Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Donielle.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Donielle Vantur Campris
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!



Lakap : Lakap ?
Nerden : Romanya
Mesaj Sayısı : 6
Yaş : 29
Kayıt Tarihi : 27/06/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Donielle. Empty
MesajKonu: Donielle.   Donielle. Icon_minitimePtsi 22 Ağus. 2011, 12:53

Hava çok sıcaktı. Sanırım kırk dereceydi ve tüm gözeneklerimden resmen ter fışkırıyordu. Silahımı saklamak için kalın ve büyük cepli bir yelek giyiyordum. İnsanlar bana deliymişim gibi bakıyorlardı. Onlara bakıp ‘Evet öyleyim,’ demek istiyordum ama diyemiyordum. İnsanlar benim bir Sagu avladığımı nerden bilebilirlerdi ki? Sagular oldukça tehlikeli yaratıklardır. İyi ve kötü olarak ikiye ayrılırlar. Kötü olanlar sagu iyi olanlar ise maguodur. Artık ne kadar iyi olabilirlerse. Sagular hem ruhani boyutta yapılan bir sihir türünü hem de yaşam sıvılarına dayanan sihir türünü kullanırlar. Avcıların seçilmelerine gelirsek. Bu iş bir gelenektir. Nesilden nesle aktarılır ve ne kadar talihsiz bir olay olsa da ailemin tek çocuğu olduğum için bu görev bana kalmıştı.Bu yaratıkların nasıl yok edileceklerine gelirsek, avcı ya ay tozuyla yapılmış mermilerden yararlanmalı ya da saguların kendi dillerinde birkaç büyülü sözcük fısıldayarak ölüm emrini vermelidir. Onların dilini öğrenmek zor olduğu için de ikinci seçenek daha kolaydır. O mermileri ise babam yaptığı için bu çok daha kolay hale geliyor ama ben onların dilini öğrenmeye çalışıyorum bu mermileri yapamayacağıma göre dillerini öğrenmek daha mantıklı, çünkü ben babam gibi silah ve mermi yapımı için eğitim görmedim. Babam öğretmeyi teklif etmişti fakat ben bir yerleri uçurabilme ihtimalimin yüksek olduğunu düşünerek teklifini reddetmiştim. Hayatım buydu maalesef. Yürürken düşünmek, kendime olayları anlatmak gerçekten rahatlatıcıydı. Ne olduğumu, ne yapmam gerektiğini tekrarlarsam daha çok konsantre olabiliyordum. Çok yürüdüğüm için bir lokantaya girdim. Girişindeki klimalıdır yazısı gerçekten çok cazip geliyordu bana. İçeri girdim, klimanın iki masa uzağındaydım. Dibinde durursam felç bile geçirebilirdim. Garsona işaret yaptım. İki dakika sonra masamdaydı. “Buyurun, ne istemiştiniz?” Mönüye tekrardan baktım ve “Buzlu bir kola ve bir dilim çikolatalı pasta. Teşekkürler,” dedim. Notunu aldı ve yanımdan uzaklaştı. Ben de bu arada savaş planımı yapmaya başladım. Not defterimi çıkardım ve yazmaya başladım. Elli dört kurşunum var, kredi kartım da yanımda. Sihir defterim ise yeleğimin cebinde. Arabamı almadığıma da son derece pişmandım çünkü ormana gitmek için taksiye binmem gerekecekti. Olası kötü olaylar için bıçağım yanımda. Eksiğim yoktu arabam dışında. Düşüncelerimi bozan garson oldu. Pastamı ve kolamı masama özenle bırakıp gitti. Kolamdan bir yudum aldım ve anında dişlerimin donduğunu hissettim. Gerçekten soğuktu ve iyi geldi. Pastamdan da bir yudum aldım gerçekten enfesti. Hızlıca pastamı yedim kolamdan da arada bir yudumlar alıyordum eğer fazla büyük bir yudum alırsam ağzımın içi ölü sagular gibi donmuş olacaktı. Kolamın bir kısmı bardağımda kalmıştı fakat içmek için yeterince vaktim yoktu. Hesabı istedim ve parayı önüme gelen küçük kadife kutuya gereğinden fazlaca bir bahşişle birlikte koydum. Oturduğum yerden acele etmeden kalktım ve kendimden emin adımlarımla lokanta kapısından dışarıya çıktım. Ana yola kadar yürüdüm ve bir taksi durdurdum. Adam huysuz birisine benziyordu ama umurumda da değildi. Yetişmem gereken bir av vardı. Yetişmem gerekiyordu çünkü sagular saat dört buçuk civarında inlerinden çıkıyorlardı. Benim aklıma gelen ilk soru neden bu vakitte kalkıyorlar olmuştu. Bana garip geldiği için babama sormuştum, babamın söylediklerine göre bizim göremediğimiz bir güneşleri varmış yani bizim güneşimiz onlar için görünmezmiş. Onların güneşi battığında ayları ortaya çıkar fakat onların güneş ve aylarını göremediğimiz için insanlık adına bir şey yoktur. Bilenler için bu konu ayrı bir meseledir. Taksiciye ormanın oraya tam olarak yaklaşmadan ineceğimi söyledim ve paramı verdim.

En çok Vellimans ile karşılaşmaktan korkuyordum. Çok ürkünç bir kadındı Saguların başı ve yaklaşık olarak üç bin yıldır yaşıyordu. Onunla karşılaşırsam çok zorlanırdım ama büyük ihtimalle yenerdim çünkü ay tozu mermilerim onun işini görebilirdi. Eğer o bir işe yaramazsan eski büyü kitabımı çıkartır ve becerebilirsem sagu dilindeki öldürme büyüsünü kullanabilirdim. Tabii olur da dilim dönmezse falan kendi kendimi öldürmüş olurdum. Yani birinci seçeneğim daima ay tozu mermileriydi. Sadece altı dakikam kalmıştı ve daha elli metrelik bir yolum vardı. Adımlarımı hızlandırdım. İki dakika sonra yuvalarına yakın bir çalılıkta gizlenecek yer bulmuş ve şu an için sessizliğin hakim olduğu meydanı gözlemeye başlamıştım. Çalıdaki dikenler canımı yaksa da katlanılamayacak bir şey değildi, daha kötülerini de yaşamıştım. Dürbünlü silahımı hazırladım ve ateş etme pozisyonumu aldım. Kullandığım silah belki biraz eskiydi ama iyiydi, şu ana kadar ölmediğime göre öyle olmalıydı. Olduğum yerde beni göremezlerdi, bundan emindim. Son saniyelerimi yaşadığımı düşünerek tanrıya sessiz ama içten bir dua gönderdim. Gözlerimi kapattım ve savaşa hazırlanarak derin bir nefes alıp biraz sonra mağaralardan fışkıracak olan sagulara odaklandım. Ve tam saatinde her yerden fırlamaya başladılar. Tek atışta hepsini vurmaya çalışıyordum mermilerim için. Sadece on tane kurşunum kalmıştı. Hızla mücadele ediyordum ve her şey gayet de iyi gidiyordu. Moralim düzeliyor ve onları alt edeceğime olan inancım gittikçe artıyordu. Sonra bir şey oldu ve yer altına inmediler. Yaratıcıları ortaya çıktı. Onu görmeyi hiç beklemiyordum. Şansıma lanet ediyordum. On mermiyle pek şansım yoktu. Direk benimle konuşmaya başladı. “Gel buraya insan evladı. Yoksa burayı senin için cehenneme çeviririm.Saklandığınçalılıktan çık.” Neler oluyor burada? Benim burada olduğumu nasıl anladı? Çok saçmaydı her şey belki de sadece bir tuzaktı bilemezdim. O yüzden ortaya çıkmadım. “Son saniyelerin insan evladı yoksa canını fena yakacağım.” Korkmaya başlamıştım fakat oraya gitmeyecektim düşmeyecektim tuzağa. Benim çalılarda saklandığımı nasıl anladı acaba?

Birden etrafımdaki dikenler batmaya başladı çığlık atmayacaktım fakat daha fazla dayanamayıp bir çığlık attım. Sagulardan bir gülüşme geldi. Adi yaratıklar. Ayağa kalktım ve onlara doğru bir adım attım. Silahım hala elimdeydi. Kadın mittekilerden çok daha güzeldi. Gerçekten çekiciydi.Ürkütücü bir güzelliği vardı. Elbisesi ormanın dallarında yapılmış bazı yerlerini açıkta bırakıyordu. “Aferin insan evladı sonunda akıllandın.” Silahımı kaldırdım ve nişan aldım. “Pek akıllanan birisi değilimdir,” der demez kalbine yakın bir yerden vurdum onu. Hiçbir şey olmadı, sadece küçük bir delik vardı. Şaşırmıştım. “Bana bunlar sökmez insan evladı. Akıllan lütfen sabrımı taşırma.” Arkalardan bir ses geldi. “Hadi tanrıçam onu öldürelim ziyafetimiz renklensin.” Efendileri onu tokatladı. “Konuşmana izin verdim mi sana? Susmasını öğren yavrum.” Tiksinmeye başlamıştım bile. “Lütfen bana insan evladı demeyi bırakın ismim Donielle.” Tepeden bakmasını iyi biliyordu. ”İstediğime istediğim gibi seslenirim. Şimdi bu dalkavukluğu bırak ve sessizce dur.” Bana kimse emir veremezdi. “Sizden emir alacağımı sanmıyorum,” dedim ve tekrar nişan alarak vurdum hem de beş kez, bunun sonucunda dört mermim kaldı, işte bittim. “Sinirlerimi çok zorladın insan evladı cezasını çekmeye hazır mısın?” Artık titreme noktasını da aşmıştım. “Çok geç asıl sen hazırlanmalısın.” Büyü kitabını çıkardım okumaya başladım: “Ey aydınlığın ruhu bana gel! Bana gel ve şu sagunun işini beraber senin aydınlık ve ferah ruhunla son bulduralım.” Devam edecekken kitap artık elimde değildi. Efendilerinin elindeydi. Hafif bir sesle küçük bir büyü söyledi ve kitap yandı. “Hayır!” Diye bağırırken efendilerine doğru koşmaya başladım ve tam üstüne atlayacakken “O kadar kolay değil insan evladı,” dedi ve kendi dillerinde bir büyüyle ölümümü emretti bu kadarını öğrenmiştim çünkü. Sersemledim ve yere dizlerimin üstüne çöktüm ve dudaklarımdan yalnızca birkaç sözcük çıktı adeta fısıltı gibi “Özür dilerim baba, hoşça kal…”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
C. Sturm Gaez
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
C. Sturm Gaez


Lakap : isim
Mesaj Sayısı : 428
Kayıt Tarihi : 16/03/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Donielle. Empty
MesajKonu: Geri: Donielle.   Donielle. Icon_minitimeSalı 23 Ağus. 2011, 21:26

Anlatım: 35/23
Kurgu: 30/26
Akıcılık: 10/7
İmla: 10/10
Uzunluk: 5/5
Görünüm/Renklendirme: 5/4
Paragraf Düzeni: 5/5

Toplam 80 puan. Mortem Symphony'e hoş geldiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Donielle.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: