Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Desia Laurel

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Kristen Moe Anastassakis
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Kristen Moe Anastassakis


Lakap : **Kriss**
Mesaj Sayısı : 58
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 05/10/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Desia Laurel Empty
MesajKonu: Desia Laurel   Desia Laurel Icon_minitimeC.tesi 09 Ekim 2010, 17:51



Hava soğumuştu sanki. Üzerimdeki bodynin üzerine Jeff marka kazağımı geçirdim. V onun kokusunu aldım. Sevgilim Alex’in kokusunu. Eski sevgilim diye hatırlattım kendime. Onu öldürdükten sonra sevgilim sayılmazdı değil mi? Aslında Alex ilk değildi ve son da olmayacak. Ne yaparsam yapayım kendime hâkim olamıyorum. Sevdiğim birinin kan kokusunu aldıktan sonra… Beni durdurmak imkânsızlaşıyor. Tıpkı annemin deneyip de başaramadığı gibi. O da öldü diğerleri gibi. Bu yüzden şimdi aptal New York uçağındayım ya! Babamın yanına taşınıyorum. Yakında o da ölecek. O da gittikten sonra ben nereye gideceğim? “Ah! Kes artık şu masum kız tavırlarını! Bencillikten başka yaptığın bir şey yok! Seni budala!” diye bağırdı zihnim bana. Dehşetle irkildim. Bu da neydi? “Ben senim… Senin hiç kullanmadığın kısmınım, vicdanınım.” “İçime nasıl girdiysen çık çabuk iblis!” diye haykırdım içime. “Beni yalnız sen çıkarabilirsin dışarı işte o zaman rahatlayacaksın gerçekten…”

Yataktan sıçrayarak uyandım Annem yatağımın başına eğilmiş telaşla bana bakıyordu. “Sofy hepsi geçti tatlım. Hepsi geçti.” Daha yeni idrak etmişti beynim yaşadıklarımı. Annemi de yormuş ve üzmüştüm kaç gündür. Ama ne yapayım? 4 gündür gördüğüm kâbuslar benim suçum değildi ki?

“Sofy hadi yat tatlım. Birkaç saat sonra okula gideceksin.” Annemin sesi beni kendime getirdi.

“Tamam. Hadi sen de git yat artık yatağına.”

“Tamam, bebeğim kapat hadi gözlerini.” Annemin söylediğini derhal yerine getirdim. Gözlerimi kapattım ve sabaha kadar hiç kâbus görmedim.



Klasik Samsung cep telefonu müziğiyle yataktan fırladım.

Tanrım, şu müzikten nefret ediyorum.” Diyerek telefonu susturdum. Ayaklarımı sürüye sürüye banyoya gittim. Yarım saatlik rahatlatıcı duşun ardından elime geçen ilk şeyleri giydim. İki ay önce Levi’s’den aldığım kot pantolonumu ve bir yıl önce nereden aldığımı hatırlamadığım kısa kollu gömleğimi… Saçımı klasik atkuyruğu yaptıktan sonra burnuma gelen mis omlet kokusunu takip ettim. Ah, burnum hiçbir zaman yanılmaz!

“Nerede kaldın uykucu? Omletin soğumak üzere. Ben bu gün erken çıkıyorum. Sonra görüşürüz.”

“Ta… maaam… Bu arada omlet nefis olmuş.” Diye bağırdım annemin arkasından. Yanıt alamayınca ve araba sesini duyunca çoktan çıkmış olduğunu anladım. Omlet tabağımı silip süpürdükten sonra her şeyi öylece bıraktım ve çantamı alarak evden çıktım. Hiçbir zaman sevmediğim Opel marka arabama bindim. İkinci seferde çalıştırmayı başardım. Aslında beni hiç yarı yolda bırakmamıştı. Ama bu onu sevmeme yetmezdi.

“Ah keşke bu gün beni yarı yolda bıraksan da Coğrafya sınavına girmesem!” diye düşünürken birden bir “pat!” sesiyle irkildim ve direksiyon hâkimiyetimi kaybettim.

Bilincim yerine geldiğinde hissettiğim ilk şey yattığım zemindi. Sertti ama aynı zamanda yumuşaktı ve kan kokuyordu. Gözlerimi açabilmek için tüm gücümü kullandım ama açamadım. Sanki yapışmışlardı. Sonuna açtığımda yerde kanlar içinde yattığımı gördüm. Sarı Opel’in önünde kıpırdamadan yatıyordum. Sonra yavaş yavaş acıyı hissetmeye başladım. Gittikçe artan acıya dayanamıyordum. Ölecektim. Keşke ölseydim. Bu acı… Çığlık atmaya başladım. Her bağırışımda vücudumdaki kanama daha da artıyordu. Ölemezdim. Bu kadar çabuk ölmemeliydim. Ama uykum gelmeye başlamıştı. Gözlerim kapandıkça acı da hafifliyordu. Bu ölüm değil de neydi ki? Acı tamamen yok olmadan hemen önce bir kıpırtı gördüm. Önümde. Sonrası ise sadece karanlık…



Duyduğum erkek sesi hayatta ve uyanık olduğumun bir kanıtıydı. “evet, yaşıyorum.” Dedim sessizce. Sonra yeniden acı... İnlememe hâkim olamadım.

“Uyandı.” Dedi farklı bir ses. Gözlerimi araladım. Bir kulübede olmalıydım. En azından hissettiğim acıların arasından böyle görünüyordu. Hava karanlıktı. Ama görebildiğim kadarıyla kulübe bayağı büyüktü. Etrafı incelemeye fırsat bulamadan biri sarışın diğeri esmer iki kişi tepemden bana bakmaya başladı. “İyi misin?” dedi sarışın olan.

“Eveet?” dedim soru sorduğumu belli ederek. Bu sefer esmer olan konuştu.

“Seni yol kenarında buldum. Ben geldiğimde ölmek üzereydin. Ben de seni kurtardım. Başın ağrıyor mu?”

“Şey… Evet?” dedim inleyerek. “Hem de çok ağrıyor.”

“Nasıl olduğunu bilirim. Yakında geçer. Bu arada ben Tom. Bu da Sam.” Dedi sarışın olan.

“Bana ne oldu?” dedim kalkmaya çalışırken. Başımın dönmesiyle hemen oturdum yerime.

“Sen… Hiçbir şey hatırlamıyor musun?”

“Ben… şey… hayır.” Dedim tek solukta.

“Artık… insan değilsin. Sen vampirsin. Değişiyorsun.” Dedi Tom. Sözünü bitirmesiyle anılar zihnimde dolaşmaya başladı. Yine bu kulübedeydim. Ama hava aydınlıktı. Her yerim kan içindeydi ve ağrılarım vardı. İnliyordum, takatim kalmamıştı. Tam o sırada Tom geldi, arkasından da Sam. Ben bilincimi yeniden kaybetmeye başlarken Tom dişlerini çıkardı ve… ve beni ısırdı. Acının etkisiyle bağırmaya başladım. Sonrası karanlık… Ve şimdi buradayım.

Gece dipsiz karanlığa bürünürken bedenimi saran acı da azalmaya başlamıştı. Yavaş yavaş yükselen ay kulübeyi aydınlatan tek ışıktı. “Annemi aramalıyım.” Dedim aniden. Zaten bana bakmakta olan Sam telefonunu uzattı. İlkokuldan beri ezberimde olan telefon numarasını tuşladım ve beş kez çaldıktan sonra nihayet soğuk bir erkek sesi telefonu açtı.

“Alo!”

“Annemi verir misiniz?”

“Sophia, sen misin?”

“Evet, annemi verir misin artık?” zaten yıpranmış olan sinirlerim son kozlarını oynuyordu. İçeriden adımı söyleyen bir çığlık geldi. Annemin sesiydi. Çok endişelenmiş olmalıydı.

“Sophia, bebeğim. Nerdesin? İyi misin? Seni çok merak ettik.” Nefes almak için sustuğunda ben de söze başladım.

“Anne ben yaralıyım.” Sonra hızla iyileşmekte olan yaralarıma baktım ve “Ama hızla iyileşiyorum.” Dedim. “Yoldan geçerken beni gören birisi iyileştirmek için evine getirmiş. Şimdi iyiyim. Biraz... Normal hissetmiyorum o kadar.” Son cümlem bir çırpıda çıkmıştı.

“Sophia dinlenmen gerek.” Tom’un sesi beni kendime getirmişti.

“Anne şimdi kapatmam gerek benim için endişelenme. Yakında eve dönerim.” Dedim ve karşı çıkmasına fırsat bırakmadan telefonu kapattım. Kafamı tekrar yastığa gömdüm. Birkaç dakika sonra acım küçük sızlamalara döndüğünde, tüm kaslarım birden gerildi ve kendi kendini yönetmeye başladı. Elektrik çarpmış gibi titremeye başlamamdan kısa süre sonra titremelerim kesildi. Bir anda yaşadıklarım beni korkutmuştu.

“Ölüm? Bu mu? Bu sefer ölüyor muyum?” sorular zihnimde dolanıyordu, midem alt üst oldu ve acı… Acı yok olmuştu. Tamamen gitmişti. Tom ve Sam neredeydi Tanrı Aşkına?

“Merhaba yeni vampir!” konuşan Sam’di.

“Neler oluyor?” sesim fısıltı şeklinde çıkmıştı.

“Senin için yeni bir dünya başladı, bayan vampir. Dönüşümü tamamladın ve artık sağlıklısın. Sonsuz bir hayat senin için başladı. Birçok şey değişecek hayatında mesela yemek alışkanlıkların. Kan içme falan. Sıradan şeyler, alışırsın merak etme.” Sözünü bitirince dişlerini göstererek sırıttı. “Şimdi daha sağlıklı olmak için kan içmen lazım.” Suratımın şeklini görünce “O kadar da kötü değil. Hatta muhteşem! Gerçekten!”

Kan. İçmen. Gerekiyor. Bu sözler midemi bulandırmak yerine ağzımı sulandırmıştı.

“Kahretsin! Gerçekten vampirim!”

“Aynen öyle küçük hanım! Şimdi hemen kalkıyorsun ve avlanmaya çıkıyoruz.”

Sözüne itaat ettim şaşırarak.

“Ah, benim için gerçekte yeni bir yaşam başlıyor.” Diye düşündüm ayakkabılarımı giyerken…

Kristen Sophia Garcia

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://houseofnightinvenice.vampire-legend.com
Yusleidis D'oliveira
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Yusleidis D'oliveira


Mesaj Sayısı : 475
Yaş : 29
Kayıt Tarihi : 12/07/10

Karakter Detayı
Statü: Üye
Uyarı: 0/0

Desia Laurel Empty
MesajKonu: Geri: Desia Laurel   Desia Laurel Icon_minitimeC.tesi 09 Ekim 2010, 18:40

78*
Tebrikler..
İyi RPG'ler..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Desia Laurel
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» **DESİA LAUREL**
» Alessandra Laurel

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: