Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Piper.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Adelaide S. Piper
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!



Mesaj Sayısı : 1
Kayıt Tarihi : 21/06/13

Piper. Empty
MesajKonu: Piper.   Piper. Icon_minitimePtsi 12 Ağus. 2013, 13:30

Dip:
Penceresinin üzerinde duran, bir süredir kendisini dış dünyadan soyutlanmasına sebebiyet veren kalın perdeyi belli belirsiz araladı genç kız. Kar, Diagon Yolu'nun çatılarına ak bir örtü misali serilmiş, kalabalığın yürüdüğü engebeli yolu da çamura bulamıştı. Kışın dondurucu soğuğu ve zorluğu, bir çarşıyı andıran caddenin işlekliğinden tek bir damla bile alıp götürmemişti. Gürültüler hala kulaklarını yalıyor, kalabalık gözlerine bir şenlik gibi geliyordu genç kızın. Yüzünde yeğni bir gülümsemeyle parmakları arasında kayıp giden perdeye baktı ve pencerenin ardındaki dünyanın tekrardan gizlenmesini izledi. Bir an için kendisi de bu kadar kolay bir şekilde gizlenebilmeyi diledi. Bu evden aptal kuzenine görünmeden çıkabilmek ve bir kerelik bile de olsa, onu yapması gereken işlerle yalnız bırakırken kendisini rahatsız etme hazzından alıkoymak isterdi. Gözü yavaşça komodini üzerinde duran, koyu kahverengi işlemelere sahip asaya kaydı. Sihirli kelimeleri biliyordu, kullanamamak ise içini yakıyordu adeta. Hacimce büyük bir havayı ciğerlerine çekti ve dolabını açarak üstünü değiştirdi. İzlanda'ya adımını bile atmamış olmasına rağmen, kanında var olan bir soğuk sevgisi, kendisini dışarı atma isteği uyandırıyordu. Ayaklarını karın içine soka soka yürürken düşen her kar tanesini teninde hissetmek istiyordu. Yanaklarının soğuktan kızararak hissiz hale gelmesini... İçindeki dürtüyle hareket ederken pantolonunu geçirdi bacaklarından. Sırtına kadar uzayan saçlarının üzerine bir bere, boynuna bir atkı geçirdikten ve montunu giydikten sonra, asasını cebine soktu ve kapısını kapatıp merdivenlerden aşağı indi. 

"Dışarı çıkabileceğini mi sanıyorsun seni aptal?" Kuzeninin rahatsız edici ses tonu kulaklarını tırmalarken gözlerini devirdi ve ev kapısına uzanan elini kendine çekti. "Seni ilgilendirmez," diye cevap verdi ruhsuzca, arkasını bile dönmeden kapının kilidini açmaya yöneldi. "Hah," diye bir ses yükseldi arkasındaki kızdan. Adelaide'in narin vücudunun aksine o daha iri yarıydı, belki de yaşın etkisi vardı. "Bir de bilmiş tavırlarla konuşuyorsun ya, neredeyse sana acıyacağım kuzen." "Beni rahat bıraksana." "Bu evden defolup gidene kadar seni yalnız bırakmayacağım." "Desene az kalmış." En sonunda arkasını döndü ve kuzenine baktı. Duvarın kenarına yaslanmış, kollarını göğsünde kavuşturarak nefretle bakıyordu Adelaide'e. Genç kızın tavrına karşılık ise hareketlenmiş, hışımla ona ilerleyerek bir eliyle çenesini kavramıştı. "Benden üstün olduğunu sanıyorsan büyük bir yanılgıya düşüyorsun. Senden hiçbir şey olmayacak. Buradan gittiğin anda kürk dükkanına geri dönermiş gibi sürüneceksin buraya, ve ben burada olduğun her günü sana zehir edeceğim." Nefesinin arasında sarf ettiği sözleri sanki Adelaide'in beynine işlesin diye teker teker söylemişti. Genç kız, kuzeninin elinden kurtulmak için çırpınırken, en sonunda bunu başarmış, hiçbir şey söylemeden kapıyı açıp dışarı çıkmıştı. Sertçe kapadığı kapıdan olabildiğince uzaklaşmak istiyordu. Çenesini ovalayarak ilerledi ve Çatlak Kazan'a ulaşan tuğla duvarın önünde durdu. Hiç düşünmeden elini duvara sürttü ve duvarın açılarak kasvetli, karanlık bir pub'ın önünde belirişini izledi. 

Nereye gittiği hakkında en ufak bir fikri olmamasına rağmen, yürümeye devam ediyordu. Ayaklarının onu yönlendirmesine izin veriyor, gözleri ve zihni sadece etrafı izlemekle yetiniyordu. Sadece canı istediği için, kırmızı otobüslerden birine bindi ve yer olmadığı için ayakta, direklerden birine tutunarak yolculuk etti. Bu şekilde etrafı daha rahat gözlemleme fırsatını yakalamıştı, kendi çapında bir oyunla turistleri ve yerlileri ayırt etmeye çalışıyordu. Kışın ortasında o kadar da fazla turistin olmadığını fark etmesi uzun sürmedi. Otobüs, şehir merkezinden uzaklaşırken, Adelaide yanında muggle parası olmadığını fark etti. Nedense, bu pek de umurunda olmamıştı. Otobüsün arkalarında kendini fark ettirmemeye çalışarak, inen insanların arasına karıştı ve koşmaya başladı. Karlı yolda koşmak kendisini zorlasa da, ana yoldan uzaklaşana kadar koşmaya devam etti. En sonunda karların artık insanlar ve muggle araçları tarafından ezilmediği, çamur haline gelmediği yollara ulaştığında yavaşladı ve yağan karın tadını çıkarmaya devam etti. Kara her basışında biraz daha batıyor, ama ayaklarının içine giren onca beyazı umursamıyordu. İçindeki dürtüye kulak vererek kollarını iki yana kaldırdı ve yüzünü, göğe çevirerek gözlerini kapadı. Kirpiklerine gelen kristallerin gıdıklayışını hissedebiliyordu. Kollarını zarifçe iki yana sallamaya başladığında, zihninde bir müzik oynamaya başlamıştı bile. Bu kadar kalın kıyafetlerle ve böylesine elverişsiz bir zeminde dans etmek elbet imkansızdı, ama hiç kimse ona kendi dünyasında, zihninde dans edemeyeceğini söylememişti. Derin bir nefes alarak, karla temizlenmiş havayı içine çekti ve burun direklerinin donuşunu hissetti. Aynı anda arkasında bir ses işitince, tüm dikkati dağıldı ve kollarını kendine çekerek başını çevirdi. Masmavi gözlerini, uzakta yere yığılmış birine dikti. Kolundan akan ve karı delip geçen yoğun kan, arkasından bir patika halinde uzaklaşıyordu. Adelaide, kalbinde hissettiği çarpıntıyla karları unutarak koşmaya başladı. Baygın bedene yaklaştıkça, yüzü daha net bir hal alıyordu. En sonunda ona ulaştığındaysa, karşısındaki büyücününyüzünü tanımanın verdiği şok etkisiyle bir müddet ayakta durdu. Parmağını bile hareket ettiremiyordu. Kalbi daha hızlı atmaya başlamış, yüzüne fışkıran kan, soğuğun etkisini hemen yok etmişti. Yerde yatan Anthony'e ne olduğunu anlamaya çalışırken, bir yandan da nasıl oldu da onu bulabilmişti, cevap arıyordu kendi kafasında. Şans, tesadüf, kader. Her şey olabilirdi ancak Adelaide şu anda teşekkür mü etmeliydi, lanet mi okumalıydı bilmiyordu. Hemen dizleri üstüne çöktü; pantolonundan tenine ulaşan kar bacaklarını üşüttü bir an için. Genç kız, büyücünün üzerine titredi hafifçe, eldivenli parmaklarıyla yaralı kolunu kavradı ve kanamayı nasıl durdurabileceğini düşünmeye başladı. Hızlı nefes alışverişlerinin arasında kahretsin diye mırıldanıyordu. Büyüyü bilmiyorum. Büyüyü bilmiyorum. En sonunda atkısını çıkardı genç kız, koluna baskı yapması için sıkıca sarıp sarmaladı ve bastırdı. Kanamasını durdurabilirdi belki. Bir süre öylece durdu, kolunu bastırırken telaş dolu gözlerini Anthony'nin yüzüne dikmişti. 

Ondan neden bu kadar hoşlanmış olabileceğini sık sık düşünüyor, hiçbir cevap bulamıyordu. Onunla daha önce hiç muhabbeti olmamıştı, üstelik daha Anthony'nin kendisini tanıdığından bile emin değildi. Onu ilk gördüğünde, Üç Süpürge'de, onun dışındaki dünya bulanıklaşmıştı. Genç büyücünün daha nasıl biri olduğunu bile bilmemesine rağmen onunla ilgili fanteziler kurmaya başlamıştı. Daha sonra hakkında duydukları bile duygularının gram azalmasına neden olmamıştı. Boş bir hayalin peşinden gittiğinin farkındaydı ancak kendine hakim olamıyordu. Ona bakmak, yaptıklarını izlemek, Büyük Salon'da kimlerle ne yaptığını gözlemlemek... Her şeyini merak etmesi de cabasıydı. Belki de bu merak kendisini alışılmadık bir şekilde büyücüye çekiyordu. En çok istediği şey ise; onunla dans etmekti. Evet, sadece dans etmek. Onun kontrolü altında adım atmak, mavi gözlerinde kaybolmak... En büyük iki tutkusunu bir araya getirerek, o anı resmetmek. Bunları düşünmek bile kendisini garip hissettiriyordu, aynı zamanda suçlu. Kim oluyordu ki Anthony'yle ilgili hayal kuruyordu? Anthony onun için kim oluyordu ki, hayallerine dalarak onu tutsak ediyordu? 

Genç adam gözlerini kırpıştırmaya başladığında, Adelaide yerinde doğruldu ve omuzlarını dikleştirerek ona bakmaya devam etti. Anthony, sanki nerede olduğunu bilmiyormuşçasına etrafına bakındı. Beyazlığın ortasında kaybolmuşlardı. Uykudan yeni uyanmış mahmur gözlerini en sonunda koluna, ardından şaşkınlıkla, kolunu tutan kıza çevirdi. Korkmadı, uzaklaşmadı, kolunu da geri çekmedi. Sadece genç kıza bakmaya devam etti. Adelaide, boğazını temizleme çabasıyla garip bir ses çıkardı ve sesinin çatlamamasını dilerken, "İyi misin?" diye sordu. Sesi olabildiğince sakin çıkmıştı, yüzündeyse endişenin ışığı gölge yapmıştı. Kendini devam etmek için zorladı. "Seni baygınken buldum, ne olduğuna dair en ufak bir fikrim olmadığı için daha fazla müdahale edemedim. Üzgünüm." "Sen kimsin?" Bu soruyu derinlerde bir yerde bekliyordu, ancak somut bir şekilde kulaklarında işitmek içini acıtmıştı. "Ben... Adelaide. Gryffindor." Belki de bu binanın ismini duymak onu şaşırtacaktı. Bir aslanın ona yardım ediyor olmasından bile değil; daha çok karşısındaki kızın bir cadı oluşundan dolayı oluşan bir şaşkınlığı hayal ediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eámanë
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
Eámanë


Lakap : Cellat.
Nerden : İdris.
Mesaj Sayısı : 728
Yaş : 31
Kayıt Tarihi : 20/08/10

Karakter Detayı
Statü: Yönetici
Uyarı:

Piper. Empty
MesajKonu: Geri: Piper.   Piper. Icon_minitimePerş. 09 Nis. 2015, 23:05

Kurgu: 15 - 10
Betimleme: 25 - 18
Akıcılık: 20 - 17
Noktalama & İmla: 15 - 12 
Renk: 10 - 9
Parag. Düzeni: 5 - 5
Uzunluk: 10 - 7

RP Puanı: 78

*Ruhsal betimlemeye o kadar özen gösterdiğin halde fiziksel betimleme çok azdı. Belli başlı bir kurgu göremedim, çok havada kalmış her şey. Çok uzun cümleler kurduğundan dolayı pek akıcı değildi. Biraz daha uzun yazabilirdin.

Rütbenizi aldıktan sonra RPG'ye başlayabilirsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Piper.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: