahraman olmak isteyen birine mi benziyordu, o sadece diğerlerinin güvenliği sağlamak için böyle davranmıştı. Ama kimse, hiç kimse onu anlamıyordu.Sarı saçlı kız bir anda beklenmeyen bir hareketle onun önüne atlamıştı ve oradanda karanlığa doğru koşturuyordu. Warius bıkkın bir şekilde kızın ışıkta kayboluşunu izlerken onu koruması gerektiğini fark etti. Onu koruyacaktı yoksa amaçlarına asla ulaşamayacaklardı. Kızın hiç kaybetmeden onunla birlikte peşinden ilerlemişti ve bir cesetin olduğunu fark etti. Kızın bağırışlarının sonunda bunun olacağı çok açık bir şekilde belliydi. İkiside sorumsuzca davranıyordu, burada çok güçlü birisi bile olsalar çok dikkatli davranmaları gerekiyordu. Asasının ışığıyla cesedi aydınlattı, bir anda kızın önüne geçip onu arkasına çekmişti.Elindeki ahşap asa ile etrafı aydınlatırken bir anda onu cesede doğrulttu ve bir şeyler mırıldanmaya başladı.(Kişiyi Tut, cesedi hareketsiz bırakıcam) Ardından ceset ile konuşmaya başladı bunun işe yaramasını diliyordu. Büyücü olduğu için bu tür şeyler ona öğretilmişti, ceset onlara yol gösterebilirdi. Ufak bir şanslarıda olsa bunu değerlendirmek zorundaydılar ve o tılsıma başka türlü gidilmeyeceğinide biliyordu. "Ey, iki dünya arasına sıkışıp kalmış cesur beden beni dinle. Biz seni rahatsız etmek için burada değiliz, hatta senin dostunuz. Tabi ki sana yardım edeceğiz ama bunun için seninde bize yardım etmen gerekiyor. Biz ruh küresini arıyoruz, nerede olduğunu biliyor musun? Eğer biliyorsan bende sana yardım edebilirim, ruhun huzur bulabilir.." dedi sesi daha önce olmadığı kadar ciddi ama bir o kadarda yumuşak çıkıyordu.

Olacakları beklerken cesetler hakkında, büyülü cesetler ile ilgili bildiklerini aklına getirmeye çalıştı. Bu tür bir ortamda yapabileceği başka şeyleri kafasında kestirmeye çalıştı, bu sırada kızın en azından gelecek başka bir tehlikeye karşı etraflarını -ondan uzaklaşmadan- kontrol etmesini umuyordu. Çünkü arkadan gelecek her şeye açıktılar, büyücü o kadar sakin ve bilge duruyordu ki bunun ışığında herkesin etkileneceğinden emindi. Bu onun daha önce herkese göstermediği bir yanıydı, sadece zor durumlarda ortaya çıkardı ve diğer tavırları ise sadece rol yapmadan ibaretti. O zamanlarda bilge olmasına rağmen kimse onu dinlemiyordu, en azından çoğu zaman kafalarına göre hareket ediyorlardı ve bunun sonuçları da belliydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raven Orlov
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Raven Orlov


Nerden : .
Mesaj Sayısı : 295
Yaş : 30
Kayıt Tarihi : 31/03/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Erinn Reed Empty
MesajKonu: Geri: Erinn Reed   Erinn Reed Icon_minitimeCuma 15 Tem. 2011, 15:51

75 puan için bu başlığa başvurmuş olduğunuz görülüyor, çoktan puan almışsınız. Puan değişimi için bu başlığa göz atın.
Kilit.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Erinn Reed
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Erinn Reed
» Erinn Reed
» ERİNN

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: