Edgar Rhodanthe Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Nerden : Amisos Mesaj Sayısı : 179 Kayıt Tarihi : 25/06/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Edgar de L'amour Cuma 03 Şub. 2012, 18:18 | |
| Vera bir çayırda yaptığı huzurlu yürüşü gördüğü rüyasından hemen yanı başındaki cep telefonunun çalmasıyla uyandı. Telefonu birkaç muggle arkadaşıyla görüşmelerinde ve acil durumlar haricinde pek kullanmazdı, dolayısıyla onu bu saatte arayacak kadar saatten habersiz kişinin kim olduğunu merak etti. Söylene söylene telefona uzanmaya çalışırken gürültüden dolayı uykusundan uyanan kedisi de yanına gelmiş, göğsünün üzerine yatarak zaten zor olan komidine uzanma işini iyice zorlanmıştı. "Dex, çekil şuradan, kendi yerinde yat." Kedinin bu sözlere cevabı mırıldanmak ve sıcak koltukaltında uykuya dalmak oldu. Belki başka bir kedi olsa Vera onu yerdeki yatağına zorla da olsa gönderirdi; fakat Dex'e kıyamıyordu. Bu kediyi okul yıllarında arkadaşı -biraz farklı bir arkadaş- Dexter hediye etmişti. Tabii o zamanlar ismi Dex değil, Luigina idi; fakat Dexter'ın saçma sapan davranışları nedeniyle yollarının ayrılması sonucu bu ismi alan kedi, Vera'nın da can yoldaşı olmuştu. Dexter'la geçen güzel günleri bir kediye ismini verecek kadar özlüyordu.
Dexter'ın sesini duymak tam zamanlı ihtiyacı olmasına karşın telefonun ekranında onun ismini görmek içinde büyük bir nefret dalgasının kabarmasına neden oldu; çünkü artık rutinleşen bu aramaların sebebini az çok tahmin edebiliyordu. Yine de telefonu açtı ve Dexter'ın yumuşak sesini duyduğunda rahatladığını hissetti. “Hey, Veraverto ben Dex. Bu saatte arayarak güzellik uykunu bölmek istemezdim ama ben şuan Cindy’nin evindeyim. Bak telefonu kapatmadan önce beni dinle. Dün gece biliyorsun dolunay vardı ve ben dolunayda böyle saçma sapan gezilere çıkıyorum. Lütfen beni almaya gel, lütfen… Arayabilecek kadar güvendiğim tek kişi sensin hayatımda, biliyorsun. Lütfen Leydim, bu yardımı benden esirgemeyin. Tüm varlığımla sizinim.” İşte yine yardım istiyordu. Bir kere de onu çok sevdiğini söylemek, nasıl olduğunu sormak için arasaydı ya. Ama yok, Dexter'ın huyu değildi böyle incelikler. Üstelik bir de o gereğinden fazla sarışın eski sevgilisi Cindy'nin evinden arıyordu. Bu adam duygulara hiç mi önem vermezdi? “Evinde kaldığın o eski sevgiline söyle de özel şoförlüğünü o yapsın." O çok sevdiği yirminci yüzyıl konuşmalarından ve Dexter'ın içini yumuşatan sözlerinden etkilenmemeye çalıştı. Yapması gereken doğru şey telefonu kapatıp uykusuna devam etmekti; fakat başaramadı. Kısık sesle esnedikten ve onun bunu duymamasını diledikten sonra, telefona tekrar konuştu. "Pekala adresi ver." Dexter'dan o aptal sarışının ev adresini aldıktan sonra telefonu sertçe kapattı, söylenerek hazırlandı, Dex'in tüylerini hafifçe okşayıp burnuna bir öpücük kondurdu. Ardından lanet olası muggle'ın evine gitmek için garajdan arabasını aldı. Kendini kullanılmış hissettiği için Dexter'a öyle kızgındı ki, trafik işaretlerini farkedecek durumda değildi. On beş dakika sonra şehrin merkezindeki bir caddede, on katlı lüks apartmanın önündeydi. Dexter kapıya inmiş, Vera'yı beklerken -üzerinde tişört yoktu- caddeyi izliyordu. Arabanın yaklaştığını gördüğü anda çevik bir hareketle kapıyı açtı ve ön koltuğa oturdu. "Vera inan bana hayatımı kurtardın. İyi ki varsın. Yani, yardımcı olduğun için teşekkür ederim." Vera yanında oturan adama hiç bakmamak için özel bir çaba sarfediyordu. Sözlerine kayıtsız kalması her ne kadar imkansız da olsa yüzündeki sert çizgiyi bozmadan gözünü yola sabitledi ve radyo ile oynayarak bir şarkı aradı. Aramaları karşısına onlarca aşk şarkısının çıkmasıyla sonuçsuz kaldı. Sabahın erken saatlerinde bütün kanalların aşk parçaları yayınlamalarının anlamsızlığına sinirlenerek Dexter'ın evine giden döneme girdi. "Vera, dün akşam biraz aceleyle çıktım, sanırım anahtarlarımı evde unutmuşum. İstersen senin evine gidebiliriz." Dexter bu sözleri takip eden bir gülümsemenin yüzünde oluşmasına engel olamamıştı. Kadının dondurucu soğukta bir daha çözülmemecesine donmuş yüz ifadesi o an yumuşadı, alaycı bir gülmsemeyle dudakları kıvrıldı. "Hiç sorun değil Dexter. Asam yanımda. Senin için açabilirim." Bu sözleri adamın yüzüne bakarak söylemişti ve gözleri uzun bir aradan sonra birbirlerine kavuştuğunda içinde bir şeylerin koptuğunu hissetti. Dexter'la arasındaki bu soğukluğa -kendi yarattığı bu engele- katlanamıyordu. Ona dokunmak, sarılmak, saçlarını karıştırmak için delice bir arzu duyarken, elinden sadece onu seyretmenin gelmesi çok üzücüydü. Ona bu kadar nefret duyarken aynı zamanda hissettiği tezat duygular, Dexter'ın evine gelip de kapıya doğru ilerlerken de değişmemişti. Vera önden kapıya doğru ilerleyip akşap işlemeli pahalı kapıya asasını doğrultup "Alohomora" diye mırıldandığında, arkadan ağır adımlarla gelen Dexter'ı kaçamak bakışlarla süzdü. Üzerindeki kot pantolon öyle kirliydi ki; bir çöpten alındığını düşündü genç kadın. Çok bitkin görünüyordu, adımları kısaydı. Zor bir gece geçirdiği belliydi. Dolunay zamanlarında yanında olmak isterdi, fakat...
Dexter'ın da bakışlarını Vera'ya çevirmesiyle genç kadın bakışlarını aniden kaçırdı, asasını sıkıca tutarak "Ben gidiyorum." dedi. Bir an adamın bu sözleri duyduktan sonra gözlerinde hüzün bulutları geçtiğini görür gibi oldu. Sadece bir an için hissetti bu hissi. Zaten ihtimalle yanılmıştı.
Genç kadın ayakları bunu yapmayı hiç istemediği halde geri dönmeyi planlarken, hatta bunun için sırtını Dexter'a dönüp arabaya doğru hâlihazırda birkaç adım dahi atmışken, gürültülü bir ses duydu. Yere düşen bir şeyden çıkan şiddetli bir sese benziyordu. Ani bir refleksle arkasını dönerken o sesin Dexter'dan gelmemesi için dualar genç kadın, korktuğunun başına geldiğini, Dexter'ın yere yığılmış olduğunu gördü. Düşmeden önce bir şeyler mırıldanıyordu; fakat tam olarak ne söylediğini duyamamıştı. Belki de kendini iyi hissetmediğini haber verip yardım isteyecekti. Evet, belki tam bir pislik gibi davranıyor olabilirdi; hatta sadece davranmıyordu, bir kepaze ile yarışıyordu hareketleri; ama onların bir geçmişi vardı. Özel bir geçmiş... Ve bu geçmişin hatırına adamı bu zor günde yalnız bırakmamalıydı. Hatası her ne olursa olsun…
İç muhasebesi vicdanıyla ve duygularıyla karmakarışık hale gelen kadın dizlerinin üzerine çöküp Dexter'ın yüzüne eğildi. Adamın rol yapıyor olma ihtimalini düşündü ve bir an komik olmayan bir şaka yapıyor olmasını tercih edeceğini fark etti. Ama gerçekten baygındı. Nabzını kontrol etti, atıyordu. Beyninin içindekileri zorlayıp birkaç büyü hatırlamaya çalıştı; nafile. Gözyaşları gözlerine büyük bir hızla hücum ederken ne yapacağını bilemez halde, asası yardımıyla Dexter'ı evin içine, adamın gösterişli yatak odasına taşıdı. Adamı yatağa yatırıp üzerini birkaç kat battaniye ile örttükten sonra yatağın kenarına ilişip kendine gelmesini bekledi.
Hogwarts yılları muhteşem geçmişti Dexter sayesinde. Günleri kahkahalar, uzun sohbetler, gece boyu sabahlamalar ile geçiyor, sanki içlerindeki bir dürtü sınırlı zamanlarına sayısız anı sığdırmalarını öğütlüyordu. Onların o zamanlar dibini görmeyecekleri bir kuyu zannettikleri saadet Dexter'ın Vera'yı aldattığının ortaya çıkmasıyla -son sınıf yılbaşı partisinde Vera'nın gözleri önünde bir kızla öpüşmüştü. Kızın zorla öptüğünü söylüyordu her seferinde; ama oldukça hoşuna gitmiş görünüyordu.- peri masalı da sona ermişti. Önce büyük bir kavga etmişlerdi; ardından yollarını birleşmemecesine ayırmışlardı. Vera yaşadığı süre boyunca bir daha Dexter'ı görmek dahi istemiyorken ikisinin de Bakanlıkta işe girmesiyle çekilmez günler yeniden başlamıştı. Vera evden işe-işten eve gidip kendine sakin bir hayat kurmuşken ve yaşamındaki tek değişiklik kedisinin ismindeki değişim iken, Dexter her gece bir başka kadınla birlikte olarak kırk yaşı geçmiş tüm dedikoducu cadıların türlü senaryolarına malzeme oluyordu. Dedikoduların ana malzemesi çapkın müsteşarın aşk hayatı olmuştu. Bu ortamda Vera sinirini, nefretini, üzüntüsünü ve aynı derecede şiddetli aşkını kalbine gömüyor, biraz daha kin biriktirip geceleri Dex'e sarılıp uyuyordu. Onu hayata bağlayan bir şey varsa, Dexter’ın hiçbir zaman sırtını dönmemiş olmasıydı. Vera ile konuşmanın yollarını arar, kimi zaman yemek teklif eder, aradan geçen yıllara rağmen doğum günlerini unutmazdı. Oysa Vera kopasıca gururu yüzünden tüm teklifleri reddedip acı çekmiyor taklidi yapmaya çalışırdı. Ne derece başarılı olduğu ise tartışılan bir konu.
Eskiye ait düşünceler zihninden bir bir geçerken genç adamın yüzündeki o rahat ve huzurlu uyku ifadesini izliyordu kadın. Zaman ilerliyor, Dexter ayılmıyordu. Vera endişelenmeye, korkmaya başlamıştı. Eğer şu anda Dexter’a bir şey olursa kendini affetmenin bir yolunu bulamayacağından emindi. Bu yüzden adamın yüzüne eğildi, muggle yöntemleriyle muayene etmeyi, belki de St. Mungo’ya getirmeyi düşündü; fakat bunların hiçbirin gerçekleştirmeye gerek kalmadı, zira Dexter yeni uyandığı mahmurluğundan belli kehribar gözlerini Vera’ya dikmiş, bulundukları bu yakın mesafeye şaşırmış ve şaşkınlıkla sormuştu “Ah, lanet olsun! Naptım ben?!” Vera da bu ani ve beklenmedik karşılaşmadan Dexter kadar etkilenmişti. Adamın alnındaki elini derhal çekmiş, gözlerini kaçırmış, yataktan çarçabuk kalkmıştı. “Sen eve girdin ve sonra düştün. Ölürsen falan başıma kalma diye yanında bekledim ben de. Uyandığına göre gidebilirim.” Bu sözlerden sonra öyle hızlı terk etti ki evi, yüzünün bu derece kırmızılaştığını Dexter’ın görmesine imkan bile tanımadı. Aynı pervasızlıkla arabayı kullanıp trafiği felç ettikten sonra koşar adımlarla evine giden merdivenleri aştı; mutfağın bir köşesinde yemeğini yemekle meşgul Dex’i kucağına alıp sıkıca sarıldı. Kedinin itiraz eden miyavlamalarına aldırmadan bir süre kediyle oyun oynayarak toparlanmaya çalıştı. Birkaç saat sonra büyücü konseyi rutin toplantılardan birini yapacaktı ve uykusuzluktan gözleri şişmiş, morali sıfırın altın bir başkana kimsenin ihtiyacı yoktu. Zaten Dexter’a toplantıyı da hatırlatmamıştı. Öyle bitkin görünüyordu ki, kıyamamıştı o kadar gaddar olmaya. Toplantıya katılmayışını bu seferlik affedecekti; fakat ona söyleyeceği bahane de hazırdı. “Toplantıyı hatırlatmadım; çünkü geç kaldığını görmek istiyordum.”
Vera birkaç saat sonra hazırlanmış, dizlerinin üzerinde bir elbise ve siyah bağcıklı ayakkabılar giyerek Bakanlık’a giden karmaşık yolu geçmişti. Toplantı odasına girdiğinde toplantının başlamasına henüz on dakika vardı. Katılımcılar yavaş yavaş yerlerini alırken Vera başını önündeki kâğıtlara eğmiş, kim olduğunu hatırlamadığı bir adamın konuşmalarına kafa sallamakla yetiniyordu ki, kapının son kez açıldığını ve Dexter’ın içeri girdiğini gördü. “Herkes hazır olduğuna göre toplantıya başlayabiliriz sanırım. Sayın Vertes, yine her zamanki gibi odadaki bütün bayanları kıskandıracak kadar güzelsiniz.” Genç kadın Dexter'ın kendine güvenen tavırlarına karşılık yanındaki adamın komik olmayan esprisine öyle sesli bir kahkaha attı ki, toplantı boyunca adamın gözlerini üzerinden çekmediğini rahatsızlıkla fark etti. Dexter’ın sözlerini ise kuru bir teşekkürle geçiştirdikten sonra herkesin yerlerini alıp sessizliği sağlamasını istedi. Gündem maddelerini sayıp konular üzerinde teker teker durduktan sonra, toplantının bitimini ilan edip kapıya yöneldiğinde, Dexter’ın yanına yaklaştığını gördü. Adam yüzünde sakin gülümsemesi ile kötü başlayan toplantıdan hiç etkilenmemiş ve gece o yorucu şeyleri yaşamamış gibi canlı bir neşeyle Vera’nın yanına geldi, yüzüne düşen birkaç tutam saçı gözlerinin önünden çektikten sonra kulağına fısıldadı. “Bu akşam, şu yeni açılan muggle restoranında bir yemek yer misin? Benimle?” Genç kadın belki vicdan azabının etkisinden, belki gerçekten artık bu duruma dayanamadığından bilinmez, gayrıihtiyarı “Tabii.” Yanıtını verdi. Tek kelimelik bu yanıt Dexter’ı ziyadesiyle şaşırttı. “Vera, sen iyi misin? Benim, Dexter. Az önce sana bir yemek teklif ettim ve sen kabul ettin.” Bu sözler daha o dakikada kendi cevabına şaşıran Vera’ya hiç yardımcı olmuyordu. Bu yüzden kadın fikrini değiştirmemek için aceleyle yanıt verdi, ardından hızlıca adamın yanından ayrıldı. [color=#4682B4]“Kabul ettim işte Dexter, gerisini sorgulama. Akşam sekizde beni evden al.”
Genç kadın, Dexter'ın teklifini kabul ettikten sonra kısa süreli bir kalp çarpıntısı yaşadı. Dexter'la romantik bir akşam yemeği yemeye hazır değildi; ama her ne kadar çok tedirgin olsa ve kendine bile itiraf edemese de, bunu aslında istiyordu. Yıllar olmuştu, bırakın birlikte özel bir şeyler yapmayı, bir topluluk ortamında dahi karşılıklı birkaç kelime ettikleri yoktu. Öyle yabancıydılar birbirlerine, öyle uzaktılar ki, bu mesafe içini acıtıyordu. Yoğun duyguları ve içinde bir parça heyecanla saatlerin geçmesini bekledi. Zaman yavaşçacık akıyor, dakikalar geçmek bilmiyordu. Vera ise bakanlıkta kabına sığamıyor, bir an önce iyi veya kötü, şu buluşmayı atlatmak istiyordu.
Saatler geçmiş, bakanlıktan ayrılıp eve gitmiş, kişisel hazırlıklarına başlamıştı. Önce bir duş alıp saçlarını temizledi, ardından dağınık bir topuz yapıp bakım spreyleriyle gecenin ortasında saçlarının akmaması için önlem aldı. Ardından yüksek bel, çimen yeşili bir etek ve kırık beyaz bir gömlek giyerek en sevdiği parfümünü sıktı. Guguklu saat sekizi müjdelerken aynı zamanda çalan kapıyla Vera kalbinin adeta ağzına gelecek kadar heyecanlı attığını hissetti. Kapının hemen yanındaki boy aynasında rujunu sürüp pek hevesli görünmemeye çalışarak kapıyı açtı. Dexter karşısında o büyülü havasıyla duruyor, hafif gülümsemesini ve mutluluğunu saklama gereksinimi duymuyordu. Zevkli bir kıyafet seçimi yapmış, formunda görünüyordu. Göz göze geldikleri an elindeki çiçekleri Vera'ya uzattı. “Gözlerimi sizden almakta zorlanıyorum leydim, bu ne güzellik.” Genç kadın keyfini oldukça yerine getiren bu sözlere karşılık teşekkür edeceği sırada Dexter hafifçe yüzüne eğildi ve dudaklarına kısa, çok kısa süren, şehvet ve tutku dolu, bir o kadar da masum bir öpücük kondurdu. Masumdu, çünkü Dexter'ın kendinden emin olamayan dudakları titrekti. Ve Tutkuluydu, kavuşma hayaliyle yaşanılan gerçekliğe ulaşmak gibiydi. Bu fiziksel olduğu kadar duygusal temas Vera'nın yüzüne hafif bir gülümseme kondurdu; Vera olumlu bir tepki gösteremese de -Dexter'a karşı duygularını gösterme yeteneğini yitirmişti.- itiraz da etmemişti. Dexter'ın koluna girip arabasına yürüdü, genç adamın yanındaki koltuğa oturup gözlerini yola dikti.
Gittikleri restoran asil olduğu kadar ağır bir görünüşü olan, menülerde fiyat yazmayan cinsten, şık bir mekândı. Muggleların elit kesimi bu gece burada sevgilileri, eşleri, arkadaşlarıyla sakin yemeklerini yiyor, kendi dünyalarından sohbet ederek vakitlerini dolduruyorlardı. Dexter ve Vera ise gözlerden uzak, önceden rezerve edilmiş özel çiçek ve mumlarla bezeli masalarında sessizliği dinliyorlardı. Vera önündeki peçeteyle oynuyor, bir şeyler söylemek için kendini zorluyordu; fakat aklına gelen kelimelerin hiçbiri yeterince iyi değildi. Nitekim Dexter Vera’dan daha cesaretliydi. “Teklifimi bu gece kabul etmen beni ne kadar mutlu etti bilemezsin. Özellikle bu gece…” Genç kadın için bu kelimelerin çok fazla anlamı olmadı; zira Dexter’ın yemeğe davet edip Vera’nın reddettiği diğer günlerden pek farklı gelişmemişti olaylar. “Sabahki yaptıklarımın sonunda bir yemeği hak ettim ve onu almaya geldim." Yüreğindeki yumuşak hislere rağmen böylesine katı davranmasının nedeni kendini yıllardır bu tepkilere şartlamışken alışkanlıklarını o kadar da kolay aşamıyor oluşuydu. Fakat Dexter’ın sözleri hüzünlenmesine neden oldu. “Cidden hatırlamıyorsun... Beni bu kadar mı sildin Vera? Seneler önce sana ilk defa seni seviyorum demiştim ve kalbinin kilidini açmıştım. Bana karşı kurduğun duvarları yıkmak, kilitleri açmak istiyorum.” Sözleri destekleyici nitelikle uzattığı kutudan çıkan anahtar kolye, Vera'nın gözlerinin uzun süre kolyede takılı kalmasına neden oldu. Önce bu günü Dexter'ın hatırlamasına şaşırdı, ardından söylediği yaralayıcı sözleri -Beni bu kadar mı sildin Vera?- uzun uzun düşündü. Ürkek gözlerini kaldırıp Dexter'a baktığında, elindeki kutuyla oynuyordu. "Dexter, ben çok şaşırdım." Evet bu duygulu atmosferde böylesine duygusuz bir cevap hiç hoş değildi; bu yüzden kendini bir şeyler söylemek zorunda hissetti. "Hatırlıyorum, on yıl önce bu zamanlar bu günü birlikte kutluyorduk. Kütüphanenin yanındaki büyücü portresinin hemen altında oturmuş kaçak getirdiğimiz içecekleri içiyorduk. Hava soğuktu, saat çok geçti ve yakalandığımız takdirde alacağımız cezalar korkunç düzeyde olabilirdi. Ama.. Birlikteydik işte." Omuzlarını silkti. Söylemesi gerekenden fazlasını söylemiş, güçsüzlüğe kaçan bir tavır sergilemişti. Ortamdaki havayı yumuşatmak için kolyeyi Dexter'a uzattı, boynundaki tatlı soğukluğu hissetti ve kendi kendine hiç çıkarmayacağına söz verdiği kolye ilk defa boynunda yerini aldı. Dexter'ın yüzünün gülmesi Vera'yı da rahatlattı ve o dakikadan sonra daha yumuşak bir havada, sohbet havasında geçen; fakat hiç sıkmayan bir yemek yediler. Öyle ki, Vera ilk defa kedisini özlemedi. Fakat her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, saat geceyarısına yaklaşırken bu yemeğin de sonlanması gerekti. Restorandan ayrılıp Dexter arabayı Vera'nın evinde durduğunda genç kadın gözleri yolda, konuştu. "Teşekkür ediyorum, gerçekten özlemiştim böyle bir geceyi." Bu gece, böyle bir sonu hak etmemeliydi. Yani, böyle bir son derken, kuru kuru birkaç cümleyi.
Gökyüzü yıldızlıydı. Yıldızlar güneşli, parlak bir günün habercisi iken, zifiri karanlıkta tek bir ses dahi duyulmaması uğursuz bir sabahın arifesinde olunduğunun bir göstergesi idi. Vera arabadan indiğinde burnuna çarpan sis kokusundan dolayı yüzünü buruşturdu, çantasını eline alıp Dexter’a veda etmeye hazırlandı. Birazdan yalnız başına evine girecek, kedisinin mamasını yiyip yemediğini kontrol edecek, ardından birkaç saatlik uykuyla bakanlığa gidip o eski monoton düzenine geri dönecekti. Bu gece ise Dexter ve melekleriyle birlikte tarihe karışacak, yaşanmamış sayılıp hata ettiklerine ikisi de emin olacaklardı. Olması gereken buydu. “Bir kahve içmeden gideceğimi düşünmedin herhalde.” Eh, buna hayır denmezdi. Yani birkaç ekstra saatin zararını görecek değillerdi. Vera cevap olarak omuzlarını silkti, anahtarını kapı deliğine sokup kilidin hafif sesinin ardından evin ışıklarını yaktı. Dexter oturma odasına geçip otururken genç kadın kahveleri hazırlamak için mutfağa geçti, suyu ısınması için ocağa koydu. Ellerini tezgâha dayayıp sakin olmaya çalıştı; ama nafile. Beynini inandırsa dahi, kalbi Dexter’ın içeride oturduğu gerçeğinden başka hiçbir şeye odaklanamıyor, eski günlere döndüklerine, uzak geçen yılların hiç yaşanmadığına inanmak istiyor, beyninin bir köşesinde hep var olmuş bu hissi kalbinden bir türlü atamıyordu. Bir süre kaynayan suyu izleyip heyecanını, gecenin nasıl ilerleyeceği merakını bastırmaya çalıştı; fakat Dexter’ın belli belirsiz kulağına gelen sesiyle irkildi. “Hey, Luigina. Gel pisi pisi.” Dudaklarından kaba bir söz çıkmaması için büyük çaba sarf eden kadın, kedinin bu isme yıllardır çok yabancı olduğunu ve bu yüzden Dexter’a bakmayacağını biliyordu. İçinden, Dexter’ın isim değişikliğini fark etmemesi için dua ediyordu ki; gayri ihtiyarı Dexter’a seslenip kahveyi nasıl içtiğini sordu ve o anda kedi asla yapmaması gereken bir şey yaptı. Minik patileriyle oturma odası ve mutfak arasındaki mesafeyi Dexter’ın görebileceği kadar yavaş bir şekilde geçip Vera’nın ayaklarına dolandı, miyavlamaya başladı. Zeki bir insan olan Dexter da kedinin isminin değiştiğini fark etti; fakat kibarlığını bırakmayıp sadece belli belirsiz gülümsemekle yetindi. Vera Dexter’ın yanındaki koltuğa oturup kahvesinden bir yudum aldı, lakin neredeyse boğazında kalıyordu. Dexter, lafını esirgemeyen biriydi, bu hiç değişmiyordu. “Son birkaç yılımı nasıl da bir ruh gibi manasız geçirdiğimi ancak anlıyorum.. Seni özlüyorum Vera. Bana bakışlarını özlüyorum… Senin aşkına sahip olduğum günleri özlüyorum…” Özlemek; hava gibi, su gibi bir ihtiyaçtı Vera için. Çünkü biliyordu ki, özlediği sürece Dexter onunla olacaktı ve yine özlediği sürece hatıralar silinmezdi. Hogsmeade’de içtikleri biralar, Dexter’la birlikte cezada geçirdikleri geceler, balolar, yolculuklar, tatiller, sevinçler… Okul yılları dendiğinde aklına Dexter’sız bir hatıra gelmesi imkânsız iken ona bu kadar uzak olmak yetmiyormuş gibi, bu sözler de unutmak için pek yardımcı olmuyordu. Karmakarışık düşünceleriyle aklı başına geldiğinde dudaklarında genç adamın dudaklarının sıcaklığını buldu. Vera ellerini adamın saçlarına uzatırken, beklenmedik bir şekilde Dexter geri çekildi ve o anda kadının hissettiği hayal kırıklığı, somut bir anlam kazanıp paramparça oldu. Reddedilmişti. İstenmemişti. Az önce romantiklikten dem vuran Dexter, Vera’nın öpücüğünü karşılıksız bırakmıştı ve genç kadın o anda her şeyin; ama her şeyin başlamadan bir kez daha bittiği hissine kapıldı. Belliydi işte, Dexter’ın içinde tek gram arzu, biraz olsun aşk kalmamıştı. Vera ise kendini yıllarca kandırmış, sonucunda küçük düşmüştü.“Benim gitmem lazım. Elveda Vera.” Kapı sessizce kapanıp Dexter Vera’nın hayatından ikinci kez sessizce çıkıp gittiğinde genç kadının gözlerine biriken yaşlar usulca aktı. Elleri üşüyordu. Ne zaman utanç duysa, elleri üşürdü zaten. Önce yatıp uyumak istedi, ardından bu isteğine karşı koydu ve gururunu ayaklar altına almak anlamına gelse dahi umursamadan, fütursuzca, bir sineğe dönüştüğünü hissetti. Şu dünyada en çok hak ettiği forma -zavallı, pis bir sinek- bürünüp Dexter’ı takip etti. Genç adam yağmurdan ıslanmış kaldırımlarda yavaşça yürüyor, dalgın dalgın önüne bakıyordu. Nereye gittiği hakkında bir fikri varmış gibi görünmüyordu. Cebinde çalan telefonunu duymadı bile. Tek yaptığı, en yakında muggle barına girmek oldu. Bu sırada Vera sinek formunda, Dexter’ın çevresinde dolanıyor, hem Vera’yı terk edip hem böyle üzgün olmasına anlam veremiyordu. Sevinçli olmalıydı oysa... Adam bir şişe tekila söylemiş, sineği kovalamak için birkaç hareket yapıp bundan da vazgeçmişti. Hissediyor muydu nedir, Vera hangi şekilde olursa olursa Dexter tarafından kovalanıyordu.
Barın boğucu havasına sigara ve alkol kokusu karışmışken Vera genç adamın etrafında turlamaya devam ediyor, sessizce ağlayarak kendince veda ediyordu. Vedasını sarışın bir yellozun Dexter’a asılması böldü. Kadın bu işi meslek haline getirmişçesine iğrenç bir şekilde yakışıklı adama asılırken Dexter tamamen kayıtsız kalmış, kadını terslemiş, içkinin de etkisiyle birkaç kez "Vera"ya benzer şeyler sayıklamıştı. Vera barın tuvaletine gidip ağır bir sarhoşun taze kusmuğundan çekip çıkardığı olanca mikrobu ve larvayı kadının süpürge kılıklı saçlarına bıraktı; ardından kuytu bir köşeye gidip dönüşüm geçirdi; fakat geri döndüğünde Dexter bar taburesinde oturmuyor, yerde inleyerek yatıyordu. Panikleyen Vera aceleyle adamın yanına gitti, kafasını kaldırıp kucağına yatırdı. Barın gürültüsünü bastırmak için bağırarak konuşmaya başladı. “Dexter, eğer ölürsen falan içimde kalmasın diye söylüyorum, seni seviyorum. İstersen beni istemediğini, istersen sevmediğini söyle; ama ben seni seviyorum. Ve birbirimizin hayatından çekip gidiyor dahi olsak yarım kalan öpücüğümü tamamlamadan hiçbir yere gitmiyorum.” Ardından dudaklarını nefes nefese kalmış adamın alkollü nefesine aldırış etmeden Dexter’ın dudaklarına yaklaştırdı, gözlerini kapadı ve bu son öpücüğün tadını çıkarmaya çalıştı. Oysa, son olmadığını ve Dexter’ın bu olayı yıllarca kendisini utandırmak için kullanacağını bilse öyle yapar mıydı, bilinmez. Şunu biliyoruz ki, o öpücük son olmamıştı. Ancak, diğerlerinin başlangıcıydı. | |
|