Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 cornelia

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Cornelia van Gärtner
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!



Mesaj Sayısı : 1
Kayıt Tarihi : 11/02/12

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

cornelia Empty
MesajKonu: cornelia   cornelia Icon_minitimeC.tesi 11 Şub. 2012, 14:55

Genç cadı, üstündeki parlament mavisi cübbenin eteğini çekiştirerek güneşin en aldatıcı olduğu günlerden birine adımını atıyordu; okul henüz uyanırken. Herkesten önce yeni güne gözlerini açıp, merağını dindirme adına ortalıkta dolaşma huyu olmasa aslında bugün onun için sıcak çikolata içip kitap okuma günü olabilirdi, kışın kendisini en hissettirdiği günlerde hep yaptığı gibi. Ama bazı anlarda yatışamıyordu işte; toprak zemini ve temiz havayı hissederek yaptığı yürüyüşler, özellikle de Orman'a yakın olanlar, ona yepyeni bir dünya sunuyordu her sabah. Keşfedilmeyi bekleyen, sihirli ve taze bir hayat. Yatakhaneden çıkmadan hemen önce yaptığı dağınık topuzu, buza dönüşmeye yüz tutan parmaklarıyla hemencecik açıp, altın sarısı tutamların omuzlarına özgürce dökülmesine olanak verdi, hemen ardından da devasa, taştan kapıyı araladı.
Lucy, okyanus mavisi gözlerini birkaç kere kırpmasının ardından, ışığın kara vurmasıyla oluşan neredeyse can acıtıcı parlaklığa alışmaya başlamıştı bile. Fakat üstündeki ince cübbe, etek ve gömlek onu pek koruyacak gibi değildi, nitekim cadının ufak tefek bedeni haşin rüzgarlarla bir yaprak gibi titremeye başlamıştı bile. Havayı ciğerlerine olabildiğince doldurup, sırt çantasından büyük, siyah ve kalın bir pelerini gelişigüzel çıkardı; abisinden "ödünç aldığı" bir şey. Eh, muhtemelen tam bir kaybeden olan abisi sonunda bir işe yaramış olacaktı ve bu onu mutlu etmeliydi, yani ortada yanlış bir şey yoktu. Çatlamış, koyu gül rengi dudakları muzip bir ifadeyle kıvrıldı, donmuş çimenleri ezerek yoluna başladı Lucy.

Onca karın altında bile yapraklarının gürlüğünü koruyan, kalın gövdeli ve sık ağaçların yanına ulaştığı zaman çok geç olduğunu anlamıştı Lucy. Yasak Orman belki de Hogwarts sınırları içerisindeydi, ama burası başlı başına bir dünya gibiydi her daim; bir sınırı geçtiğin zaman ne bulacağını bilemezdin. Ve şimdi genç cadının başına gelen, tam olarak buydu. Ağaçların nadiren boş bıraktığı alanları kaplayan sık çalılıklardan gelen hışırtısı duyan keskin kulakları, titremeyi farkeden gözleri olmasa belki de bir sonraki hamlesi için çok geç kalacaktı Lucy. Fakat çevik, ince bir bedenin kendisine doğru atıldığını gördüğünde, vücudu çoktan ufalmaya başlamıştı. Kendisini minicik bir kavanoza zorla sokuluyormuş gibi hissettiği yaklaşık beş saniyede Ravenclaw'lu cadının zarif, fakat heybetli duran simasının yerini simsiyah bir kedi almıştı bile. Bu süreç saniyelerle ifade edilse bile omurgasının eğilip bükülmesinin yakıcı acısı, görüş açısı ve netliğinin değişmesinin getirdiği sersemlik, uzuvlarındaki uyuşma ve genel olarak onu ele geçiren hapsolma hissiyle, dönüşümü ona göre saatlerle ifade edilebilirdi. Yıllardır üstünde çalışsa bile hâlâ daha alışamamıştı, uzunca bir süre de alışamayacağını düşünse de çevresine odaklanmaya çalıştı Lucy. Gördüğü beden orta yaşlı bir erkeğe aitti, eski püskü giyinimi hava için fazla ince kaçsa da onun için bir sorun teşkil etmiyor gibiydi. Muhtemelen evsiz ya da kaçık, diye düşündü; fakat birkaç saniye içinde erkeğin gözleri kediye takılınca yanıldığını farketti.
Dandik vampir filmlerine yakışır abartılı hareketleri ve karla aynı renkteki teniyle, geçen yaz Londra'daki bir barın arka sokağında kusarken onun asasını çalmaya kalkışan vampir. Sıkı bir mücadele ve kesilen iki parmağın sonucunda Lucy kaçmayı başarmış, neredeyse parçalanan kulağı dışında da yara almamıştı fakat bir vampirin güç tutkusunun onu nereye getirebileceğini o gün farketmişti. Şimdi karşısında çıkmasına şaşırmamıştı, Orman vampir kaynıyordu denebilir fakat özellikle ikisinin karşılaşması muhtemelen tesadüfü geçerdi. Buna fazla kafa yormamaya çalıştı Lucy, özellikle de içgüdülerini dinlemesi gereken şu anda. Vampirin kehribar rengi gözleri şaşkınlıkla büyüdü, muhtemelen kediye dönüşen bir kız görmemişti daha önce, tuhaf. Eğer insan bedenine sahip olsaydı şu anda sırıtırdı, fakat sadece tiz bir miyavlama koyuverdi ve var gücüyle minik arka ayaklarını karlı zemine saplayıp vampirin yüzüne sıçradı. İki saniyelik mücadelenin ardından zümrüt keskinliğindeki tırnakları kana bulanmış halde, adamı arkasında bırakıp koşmaya başladı. Elleriyle, kanayan ve paramparça olmuş gözünü tutmaya çalışıp acıyla uluyan bir vampir. Ah, her genç kızın hayali.

Pat! Minik bir köke takılan ayak, bir dala tutunmaya çalışan el, ve Lucy'nin ormanın zeminine hızla oturan poposu. Çok çabuk olup biten, acı verici olduğu kadar gururu da zedeleyen bir deneyimdi, tabii kızın en korktuğu şeylerden biri de düşüp bir yerlerini kırması olunca fazladan kötü oluyordu bu olay. Hızla ayağa kalkıp ellerini cübbesine sildi, tüm çamuru geçirmeyeceğini bilse de. Aslında daha üstünden yarım saat bile geçmeyen animagus tecrübesinin ardından böyle şeylere takılmaması gerekirdi, ne de olsa her gün bu şekilde heyecanlı şeylere katılamıyordu, fakat kediye dönüşüp bir vampire saldırmak ona dala takılıp düşmekten daha heyecan verici ve ilginç geliyordu, bu da düşmesini pek katlanılır kılmıyordu açıkçası. Tanrıya şükür, gören kimse de olmamıştı, elbette hiçbir büyücü ya da cadı bu zalim havada dışarı çıkıp Orman'ın çevresinde minik bir yürüyüş yapacak kadar akıldan yoksun değildi Hogwarts'ta. Aslında, biraz fazla kasıntı, gösteriş meraklısı ve prefabrike tipler olunca, Lucy kendini daha özgür hissediyordu, yani yine bir sorun yoktu. Çehresi yavaşça asıldı, gözleri kısılıp ince birer çizgi haline geldi Ravenclaw'lu cadı elindeki kocaman kesiği incelerken. Koyu kırmızı kan damlalar halinde kara damlıyor, güzel birer gelinciği andıran izler bırakıyordu fakat o, bunun estetik tarafına pek bakamıyordu. Lucy, canı acıdığında dişlerini sıkıp içinden küfredecek o tiplerden değildi, ve olmadığına da şükrediyordu. Onun yerine bağırarak küfreder, zıplar ve kısaca, yerinde duramazdı. Şimdiki gibi.
Tutunmaya çalıştığı dal ve üstündeki dikenlere bir tekme savurdu, ve bu son hareketiyle yürüyüşüne son verebileceğinin de farkına vardı genç kız. Ormandaki kan meraklısı ürkütücü yaratıkların elbette farkındaydı, ne de olsa birinin gözünü çıkarmıştı bir saat kadar önce, ama asıl istemediği şey bu pis yerde bir tür sinsi mikrobu yarasına dahil edip, henüz adını bile duymadığı bir takım tuhaf hastalıklara sahip olmaktı. Geçen sene su çiçeği geçirdiği sanılan o Slytherin'li kızı görmüştü ne de olsa; zavallı, yüzünde beyninden bile büyük çıbanlar çıkmıştı. Yeşil çıbanlar. Yılın sonuna doğru kız delirmiş gibi hareketler yapıyordu, ve sonra okuldan ayrıldı. Onaylamaz bir ifadeyle başını salladı Lucy, bal rengi bukleleri neşeyle omuzlarında zıpladı ve sağ bileğini sıkıca tutan sol elinin parmaklarını gevşetmeye karar verdi. Tam yanındaki koyu yeşil, sık fakat minik çalılıktan çıkan şaşkın bakışlı bir sincaba sırıttı ve ince olan pelerininden kopardığı bir parça kumaşla elini sardı; Ortak Salon'una geri dönme vakti gelmiş olsa gerek.

Oldukça dandik sayılabilecek sargısı ve bitmek bilmeyen hindiyle geçen, fazlasıyla doyurucu bir öğle yemeğinin ardından, öğleden önceki hiçbir derse girmeyişinin getirdiği suçluluk duygusu tüm benliğini rahatsız edici bir biçimde esir almıştı Lucy'nin. Sabah yaşadığı olayların zihnini pek meşgul etmemesine karşılık, bu ona daha tuhaf geliyordu. Asla derslerine pek önem vermemişti belki de, ama bu şekilde tamamen boşladığı günlerin sayısı da yıl içinde beşi geçmezdi; ki şimdiden üçüncü günüydü bu. İnce, düzgün kaşları hafifçe çatıldı, elindeki balkabağı suyu kadehini yavaş bir hareketle bıraktı masaya. Bir anda ruh halinin nasıl bir değişim içine girdiğine kendisi bile şaşırmıştı aslen, daha iki dakika önce kahkaha atarken şimdi annesini öldürmüş gibi hissediyordu adeta. Ne zaman sorumlu veya bir şeyleri umursayan biri olmuştu ki Lucy, şimdi üç dört derse girmediği için keyfi kaçıyordu? Belki ailesinin beklentileri olduğu için, belki de döneminin dersleri en keyfekeder gören cadılarından biri olarak tanınmanın verdiği sıkıntı. "Biliyorsun Lucille, biz gevşekliği benimsemiş değiliz. Bize layık ol. Başarı endeksli ol." Bitkin bir biçimde saçlarını omuzlarından geriye savurdu, sandalyesinden zarif bir hareketle kalktı. Bir de kuşaklardır Ravenclaw veya en kötü ihtimalle Slytherin'e öğrenci veren bir ailenin tek Hufflepuff'ı olsaydı örneğin, hayatının nasıl bir zindan olabileceğini hayal dâhi etmek istemiyordu. "Andy, gitmeliyim ben. Sanırım şimdiki derse girmek zorundayım, bilirsin, o tuhaf Müdür falan, hiç uğraşmak istemiyorum." Neredeyse yıllardır yanından ayırmadığı, biraz saf olsa bile tanıdığı en eğlenceli çocuk olan Andy'nin yanağına ufak bir öpücük kondurup, uçar adımlarla çıktı Büyük Salon'dan.

Şifre Bilimi dersliğine ilk girdiğinde, eğer öğrencilerle dolu olmasa yanlış yere geldiğini düşünecekti Lucy. Henüz döşemesi bitmemiş gibi bir hali vardı, daha önce girdiği hiçbir sınıfa da benzemiyordu açıkçası. Altıncı katta tek bir derslik vardı ve hatırladığı kadarıyla burası olmalıydı, ama devasa taş duvarlara asılan portreler, değişen sıra düzenleri ve kaldırılan kalın, iç karartıcı perdelerle burası tamamen yeni bir derslik gibi olmuştu. Birkaç saniyelik şaşkınlığının ardından, üstünde hissettiği birçok gözün sayesinde pembeleşen yanaklarıyla pencere kenarındaki boş bir sıraya yöneldi sarışın cadı. Elbette, çamuru bariz bir biçimde ortada olan çizmeleri, dersliğe gelmeden hemen önce değiştirdiği fakat hemen kanla kirlenmiş olan sargısı, dağınık saçlarıyla pek uyum sağlayamıyordu bu ortama. Çoğu Hogwarts öğrencisinin oturmuş bir görünümü vardı; ve Lucy bu tabloların içinde hemen hemen her zaman sırıtırdı. Ama bu sefer dikkat çekmesinin sebebini daha çok derse geç gelişiyle bağdaştırıyordu, sonraki beş dakikada gözlemlediği kadarıyla kendisinden sonra gelen iki öğrenci daha vardı fakat. Profesör, son gelen Gryffindor'lu çocuğun da kendine bir yer bulmasıyla derse başladı. İlk defa gördüğü bu genç sayılan Profesör, ona havadan sudan sohbet bile edebileceği, gerçek bir insan gibi görünmüştü ve bu pek sık da olmazdı aslında. Tüy kalemini çıkarıp, söylenenleri kısa kısa not almaya başlamıştı ki gözleri parşömeninin alt kısmına kaydı, kan damlalarıyla lekelenmiş olan. Yara daha da fazla açılmış olmalıydı. Dudağını ısırıp, yazmaya devam etmeye çalıştı fakat elinden gelen bileğini tutup camdan dışarıyı, pamuk gibi bulutlardan dökülen iri ve bembeyaz karı izlemekten başka yapabileceği bir şey yok gibi görünüyordu o anda, en azından öyle olduğuna inandırmak istemişti kendisini. Aslında, Şifre Bilimi Lucy için dönemin en ilginç derslerinden biriydi, ama Sezar şifrelemesini nereden bakılırsa dört yıl önce öğrenmiş bir kız olarak derse ekstra ilgi göstermesi imkansıza yakındı. Nitekim o da, Profesörün alfabedeki harf sayısıyla ilgili konuşması sırasında sağlam olan elini kaldırdı, biraz ürkek ama belirgin bir şekilde.
"Elim sabah tam anlamıyla yarıldı, şimdi yeniden kanıyor. Revire çıkmam gerekli." Birkaç saniyenin ardından revire gitme yönündeki iznini almış, masanın üstündeki kıvrılmış parşömenini turkuaz renkli minik çantasına gelişigüzel tıkıştırmış ve kapıya yönelmişti. Elbette derslikten çıkmadan önce, ona laf atmaya yeltenen Hufflepuff'lı kıza dil çıkarmayı unutmamıştı Lucy. Şu anda tek istediği şey tanıdığı tek vampire, Lisette'e gidip Orman'daki yaratıklar hakkında biraz daha bilgi edinmekti.





Kodları koyamadım, renklendirmeden çok puan kırılacaksa editlerim ama.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aethra L. Pavone
Seelie Sarayı Peri Leydisi
Seelie Sarayı Peri Leydisi
Aethra L. Pavone


Mesaj Sayısı : 1318
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 25/01/11

Karakter Detayı
Statü: Yönetici
Uyarı:

cornelia Empty
MesajKonu: Geri: cornelia   cornelia Icon_minitimeC.tesi 11 Şub. 2012, 19:56

Bu durumda renklendirmeden 5/0 alacaksınız düzenlemenizi tavsiye ederim ama yok böyle puanlansın diyorsanız puanlayayım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
cornelia
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Cornelia Scarlett

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: