Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Darren Becker

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Darren Becker
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Darren Becker


Mesaj Sayısı : 27
Kayıt Tarihi : 22/09/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Darren Becker Empty
MesajKonu: Darren Becker   Darren Becker Icon_minitimeÇarş. 22 Eyl. 2010, 18:14

Güneş değildi kapalı gözkapaklarının arasından süzülüp zihninin bilinçsizliğe teslim olduktan sonra hissettiği ilk etkileri gönderen. Uyku mahmuru gözlerini muazzam bir çaba sonrasında açabildiği zaman anlamıştı hala açık sayılabilecek bir tondaki tenini yıkayan ışığın kaynağının ay olduğunu. Pencereden sızan ışık yastığına düşüyordu, sanki ilahi bir komplonun kendisini uyandırmak üzere kullanılan bir aracı gibi. İlahi bir komplonun bir parçası olabilmesi ihtimalini zihninin ürettiği saçmalıklardan biri sayarak arka taraflardaki çöp kutularından birine fırlattı buruşmuş vaziyette. Gözlerini açılmaları için irileştirerek ay ışığına baktı. Gece göğünün en gözde mücevheri, tahtında sürdüğü hakimiyetin tadını çıkarıyordu. Kapanmak üzere olan gözlerinin altındaki şişmiş dokuyu zorlayarak onu kollarına çeken uykuya karşı muazzam bir mukavemet sergileyerek uyanık kalmayı başardı. Uykuya karşı verdiği mücadelenin bir sonraki adımı olarak, uyuşukluğun etkisiyle hafifçe karıncalanan bacaklarını karnına doğru çekti. Yerden metrelerce yüksekte olan kulenin penceresinden, devasa şatonun görebildiği kısmını izledi. Orada bir yerlerde, kendisi de düşünülüyor muydu acaba... Gecenin bir yarısı uykularında peyda olunan nice güzelliğin nedeni de gözleri yarı şişmiş bir vaziyette kendisini düşünüyor muydu... Eğer o haldeyken gözleri bir aynaya ilişirse, kesinlikle aklındaki ilk şey ben olmazdım diyerek gülümsedi. Bir taraftan da onun gözünde böylesine ehemmiyetli bir durum olan görünüşüne gösterdiği itinayı anımsamıştı. İçindeki muzipliğin yerini şefkate bıraktığı gülümsemesinin ufak bir parçasını yüzünde bırakarak kalktı yatağından. Ağaçların en üst sınırlarında, göğün karanlığı çözülerek inceden inceye moru andıran bir tona bürünmeye başlamıştı bile.

Her sabah yaptığı egzersizleri tamamlayıp, sonrasında gök adım adım aydınlanırken her zaman olduğu gibi kahvaltıya ilk inenlerden biri olduktan sonra, ortak salona dönüp kitaplarını ayarladı. O gün gireceği derslere baktığı zaman yüzünü buruşturdu. Bir Ravenclaw'a bile ne kadar sıkıcı dedirtme ihtimali olan bu dersler içinde keyifli olabilecek yeganesi, ilk derse koyulmuştu. Hızlı sayılmayacak bir tempoda ilerleyerek dersliğin girişine doğru ilerledi.

Dersliğin bulunduğu koridoru dönmeden önce aklındaki düşünceler derste olacaklarla ilgiliydi, ancak başına geleceklerle tamamen alakasızdı. Belki Irené'in yanına otururdu, eğer bu olmazsa bile bir şekilde onu görebileceği bir yere kurulacağı kesindi. Kalkar kalkmaz kendisini uykudan ırak tutan düşünceleri zihninde teker teker yankılanmaya başlamışlardı. Her yankı ruhunun en ıssız köşelerine kadar sokuluyor, daha önce hissettiği tüm şeyleri gölgeleyerek içindeki yepyeni varlığı keşfetmesini sağlıyordu. Irené onundu, bunu kendisine defalarca kez tekrarladı. Köşeyi döndüğünde ise, gördüğü manzara karşısında donakaldı. Irené dersliğin kapısında yatıyordu.

Vücudunun her hücresine aynı anda hücum eden kanın etkisiyle harekete geçen bedeni, her türlü düşüncenin yaratacağı zihinsel etkilerden muaf bir halde ileri doğru atıldı. Genç cadının yanına doğru ilerledikçe, kalp atışlarının daha da hızlandığını hissedebiliyordu. Ensesinin yukarısında, alnının kenarında, boynundaki şahdamarında duyabiliyordu nabzının gücünü. Ona sadece birkaç adım kalmıştı, bedeni kendisine dönük olduğu için yüzünü görebiliyordu. Başının etrafında en çok korktuğu ihtimalin gerçekleşmediğine ikna olmak için kan aradı bakışları, bulamayınca ise daha kötü bir ihtimal geldi zihnine, birisinin onu öldürmüş olması ihtimali. Bedeninden ayrıldığı anda, bu düşüncenin neden olduğu dehşetin etkisinde olduğu için anlayamadı olanları bir süre.

Genç kızı yanında bulunca bir anda, neye uğradığını şaşırdı. İrkilmesinin onun üzerindeki etkisinin ne olduğunu bilemiyordu ancak dudaklarının hareketini zorlukla yakalayabilmişti. "Sakin ol." diyordu Irené. Ölmüşler miydi? Ama kendisini öldürecek hiçbir şey olmamıştı ki. Sadece dersliğin kapısındaki saydam, varlığı sonradan fark edilen aynadan geçmişti. Ölüm bu mu diye düşündü bir an, ancak böylesine tuhaf bir şeyin Hogwarts'ta ne arayacağı sorusuna cevap veremedi. Oysa bir saniye sonra aklındaki düşünce belirginleşti. Böyle tuhaf bir şey ancak Hogwarts'ta bulunabilirdi! Kafası sorularla dolu olsa da hiçbirini soramıyordu; sorusuz kalan cevaplarsa zihnini daha fazla kurcalıyordu. Irené neden konuşamıyordu? Sesler neden yoktu orada? Başını çevirdiğinde, Irené'inkinin yanına devrilmiş olan kendi bedenini gördü. Gözlerinin altındaki karartılar her zamankinden daha belirgindi. Yüzündeki endişeli ifade hala aynıydı, onun için duyduğu korku belli oluyordu muhtemelen. Bir süre sonra, Irené kendisini yanına çekip oturttuğunda, karşı koymadı. Her şeye rağmen onunlaydı. Onunla olmanın yaşattırdığı sayısız güzel histen biriydi güven. Onunlayken, kendine güveniyordu. Onu koruyabileceğini biliyordu içten içe. Onunlayken, ona güveniyordu. Ne olursa olsun yanında kalacağını biliyordu. Bedenlerinin yükselmesini seyrederken merak ve endişe içinde seyretmekten başka çaresi yoktu olacakları. Yüzleri, önlerini kapatan kaynağı meçhul sisin ardında kaybolduğunda, bileğindeki teması hissetti. Bileğini saran ince ve narin eli, diğer eliyle okşadı büyücü, yanındaki kızı yatıştırmak istercesine. Odanın kararmasına ve gözden kaybolmasına denk genk gelmişti o saniyeler. Sonrasında ise karşılarında profesörü gördüler. Odanın tepesine yükseltilmiş iki bedenin üstlerine kök salmış gölgelere taşlar fırlatan öğrencileri gördü Bradley. Sonrasında idrak etti taşların fırlatıldığı bedenlerin onun ve Irené'inkiler olduğunu. Her büyünün etkisini seyrederken neşesi biraz daha artıyordu onun da Irené gibi. Daha sonra başının yerinde bir balkabağının belirdiği görüntüyle karşılaşınca, bir an nefes alamadı. Birkaç saniye süren o darlık hissi gittiği zaman, derin bir nefes aldı. Görüntünün yarattığı his sinir bozucu derecede gerçekçiydi. Daha sonra yapılan büyü ile bedeninin tepesindeki baş ışıldayıca, saçlarının hemen yukarısında bir ılıklık hissetti. Alandra'nın yaptığı büyünün sözlerini duyunca bile o anda olacakları endişe ve merakla başlamıştı. Taşın tam başına isabet ettiği bedeninin tepesinde başka bir erkeğin yüzünü gördü. Erkeğin yüzü yok olurken kendisininki de hissizleşmeye başladı. Bir başı yokmuş gibi hissettiği birkaç saniye boyunca bu durumu garipsese de, kendi haline baktıkça artık hiçbir hissi garipsememesi gerektiği düşüncesini sindirmişti. Hemen sonrasında Jasmine'in tılsımının etkisiyle serinlerken gülümsedi. Avucunun içinde tuttuğu elin gevşemesinden anlamıştı onun da hissettiğini. Daha sonra Tristan taşı fırlattığında, karnına aldığı darbenin acısını hissettiği için şaşkınlıkla karışık küçük bir acı iniltisi koyuverdi. Taşın isabet ettiği yeri çok iyi biliyordu. Taş yarasının üzerine isabet etse de, feryadının büyük kısmının, beklediği ama devamı gelmeyen acı yüzünden olduğunu fark etti. Irené'e bakarak gülümsedi iyi olduğunu belli etmek ister gibi. Dersin sonunun gelmesi için sabırsızlanmaya başlamıştı.

Hemen sonrasında patlak veren kargaşayı yarı ilgiyle seyretti. Tristan ve Stewie, asla vazgeçmeyeceklerdi bu kavgalarından. Onları izlerken, zihninde yankılanan melodinin gerçek olup olmadığını anlamak için dönüp Irené'e baktı. Genç cadının yüzünde mutluluğun ve huzurun izleri vardı. Bunları görünce, aynı tohumların kendi benliğine kız tarafından çoktan ekilmiş olduğunu fark etti. Yanına oturduktan sonra gözlerine bakarak gülümsedi, varlığını saran o tatlı melodi ruhunun en kuytu köşelerini okşarken. Daha sonra kargaşanın sona erdiği belli olan dersliğe çevirdi bakışlarını.

Dominique'ti bu sefer bedenlerinin karşısında duran. Onun gözlerindeki siyah alevleri gördüğü anda anlamıştı bir şeylerin kötü gideceğini. Nedenini bilmediği bir kaygıyla içten içe inledi kız taşı savururken. "Yapma..." Oysa taş ilerlemiş ve Irené'in kalbinin hemen üstüne çarpmıştı. Taş oradaki bedene değer değmez, yanındaki varlığının irkildiğini hissetti. Bir anda yığılan bedeni kollarıyla yakaladı hemen. Kollarıyla onu tutarken, diğer yandan da tuttuğu yere baktı. Oradaki ıslaklığı görünce bir anlığına dondu zaman. İçindeki bütün öfke, en kuytu köşesinden çıkan en narin duygu parçasını bile kendisine katıp varlığına dönüşmüştü. Kollarındakine, sevgilisine, ruhuna zarar vereni buldu yakut mavisi gözleri. O an etti yeminini. Dominique ile ilgili, gölgelerin altında bıraktığı geçmişlerine dayandırdığı bütün güzel anıları ezdi elinin tersiyle vurduğu bir darbe sonucunda. Avuçlarının içinde tutmakta zorlandığı öfkesini yükledi yeminine. Onu camdan bir iğneye dönüştürüp, sertçe sapladı kalbinin bir köşesine. Bu sayede unutmayacaktı ettiği yemini hiçbir zaman.

Nefretini kalbine saplamış bir haldeyken, kendini toparlaması gerektiğinin bilinciyle bir süre için unuttu nefretini. Kollarındaki kız acı çekiyordu. Dizlerinin üstüne çöktü büyücü, onun daha rahat etmesini sağlayabilmek için elinden gelenin en iyisini sergileyebilme çabasıyla. Sarı saçlarının örttüğü başını bastırdı göğsüne hafifçe. Eli saçlarının arasındayken, içinden geçenleri dile getirememenin hissettirdiği umutsuzlukla ısırdı dudağının iç kısmını. Kızı bacaklarının üstüne oturtarak kollarıyla sardı onu. Canını yakmaya yaklaşacak, ama bunu asla yapmayacak kadar sıktı sevgilisini kollarında. Onunlaydı, onunla olacaktı. Sarı saçlarına bir öpücük kondururken, dişlerini uzun süredir sıktığı için çenesinin ağrıdığını fark etti. "Sabret güzelim, ben yanındayım." diye geçirdi içinden. "Sonuna kadar da seninle olacağım. Ne kadar yoğun hissedersek, o kadar gerçek olacağız seninle. Ne kadar çok hissedersek, o kadar çabuk bitecek." Bunları tekrarlıyordu içinden, acısını paylaşabilmesi için Tanrı'ya bulunduğu yakarışların arasında.

*Başka bir sitede katıldığım toplu bir rol oyununa gönderdiğim bir rpdir. İstendiği takdirde kanıtlayabilirim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Yusleidis D'oliveira
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Yusleidis D'oliveira


Mesaj Sayısı : 475
Yaş : 29
Kayıt Tarihi : 12/07/10

Karakter Detayı
Statü: Üye
Uyarı: 0/0

Darren Becker Empty
MesajKonu: Geri: Darren Becker   Darren Becker Icon_minitimePerş. 23 Eyl. 2010, 10:33

92*
Tebrikler!
Bir çırpıda biten bir rp'ydi, açıkçası bitmemesini bile istedim.Ufak tefek sorunlar haricinde,göze batacak bir eksiklik yoktu.

İyi RPG'ler..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Darren Becker
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: