Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Esther*

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Esther Morgan
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!



Mesaj Sayısı : 1
Kayıt Tarihi : 18/02/13

Esther* Empty
MesajKonu: Esther*   Esther* Icon_minitimePtsi 18 Şub. 2013, 16:45

Çakmağını çaktı ve elinde beş dakikadır beklettiği sigarasını yaktı. Ağustos sıcağında, sigaradan olsa gerek, titreyiverdi. Aslında sigarayı bırakmıştı ama yarın başlayacak yeni hayatı onun tedirgin olmasına yetiyordu. Tedirgin olduğu zamanlarda hep sigara içerdi o. Bu garip alışkanlığı hangi cehennemde kazanmıştı?

Titreyen elinde tuttuğu incecik sigarayı dudaklarına götürdü. Şehir bugün ne kadar güzel görünüyordu. Şehir canlı olduğunu gerek görüntüsü, gerek sesiyle haykırıyordu dünyaya. Yanıp sönen neon lambalar onu aşağıya çağırıyor, bütün gece dağıtmasını fısıldıyordu kulağına. Ağaçlarla süslenmiş eski sokaklar, neşeli insanların kahkahalarıyla dolup taşıyordu. Uzaktan gelen gitarın sesi, denizin kokusuyla karışıyor, hafif rüzgar tenini gıdıklıyordu. Bir an kendini şehrin akışına bırakmak, geçmişini unutmak istedi. Yaşadığı tüm olayları bir kenara fırlatabilmeyi, bir kağıt gibi buruşturup teneke bir çöp kutusuna atmak istedi geçen zamanı. Ama olmuyordu işte. Hatıralar zihnini yeyip bitiriyordu.

Bu dramatikliğini kendisi de gülünç buldu. Aylardır yarın geçireceği günü düşünüyor ve bunun hayaliyle uyuyordu. Duygularını kapattığı kabuğu bu kadar yaklaşmışken kırmak, dışarı çıkmalarına izin vermek, güçsüzleşmek yapacağı en aptalca şey olurdu herhalde.

Sigarasını söndürdü ve yaslandığı balkon demirinden kalkarak otel odasına girdi. Neşeli havayı bırakıp odanın karanlığına adım atmak çok zor gelmişti. Klasik otel odalarındandı bu oda; çift kişilik yatak, en eskisinden bir televizyon, giysilerini yerleştirmek için büyük bir dolap ve mini bir buzdolabı. Oda mavi tonlarında döşenmişti. Normalde mavi renginin rahatlatması gerekirdi, büyük ihtimalle o yüzen maviydi ama hiç yardımcı olmuyordu. Yatağa atlayınca çöken yumuşacık yatak otel seçiminde harika olduğunu onaylarcasına onu kollarına aldı. Uyurken ışığı kapatmalıydı, ama iki yıldır değiştiremediği tek alışkanlığı buydu. Çok şikayetçi değildi aslında. Ona olan tek zararı elektrik faturasındaki küçük ödemeydi. Umurunda değildi, bundan sona ihtiyacı olmayacaktı zaten.

“Işığı kapatman gerektiğini biliyorsun Violet.”

Sinirle gözlerini araladı. En rahat anında şu rahatsız edici, çatallı ve yaşlı sesi duymazsa olmazdı zaten! Öbür tarafa döndü ama ses susmak bilmiyordu.

“Orada buna izin vermeyeceklerini biliyorsun, kızım. Alışman gerek. Haydi kalk ve kapat ışığı.”

Dirseklerinden hafifçe destek alarak kalktı. Yaşlı, bir o kadar da yumuşak bir yüz ona sıcak bir şekilde gülümsüyordu. Yüz hatları Violet ile aynıydı, bal sarısı gözler beyaz tenine renk veriyor, çıkık elmacık kemikleri çekici bir hava katıyordu. Hafif dolgun dudaklar, güldüğü zaman parlayan bembeyaz dişler. Violet, bu gülümsemeye dayanamayacağını biliyordu. Hiç dayanamamıştı ki.

“Kapatmak istemiyorum. Karanlık bir çok şeyi saklar. Artık saklamak ve saklanmak yok.”

Yaşlı kadın gülümsedi. “Önümüzdeki bir süre için yapacağın şey tam olarak bu olacak, sanırım unuttun tatlım. Hadi Vi, kapat şu ışığı! Ben buradayım görmüyor musun?”

Violet yataktan homurdanarak kalktı. Bu yaşlı kadının nasıl böyle gizlice yanına gelebildiğini çözemiyordu. En olmadık zamanlarda karşısına çıkıyordu. Bu haneye tecavüz sayılmaz mıydı? Gizli bir yanı ise onun varlığını seviyordu. Çünkü bu yaşlı kadın ona güven veriyordu.

Işığı kapattı ve odanın karanlığa bürünmesini izledi. Şimdi kabuslar onun peşini asla bırakmayacaktı işte.

“Mutlu musun büyükanne?” dedi suratını asarak.
Yaşlı kadın sesini çıkarmadı. Violet yatağa geri dönüp yastığa başını koyduğunda saçını okşayarak memnuniyetini belirti. Violet kadının yumuşak dokunuşlarıyla gecenin kabuslarına çekildiğini hissediyordu.

***

Alarmla beraber sıçradı. Çok iyi bir uyku olmamıştı doğrusu. Gece boyunca kabuslarla karanlık bir odaya uyanmış, ışığı kapattıran büyükannesine bağırıp çağırmıştı. Kadın yine ortalıkta yoktu, her zamanki gibi.

Kalktı ve yüzüne su çarptı. Heyecanını bastırmak için her şeyi yapmaya hazırdı. Morarmış göz altlarına baktı. Bunları kapatmak için iki kat kapatıcı sürmeliydi! Hemen yukarısında gözleri kızarmış ve şişmişti. Kumral saçları birbirine girmişti. Baştan kaybetmiş gibi hissediyordu bugün.

Kapının tıklatılmasıyla irkildi. Az daha armağı gözüne girecekti. Küfür ede ede çalan kapıya koştu. Aslında bu çok berbat bir fikirdi. Yani kim onu ayıcıklı pijamayla görmek isterdi ki? Kendine küçük bir tokat attı. Kafasını bu saçma işlerle meşgul etmek yapması gereken son şey olmalıydı.

Kapıyı açtı ve yerdeki kahvaltı tepsisini gördü. Hangi terbiyesiz otel çalışanı bunu yapmıştı?! Tepsiyi yerden aldı ve odadaki minik sehpaya koydu. Tam giyinmeye gidiyordu ki, tepsideki altın renkli zarf dikkatini çekti. Zarfı aldı ve elini üzerinde gezdirdi. Bu zarfın nereden geldiğini biliyordu. Midesindeki yanmayı görmezden gelerek zarfı açtı. Yanılmamıştı. Satırları süsleyen abartılı harfler ve süslemeler bunun kanıtıydı. Peki ya gereksiz şaşaalı sözcükler? Resmi bir bölüm olmasına rağmen böyle gereksiz süslü bir anlatım onları gülünç kılıyordu. Satırları okurken heyecanı artmış, kan beynine sıçramıştı.


“Violet Harbor,
Şehre hoş geldiniz. İyi bir gece geçirdiğinizi umarız. Saat 8.30’da hazır olmanızı rica eder, sizi alacak olan arabanın 8.40’ta otelinizin önünde hazır bulunacağının bilincinde olmanızı dileriz.”


Saatine baktı. Hazırlanmak ve yemek yemek için sadece yarım saati vardı! Aceleyle oturduğu yataktan kalktı ve özenle ütülenmiş dar eteğini ve gömleğini çıkardı. Eteğini kırıştırmamaya dikkat ederek giydi. Diz üstü bir etekti. Boyu biraz kısaydı ama mini sayılacak kadar kısa olmadığı için bunu dert etmedi. Altına da bir çift topuklu ayakkabı geçirip aynanın karşısına geçti. Hiç fena olmamıştı aslında. Eteği vücudunu mükemmel bir biçimde sarmış, kıvrımlarını ortaya çıkarmıştı. Topuklu ayakkabıyı da hiç onaylamamasına rağmen düzgün bacaklarını ortaya çıkarmıştı. Böyle resmi giyinmekten nefret ederdi gerçi, ama o kadar da kötü durmadığını kafasının bir kenarına not etti.

Aslında o kadar da güzel bir kız değildi ama asla çirkin biri de olmamıştı. Bu beden ölçülerine ulaşmak için çok çabalamıştı ama sonuç harikaydı. Kendim için çalışsam bu kadar olmazdı, diye düşünmekten kendini alamadı. Bu beden ve büründüğü kimlik tek bir amaç için buradaydı: intikam.


Zamanının daraldığını biliyordu ve hala ayna karşısında düşüncelere dalıyordu! İflah olmaz saçlarını sımsıkı bir at kuyruğu yaptı ve makyaj malzemelerini çıkardı. Gözlerini belli etse yeterdi. Hızlıca göz altı kapatıcısını yaydı. Bir göz kalemi, bir rimel ve hafif bir ruj işini görmüştü. Aslında yemek yemek hiç içinden gelmiyordu ama mide bulantısını önlemek için bir–iki şey atıştırdı.

***

Saatine baktı: 08.29. Memnuniyetle gülümsedi ve dağıttığı şeyleri bir çırpıda toplayarak bavuluna tıkıştırdı. Yatağın yanındaki küçük bavul ve balkondaki sigara izmaritleri dışında burada birinin kaldığını anlamak çok güçtü. Bu iyi bir şeydi çünkü Violet arkasında iz bırakmaktan nefret ederdi.

Bavulunu kaptığı gibi odadan dışarı hızlı adımlarla merdivenlere yöneldi. Kat görevlisine baş selamı verdi. Adam ona gülümsedi. Neredeyse üç aydır burada kalıyordu ama adamla ilişkileri bu baş selamından ileriye gitmemişti. Merdivenleri yeni sildiği her halinden belli olan temizlikçinin kötü bakışlarından da nasibini aldı. Dikkatli adımlarla merdivenlerden indi. Ayağını incitmek veya kırkmak şu an isteyeceği son şey olurdu. Sahi her gün kadınlar bunlarla nasıl yürüyordu?

Elinin titremesine engel olamıyordu. Çünkü hedefine yaklaşmak zorunda olduğu kadar geçmişiyle de yüzleşmek zorundaydı. Midesi de bulanıyordu ayrıca. Biraz daha yemeliydi. Yoksa tüm bu olanlar heyecandan mıydı?

Kapıdan çıktığında siyah jipi gördü. İşte başlangıç. Geri kalan hayatında hatırlayacağı tek anısı.

Bir anda sigara krizi tutmuştu, sigara içmeliydi! Nereden çıkmıştı bu lanet şey?! Titreyen ellerle siyah trençkotunun ceplerinde sigara paketini aradı. Sigara paketini balkonda unutmuş olmalıydı. Sinirle küçük bir küfür etti. Oraya geri dönemezdi. Başını kaldırdı ve emin adımlarla arabaya yürüdü.

Neden her şey bu kadar yavaştı? Arabanın kapısı en sonunda açılmış ve siyah giyinimli bir adam onu arabaya davet etmişti. Adamın yüzü maymundan farksızdı. Sakalları her tarafa yayılmıştı, bir ara Violet ağzının nerede olduğunu merak etti. Kalın kaşları vardı. Neredeyse tam ortada birleşeceklerdi! Violet, bundan sonra bu yüzü fazlasıyla göreceğini hissetti. Yüzünü buruşturdu. Adam sanki onu daha da iğrendirmek istercesine sarı dişlerini göstererek konuşmaya başladı:
“Bayan Harbor siz olmalısınız. Bay Tesla sizi bekliyor. İsterseniz çok bekletmeyelim.” Dedi suratındaki ‘sarı’ sırıtışla.
Violet cevap vermedi. Zorla gülümsedi ve kafasını hafifçe yukarı aşağı salladı. Adamdan biraz daha uzaklaştı ve cama kafasını dayayarak yola bakmaya başladı.

Adam gözlerini kızın bacaklarından zar zor ayırabildi. Tesla yine işini iyi yapmıştı. Tesla çalışanları seçerdi, o ayak işlerini yapardı doğru ya! Şimdi en yorucu bölüme gelmişti. Kız bir süre teşkilatta kapalı kalacaktı ve teşkilatın yerinin gizli olması şarttı. Bu yüzden kızı bayıltmak zorundaydı. Bunu yapmaktan nefret ediyordu. İnsanların karşı koyarken attığı tekmelere maruz kalmaktan nefret ediyordu.

Kızın dışarı bakması fırsatından yararlanarak eline hazırladığı pamuğu aldı ve kızın ağzını ve burnunu kapadı. Şaşıran kız, çırpındı ve sonra da bayıldı – yada Tesla’nın deyişiyle derin uykuya geçti. İşini tamamlayan adam cam kenarına tekrar döndü ve şoföre “Yolu değiştirebilirsin.” talimatını verdi. Kız Tesla’ya ait olmasaydı ona hemen oracıkta sahip olabilirdi. Kafasını bu tür düşüncelere kapattı ve yıllardır gelip gittiği yolun ezberlediği ayrıntılarına daldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elizabeth Rose Wayland
Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Elizabeth Rose Wayland


Lakap : Lizbeth
Mesaj Sayısı : 2356
Kayıt Tarihi : 11/07/10

Karakter Detayı
Statü: Site Kurucusu
Uyarı: 0/0

Esther* Empty
MesajKonu: Geri: Esther*   Esther* Icon_minitimePtsi 18 Şub. 2013, 21:21

Kurgu: 12
Betimleme: 20
Akıcılık: 17
Uzunluk: 5
Noktalama & İmla: 14
Paragraf düzeni & Renklendirme: 16

Toplam Rol puanı : 84

Oldukça farklı bir rp. Bazı yerlerde kopukluk olsada sonunun güzel bağlandığını düşünüyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://mortalinstruments.forum.st/
 
Esther*
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: