Neden hala elimde tuttuğumu bilmiyorum açıkçası. HONTurkey'de ölecektim, onun için yazmıştım. Nisan mıydı neydi. Acemiydim o zamanlar -.P- Yine de yorumlarınızı belkiyorum^^
İçindeki sıkıntıyı bir türlü atamamıştım. Ne olduğumdan veya nerede olduğumdan bile emin değildim. Öyle çok şey yaşamışım gibi geliyordu ki. Hiç hissetmediğim duygular bulmuştu beni bir anda. Ölüm korkusu sarmıştı bedenimi. Burada olamazsam arkadaşlarım ne yapacaktı? İkizim, Royce… Neden bunları düşünüyordum ki? Her ölen çaylak gibi bir süre yasımı tutar, sonra da hayatlarına devam ederlerdi herhalde. Geçen yıl ölen herkes için aynı şey olmuştu, benim için de aynı şey olacaktı herhalde. Belki de ölürken kendimi görürdüm. Huzursuz ruhum bedenimden ayrılırken son kez gülümserdi bana kibirlice. Zaten son zamanlarda olmak istemediğim her şey olmuştum. Hiçbir yere uymuyordum her zaman bir kavga çıkarıyordum. Belki de Nyx beni uyarıyordu: Ölüm çok yakın. İrkildiğimi hissettim. Soğuk rüzgar sırtımı okşuyordu ama şefkatle değil, uyararak. Bir şeyler fısıldamaya çalışıyor gibiydi. Ama hava benim değildi ki ne olduğunu anlayayım. Sadece uyardığını hissediyordum. Koruluğun içinde ilerlerken çimlerin kokusunu içime çekiyor, huzurlu şeyler düşünmeye çalışıyordum. Beni seven kişileri… Royce’un mavi gözleri gözlerimin önünden gitmiyordu. İster istemez gülümsediğimi fark ettiğimde aslında ne kadar mutlu olabileceğimi düşündüm. Keşke hayatımdan kimse gitmeseydi. Ne babam, ne de annem… Onları gördüğümde nasıl yıkıldığım, ölmek için her gün dua ettiğim anlar geliyordu aklıma tek tek. Belki de bu gece dualarım kabul olacaktı. Ya da bana öyle geliyordu. Ölümü ve ölüyü hissetmek çok zordu. Hele kendi ölümünü hissetmek… En zoru da bu olmalıydı herhalde. Kendini ölüme hazırlamak.
Kendi kuruntularımla koruluğun derinliğine ilerlerken yalnız olmadığımı fark ettim. Yaprakların hışırtısını dinlerken fısıltılar duyuyordum. Ölümden kurtulamazsın. Hızla arkama döndüm. Kalbimin atışını kulaklarımda hissediyordum. Hızlı ve düzensiz. Bağırmamak için zor tutuyordum kendimi. Öleceksem yanımda kimseyi istemiyordum. Hışırtılar kesilene kadar etrafıma dikkatlice bakındım. Huzursuz rüzgar artık gittiğinde nedensizce kendimi hasta gibi hissetmeye başlamıştım. Başım ağrımaya başlamıştı ve önümdeki görüntü kararıyordu. Sonra kısa bir öksürük krizine girdim. Sonra bir kez daha, bir kez daha… Elimi ağzıma götürdüğümde sıcak ve taze kanın ağzımdan boşaldığını fark ettim. İşte ölüyordum. Çektiğim bütün acılar sona eriyordum.
Dengemi kaybederek yere düştüm. Hala öksürmeye devam ediyordum. Neden bir an önce dinmiyordu ki acım? Sonsuz uykuma yatmak bu kadar zor muydu ki? Gözümün önünde daha önce görmediğim bir çok kişi aynı şeyi söylüyordu. Ölümden kaçamayacağımı biliyordum zaten. Sonra onları da duymamaya başladım. Sonunda Tanrıça’m. Diye düşünüyordum. Beni nihayet kabul ediyorsun…