Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Mirabella.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Mirabella Austeja
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mirabella Austeja


Mesaj Sayısı : 21
Kayıt Tarihi : 05/02/12

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Mirabella. Empty
MesajKonu: Mirabella.   Mirabella. Icon_minitimeSalı 07 Şub. 2012, 17:40

    Güneş bir kez daha asumanı tüm ihtişamıyla aydınlatmaya başlamıştı. Turuncunun tonları, gecenin siyah örtüsünü yeryüzünden kaldırırken, gökyüzünü bir kandil edasıyla aydınlatan yıldızlar âfitâbla birlikte bir kez daha sönüyorlardı. Gün; kimisine göre rutin bir hayatın yeninde tekrarlanmasıyken, kimisine göre ise yeni başlangıçların habercisiydi. Vignetta Svensson için de pek farklı olduğu söylenemezdi. Önüne gelen kestane rengine bürünmüş dalgalı saçlarını geriye doğru atarak sakin adımlarla Şanzelize yolunda ilerlemeye başladı. Zihninde tek düşündüğü kelebek etkisinden sonra ki hayatı olacaktı. Bedenini saran uzun pardesüsüne biraz daha sarılarak elleri ceplerine soktu. Esen hafif meltem kestane rengi saçlarını dalgalandırıyordu, genç kız zümrüt yeşili gözlerini ara sıra çevreden geçenlere çevirerek süzüyordu. Kendisine yönelen boş ve anlamsız bakışları umursadığı söylenemezdi, tıpkı ona doğru bakan onlarca simayı tanımadığı gibi. Sadece çevreyi, adeta karınca sürüsü gibi kuşatmış kalabalıktan kurtulmak istiyordu. İnsanların etrafta koşuşturup hayatlarını bir gün öncesinde kileri yaparak tekrarlamaları, Vignetta’nın gözünde kimi zamanlar gülünç bir durum hal alıyordu. Haksız olduğu da söylenemezdi aslında, yalnız tüm yaptıkları var oldukları yaşamlarından şikayet etmekti. Değişiklik düşüncesi onlara belki de bir imkansız geliyordu? Fakat küçük yaşamlarını sadece bir seyirci gözüyle izlemeyi yeğliyordu. Zaten onlara bahşedilen kaderi de değiştiremezdi ki? Ama kendi kaderini… Bu gece yaşanacak olaylardan sonra neticesini göreceğini biliyordu. Umduğu gibi yada tam hilafı sadece onun elindeydi.

    Ayakkabısından çıkan tıkırtılar, çevreden yükselen kahkaha ve korna sesleriyle birlikte yok oluyordu. Lakin düşüncelerini kuşatan ütopyadan bir türlü kopamıyordu, kendisine doğru çarpan kişilere aldırmayarak kalabalık caddeden seri adımlarla uzaklaşmaya başladı. Arabaların kornoları attığı her adımda kendisinden biraz daha uzaklaşıyordu, yükselen kahkaha sesleri artık uğultu halinde duyula biliniyordu. Eski filmlerden çıkmış bir köşeyi anımsatıyordu Şanzelize’nin ara sokakları. Sanki yıllardır açılmamış eski bir kitap gibi toz tutmuştu, köşede dilenen dilencilerin sesleri rüzgarın boğuk uğultusunun ardında kaybolmaya mahkum olmuştu. Birkaç sarhoşun şarkısı, pencerelerden meraklı gözlerle bakan dedikodu arayışında ki kadınların ikazları arasına karışıyordu. Her ne kadar çevresinde ki düzensizlik onu rahatsız etmiş olsa dahi, kalabalığın merkezi haline gelmiş caddeye yeniden gitmek ona oldukça uzak bir görüştü. Bu sebeple yolunu uzatmayı tercih etmişti, zihninde ki mini ütopyada kurduğu senaryoyu hayata geçirmek için doğru fırsatı tercih etmişti. Rutubet kokusunun hakim olduğu yolda ilerlerken geride bıraktığı, kendisini rahatsız eden berduşlar olmamıştı Vignetta için; ihanetle dolu bir yaşama da veda ediyordu. Ellerini pardesüsünün cebinden çıkartarak gözlerini önünde duran tabelaya dikip baktı. Cebinden çıkardığı eski bir kağıt parçasını alarak incelemeye başladı, yıpranmış kağıtta yer alan yazıları bin bir gözlükle okumuş olsa dahil, paslanmış direğin ucunda asılı olan tabelayla aynı mekan olduğu kanısına vardı. En son ne zaman gelmişti? On yıl önce mi, yoksa daha mı fazla olmuştu. Anımsamakta güçlük çekmek istemiş olsa dahil başaramıyor, zihninin köşesinde yer alan simanın benliğinde ve hayatında bıraktığı izleri unutamıyordu… Ya da unutmak istemiyordu.

    Alıcı gözüyle çevreyi süzmeye başladı, aslında eski günlerden pek farklı olduğu söylenemezdi. Yalnız etrafı kuşatmış gökdelenler arasında kaybolan küçük kasabaydı adeta. Bir mezarlığı anımsatan sessizliği dışarıdan gelen herhangi bir yabancının içini ürkütmeye yetse dahil; bu manzara Vignetta’nın gözünde alışık olduğu bir semti anımsatıyordu. Yalnız geceleri hareketlenen bu semt gündüzleri adeta bir hayalet kasabaydı. Sessizliğin hakimiyetini koruduğu yerde yalnız birkaç çingenenin atışmaları mekanı canlı tutuyordu. Alışık olan biri için ise pek bir hareketlilik sayılmazdı, her zaman ki zaman dilimi denile binilirdi. Fakat gökdelenler arasında ki hayata sahip biri içinse bu durum tam hilafı oluyordu. Labirenti anımsatan dar yollar arasındaki yolculuğu eski bir binanın önünde son bulmuştu. Kapı her zaman gibi aralıktı, pek enteresan bir durum olduğu da söylenemezdi, genelde berduşlara ve de kaçakçılara ev sahipliği yapan eski yapının kapıları daima açık olmuştu. Bu sebeple içeri giren herhangi bir yabancıyı kimse sorgulamazdı, kimi zamanlar meraklı gözlerle içeri giren simalara bakakalırlardı. Kendisine yönelen şüpheci gözlere aldırmayarak sanki bir işi varmışçasına hiç tereddüt etmeden içeri girdi. İşi olduğu bir gerçekti, fakat onu çevresinde ki evsizlerden farklı yapan bir yuva arayışı değildi; hayır. O yalnız geçmişin izlenimlerini silmek için gelmişti. Soğukkanlı yapısını koruyarak yıpranmış taş merdivenlerden çıkmaya başladı. Basmakların üzerinde yer alan evsizlere aldıramayarak en üst kata doğru ilerliyordu. Çatlamış duvarların üzerine yazılmış yazılar bir an kendisini eski günlere götürmüştü, heyhat içinde ki nefret tutkusu zihninde ki çocuksu anıları yok ediyordu. Zümrüt yeşili gözleri intikam tutkusu ile adeta alev alev yanıyordu. Yoluna çıkan berduşların bakışlarına karşılık veremeyerek attığı her adımda kendisinden emin bir hal ile yukarı çıkıyordu. İnsanlar arasında ki güven duygusunun oldukça hassas olduğunu biliyordu, yanlış bir duruş yada kendisinden eminsizlik olayları en uç noktaya götürebilirdi. Bu durum bir berduşa karşı olsa dahil hiçbir zaman davranışlarından taviz vermemiş, her daim kendi bildiğini yapmıştı. Rutubetli koridoru aydınlatan cılız ışık bir her basamakta biraz daha azalıyor, eski çatının kırık kiremitleri arasından içeriye giren gün ışığı üst kattaki holü geride bıraktığı yola göre aydınlık kılıyordu. Çatlaklar arasında gezinen haşarat ve fareler, bulunduğu mekanı terk etme arzusu oluştursa bile sadece onlara tiksinç gözlerle bakarak yetiniyordu.

    Eski bir dairenin önüne geldiğinde çevresini kısaca süzdükten sonra emin bir şekilde ahşap kapıyı çalamaya başladı Yumruklarıyla ardı ardına çaldığı kapının ardından gelen boğuk fakat gür bir sesle gözlerini aralanan kapının ardında ki tanıdık simaya yöneltti. Geçen senelerin eski ortağı Dacey’i pek değiştirdiği söylenemezdi, buz mavisi gözlerinde gördüğü kararlılık gitmemişti. Lakin artık sevinç ile baktığı gözlere nefret ile bakıyordu. Adamın seri bir hareketle kapıyı kapatmaya çalıştığını gördüğünde, pardesüsünden çıkardığı silahı eski ortağına yönelterek içeri girdi. Eski kapıyı ardından kapatarak adamın üzerinde doğru ilerledi, ilk defa tereddüt etmeden silah yönlendirdiği ortağı artık gözünde barınakta yaşayan berduşlardan farksızdı. “Ne yapıyorsun? Lütfen bir dinle!” Sesi ilk defa tereddütle çıkıyordu Dacey’nin. Kendisine yönelen silah üzerine ne yapacağını bilmiyordu, onun bu durumu Vignetta’nın gözünde ki yeri daha da alçaltmıştı. Ailesini ve hayatını kendisinden alan kişinin bu denli savunmasız olabileceği kurduğu hayali senaryoda geçmiyordu. Belki merhamet yerine başka bir şey düşünmüştü, kendisine alı koymasını? Ama düşündüğü gibi olmamıştı, lakin yinede içinde ki nefret duygusu körelmemişti.“Geçmişimi ve de geleceğimi sen aldın Dace, şimdi onu geri alıyorum.” Dudaklarından dökülen birkaç kelimenin ardından elinde tuttuğu silahın namlusunu pişmanlık duymayarak çekti. Silahtan çıkan her bir kurşun genç adamın dünyadan bir adım daha uzaklaştırırken Vignetta’a intikamın getirdiği tatlı bir arzu getiriyordu. Artık istediğini almıştı, geçmişini kendisinden alan adamın getirdiği tüm olayları sonlandırmıştı. Ruhunda pişmanlığa yönelik hiçbir his beslemiyordu, zümrüt yeşili gözlerini ahşap parkelerin üzerinde yatan cansız bedene yönledirerek ahkem renkli dudağını alaycı bir ifade ile büktü. Eline bulaşmış olan kanı cebinden çıkardığı peçete ile titiz bir edayla silerken gözleri sadece Dacey’deydi. Kahverengi parkelerin kırmızıya boyanmasını soğukkanlılıkla seyrediyordu, odada ki sükuneti bozan tek şey eski bir saatten ibaretti. Her geçen saniyenin sesi, ondan eski yaşamını götürüyordu Rahatsız olmuyordu kesinlikle, bilakis geçmişinde bıraktığı izlerden kurtulduğu için mutluydu. Ailesini ve hayatını kendi elinden alan serseriyi yok etmenin verdiği huzura kavuşmuştu.

    Güneş bir kez daha asumanı terk etmeye başlamıştı, gökyüzünü kapsayan turuncu ve morun tonları sanki görkemli bir ışık gösterisini anımsatıyordu. Yavaş yavaş ortaya çıkan kandiller gündüzün bıraktığı izlenimi yok ederken Vignetta’nın içinde ki geçmişi de yok ediyordu. Onun için hiç yaşanmamış olan gün sadece hayatına bir kelebek etkisi yaratmıştı.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aethra L. Pavone
Seelie Sarayı Peri Leydisi
Seelie Sarayı Peri Leydisi
Aethra L. Pavone


Mesaj Sayısı : 1318
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 25/01/11

Karakter Detayı
Statü: Yönetici
Uyarı:

Mirabella. Empty
MesajKonu: Geri: Mirabella.   Mirabella. Icon_minitimeÇarş. 08 Şub. 2012, 15:37

A N L A T I M [50 Puan]
[ Kurgu ] : 22/25 puan
[ Betimleme ] : 15/15 puan
[ Akıcılık ] : 15/15 puan

Y A Z I M [45 Puan]
[ Noktalama Kuralları ] : 10/10 puan
[ İmla Kuralları ] : 12/15 puan
[ Paragraf Düzeni ] : 10/10 puan
[ Renklendirme ] : 5/5 puan

E K L E R [5 Puan]
[ Sebep ] : 5/5 puan

T O P L A M [100 puan]
[ RP Puanı ] : 94/100 puan
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Mirabella.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: