Mortal Instruments RPG Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız? |
|
| Sanatçı alımları | |
|
+3Cynthia Aristide Angela Marlyssa Elizabeth Rose Wayland 7 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Elizabeth Rose Wayland Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Lakap : Lizbeth Mesaj Sayısı : 2356 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Site Kurucusu Uyarı: 0/0
| Konu: Sanatçı alımları Perş. 24 Şub. 2011, 22:34 | |
| Sanatçılar, sihir dünyasının küçük bir bölümünü kapsasa da, Muggle yaşantısını seven kişiler olarak adlandırılır. Muggle bölgelerinde çalışan sanatçılar, çeşitli meslek gruplarını oluştururlar. Fotoğrafçı, manken, yazar vs.. gibi meslekler edinebilirler. + 2 yıldız Seviyesi gerekmektedir. - Kod:
-
Karakterinizin Adı ve Soyadı: Karakterinizin Yaşı: Hangi Meslek Olmak İstiyorsunuz? : Örnek RP: | |
| | | Angela Marlyssa Nefilim | Gölge Avcısı
Lakap : Ölüm meleği. Nerden : İdris. Mesaj Sayısı : 201 Kayıt Tarihi : 30/07/10
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Sanatçı alımları C.tesi 26 Şub. 2011, 21:05 | |
| Karakterinizin Adı ve Soyadı: Eleonore Angela Lâvin Karakterinizin Yaşı: 21 Hangi Meslek Olmak İstiyorsunuz? : Fotoğrafçı Örnek RP: - Spoiler:
Ashley her zaman ki gibi okuldan çıkıp eve gidiyordu. Günün ortası olduğu halde sanki günün sonunda gibiydi ve kendisini çok halsiz hissediyordu. Eve giderken birden evden telefonunun çaldığını hissetti. Ekrana baktı bıkkın bir halde telefonu açtı.
"Alo anne?"
Annesi hızlı hızlı konuşmaya başladı.
"Ashley tatlım, eve gelirken markete uğraya bilir misin?" dedi.
Ashley'i ikna etmek için her zaman ki tatlılığıyla sordu. Ashley gözlerini devirdi bıkkın bir şekilde annesine cevap verdi.
"Tamam anne ne almamı istiyorsun?" diye sorunca annesi üzgün bir sesle alması gerekenlerin listesini söyledi ve kapattı.
Ashley böyle yaptığı için üzüldü ama böyle yapmasının sebebi vardı sonuçta, annesi her okul çıkışı ondan bir şeyler isteyip duruyordu. Ashley markete gitmek için yolunu değiştirdi. Giderken etrafa bakıyor, herkezin neler yaptığına bakıyordu. Hafif yağmur yağıyordu ve iki çocuğun yağmurun hafif yağmasına rağmen yağmurun altında koşup bahırıyorlardı. Bunu yapmayı her zaman çok severdi. Sonra gözü bir ara sokağa kaydı. Birinin orada duvarın dibinde cansız duruyordu. Hemen arabadan fırladı ve oraya doğru koştu. Aslında ilk başta polisi aramayı düşünmüştü ama sonra belki bir ayyaştır ve orada sızmıştır diye düşündü. Ama sırf ayyaşın teki diye ona yardım etmeyecek diye bir şey yok. Adamın yanına vardığında dona kaldı. Çünkü o bir insan değildi o vampirdi. Yüzündeki dövmelerden anlaşılıyordu. Bu bir İz Sürücüydü. Sonra konuşmaya başladı.
"Alicee Ashley Dominant! Gece seni seçti; ölümün doğuşun olacak. Gecenin tatlı sesine kulak ver. Kaderin seni Gece Evi'nde bekliyor ." dedi.
O bunları söylerken Ashley acaba herkese aynı şeyleri söylemekten bıkmadı mı diye düşünürken o da sözünü bitirmişti. İz Sürücü Ashley'i işaret ettiği anda anlında bir acı hisseti ve yere yığıldı. Etrafına baktı ama görüşü net değildi. Bir süre sonra görüşü netleşti ve kimseye görünmeden arabasına koştu. Eve gidecekti çünkü annesi onu anlardı. Evin önüne geldiğinde etrafta kimse yoktu buna minnet duyarak arabadan hemen fırladı ve eve girdi. Kapıyı kapattığında annesi oturma odasından seslendi.
"Ashley tatlım, sen misin?" diye sordu.
Ashley yavaşça odaya doğru yürüdü. Annesi onu gördüğü anda yerinden fırladı. Hemen ona doğru yürüdü.
"Tatlım bu... Bu nasıl oldu? Anlat bana tatlım ." diye kekeleyerek söyledi.
Ashley annesinin sesinin ağlamaklı geldiğini duyunca başını kaldırdı. Annesinin ağladığını gördü. Sonra annesini kanepeye oturmasına yardım etti ve gözyaşlarını kurulayıp her şeyi anlattı. Annesi onu dinledikten sonra ona sarıldı.
"Tatlım hadi kalk da eşyalarını toplayalım. Eğer Gece Evi'ne gitmen gerekiyorsa oraya gideceksin ." dedi.
Ashley'nin cevap vermesini beklemeden kolundan tutup yukarıya, odasına götürdü. Eşyalarını bir bavulun içine yerleştirmesine yardım etti (tabi ki bilgisayarını ve ipodunuda unutmadı.) . Annesi makyaj malzemelerini çantasına koymadan önce kapatıcıyı çıkarttı.
"Ashley tatlım, sanırım işaretini kapatman gerek ." dedi ve kapatıcıyı ona uzattı.
Annesi söylemese Ashley’nin dünyadan haberi yoktu. Ashley hala İz Sürücünün onu işaretlediği anı düşünüyordu. Hiçbir zaman unutamayacaktı.
"Ah! Tamam, anne hemen yaparım ." O ise hala şaşkındı. Ashley işaretlendiğinden beri aynaya bakma fırsatı olmamıştı. Aynadaki görüntüsüne baktı. Alnındaki içi boş hilal yüzünde parlıyordu. Sonra acelesi olduğunu hatırladı ve kendine bakmayı bıraktı. Kapatıcıyla alnındaki işareti kapattı. Aslında işaretin kapanmasını beklemiyordu çünkü hilal alnında parlıyordu. İşi bittiğinde kapatıcıyı çantasına atıp annesiyle aşağıya koşar adımlarla indiler. Annesi bavulu arabanın bagajına koymak için hemen arabanın yanına gitti. Ashley aç olduğunu hissetti ve mutfağa gitti attıracak bir şeyler aldı. Sonra hemen arabanın yanına gitti. Havanın kapalı olması iyi bir şeydi gibi düşündü. Vampirler hakkın bir şey bilmese de en azından güneşin iyi bir şey olmadığını biliyordu. Annesi elindekileri görünce güldü.
"Ashley bebeğim, bundan sonra kendin gitmelisin. Sana burada veda etmek istemezdim ama biliyorsun Gece Evi'ne insanların girmesi yasak ." dedi ve Ashley'e sarıldı.
"Anne seni seviyorum ." dedi ve ağlamaya başladılar.
Aklına bundan başka bir şey gelmedi. Çünkü hala şaşkındı ve ne söyleyeceğini bilmiyordu. Annesiyle vedalaşıp arabaya bindi ve Gece Evi'ne doğru gitti. Sonra evden çıkmadan önce aldığı sandivici yemeye başladı ."Vampirler yemek yer mi? Yoksa kan mı içerler ?" diye düşündü. Gece Evi'ne gittiğinde hayatı kim bilir nasıl değişecekti diye düşündü. O düşüncelerine o kadar dalmıştı ki az kalsın arabayı ağaca çarpıyordu. Son anda direksiyona hakim oldu ve kendini kurtardı. Derin bir nefes aldı ve arabayı yine çalıştırdı. Kısa bir süre sonra Gece Evine varmıştı. Aynı bir şatoya benziyordu. Büyüleyici bir yerdi. Kapı kendiliğinden açıldı. Arabasını park etti ve tekrar derin bir nefes alıp arabadan aşağıya indi. Arkasına döndüğünde biri vardı. Korkudan yerinden sıçradı. Karşısında çok hoş ve alımlı bir bayan vardı. Saçları beline kadardı ve simsiyahtı. Siyah bir elbise giymişti. Elbise vücuduna tam oturmuştu ve kesinlikle muhteşem görünüyordu. Kadın Ashley' in yüzündeki ifadeyi görünce gülümsedi.
"Gece Evine hoş geldin Alicee. Ben Elizabeth Drake, senin eğitmeninim ." dedi ve gülümseyip elini uzattı. Alicee hala şaşkındı. Hemen kendini toparladı ve Elizabeth' in elini sıktı.
"Tanıştığıma memnun oldum Bayan Drake ." dedi ve o da gülümsedi. Her zaman resmi olmayı seven biriydi. Elizabeth ona Gece Evini gezdirdi ve onu bir kaç kişiyle tanıştırdı. En son kızlar yatakhanesine geldiler. Odalara çıkmadan önce büyük bir salondan geçtiler. Kimi televizyonun karşısına geçmiş film izliyordu. Kimisi ise küçük bir mutfakta bir şeyler atıştırıyordu. Elizabeth onu hemen yukarı çıkardı ve odasını gösterdi.
"Burası senin odan. Şuanda oda arkadaşın yok yanı bir oda arkadaşın olana kadar tek kalmak zorundasın ." dedi. Alicee tek kalacağı için pek üzülmemişti.
"Ah, hayır benim için hiç sorun olmaz ." dedi ve gülümsedi.
Alicee çantasını yatağın üstüne bıraktı ve odasını şöyle bir gözden geçirdi. Sade bir odaydı iki yatak, iki dolap ve çalışma masası vardı. Elizabeth işinin olduğunu gitmesi gerektiğini söyleyip gitti. Alicee eşyalarını yerleştirip yatağına uzandı ."Hayatım daha kötü olamazdı ." dedi ve gülümsedi.
1 Gün Sonra
Alicee, Gece Evindeki ilk gününe hazırlanmak için yatağından kalktı. Aynanın karşısına geçti ve saçlarının birbirine karışmış olduğunu görünce inledi.
"Ah! Hayır, olamaz!" dedi ve hemen saçlarını taramaya başladı. Saçlarını düzeltmek yarım saatini almıştı.
"İyi ki saati iki saat erken kurmuşum.” Diye kendi kendine söylendi.
O kadar uyumasına rağmen kendini çok halsiz hissediyordu. Gidip yüzünü yıkadı. Belki de yüzünü yıkarsa kendini daha iyi hissederdi. Ama o yorgunluk gitmemişti. Halsizliğimi bir köşeye bıraktı ve hazırlanmaya devam etti. Dişlerini fırçaladıktan sonra hemen üzerini giymeye gitti. Gece Evinde siyah giyildiği için uyum sağlamak için ve sanırım zorunlu olduğu için siyah bir pantolon, beyaz bir gömlek ve üzerine 3.Sınıf arması olan bir süveter giydi. Aynadan kendine son kes baktıktan sonra odasından dışarı çıktı. Dışarı adımını attığı gibi öksürmeye başladı. İki üç kez öksürdükten sonra biraz sakinleşti. Nefesi hızlanmıştı. Kendine gelmeye çalışıyordu. Nefesini hemen hemen düzene soktuktan sonra aşağıya indi. Aşağıda bir iki kişi vardı. Onlarda çıkıyorlardı. Mutfağa doğru gitti. Kimse olmadığı için çok mutluydu. Kendine bir şeyler hazırladı ve bir koltuğa oturup yemeye başladı. Yemeğe yeni başlamasına rağmen üzerindeki o yorgunluk yemesine engel oluyordu. Yine öksürdü. Yemeğini yemeden mutfağa bıraktı ve derse girmek için dışarı çıktı. Yere bakarak yürüyordu. Her zaman ilk gittiği yerlerde çok utangaç olurdu. İlk dersine girmek için binaya doğru yürürken yanından geçenlere hiç bakmadı, sessizcene yürüyordu. Arada bir öksürüyordu. Bina ulaştığında ne kadar yorulduğunu fark etti. Derin bir nefes aldı ama ardın hemen öksürdü.
“Lanet olasıca öksürük!” dedi.
Vampir sosyoloji sınıfına girdi. Sınıfta sadece dokuz kişi vardı. O girince her kez ona baktı. Elinden geldiğince kimseye bakmadan sınıfa girdi. Ön sıra boştu. Oraya oturdu ve profesörün gelmesini bekledi. Herkes fısır fısır konuşuyordu. Alicee buna bozulmuştu insanların onun hakkında konuşmasından hiçbir zaman hoşlanmazdı. Ama şuanda pekte umurunda değildi. Başı ve gözleri ağrımaya başladı. Tekrar öksürdü. Derin bir nefes aldı. Herkes aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Alicee hiç birini dinlememişti ama birinin dediği dikkatini çekmişti.
“Bence kesin dönüşümünü tamamlayamayacak. Baksa öksürüyor ve başının ağrıdığı belli. Zavallı kız.” Dedi.
Kızın bu dediklerinden tek bir şey bile anlamamıştı. “Dönüşümünü tamamlamakta neyin nesiydi. Ve bu kız başımın ağrıdığını nerden biliyordu.” Diye düşündü. Alicee o ana kadar şakaklarını ovaladığının farkında bile değildi. Hemen ellerini masanın üzerine koydu. Kız sürekli hakkında konuşup duruyordu. Sinirden köpürüyordu adeta. Sinirlenmesi onun için pekte iyi olduğu söylenemez. Baş ağrım daha da şiddetlendi. Başım zonkluyordu ve sürekli öksürüyordum. Tüm ders boyunca kendini profesöre odakladı ama kız o kadar konuşuyordu ki bir türlü profesörün ne dediğini anlayamayordu. İçimde bazı kıpırtılar hissetti. Ah, bunu biliyordu. Öfke. Sonunda kendini tutamayıp elini masaya vurdu. "Yeter artık! Biraz sussana sen! Başımın etini yedin!" diye bağırdı. Birden tüm kafalar ona döndü.
Utancından ne yapacağını bilemedi. Profesör şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Çenesi düşük ve sürekli salakça konuşan kızda susmuştu ve bana azı açık bakıyordu. Birden öfkesi kayboldu. Yerine utanç geldi. Kekeleyerek "Ö.. özür dilerim. Ben.." sözünü bitirmeden sınıfı terk etti. Koşarak sınıftan uzaklaştı. Tam binadan çıkmak için kapıyı açıyordu ki birden öksürüğü şiddetlendi. Olduğu yerde sarsılmaya başladı ve yere yığıldı. Ağzından, kulaklarından ve burnundan kan geliyordu. Hem sürekli olarak. Hiç durmuyordu. Birinin çığlığını duydu. Çok uzaktan geliyordu. Ama aslında tam dibinde duruyordu. Biri ise "Yardım edin!" diye bağırıyordu. Profesör başında duruyordu. Elindeki havlu ile kanları temizliyordu. Öleceğini anlayan Alicee korkudan ve acıdan titremeye başladı. Acı daha da arttı. Sonra gözleri yavaşça kapandı ve dünyaya veda etti.
| |
| | | Cynthia Aristide Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 695 Yaş : 29 Kayıt Tarihi : 09/12/10
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Sanatçı alımları C.tesi 26 Şub. 2011, 21:25 | |
| kabul edildi. Yıldız seviyeniz 2 | |
| | | Joseph Thomson Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 75 Yaş : 30 Kayıt Tarihi : 09/04/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Sanatçı alımları C.tesi 09 Nis. 2011, 22:51 | |
| Karakterinizin Adı ve Soyadı: Beatrice Moore Karakterinizin Yaşı: 21. Hangi Meslek Olmak İstiyorsunuz? : Çelist. Örnek RP: Saatlerdir soğuk suyun altında kendine gelmeye çalışıyordu. Bu günde diğer günler olduğu gibi çok geç uyanmıştı ve bu yüzden bütün gün çok yorgun hisseeceğinden emindi. Bu yorgunlukla kendisini soğuk suyun altına attı. Her damla, çıplak vücuduna çarparken, acı çekmesine rağmen kendine geliyordu. Bir nevi işkenceydi bu. Banyonun soğuk mermerlerine attı adımını. Suyu kapatıp, havluyu es geçerek odasına ilerledi. Kaşmir halının üzerinde ilerlerken, düşünebildiği tek şey ailesine duyduğu özlemdi. Artık ne annesinin nefes alış verişlerindeki zarafeti izleyebilecek, ne de babasının varlığının verdiği güven duygusuyla kendinde olabilecekti. Damlaların üzerinden akışları yavaşlamıştı. Büyük havlusu içinde kaybolurken, baş ağrısının vücudunu fethettiğini hissedebiliyordu. Her zaman kendini diğer öğrencilerden soyutlamaya çalışmıştı ve bunu başarıyordu da. Her zaman dışlanmıştı herkes tarafından. Bunun sebebi seksi yada acımasız olmaması değildi. Yani tek sebebi diyelim. Her zaman etrafındakilere karşı kalkanları vardı. Kimsenin aşmasını istemediği kalkanları... Sırf kırılmaktan korktuğu içindi bunlar. Saçlarından süzülen damlalar dikkatini dağıtınca, düşünmek için fazla çıplak olduğunu farkedince hızla giyinmeye başladı.
"Ben aslında kimim? Hiç kimse. Gereksiz bir bedende yaşayan aptal bir ruh."
Sessizce ortak salondan uzaklaşırken, çarptığı öğrencilerin bile farkında değildi. Boşluk muydu bu, yoksa soyutlanmasının umursamazlık derecesine ulaştığının bir işareti miydi? Bilinmezdi. Kendine senelerdir cevaplarını asla alamadığı sorular soruyordu. Hayatı boyunca cevabını verebildiği tek soru vardı. O da ne olduğu, neler yapabildiğiydi. Metamorfmagus. Gece olmamasına rağmen havanın karanlığı hoşuna gitti. Karanlığı severdi, geceyi. Karanlıkta bazı şeyler gizlemek kolaydır. Bu yüzden aldatıcı görünse de, karanlık yüzüstü bırakıp gitmeyen, tek gerçek dosttu Beatrice'e göre. Aydınlık sizi terk ettiğinde, karanlıkla baş başa kaldığınızı fark edersiniz. Özlemini duyduğunuz ışığın ne kadar boş olduğunu farkedersiniz. Bir gün aydınlık geri döndüğünde, karanlığı göremezsiniz. Ancak o halen oralarda bir yerlerde sizi beklemektedir. Sadece ışık gözünüzü aldığından, göremezsiniz. İşte bu yüzden severdi Beatrice karanlığı. Adımlarını hızlandırırken, rüzgarın tadını alabiliyordu. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Ancak bunun farkında bile değildi. Her zamanki gibi iç sesi konuşuyordu. Hüzün ve umutsuzluk? Belki de çaresizlik. Ayakkabılarının çamura bulanması biraz olsun dikkatini çekebilmişti. Ve yağmuru farketti. Yukarıya baktı. Yağmur yeni farkedilmenin verdiği alınganlıkla suratını dövüyordu genç cadının. Büyükbabası ona her zaman; iyi insanlar kötü şeyler yapmaya mecbur bırakılırlar ise yağmur yağdığını ve meleklerin o kişi için ağladığını söylerdi. Ne zaman yağmuru düşünse, aklına gelen ve yine cevaplayamadığı sorulardan çok daha fazlasını türetirdi. Özlüyordu. Neyi özlediğini bilmiyordu ancak, içinde büyük bir özlem vardı. Bir an durdu. Gözlerini kapatıp, derin bir nefes aldı. Ne zaman hüzünlense bunu yapardı. Bir Hufflepuff'lı olduğu için, ezilenler grubuna girerdi. Ve burada öğrendiği en iyi şey, "Asla gerçek duygularını ve gerçek seni göstermemelisin." idi. Çünkü biliyordu ki, bir başkasının yanında ağlar ya da sinir krizlerine girerse, bu Hogwarts içinde bir alay konusu olabilirdi. Ya da gerçek kişiliği gibi zayıf bir noktasını günyüzüne çıkartırsa... Her gün lanet ediyordu kendine, hakettiğim hayat bu mu, diye. Ve yine aynı şeyi yapmıştı, değişmişti. Bir başka Beatrice görüntüsüyle dolaşıyordu bu kalabalık koridorlarda. Tek istediği bir an için sadece kendisi olabilmekti. Yalnızlık, kesinlikle yalnızlık. Bir an tereddüt etse de, gözlerini yine aynı dünyaya açıp, ilerlemeye devam etti. Nereye gittiğini bilmeden, sadece bu aptal kalabalıktan uzaklaşabilmek, yalnız kalmak istiyordu. Yüzünü farkında olmadan düşünceli bir ifadeye bürümüştü. Yanından geçen mutlu çehreleri, yapmacık sevgileri ve onu garipseyen bakışları umursamamaya çalışarak, kendini boş sınıfa attı. İçerisi aydınlık değildi pek, ancak Beatrice bunu farkedemeyecek kadar dalgındı zaten. Ta ki, tanıdık bir ses tonu, onu delip geçinceye kadar.[i] 'Lumos.' Işığın aydınlattığı simanın tanıdık olduğunu görünce, kendini konuşmaya zorladı. Boğazını temizlemeye çalıştıktan sonra, "Selam. Bence bu havada burada tek başına durmamalısın, neden dostlarınla değilsin ki?" dedi yalnız kalmayı umut ederek ve sıraları es geçip, masaların birine, bağdaş kurup oturdu. Çocuk- ki Beatrice bir an için karşısında bir adam duruyor sanmıştı- Beatrice'i yavaşça ve hiç saklamadan süzdükten sonra; 'Aslına bakarsan, pek sosyal biri değilimdir. Dostlarımın kitaplarım olduğunu söylersem, sanırım bana inanmazsın.' dedi gülümseyerek. Ardından sinsi bakışları ile Beatrice'i bir kez daha süzdükten sonra, yanına gelip oturdu. 'Peki senin burada ne işin var Beatrice? Senin dostların neredeler? ' Beatrice buruk bir gülümseme eşliğinde, onu uzun zamandır gizlice takip eden çocuğa baktı. "Benden daha iyi biliyor olman gerekiyor bence. Beni benden daha iyi tanıyan tek kişi sensin sonuçta. Bütün o gözlemlerin ..." Beatrice'i her görüntüsüyle görmüştü o. Herkesin aksine onu farklı karakterlere büründüğünde bile, tereddütsüz tanıyabilen tek kişiydi. Bunu çocuğun aşk kokan bakışlarından anlıyordu her seferinde. Ancak Beatrice aşka inanmazdı. Dostluğa inanırdı, paylaşıma inanırdı. Hatta yatak paylaşımına. Ama koca bir hayatın paylaşılması onu ciddi anlamda sıkan bir düşünceydi. Flörte inanırdı ancak. Zaten bu yüzden çocuğun o bakışlarına karşılık veriyordu ya. Ve yine bir gün büyükbabası ona; sevgili eşi Dorothy ile olan ilk randevularını anlatmıştı. Aslında başka bir kız ile olan randevusuna hazırlanmak için Dorothy'den yardım istemiş. Heyecan ile randevu yerine erkenden gidip kızı beklemeye başlamışlar. Saatlerce beklerken sadece müziğin sesi doldururmuş kulaklarını. Gecenin sonunda sevdiği kızın onu ekmesi ile çok üzülünce Dorothy onu en sevdiği mekana, harika bir manzarası olan bir tepeye götürmüş. İçkileri de alıp o gece çıktıkları tepeden sabah sarmaş dolaş inmişler. İşte o gece Dorothy aşklarının ilk meyvesine, Beatrice'in babasına hamile kalmış. Ve Beatrice'e bu hikayeyi anlatırken heyecanlandığında ayağı ile yerde ritim tuttuğunu hatırlatıp, bütün gece, o kızı beklerken bile ne zaman Dorothy'e baksa ayağı yerde ritim tutarmış.
"İyi ve kötü kavramlarının aslında kardeş olduğunu bilmezdim. Aşk ve nefret gibi. Aralarında çok fark olan bu duygular aslında aynı atadan gelirmiş, tutku. Belki de insanlarda da aynı durum geçerlidir? Aralarındaki farklara rağmen, ortak özelliklere bakmak gerekir. Öğrendiğim başka bir gerçek ise ... "
Karşısındaki tam bir yabancı olsa da; gece yarısına kadar o boş sınıfta kaldılar. Bütün konuşmaları sınıfa giriş anından ibaretti. Sessizce birbirlerinin soluklarını dinlediler. Beatrice bütün o aşka karşıt düşüncelerine rağmen, sevginin ya da sevgilinin görüntü gibi kalıpları milyonlarca kez aştığını anladı. Çünkü bütün gece, müziğin yokluğuna rağmen yerde ayağı ile ritim tutmuştu Beatrice. Her ne olursa olsun veya her kim olursa olsun, kendi benliğinden bir parça bırakır her büründüğü karakterine Beatrice. Ve işte bu Beatrice'in kendi benliğidir o çocuğun aşık olduğu.
"...gerçek aşkın varolduğu."
| |
| | | Elizabeth Rose Wayland Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Lakap : Lizbeth Mesaj Sayısı : 2356 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Site Kurucusu Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Sanatçı alımları C.tesi 09 Nis. 2011, 22:59 | |
| Rütbeniz veriliyor. İlk aşamada alınan yıldız seviyesini 5den 6 ya çıkardığımız için Yıldız seviyeniz :****** Tebrikler çok başarılı bir rp. Hogwarts'a hoşgeldiniz | |
| | | Claudia Chamberlain Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 5 Kayıt Tarihi : 16/05/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Sanatçı alımları Cuma 20 Mayıs 2011, 14:04 | |
| Karakterinizin Adı ve Soyadı: Claudia Chamberlain Karakterinizin Yaşı: 21 Hangi Meslek Olmak İstiyorsunuz? : İllüstratör Örnek RP: - Spoiler:
| |
| | | Elizabeth Rose Wayland Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Lakap : Lizbeth Mesaj Sayısı : 2356 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Site Kurucusu Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Sanatçı alımları Cuma 20 Mayıs 2011, 16:46 | |
| | |
| | | Kanade Ritsu Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : Yumi Nerden : Japonya Mesaj Sayısı : 21 Kayıt Tarihi : 04/12/10
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Sanatçı alımları Ptsi 06 Haz. 2011, 22:11 | |
| Karakterinizin Adı ve Soyadı: Kanade Ritsu *Japoncada isim sonda,soyad başta olduğuna göre Ad-Soyad için Ritsu Kanade uygun olabilir* Karakterinizin Yaşı:19 Hangi Meslek Olmak İstiyorsunuz? : Oyuncu Örnek RP: - Spoiler:
Kasabaya gitmeden önce ne giymesi gerektiğini düşünüyordu.Her ne kadar oraya kasaba dense dahi fazla insan yaşamadığını düşünüyordu.Hem zaten buralı değildi ki burada yaşayanları iyi bilsin.Sadece kasaba denilince aklına az bir grup insan geliyordu.Belki de 100 kişi falan.Ayrıca kasabaya gideceği için de fazla açık giyinmemesi gerekiyordu.Normalde evinden bile dışarıya çıkmayan bir kızdı,bu yüzden hayat hakkındaki tecrübeleri o kadar azdı ki...Bazen dünyayı o kadar küçük ve dar görüşlü bir yer olarak görüyordu ki,buna kendisi bile inanamıyordu.Şu zamana kadar bir erkeğin gözünün içine bakmayı bile "ayıp" olarak tanımladığı için sadece normal bir kıyafet giymekle yetinecekti.Kasabaya gidip 1-2 şey alması gerekiyordu.Bunlardan birisi de öncelikle yapması gereken mor menekşelerini almaktı.Odasını çoktan bir botanik bahçesine çevirmiş olmasına rağmen annesinin de çok sevdiği mor menekşelerin sayısının fazla olmasını istiyordu.Hem ayrıca onların kötü göründüğünü söyleyebilecek insanlar olduğunu düşünmüyordu.Sonuçta herkes güzel kokan çiçekleri severdi.
Üstüne beyaz bir gömlek ve kareli bir etek giymişti.Saçları her zamanki gibi düzdü ve başına bir taç takmıştı.Sevimli bir okul kızı görünümünde olmasına rağmen bu onun normal görünümüydü.Bir de normal zamanlarda giydiği kimonosu vardı,ancak artık onun fazla rahat olmadığını düşünmeye başlamıştı.O şekilde yavaş hareket ediyor ve sürekli düşüyordu.Yine de görünümünü konusunda hiçbirşey diyemezdi.Hala kimonolarını çok seviyordu.Ancak hem kızlar hem de diğerleri bu halinin daha tatlı olduğunu düşünüyordu.Yeşil gözlerini ortaya çıkardığını söylüyorlardı.
Sağı ve solu ağaçlarla kaplı olan toprak yolda yürürken burasının ne kadar da sessiz olduğunu düşünmeye başlamıştı.Tamam orası ormanımsı bir yer olduğu için böyle olmasını normal buluyordu.Ancak yine de korkutucu bulmuştu.Adımlarını hızlandırırken bir çocuğun evinde ışığı kapayıp hızla odasına kaçtığı zamanda hissettiği şeyleri hissediyordu.Sanki ayaklarına birşeyler dolanıp onu çekecek gibi hissediyordu.Küçüklüğünden beri uzun kollu şeylerden korkuyordu.Hiçbir zaman ahtapot bacağı yiyememişti.Ağzından fırlayıp çıkacağını düşündükçe uykuları kaçıyordu.
Kasabanın girişindeki tenha bir yerdeydi.Hem kasabayı çok iyi bildiği de söylenemezdi ya.Ses olan yere doğru gidiyordu elbette.Sonuçta ona yol gösterecek kimsesi yoktu ve yolu kendisinin bulması gerekiyordu.Etrafa bakınıp yürüyordu.Buradaki toprak evler ona eski rum evlerini hatırlatmıştı.Çok eski olduklarını söyleyemezdi,en fazla 100-200 yıllık duruyorlardı.Yer yer toprak sıvaları dökülmüş ve evi ayakta tutan tahta parçaları ortaya çıkmıştı.Hoş olduklarını söyleyebilirdi,bir de camları olsaydı burada yaşanmaya değer bulmuştu.Aslında neden devlet buraya bir el atıp tekrar canlandırmıyordu ki?Hem turizm açısından güzel olabilirdi.Ancak bunu düşünmek her zamanki gibi yine Lily'ye düşmüyordu.Önüne bakmadan yürüyordu şimdi.Eski binaların diplerindeki çiçeklere ve yere bakıyordu.Güneşli bir gün olmasına rağmen etrafında esinti hissediyor gibiydi.Sanki arkasından hızla birşeyler geçiyormuş gibi.Bir an duraksamasına rağmen korkudan arkasına bakmamış ve yürümeye devam etmişti.Etrafta insanların olmasını umuyordu.Bir yankesici tarafından saldırıya uğramak istediği son şeydi.Ayrıca kötü insanlardan korkardı.
Boynuna birşey dokunduğunu hissettiği an çığlığı bastı.Lily'nin tiz sesi neredeyse tüm mahallede yankılanmıştı.İstemeden de olsa tökezledi ve yere düştü.Belki fazla tepki veriyordu,ancak hiçkimseyi hissetmediği bu yerde boynuna birşey dokununca ister istemez bağırmıştı.Korkuyordu.Ayrıca biliyordu ki burada birşey olsa bile kendisine yardım etmeye gelen insan olmayabilirdi.Kaçmaya çalışabilirdi...Ne kadar işe yarardı,tartışılır.Karşısında uzun boylu bir kadın görüyordu şimdi.Fakir gibi görünüyordu,güzeldi,ancak yorgun görünüyordu.Ayrıca tehlikeli olduğu konusunda şüphesi bile yoktu.Boş bakıyordu sanki gözleri.Korkuyordu,oradan uzaklaşması gerektiğini bilmesine rağmen bacaklarını hareket ettiremiyordu.Daha doğrusu,ayağa kalkıp kaçacak cesareti kendisinde bulamıyordu...
Yarım bıraktığım bir rp'dir.Tam olarak isterseniz onu da atabilirim. | |
| | | Victoria Morgenstern Çember
Lakap : Vicky Nerden : Alacante Mesaj Sayısı : 844 Kayıt Tarihi : 13/07/10
Karakter Detayı Statü: Üye Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Sanatçı alımları Salı 07 Haz. 2011, 18:23 | |
| Rütbeniz veriliyor. Keşke rpnin devamı olsaydı merakta kaldım *-* yıldız seviyesi: ***** | |
| | | | Sanatçı alımları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|