Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Charity O'Keeffe

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Charity Lena O'Keeffe
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!



Mesaj Sayısı : 1
Kayıt Tarihi : 25/11/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Charity O'Keeffe Empty
MesajKonu: Charity O'Keeffe   Charity O'Keeffe Icon_minitimeCuma 25 Kas. 2011, 11:51

    Oldukça geniş salonda kendini kaybedeceğini sanmıştı bir an. Giriş salonu ya da büyük salon kadar büyük olmasa da Profesörlerden birine ait bu mekanda verilen partideki kalabalık bir grup, içkiler, süslemeler, şekerlemeler… Kısacası her şey mükemmeldi. Chloe derin bir iç çekerek partneri olmadan ilerledi, amacı kalabalığın içine karışmaktı ve öyle de yaptı. Parti Hufflepuff öğrencilerine özgü olunca rahatlıkla ortama karışması mümkün olabiliyordu. Aslında partnerleri ile gelmek zorunda değildi hiç kimse. Pek de sosyal olmayan bir kız için bu durum bir avantajdı. Pembe bir büst ile bütünleşen ve siyah renkte dizlerini kapatan kısmı ile belinde bir kurdele bulunan abartısız bir elbise giymişti. Siyah uzun çorapları ve siyah hafif topuklu ayakkabı ile akranlarını hayrete düşürmüştü doğrusu. Chloe hiç böyle giyinecek bir tip olmasa da işin ucunda parti olduğu için biraz eğlenip kız gibi olması gerektiğini düşünmüştü. Aslında ona bunu düşündüren hatta düşünmeye zorlayan başka bir arkadaşı olmuştu. Nefesini tutarak küçük adımlarla ilerlemeye devam etti. Gördüğü siluet karşısında şaşkına döndü, okula yeni transfer olan Acron, ikizinden ayrılmış yakışıklı duruşuyla karşısında duruyordu, o bir şey demeden Acron önce davranmıştı. “Seni hiç böyle görmemiştim Chloe! Harika olmuşsun.” Chloe sırıtmasına engel olamazken yanlarında bir flashın patladığına şahit oldu. Işık gözlerini kırpıştırarak o tarafa bakmasına sebep olmuştu. “Çocuklar bu muhteşem parti için bir poz alayım lütfen. Acron umarsızca onu belinden tutarak kendi yanına çekerken Chloe neye uğradığını şaşırmış, fakat bu oldukça hoşuna gidince ani bir sırıtma ifadesi yerleştirmişti suratına. Verdikleri poz karşısında bir flash daha patlarken, sihir basını muhabiri fotoğrafa bakarak neşeyle mırıldandı. “Ah! Harika! Parti haberi hakkındaki manşet resmi bile olabilir bu!” Chloe gözlerini kapattı ve sanki Acron yanında değilmişçesine o anı tekrar canlandırdı gözleri önünde. Partide birlikte muhteşem göründüklerini düşündü. Fakat gözlerini açtığında yanındaki buhar olup uçmuştu sanki. Soru sormaya fırsat bile bulamadan aniden muhabirin de buharlaşarak yok olduğunu gördü. Daha sonra teker teker partideki diğer katılımcıların bedenlerinin buhar olduklarını… Anında ayaklarından yukarıya doğru bir sis bulutunun yükseldiğini fark etti. Kendi bedeni de buhar olmak üzereydi. Bir çığlık kopararak uyandı acı içinde. Alnından terler boncuk halinde dökülürken Tam yanındaki yatakta bağdaş kurup oturmakta olan Celia adındaki kıza kaydırdı gözlerini. “Uykunda konuşman sinir bozucu bir şey, buna yeterince katlanmaya çalışıyorum zaten. Bir de şu aptal rüyaların yok mu beni iyice çileden çıkarıyor!” Kız yorganı başına kadar çekerek yatarken homurdandı tekrar. “Rahat bir uyku alamayacak mıyım ben?” Chloe gözlerini hala pörtletmiş olduğunu fark edip iki elini de yumruk yaparak ovaladı. Hogwarts’a yeni ayak basan bu ikizleri büyük salonda gördüğü o andan itibaren aklına neden takıldıklarını bir türlü anlayamıyordu. Özellikle Acron… Zor ayırt edilebilir olan ikizler dünyasında nedense bas bas bağırıyorlardı farklılıklarını. Ama bunu neden şimdi düşünmek zorundaydı? Düşündüğü için zaten rüyalarına girmiyor muydu? Bilinçaltı meselesi… Tekrar uykuya dalmak için başını yastığına geri koyarak gözlerini yumdu. Bu sefer kendi kendine rahat hissettiğini fısıldadı. Bundan sonra böyle saçma rüyalar görmemek umuduyla yeniden gözlerini yumdu.

    Parıltılı aydınlatmaların geniş salonu çevrelemiş bir şekilde ışıklarını yaymaları tavandaki bulutların beyazlığını ve gökyüzü görünümünün o açık mavi rengini çok daha parlatılmış bir halde sunuyordu topluluğa. Öğrenciler kendi masalarını doldurmuş önlerindeki bin bir çeşit yiyeceği zevkle yemeği sürdürürken bir kız, çaprazında oturan ikizlere bakınmayı sürdürmekten henüz yemeğe başlamamış olduğunu fark etmiyordu. Oysa ki oburun tekiydi, ama dalgın olduğunda gerçekten dalgının teki oluyordu. En sonunda gözlerini kendisi üzerinden alamadığını fark eden çocuk Chloe’ye gülümseyerek elini uzattı. “Merhaba! Ben Acron.” Kız şaşkınlıkla ona bakınmaktan kendini alarak önüne kadar uzanmış olan o ele bakındı. Sonra birden aklına yeni gelmiş gibi sırıtarak elini ona uzattığında genç çocuk konuşmasını sürdürmüştü. “Acron Oedipus. Bu da ikizim Laios.” Chloe gülümseyerek ona da başıyla selam verdiğinde heyecandan elinin titremiş olduğunu hissederek hemen elini çocuğun elinden çekti. Aslında bu yaptığı onun heyecandan titreyen elini fark etmemesi içindi. Saniyeler sonra ortama alışan Chloe bir yandan önündeki yemeklerden yiyor bir yandan yazdığı bir korku hikayesinden bahsediyordu. Görüntü buhar olup bütün öğrenciler yeniden yok olmaya başladığında bir çığlık kopardı ister istemez. Kendini nedense yasak ormanda buldu aniden, hem de hiç ummadığı bir şekilde sihirli koca sarmaşıklar içinde bedeninin kaybolmaya başladığını hissederek. Bir yandan çırpınıyor, bir yandan asası olmadığı için yardım istiyordu. Birkaç dakika içinde vücudunun yarısı artık tamamen sarmaşıklar içine hapsolmuştu. İki siluet ormanın en ücra köşesinden bu çırpınan bedene doğru yaklaşıyordu. Chloe’nin tek görebildiği onların kızıl ve sarı arasında kararsızlaşan bir renge sahip saçlarıydı. Kız gözlerini kapatıp açtığında artık bu bedenlerin cisimlenmiş bir halde yanında bitiverdiklerini gördü. Birisi bir kolundan diğeri de diğer kolundan kızı çekip kurtarmışken üçü de aynı anda yere kapandı. Chloe kalbinin sanki beyninde atmaya başladığını hissederek doğrulmaya çalıştı olduğu yerde.

      “Ç-çok teşekkür ederim. Ama asanızı da kullanabilirdiniz.”
      “Evet! Ama kaybolmasaydı.”
      “İkinizinki de mi kayboldu?”
      “Aslında kaybolmadı. Bir ejderha tarafından yutuldu.”
      “Ejderha mı?”


    Chloe şaşkınlık dolu bir ifadeyle kaşlarını çatmışken, ikizler korku içinde onlara doğru gelen yaratığı işaret etti. Kız başını çevirip geriye baktığında hala cebelleşen sarmaşıkların ardından gelen ejderhayı fark etti. Üçüncü bir çığlık kopmadan önce yataktan kan ter içinde sıçradı Chloe. Yine o aptal rüyalardan biri… Son zamanlar da neden içlerinde şu ikizlerin de bulunduğu garip rüyalardan görmek zorundaydı ki? Başını hafifçe ovuşturup yastığının altından asasını kaparak yatağından kalktı. Artık uyumak istemiyordu. Dolabına doğru uzanarak içinden aldığı bir paket çikolatayı gören gözlerinin parlaklığı, bir anda bir ikinci sınıf öğrencisinin onun bacaklarına yapışmasıyla son buldu. Stephanie kendisi gibi uyur konuşur türden bir kızdı, ancak Chloe işi onunki kadar ilerletip uyur gezerlikle sonuçlandırmamıştı henüz. İşin garibi, kız Chloe’inin bacaklarına sarıldıktan sonra tanıdık bir ismi fısıldayarak ‘Gitme!’ diyordu ona. “Trevor! Lütfen gitme! Ben sensiz yaşayamam. Gitme!” Chloe suratını buruşturup bacaklarını sallamaya başladı. Steph uyku sersemi göz kapaklarını aralamaya çalışırken kollarını çözerek yüzüne doğru yaklaştırdı telaşla. Kendine gelmiş ayık bir beynin sinyal gönderdiği dili artık gerçeği haykırmanın verdiği huzur ve yarı şaşkınlıkla dönmeye başladı. “Nerdeyim ben?” Chloe ise üst dudağının alaycı bir şekilde yukarı kalkmasına izin vererek çikolatasını henüz tadamamış olmanın kızgınlığı ile bakışlarını yerde oturmakta olan kıza kaydırdı. “Daha demin benim kuzenimin adını fısıldadın sanırım. Tabi bahsettiğin benim kuzenim olan Trevor değilse o başka!” Kız hafif kahkaha atarak yatağına dönerken mırıldanmaya başladı. “Haha! Senin kuzenin mi? Kim demiş? Aman canım olsa bile ne olmuş yani. Hem o senin gibi çoraplarıyla uyumuyordur eminim. Hiç değilse senin gibi yırtık çoraplarla dolaşmıyordur. ” Chloe yarı afallamış bir şekilde bu havalı[!] kızın ardından bakarken umarsızca gözlerini çoraplarına kaydırdı bu sefer. Kız haklıydı. Baş parmağı çorap yırtığından fırlamıştı, fakat Chloe bunu alışkanlığının vermiş olduğu rahatlıkla hiçe saymıştı. Şimdi de hiçe saymaya devam ederek artık uyku denen denize dalamayacağını anladığından kendini ortak salona atmanın daha akılcı olduğunu düşündü. Polarının fermuarını boğazına kadar çekti, artık darmadağınık bir hal almış saçları için de hiçbir şey yapma gereği duymadan kızlar yatakhanesinden çıktı.

    Bir elinde asası bir elinde henüz açılmamış çikolata paketi ile ortak salona inen merdivenlere gelmişken buranın ne kadar da karanlık olduğunu düşündü. Derin bir iç çekerek asasını hafifçe kaldırdı. “Lumos!” “Hey kapat şu lanet olası ışığı! Burada uyumaya çalışıyorum.” Kendini şövalye zanneden salağın teki tam yanındaki tablodan ona sesleniyordu. Onun bu lafına karşılık karşı taraftaki duvarda asılı duran bir başka tablodan da garip, tiz bir ses yükseldi. “Evet! Bizler de uyumaya çalışıyoruz. Şimdi kapatır mısın o ışığı lütfen.” Chloe gözlerini devirdi. Sonra her iki tabloya birden dil çıkararak asasını hafifçe sallandırdı. “Nox!.. Şimdi mutlu musunuz?” Daha fazla kendi aralarında fısıldaşmalarını duymak niyetinde değildi. Hızla basamakları geçerek şöminenin bulunduğu yere kadar geldi. Gelecek postası sofanın üzerinde yumulu bir şekilde duruyordu. Paketini açarak sonunda içinden çıkarmış olduğu çikolatasını hüpletirken diğer eline gelecek postasını alıverdi. Şöminenin karşısında bulunan koltuğa bağdaş kurup oturduğunda ateşin verdiği ışık yardımıyla gelecek postasındaki manşetlere bir göz atmaya başladı. Nedense o bunu yaparken aklına rüyası gelmişti. Bir iki saniyeliğine tıslar bir halde dudaklarını yana kaydırıp gülümsedi. Derken ardından gelen ayak sesleri ile başını çevirip arkasına bakındı. “Kim var orda?” Karanlıkta pek belirmemiş olan silueti ancak şömine yakınlarına geldiğinde fark edebilmişti. Bu rüyalarını süsleyen kızıllardan birini görmek çok da iyi gelmişti sanki. Gecenin ikisinde uykuları kaçan başkaları da vardı. Peşi sıra gelen ikizini de görmesi bu fikri kafasında iyice netleştirirken, aslında bu şahısların bir şeylerin peşinde olduğunu düşündü nedense. “Burada ne arıyorsunuz?” Ağızlarından laf almaya çalışır bir halde her ikisini süzerken bir yandan çikolatasının son parçasını da mideye indirmişti bile. Aslında bu sorduğu soru gecenin bu saatinde kalkıp sesler çıkaran birinin en son soracağı bir soru gibi duruyordu. Yine de ruh hali,a kendi keyfine bakan birinin bunu takmadığını ele veriyordu.


Puanlandıktan sonra silinirse sevinirim.^^
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Charity O'Keeffe
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: