Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 O l i v i a . .

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jo Harvelle
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Jo Harvelle


Lakap : Jo, Joan, Joanne, Joanna Beth, Beth, Harvel^^
Nerden : Massachusetts, Bosto
Mesaj Sayısı : 180
Yaş : 33
Kayıt Tarihi : 08/08/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

O l i v i a . . Empty
MesajKonu: O l i v i a . .   O l i v i a . . Icon_minitimePaz 08 Ağus. 2010, 15:41

YENİ BİR BAŞLANGIÇ

Hava
güneşli olmasına rağmen içinde bir sıkıntı vardı. Bir türlü anlayamadığı, anlasa
da aşamayacağı bir derdi vardı içinde. Dışarıdan bakanlar onun sessiz sakin,
kendi halinde yaşayan bir kız olarak görüyordu. Dostları arasında en sevilen ve
aranan biriydi. Yüzündeki gülümseme hiç eksik olmazdı. Konuştuğu insanlar onda
farklı bir şeyler bulurdu. Çok zekice sözleri vardı. Kimse onunla
yarışamazdı.
Zil çaldığında herkes paldır küldür dışarı fırladı. O ise
teneffüse pek çıkmazdı. Biliyordu ki eğer sınıftan dışarı adım atarsa Daniel’ in
kendini beğenmiş bakışlarıyla karşılaşacaktı. Ah inanmıyorum. Bütün erkekler
aynı mı olmak zorunda.
‘Melanie sana diyorum. Geliyor musun
gelmiyor musun ?’

Melanie kendi iç karmaşasından çıkarak Claire’e
baktı. En yakın arkadaşıydı. Onu en iyi anlayan. Bir derdi olduğunda anlatmak
zorunda değildi ikisi de. Birbirlerinin gözlerine bakmaları yeterliydi.
‘Ah evet geliyorum. Bana bir saniye verebilir misin? Profesör
Faraday’ı görmem gerekiyor.’

‘Acele etsen iyi
olur.’

Melanie kitaplarını büyük titizlikle çantasına yerleştirdi.
Sınıftan dışarı çıkarken Profesör Faraday’ın onu neden çağırdığını tahmin etmeye
çalışıyordu. Büyük ihtimalle yeni bir proje ya da ilgilenilmesi gereken yeni bir
öğrenci vardı.
Profesör Faraday müziğe giriş dersini veriyordu. İnanılmaz
bir sesi vardı. Melanie onun yerinde olsaydı bu okulda tıkılacağına ünlü bir
müzisyen olabilirdi. Hem de çok ünlü.
Melanie profesörün odasına girdiğinde
adeta büyülenmiş gibiydi. Bu odaya defalarca gelmesine rağmen hala o huzur
verici büyüsüne alışamamıştı. Aslında çok sade döşenmişti. Beyaz ve siyah
tonları ağır basıyordu. Profesörün klasik ve sıkıcı mobilyaları seçmediğine
seviniyordu. Pencere ön bahçeye bakıyordu. Buradan bahçede kimin ne halt
karıştırdığını rahatlıkla görebilirdiniz. Kapının sağ tarafında duvarı boydan
boya kaplayan cam kitaplık vardı. Burada yüzlerce kitap olduğuna yemin
edebilirdi. Profesör müzikle ilgilenmenin kitap okumayacağın anlamına
gelmediğini söylerdi.
Melanie pencerenin kenarındaki şirin ve yumuşak
koltuklardan birine oturarak profesörü beklemeye koyuldu. Pencereden dışarı
bakarken bu okulda daha öğrenmesi gereken çok şey olduğunu anımsadı. Daniel
okulun kuzey köşesindeki ağaçlardan birine yaslanmış tek başına etrafı
izliyordu. Burnuna garip kokular geliyordu. Bu çocuk kesinlikle yalnız kalamaz.
O kendini beğenmiş Lizzy bozuntusu hayret ki Daniel’in peşinden bir an olsun
ayrılmıştı.
‘Görüyorum ki erkenciyiz.’
Melanie
oturduğu yerde irkilerek Profesöre döndü. Upuzun saçlarını arkaya atışını
izledi. Yüzündeki tebessüm onun güzelliğine bir kez daha yakışıyordu.
‘Dediğiniz gibi dersten çıkar çıkmaz geldim.’
‘Ah evet haklısın.
Sanırım ben geciktim. O halde sana bir şeyler ikram etmeme izin ver.’
‘Aslına
bakarsanız Claire’ı daha fazla bekletirsem kötü şeyler olabilir.’
‘Sen ve
Claire çok iyi arkadaş gibi görünüyorsunuz.’
‘Evet. Claire benim en iyi
arkadaşım. Onu kızdırmak istemem.’
‘Pekala Melanie Hanım. Konuya direk girmek
hiç tarzım değildir bilirsin. Aslında sevineceğini umuyorum.’
‘Emrinizdeyim
profesörüm.’
‘Evet Melanie, biliyorum. Diyeceğim şu ki yeni bir yarışma var.
Genç müzisyenlerin katıldığı uluslararası bir yarışma. Bu yarışmaya her okuldan
birer kız ve erkek katılacak. Okulumuzda yapılacak olan elemelere katılmanı
isterim.’

Melanie şok olmuştu adeta. Böylesine yüklü bir görev
beklemiyordu doğrusu.
‘Evet ne diyorsun’
‘Ben bilemiyorum.
Kendimi buna hazır hissetmiyorum. Üstelik uluslararası ve kesinlikle
kaybederim.’
‘Melanie, senden bu sözleri duymak beni incitiyor. Kendi
yeteneklerini göremiyor musun. Hem zekisin hem de muhteşem bir müzisyen sesine
sahipsin. Lütfen bunu bir düşün.’
‘Sizi üzdüğüm için beni affedin profesör
ama…’
‘Lütfen Melanie sadece düşün. Şimdi cevap vermek zorunda
değilsin.’
‘Bunu düşüneceğim ama fazla ümitlenmenizi istemiyorum okulda
yetenekli bir sürü öğrenci var. Bunu bile aşabileceğimi sanmıyorum.’
‘Melanie
tatlım kendine acımasızca davranıyorsun. Sana güveniyorum ve biraz daha burada
durursan iki saattir koridorda bağıran Claire’ın sesi zarar görebilir bunu
istemeyiz değil mi?’
‘Ah. Aman Tanrım sonra görüşürüz profesör ve ayrıca size
minnettarım.’
‘Bir önemi yok tatlım. Bunu hak
ediyorsun.’


Melanie afallamış bir halde odadan çıkar çıkmaz
Claire’ın çığlıklarıyla kendine geldi.
‘Hey. Neler oluyor
burada. Delirdin mi. Ne bağırıp duruyorsun.’
‘Melanie sana inanamıyorum. Bunu
duymalısın çabuk gel.’
‘Neyi duymalıymışım Claire lütfen burada neler
dönüyor.’
‘Biraz sabredemez misin? Tanrım bu kız beni deli
ediyor.’


Claire Melanie’nin kolundan sürükleyerek kafeteryaya
getirdi. Her zamanki masalarına geçtiler. Kate ve Sophie de yanlarındaydı. Bu
dörtlü okulun en dost canlısı grubuydu.
‘Evet artık konuya
girsek diyorum.’

Melanie sabırsızlanmaya başlamıştı. Profesör
Faraday’ın söylediklerinden sonra başka bir şey daha kaldırabileceğini
zannetmiyordu.
‘Melanie sana çok süper haberlerim var. Daniel
ve Lizzy..’
‘Bak eğer canımı sıkacak bir şeyler söyleyeceksen inan hiç zamanı
değil Claire.’
‘Melanie ayrılmışlar. İnanabiliyor musun. Senin adına çok
sevindim canım. Artık kozu eline alma zamanı geldi. Hem de hemen. Çok güzel
planlarım var. İlk önce sizi ..’
‘Hey dur bir dakika ne dedin sen?
Ayrılmışlar mı? İyi de bundan bana ne. Ah inanamıyorum
kızlar.’
Melanie’nin midesi düğüm düğüm olmuştu. Ne diyeceğini
kestiremiyordu. En iyisi oradan uzaklaşmaktı. Ama hissettiği kötü olamazdı. Bu
iyi bir şeydi. Hayata yeniden bağlanmış gibiydi. Kızların yalvarmalarını
duymuyordu. Tek istediği sessiz bir ortamdı. Her zamanki mekânına gitmek için
ayaklandı ve koşar adımlarla oradan uzaklaştı.

Kendisini yalnız
hissetmekten bıkmıştı. İki yılı aşkın süreyle Daniel’i seviyordu. Platonik bir
aşktı ama bununla baş etmesini çok iyi biliyordu. Ne zaman birini sevse sanki
yollar birden kapanıyor her şey ölüm sessizliğine bulanıyordu. Ama alışmıştı.
Tek yapması gereken unutmaktı ama bunu da yapamıyordu ya çünkü unutmak sevmekten
daha ağır geliyordu.
‘Anie burada ne
yapıyorsun?’

Anie.. Melanie’ye tek bir kişi bu isimle hitap
ederdi.
‘Ne istiyorsun Daniel? Seni avutmamı mı?’
‘Demek
duydun. Oturabilir miyim?’
‘Sen de biliyorsun ki bu okulda hiçbir şey gizli
kalamıyor.’

Daniel cevap alamayınca Melanie’nin yanına oturdu. Buradan
deniz çok güzel görünüyordu. Melanie’nin neden hep burayı seçtiğini çok iyi
biliyordu. Çünkü Melanie deniz gibiydi. Huzur vericiydi. Lizzy’den onun için
ayrıldığını söylese acaba inanır mıydı?
‘Profesör Faraday
bugün seninle konuştu mu ?’
‘Seni ilgilendirmez.’
‘Yapma ama Melanie işimi
zorlaştırıyorsun. Konuştu mu konuşmadı mı?’
‘Evet bugün profesörle
konuştum.’
‘O halde kabul ettin.’

Melanie şaşırmıştı. Nereden
biliyor olabilirdi.
‘Sorun şu ki nereden bildiğini bilmiyorum
ama daha buna hazır değilim.’
‘Melanie sen gerçekten nadir bulunan bir
yeteneksin, profesör bu yüzden ikimizi seçmiş olmalı.’
‘Ah anlamıyorum ne
demek istiyorsun.’
‘Demek istiyorum ki Melanie sen ve ben bir elmanın iki
yarısıyız.’

‘Bak gerçekten şaka kaldıracak halim yok,
o yüzden beni yalnız bırak.’
Melanie Daniel’in konuşmasını beklemeden
yatakhanesine gitmek üzere ayağa kalktı. Daniel ondan hızlı davranıp Melanie’nin
bileğinden yakaladı.
‘Melanie lütfen.’ Daniel
Melanie’yi oldukça şaşırtmıştı. Bileğini bıraktı.
‘Özür
dilerim.’
‘Kalbimi acıtıyorsun.’
‘Seni seviyorum Melanie ve artık kalbini
acıtmayacağıma söz veriyorum.’

Melanie neye uğradığını şaşırmış bir
haldeydi. Olduğu yere çöktü ve yanaklarından yaşlar süzülmeye başladı. Ne
diyeceğini bilemiyordu. Kalbi sızlıyordu.
‘Sana inanmamı mı
bekliyorsun. Üstelik daha Lizzy’den yeni ayrılmışken. Kendine yeni bir oyuncak
mı arıyorsun. Neden benimle oynuyorsun. Ben sana ne yaptım Daniel.’
Daniel
şimdiye kadar kendisini bu kadar çok seven dünyalar güzeli bu kızı nasıl
göremediğine şaşırıyordu. Kız ne dese haklıydı.
Güneş batmak üzereydi.
Daniel Melanie için yazdığı şarkıyı mırıldanmaya başladı.

Pişmanın çok pişmanım sevgilim
Seni üzdüğüm ağlattığım
için
Beni affedebilir misin?
Yeni bir hayata başlayabilir
misin?

Güneş batarken parıldayan gözlerin
Kalbimi deliyor
dayanamıyorum
Ne desen haklısın denizim
Ama bil ki artık seni
seviyorum..


‘Sana inanmak istiyorum.’
‘Bana
inan sevgilim. Ben artık seninim. Ve bu yarışmayı beraber kazanacağız. Sen ve
ben.’

Melanie başını Daniel’in göğsüne yasladı ve sessizce ağlamaya
devam etti. Yaşadıklarının rüya olmasından korkuyordu. Gözlerini sımsıkı kapattı
ve Daniel’in eşsiz sesine katıldı..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elizabeth Rose Wayland
Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Elizabeth Rose Wayland


Lakap : Lizbeth
Mesaj Sayısı : 2356
Kayıt Tarihi : 11/07/10

Karakter Detayı
Statü: Site Kurucusu
Uyarı: 0/0

O l i v i a . . Empty
MesajKonu: Geri: O l i v i a . .   O l i v i a . . Icon_minitimePaz 08 Ağus. 2010, 20:12

Çok hoşuma gitti tebrikler 78*
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://mortalinstruments.forum.st/
 
O l i v i a . .
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: