Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Lydia Madeleine Gloom

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Brooklyn Oliveira
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Brooklyn Oliveira


Lakap : Lyn
Nerden : Suların derinliğinde
Mesaj Sayısı : 349
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 12/07/10

Karakter Detayı
Statü: Üye
Uyarı: 0/0

Lydia Madeleine Gloom Empty
MesajKonu: Lydia Madeleine Gloom   Lydia Madeleine Gloom Icon_minitimePtsi 12 Tem. 2010, 14:39

Neredeyse şafak sökmek üzereydi.Sokak lambaları yavaş yavaş sönmeye başlamıştı.Ama Lydia ağlamaktan kızarmış gözleriyle hala dışarıyı
izliyordu.bir kaç saat sonra okula gidecekti ama bütün gece uyumamıştı.Büyükannesini kayetmek onu derinden yaralamıştı.Neredeyse bir
aydır uyuyamıyordu.Lydia ünlü ve zengin bir ailenin tek kızıydı.Dışarıdan fazla şımartılıyor gibi görünsede bebekliğinden beri onunla büyükannesi ilgilenmişti.Anabell Lydia'yı kendi kızından daha yakın görmüştü.İsabell soğuk ve içine kapanık bir kız çocuğuydu ama
Lydia hiç ona benzememişti.Anabell Lydia'yı kendi istediği gibi dışa dönük ve arkadaş canlısı olarak yetiştirmişti.İsabell'e yapamadığını
torununa yapmaya çalışmıştı.Anabell Lydia için annesinden daha yakındı.Onu kaybetmek zaten en çok Lydia'yı üzmüştü.Bu şekilde belki bir
belki iki saat daha geçirdi.Sonra Dorata'nın sesiyle yerinden sıçradı.
-Şey, uyanık olduğunuzu bilmiyordum pardon efendim.
-Önemli değil Dora sen niye gelmiştin?
-Yarın akşam ki baloda giyeceğiniz elbiseniz geldi hanımefendi.
-Ahh Dora birincisi bana şöyle hitap etmeyi kesermisin ben annem değilim ve ikincisi o elbiseyi giyip baloya gidebileceğimi sanmıyorum.
-Peki Lydia'cım sen nasıl istersen ben öyle derim.Elbise konusuna gelince
bence gördüğünüz zaman pek öyle düşünmiyeceksiniz.
Dorata elbiseyi kılıfından çıkarır çıkarmaz Lydia'nın gözleri dolmaya
başlamıştı.Tam hayalindeki elbiseydi.Tek anlamıyla Büyülenmişti.Önü kısa arkası uzun turkuaz renginde,straplez bir elbiseydi ve her yanı özel taşlarla süslenmişti.Lydia turkuaza bayılıyordu çünkü gözleriyle çok uyuyordu.Masmavi gözleri sapsarı saçlarıyla bu elbisenin içinde balonun en güzel kızı olabilirdi.Tabii bu elbiseyi giyip o baloya gidebilecek olsaydı.
-Aa Lydia'cım az kalsın söylemeyi unutuyordum.Sizi Steven bey aradı en az 5 defa.Nasıl olduğunuzu sordu ve yaklaşık 15 dakika sonra burada olacağını söyledi.
-Ne?? Ahh Dora gelmemesini söyleseydin ya.
-Şey ben dedim ama sizi görmek istediğini ve ne olursa olsun geleceğini söyledi.
-Peki Dora söz dinlemeyeciğini biliyordum zaten.Neyse canım senin işin varsa gidebilirsin.
-Teşekkürler. Lydia Steven'ın söz dinlemeyeceğini biliyordu.Böyle davranarak onu ne kadar yıprattığınıda biliyordu.Anlıyordu.Ama yapamıyordu.Büyükannesine,Anabell'e ağlamaktan kendini alamıyordu.Banyoya gidip elini yüzünü yıkadı.Steven'ın onu bu şekilde berbat halde görmesini istemiyordu.Odasına döndüğünde elbisesini eline alıp üstüne doğru tuttu.Ahh ne kadarda güzel olacaktı.Az sonra kapısının çalındığını duydu.İçeriye uzun boylu,sarışın,masmavi gözleri olan yakışıklı bir genç girmişti.Lydia tabiiki bu çocuğu tanıyordu.Bu 3 yıllık sevgilisi,hayatının aşkı Stev'di.
-Ahh aşkım ne yaptın yine kendine.Ben sana kendini bu kadar yıpratmamanı söylememişmiydim niye az da olsa dinlemedin beni? Steven Lydia'ya gelip sarılmıştı.Lydia dayanamayıp yine ağlamaya başladı.Steven üstüne çok gittiğini anlayıp üzüldü.Lydia'yıda alıp yatağa oturdu.O çok sevdiği neşeli,eğlenceli ve hayat dolu Lydia'sı gitmiş sanki onun yerine başka biri gelmişti.Ama onu anlıyordu.Çok zor günler geçiriyordu.
-Sevgilim sakin ol geçti hepsi,yanındayım,bayan Anabell'de bulunduğu yerde mutludur eminim.Seni böyle üzgün görse neler hissederdi sence?
-Ahh haklısın bitanem ama n'apabilirim.Hayatımdaki 2 önemli insandan birini kaybettim.
-Ama ben hala yanındayım ve seni asla terk etmeyeceğim.Steven'ında gözleri dolmuştu.
-Biliyorum aşkım biliyorum...dedi ve Steven'ın dudaklarına uzanıp masum bir öpücük kondurdu.Ama Steven onu bırakmaya niyetli değildi daha sıkı sarıldı ve daha çok öptü.Taaki Lydia ağlamayı kesene kadar.Lydia en sonunda sakinleşmişti.Bu çocuğu çok seviyor, o Lydia'ya hayat veriyordu.Bir süre sessizce birbirlerinin gözlerine bakarak oturdular.Sezsizliği bozan Lydia oldu.
-Hayatım sen okula gitmeyecekmisin?
-Seni burada bu halde bırakıp mı ? Asla bebeğim.Hep yanındayım hep.
-Benim yüzümden derslerini kaçırmasaydın aşkım yaa.
-Umrumda değil.Yeterki sen iyi ol.Aaa bu arada yarın geliyorsun değilmi?
-Şeey aslında ben..ben bilmiyorum.
-O ne demek öyle? tabii ki de geliyosun yarın akşam 9da alırım seni
Balo gecesi gelmişti.Lydia Steven'ın ısrarları üzerine baloya gitmeyi kabul etmişti.Turkuaz elbisesini giymiş,Sarı saçlarını dalgalandırmıştı.Uzun olmayan topuklu bir ayakkabı giyerek hafif birde makyaj yapmıştı.Ama yinede çok güzel olmuştu.Saat 9a yaklaştığında salonun büyük penceresinden dışarıya bakıyordu.Koskoca 3 katlı villanın geniş bahçesinden içeri parlak siyah bir limuzin girdi.Lydia Steven'ın geldiğini biliyordu.Yavaşça aşağı indi.Kapıda Steven onu bekliyordu.Lydia'ya uygun olsun diye siyah takımının üstüne turkuaz
renginde kravat takmıştı.Off bu çocuk bu kadar taş olmak zorundamı diye düşünerek gülümsedi Lydia.Steven Lydia'yı
görünce şaşırmış gibi gözlerini ovuşturdu.
-Tanrım hayal mi görüyorum yoksa karşımda bir melek mi var??
-Peki benim karşımdaki yakışıklı çokmu farklı görünüyor?? ahh benim siyah limuzinli prensim. deyip gülümsedi Lydia.
-Şeyy aslında limuzin benim değil babamın diyerek muzip bir şekilde güldü.
-Amaa karşımdaki prenses beni prensi olarak görüyorsa ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.
Lydia Steven'ın koluna girdi ve limuzine bindiler.Balo salonuna girdiklerinde saat neredeyse 9.30 oluyordu ve balo başlamak
üzereydi.Lydia yanından geçen arkadaşlarına aldırmadan Steven'ı izliyordu.Balo onlar için güzel geçmişti.Balo sonundaki kral kraliçe
törenine aday gösterilmiş ve birinci bile olmuşlardı.Lydia bütün acılarını unutmuştu.Taaki kızlar tuvaletine gidene kadar.Tuvalete
girdiğinde kapı hızla arkasından kapandı.Siyah hareket eden bir gölge gördü .Lydia ve sonra dayanılmaz bir baş ağrısıyla bayıldığı yerden kalktı.Tuvalette bayılıp yere mi düşmüştü? ııyyk.En son şu sözleri duyduğunu hatırladı."Lydia Madeleine Gloom… Gece seni seçti! Ölümün doğuşun olacak! Gecenin tatlı sesine kulak ver! Kaderin seni gece evinde bekleyecek." Kelimelerin hiçbirinden anlam çıkaramıyordu.Lydia üstünü başını düzeltmek için aynaya baktığında gözlerine inanamadığı alnının tam ortasında hilal biçiminde bir dövme oluşmuştu.
Ne yani işaretlenmişmiydi? Bir vampiremi dönüşecekti?
Peki Steven'a ne
diyecekti? Şimdi ne olacaktı?

Hayatı artık asla eskisi gibi olmayacaktı.Büyük köşkte değil, vampir çaylaklarıyla dolu bir okulda yaşayacaktı.Belki de böylesi daha iyi olacaktı...

Lydia öksürerek salona doğru yürüdü.Yanlış yapıyordu.Şimdi herkes ondan korkup kaçacaktı.Hızla adımlarla geri döndü ve işaretlendiği yeri fondötenle kapatmaya başladı.Vampir çaylaklarının da böyle yaptığını duymuştu.İşini bitirdi, aynaya baktı.Korkunç baş ağrısı ve öksürük dışında her şey eskisi gibi görünüyordu.Saçlarına da eliyle şekil verdikten sonra baloya geri döndü.Steven onu bekliyordu ve telaşlanmış gibiydi.
-Hayatım neredesin ya? Ölüyordum burada meraktan.
-Geldim işte canım.Hadi içecek bir şeyler alalım.
Konuyu değiştirmek ve Steven'ın dikkatini dağıtmak Lydia için hep kolay olmuştu zaten.İçeceklerini bitirdikten sonra biraz da dans ettiler ama Lydia'nın öksürüğü artmaya başlamıştı.Steven neler olduğunu anlayamıyordu ama Lydia için çok endişeleniyordu.Lydia da Steven'ın endişelendiğini biliyordu.Steven en sonun da dayanamayıp Lydia'yı nefes alabilmesi için bahçeye çıkardı.Lydia Steven'ı kimsenin göremeyeceği karanlık bir tarafa sürükledi.
-Steve, bunu söylediğim zaman beni terk edeceksin biliyorum, bir daha suratıma bakmayacaksın onuda biliyorum ama söylemeliyim.Ben..be..benn...
-Lydia her ne olmuş olursa olsun seni terk etmeyeceğim.Hep yanında olacağım.Tıpkı senin benim yanımda olduğun gibi.
-Ama bu öyle bir şey değil.dedi ve elinin tersiyle alnındaki makyajı silerek Steven'ın işareteni görmesini sağladı.
-Ben işaretlendim Steve.İşaretlendim, artık senin gibi değilim.Yavaş yavaş değişiyorum, belki de öleceğim bilmiyorum.Ama artık senin yanında kalamam. Lydia bunları söylerken makyajıda göz yaşlarına karışıp üstüne akmıştı.Fakat hiç ummadığı bir şey oldu.Steven hiç düşünmeden kollarını uzatıp Lydia'sını kucakladı.Ve oda aynı hareketle alnında ki makyajı sildi.Lydia "olamaz" dedi.Steven'ında alnında hilal şeklinde bir dövme vardı.Lydia hem şaşırmış hemde sevinmişti.Peki neden?
-Bu.. bu ne zaman oldu?
-Çok uzun bir süre önce değil sadece 3 gün önce.O yüzden yanına gelemedim ya.
-Peki şimdi nasıl geldin? Yada dün sabah?
-Ahh sevgilim.Dün hava yağmurluydu ve hiç güneş yoktu bugünse akşamdı ve yine güneş yoktu.Ama gece evinden nasıl ayrıldığımı soruyorsan eğer,okul tatilde ve bizde dışarı çıkabiliyoruz.Ama şimdi seni oraya götürmem gerekiyor.Yüksek rahibemizin yanına gitmelisin bir an önce. dedi ve Lydia'yı oyuncak bebek taşır gibi kucaklayarak gece evinin yoluna koyuldular...
Artık hep birlikte olacaklardı...Daima...Sonsuza dek...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elizabeth Rose Wayland
Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Elizabeth Rose Wayland


Lakap : Lizbeth
Mesaj Sayısı : 2356
Kayıt Tarihi : 11/07/10

Karakter Detayı
Statü: Site Kurucusu
Uyarı: 0/0

Lydia Madeleine Gloom Empty
MesajKonu: Geri: Lydia Madeleine Gloom   Lydia Madeleine Gloom Icon_minitimePtsi 12 Tem. 2010, 14:55

Betimleme :12
Akıcılık : 15
Renklendirme : 13
Yaratıcılık : 14
Uzunluk : 13
Yazım ve Noktalama:13
+___________________
80

Tebrikler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://mortalinstruments.forum.st/
 
Lydia Madeleine Gloom
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: