Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Gerçeklerin Aynası

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Ophelia Rhodanthe
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Ophelia Rhodanthe


Lakap : Bastard.
Nerden : Köy çocuğuyum ben.
Mesaj Sayısı : 418
Kayıt Tarihi : 28/05/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Gerçeklerin Aynası Empty
MesajKonu: Gerçeklerin Aynası   Gerçeklerin Aynası Icon_minitimeCuma 12 Ağus. 2011, 11:21

Gerçeklerin Aynası Alessandra-Ambrosio-alessandra-ambrosio-16897410-100-100 & Gerçeklerin Aynası Johnny-Depp-Icons-johnny-depp-24389862-100-100

Ophelia Mc'Reid & Edgar de L'amour
Sabah
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://fantastikcag.my-rpg.com/
Ophelia Rhodanthe
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Ophelia Rhodanthe


Lakap : Bastard.
Nerden : Köy çocuğuyum ben.
Mesaj Sayısı : 418
Kayıt Tarihi : 28/05/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Gerçeklerin Aynası Empty
MesajKonu: Geri: Gerçeklerin Aynası   Gerçeklerin Aynası Icon_minitimeCuma 12 Ağus. 2011, 14:19

Sabahın ilk ışıklarının odasına girmesiyle gözlerini açması bir oldu. Bir ses hafifçe uyanmasını fısıldamıştı. Onu hayata bağlayan adam olmadan geçirdiği her saniye gerçeklikten biraz daha fazla kopuyordu. Sonunun nereye varacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Artık onu sesler kontrol etmeye başlamıştı. Onlar ne derse yapıyordu, başka seçeneği yoktu. Eğer söylediklerini yapmazsa zararlı çıkacağını biliyordu. Bu yüzden, oturma odasındaki televizyon kırılmıştı. Servetini harcayarak satın aldığı tablolardan bir tanesinin tam ortasında bıçak darbeleri vardı. Yapmaması gereken o kadar çok şey yapmıştı ki, düzeltmeye çaba harcamıyordu bile. Edgar döndüğünde her şeyin düzeleceğini biliyordu. Her şeyi düzeltebilecek tek kişi. “Bakalım senin gerçek yüzünü gördüğünde hala seni sevecek mi?” dedi ses. Gözünü açtığı anda başlayan ve yorgunluktan uyuyakalana kadar süren bu nöbetler onu fazlasıyla yoruyordu artık. Günlerdir işe bile gidemez olmuştu. Evden dışarı çıkarsa diğer insanların ona zarar vereceği korkusuyla yerinden kıpırdamıyordu bile… Yatağından kalktığında tam karşısındaki aynadaki yüzü ona kin dolu gözlerle bakıyordu. Tıpkı, işe yaramazın tekisin der gibiydi gözleri. Gözünü onlardan kaçırarak banyoya doğru ilerledi hızlıca ve yüzüne biraz su çarptı. Suyun rengi giderek kırmızılaşıyordu. Bembeyaz suyun giderek daha fazla kızarması karşısında dehşete düştü ve yüzünü kaldırıp aynaya baktı. Sağ gözünün altından başlayıp çenesine doğru uzanan yara şimdi acımaya aşlamıştı. Dün gece neler olduğu konusunda ufacık bir fikri dahi yoktu. Kendisini o kadar güçsüz hissediyordu ki, lavabonun yanına yığılıverdi. Buz gibi mermer titremesine sebep oluyordu. Bacaklarını karnına doğru çekti ve sessizce ağlamaya başladı. Banyonun sessizliğinde sadece kendi hıçkırıklarını duyuyordu ilk defa. “Sen busun işte: Zavallı!” Ophelia yavaşça doğrulmaya çalıştı ama çok güçsüzdü. Birkaç gündür hiçbir yiyemediği için vücudu yavaş yavaş eriyordu. Kulaklarını kapattı ama biliyordu ki, onlardan bu şekilde kurtulamazdı. Koşa koşa oturma odasına gitti ve koltuğa bir kuş gibi tünedi. Bacaklarını karnına çekmişti yine, bu şekilde kendisini güvende hissediyordu. “Ben zavallı değilim! Kes sesini!” diye haykırdı ama haykırışları boşa gidiyordu. Sehpanın üzerindeki minik kedi heykeli ona doğru dönmüş öldürecek gibi bakıyordu. Gözlerini ondan kaçırmaya çalışsa da heykelin doğrudan ona baktığını hissediyordu. Bir kez daha pişman olmuştu doktorun teklifini reddettiği için. “Onu öldürmek istiyorsun, karşı koyma bu hisse.” Ophelia yüzünü dizlerinin arasına sakaldı ve sessizce ağlamaya başladı. Edgar’ı öldürmekten öylesine çok korkuyordu ki, artık onun dönmesini bile istemiyordu. “Onu öldüremem..” Sesi hıçkırıklarıyla bölünmüştü. Gözlerini kapattı ve bu anın bir an önce bitmesi için dua etmeye başladı. Her şeyin düzelmesi için…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://fantastikcag.my-rpg.com/
Edgar Rhodanthe
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Edgar Rhodanthe


Nerden : Amisos
Mesaj Sayısı : 179
Kayıt Tarihi : 25/06/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Gerçeklerin Aynası Empty
MesajKonu: Geri: Gerçeklerin Aynası   Gerçeklerin Aynası Icon_minitimeCuma 12 Ağus. 2011, 15:38

Mutfaktan getirdiği çay ve yeni yapılmış çikolatalı keki masaya koyup annesinin yaşlılıktan buruşmuş, benli; ama yumuşacık ellerini avuçları arasına aldı genç adam. Gözlerini annesinin yeşil ve yorgun gözlerine çevirdiğinde oğlunun o kadın için ne anlama geldiğini görüyordu. Babası bir seherbaz olan Edgar'ın hiçbir zaman sıcak yemekler pişen evi olmamıştı. Daima kavgayla bezenen hayatları annesinin muggle olduğu gerekçesiyle babası tarafından karartılmaya çalışılmış, lanetler ardı arkasını izlemişti. Bir gün kendini öldürttüğü uğursuz düellodan sonra biraz huzura kavuşmuşlardı. Edgar'ın annesini ziyarete gelişiyle birlikte kadın bakışlarını bir ay boyunca oğlundan bir an olsun ayırmamış, gururla seyrettiği Edgar'ın hayatına dair her ayrıntıyı öğrenebilmek için durmadan konuşmuştu. Ne kadar da mutlu olmuştu... Edgar izninin son günlerine geldiğinde yaptığı ziyaretin manevi dolgunluğundan memnun annesine son kez sarılıp muggle yöntemleriyle Londra'ya döndü.

Londra havaalanına indiğinde Ophelia'ya çok uzun süre sonra tekrar kavuşacağı için duyduğu heyecan elini ayağına dolaştırıyor, acele ettiği için işlerin daha da uzamasına ve her şeyin sarpa sarmasına neden oluyordu. Birkaç saatlik uğraşının ardından ersmi belgeleri tamamlamış, en yakın çiçekçiden bir demek kırmızı gül almış ve daha fazla bekleyemeyecek bir heyecanla mugglelardan uzak kuytu bir köşede Ophelia'nın genç adamın yokluğunda kalmak üzere gittiği kendi evine cisimlenmek için asasını çıkarmıştı. Ophelia'nın görkemli müstakil evinin kapısına gelip elini sabırsızlıkla zile attığında yüzünden kısa süreli muzip bir gülümseme geçti. O kadar süre ayrı kaldıktan sonra kavuşmalarının da görkemli olması gerekirdi. Elindeki demete son kez bakıp içeriiye cisimlendiğinde, sevgilisinin tanıdık evinde bazı şeylerin yolunda olmadığını gördü. Bir tablo parçalanmış, televizyon darbeler almıştı. Evin huzurlu havası yerini bir savaş filminin hırpalanmış setine bırakmıştı. Pabikleyen; fakat ortalığı velveleye vermek istemeyen seherbaz sessizce oturma odasına yaklaştığında genç kadının hıçkırık sesleriyle irkildi. Kapıda durup bir süre içeriyi dinledi. Biriyle konuşuyordu. “Onu öldüremem..” Kadının sesini sessizlik cevapladı. Hıçkırıklar Edgar'ın içini parçalamaya başladığı sırada kapıdan içeri telaşla girip sevgilisinin yattığı kanepeye koşarcasına ilerledi. Kadının eline batan ufak bir dikenle günlerce acı çeken Edgar, onu kanepeye iyice sokulmuş yatarken görünce telaşlanmıştı. Ophelia iyi misin? Hasta falan mısın, bir şifacı çağıralım istersen? Elindeki demeti sehpaya bırakmış, kadının ateşini kontrol ederken hayallerindeki buluşma sahnesine hiç benzemeyen bu durumun üzüntüsünü yaşıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ophelia Rhodanthe
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Ophelia Rhodanthe


Lakap : Bastard.
Nerden : Köy çocuğuyum ben.
Mesaj Sayısı : 418
Kayıt Tarihi : 28/05/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Gerçeklerin Aynası Empty
MesajKonu: Geri: Gerçeklerin Aynası   Gerçeklerin Aynası Icon_minitimeC.tesi 13 Ağus. 2011, 09:59

Karanlık, soğuk ve korkutucu karanlık. Yüzümü çevirdiğim her yer karanlık. Neredesin? Karanlığın içinden sana uzattım eli neden tutmuyorsun? Seni istiyorum, yanımda olmanı istiyorum. Yalnızım, sadece kendi nefesimi duyabilecek kadar yalnızım. Korkuyorum, ölümü istiyorum ama ölüm benden çok uzaklarda. Hayata olan bağlılığım tek bir incecik ipten ibaret. Sen geldiğinde düzeleceğim, gel artık. Kurtar beni bu yalnızlıktan, harap oldum. Sen yanımda olduğunda bu kadar zayıf olmuyorum, duvarlarım birer birer yıkılıyor yokluğunda.

Gözlerini kapattığında hiçbir şeyin düzelmeyeceğini bilmesine rağmen sürekli bir şeylerden kaçıyordu. Kalıp savaşmayı birçok kez seçmişti, ama hiçbirinde başarılı olamamıştı. Kendisini en zayıf hissettiği anlarda ortaya çıkıyordu lanet sesler. Onlardan kurtulmuştu son birkaç yılda, ama yine de yalnız kaldığında kendisini yalnız hissettiğinde ortaya çıkıyorlardı. Evin içindeki ayak seslerini işitmişti ama kafasını kaldırıp bakmak istemedi. “Ophelia iyi misin? Hasta falan mısın, bir şifacı çağıralım istersen?” Erkek ona dokunduğu anda içine öfke ve korkuyla karışık bir his dolmuştu. Adamın göğsüne ayağıyla vurarak onu geriye doğru yitti ve kanepenin bir köşesine kıvrıldı. “Dokunma bana! Git, uzaklaş benden.” Ses tonu o kadar sertti ki, kendisi bile korkuyordu. Benliğini ve gerçekliğini kaybetmiş birisiydi o sadece. Edgar’ın yanında olup elinden tutmasını istiyordu sadece. Biliyordu ki, onu düzeltebilecek tek kişi oydu. Bu hastalığın çıkışı zaten çocukluk yıllarıydı. Bir şeylerin birikimi sonucunda gençliğinde saçma sapan sesler duymaya başlamıştı. Ona bakan aileye bundan hemen bahsetmişti, böylece hemen tedavi olmaya başlamıştı. Her ne kadar son zamanlarda biraz olsun azalmış olsa da yalnız kaldığı anda zayıflığından faydalanıp yine ortaya çıkıyordu.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://fantastikcag.my-rpg.com/
Edgar Rhodanthe
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Edgar Rhodanthe


Nerden : Amisos
Mesaj Sayısı : 179
Kayıt Tarihi : 25/06/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Gerçeklerin Aynası Empty
MesajKonu: Geri: Gerçeklerin Aynası   Gerçeklerin Aynası Icon_minitimeC.tesi 13 Ağus. 2011, 12:55

Evinden uzakta olduğu zamanlarda tek hayali sevgilisiyle birlikte yemek yemek, yalnız değil onunla uyumak, en sevdikleri şarkılarda dans etmekti. Bu yüzden günlerini sabırsızlıkla geçirmiş, gözlerini kapattığında beliren Ophelia'nın aksine sarılmıştı. Şimdi ise sevgilisi onu tanımadığı bir nöbetin esiri olmuş, adamın hisli ve romantik olarak planladığı, hayatlarının en önemli günü olmaya aday bu günü geciktirmişti. Edgar ceketinin cebindeki kare kutuya dokunup güç almak isteyerek genç kadının gözlerine baktı. Fakat gördüğü kanepede iyice küçükmüş olarak yatan yabancı bir kadındı. Ophelia'nın ayağıyla göğsüne attığı bir darbeye hazırlıksız yakalandığı için hafifçe sendeledi Edgar. “Dokunma bana! Git, uzaklaş benden.” Sevgilisi biraz garip davranıyordu ve Edgar'ın gelişine sevinmeyen bu sözler ile odanın parçalanmış dekoru birleştiğinde genç adamı gerçek bir endişe dalgası esir alıyordu. Yavaşça kadının yanına doğru emekledi. Onu korkutmamak, tekrar aynı ifadeyi vermemesini sağlamak, yardım edebilmek için elini uzattı, fısıldayarak konuşmaya başladı. "Ophelia, benim Edgar. Sana yardım edebilirim biliyorsun, lütfen konuş benimle. Bir umutla kadının saçlarını okşamaya, korkudan buz gibi olmuş elini tutmaya çalıştı. Saate baktı, yer ayırttığı restoranta gidebilmek için birkaç saatleri daha vardı. O zamana kadar Ophelia'nın kendini biraz daha iyi hissetmesini, bu özel ve anlamlı günü hayal ettiği gibi tamamlayabilmeyi umdu. Planlarına göre erkenden girdiği evde Ophelia'yla uzun süre sarmaş dolaş olacaklar, kanepede Edgar sevgilisinin saçlarını okşarken ayrı geçirdiği zamanlar hakkında tatlı sohbetler edecekler, karınları acıkmaya başladığında adamın önceden ayırttığı pahalı bir mekanda yemeklerini yerken Edgar günlerdir üzerinde çalıştığı sürprizini yapacak ve bundan sonra hiç ayrılmayacaklardı. Oysa gerçeklik Edgar'a beklenmedik bir şekilde çarpmış, hayaller kurduğu, hayatını birleştirip aynı yastığa baş koymak istediği sevgilisi tarafından ummadığı bir şekilde karşılanmıştı. Sorun ise ortada bir sebep olmadığı halde Ophelia'nın böyle davranmasıydı.. Hüzünlü gözlerini bir kez daha kadına çevirdi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ophelia Rhodanthe
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Ophelia Rhodanthe


Lakap : Bastard.
Nerden : Köy çocuğuyum ben.
Mesaj Sayısı : 418
Kayıt Tarihi : 28/05/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Gerçeklerin Aynası Empty
MesajKonu: Geri: Gerçeklerin Aynası   Gerçeklerin Aynası Icon_minitimePaz 14 Ağus. 2011, 10:23

Edgar’ın dönüşünü dört gözle beklemişti. Döndüğü gün ona kendi elleriyle mis gibi yemekler hazırlayacaktı ve salondaki piyanonun yanında birlikte şarap içip sohbet edeceklerdi. Olayların geldiği bu noktada hayallerden söz etmek mümkün değildi. Aslında Ophelia diye birinin varlığından bile söz etmek mümkün değildi. Görüntüsünün altında sıkışıp kalmıştı o, çığlıklar atıyordu. Sessiz haykırışlarını kimsenin duyamayacağını bilmesine rağmen içten içe yanıyordu. Ona uzatılan yardım elini bu sefer geri çevirmemeyi kabul etti ve erkeğin elini korkakça tuttu. Ondan aldığı güç ve içini sarmalayan duygular çok tanıdıktı. "Ophelia, benim Edgar. Sana yardım edebilirim biliyorsun, lütfen konuş benimle.” O muhteşem ismi duyduğu anda kalbi daha da hızlı atmaya başladı. Kalbinden tüm vücuduna yayılan adrenalin hissi ona güç vermişti. Yanındaki erkeğin kim olduğunu çok iyi biliyordu artık. İlk defa hiç tereddütsüz bunu kalbinden gelen bir hisle biliyordu. Kafasını yavaşça Edgar’ın göğsüne yasladı ve göz pınarlarında bekleyen yaşları salıverdi. Yüzünü utançtan erkeğin göğsüne gömmüştü adeta. Ona nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Bu hadle görmemesi lazımdı Ophelia’yı. Zamansız bir zamanda çıkagelmişti. Aradan uzunca bir süre geçtikten sonra nihayet yüzünü kaldırabilme cesaretini bulabilmişti kendisinde. Ellerini yavaşça Edgar’ın ellerinden çekti ve yüzünü ellerinin arasına aldı gerçekliğinden emin olabilmek için. Çıkık elmacık kemikleri ve dağınık sakalları sayesinde artık emindi. En azından bir şeylerden emindi artık… “Edgar, git. Lütfen. Ben bile kendimi tanıyamaz haldeyken yanımda durma.” Gözlerini ona kenetlemiş kalkıp gitmesini bekliyordu. Şu haldeyken o bile kendisine zavallı gözüyle bakardı normal olsaydı. Onun gitmesini beklerken Edgar koltuğa iyice yayılmıştı, hiç kalkmaya niyeti varmış gibi durmuyordu. “Edgar, evimden defol git! Defol diyorum sana.” İçi kan ağlayarak söylüyordu tüm bunları. Karşısındaki adama zarar vermek yerine onu kırmayı yeğlerdi… Oysa ki ne güzel şeyler hayal etmişti onun döneceği gün için. Her şeyi berbat etmekte üstüne yok, tıpkı yakında onu geberteceğin gibi… Aptal seslerden ölesiye nefret ediyordu. Neden onda vardı böyle saçma sapan bir hastalık ki? Neden! Tekrar gözlerini kapattı ve susmaları, onları duymamak için sessizce bir şeyler mırıldanmaya başladı.

Bazen intihar çok cazip bir seçenek gibi geliyordu ona. Birkaç saniyelik acıdan sonra sonsuz huzur. Uçsuz bucaksız bir aydınlık. Hayatı boyunca içinden çıkamadığı karanlıktan kurtulmasının tek yolu buydu. Edgar'la tanışmadan önce bunu kolaylıkla yapabilirdi ama şimdi kendisi ve sevgilisini düşünmek zorundaydı. Onun hayatını da mahvetmek zorunda değildi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://fantastikcag.my-rpg.com/
Edgar Rhodanthe
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Edgar Rhodanthe


Nerden : Amisos
Mesaj Sayısı : 179
Kayıt Tarihi : 25/06/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Gerçeklerin Aynası Empty
MesajKonu: Geri: Gerçeklerin Aynası   Gerçeklerin Aynası Icon_minitimePaz 14 Ağus. 2011, 16:13

Umutsuzca bir şeyler yapıp Ophelia'nın eski haline dönmesi için İsa'dan yardım dileyen Edgar, genç kadının çok sevdiği şampuanını burnunda, her zaman özenle makyajı yapılan kahverengi gözlerinden akan yaşları gömleğinin göğsünde hissedince ihtiyaç duyduğu işaretin sonunda geldiğini farketti. Sevgilisi onu tanımıştı. O lanet olası nöbetten bir anlığına da olsa kurtulmuş, adamın güçlü; fakat sert görünen ellerine kısa bir süre de tutunmuştu. Zaten hep böyle değil midir? Birbirine ihtiyaç duyan sevgililer ellerini birbirlerinin avuçlarından bir an olsun çekmez, sevgililik ruhuna uyarak gülümsemeleriyle birbirlerini çekim alanlarına sokarlar. Edgar ve Ophelia için ise gülümsemek şu an için biraz zordu. Ophelia mutlu kısa anların ardından tekrar kaskatı kesilmiş, elini adamın elinden çekerek kahverengi gözlerini sevgilisininkilere kilitlemişti. Edgar onun daha önce böylesine otoriter ve kesin bir dille konuştuğunu duymamıştı. “Edgar, git. Lütfen. Ben bile kendimi tanıyamaz haldeyken yanımda durma.” Oysa o biricik sevgilisinin hiç unutmamıştı ki tanısın.. Gözleri Edgar'a bakarken her zamanki gibi heyecanlıydı. Dokunuşları tanıdık, başını göğsüne gömerken aradığı güven hissi değişmemişti. Sadece çehresi birkaç gözyaşı ve sert bir mizaçla çevrilmişti, o kadar. Edgar Ophelia'nın saçlarını okşamaya, teskin edici sözlerini söylemeye devam etti. Bunların geri dönüşümü ise sert bir ses ve öfke saçan bakışlarla olmuştu. “Edgar, evimden defol git! Defol diyorum sana.” Dişlerini birbirine kenetleyen adam bu kırıcı sözleri duymamaya, tüm bunların kaynağının sebebini dahi bilmediği lanet olası nöbetler olduğunu hatırlamaya çalıştı. Tutunduğu bu küçük dal o kadar cılızdı ki, kendini onun yanında durabilecek kadar güçlü hissetmeyerek mutfağa, kadın için biraz içecek hazırlamaya gitti. Ne zaman böyle olmuşlardı, neden bunları yaşıyorlardı hiçbir fikri yoktu. Belki tüm bunları neden yaşadıklarını bilse kendini biraz olsun iyi hissedecek, yardım edebilecekti. Oysa şimdi eli kolu bağlı bir halde, sevgilisinin ona ihtiyacı olduğu halde istenmemenin hüznüyle loş bir mutfakta su içiyordu. Bardaktan sembolik bir yudum alıp bakışlarını mutfak tezgahına indirdiğinde birkaç gözüne ilk çarpan birkaç ilaç kutusu oldu. Yavaş hareketlerle, ne ile karşılacağını bilmemenin korkusuyla ilaçları eline aldı. İsimleri vardı; ama ne işe yaradıklarını bilmiyordu. Aceleyle -ilaçlarının bir kısmını yere dökülmesine neden olacak kadar hızla- kutuların içindeki prospektüsü çıkardı ve kendine yabancı gelen onca kelimenin içinden tanıdık bir şeyler aradı. Gözüne çarpan ve dünyanın yavaşlamasını sağlayan sadece kısa bir cümleydi. "Şizofrenik tanıların semptomatik tedavisinde kullanılır. Karşı reaksiyonlar durumunda doktorunuza başvurunuz." Narin, kırılgan sevgilisinin bu ilaçlarla ne işi olabilirdi! Genç adam gerçeği, anlamak istemediği, olması imkansız, yakıştıramadığı gerçeği reddetmekte kararlı, sandalyelerden birine çöktü. Nasıl olabilirdi? Bir kuş ürkekliğinde Ophelia şizofreni himayesinde olabilir miydi? Tüm bu nöbetlerin, titremesinin, korkularının temelinde olan şey bu hastalık mıydı yani? Peki ya bunu neden Edgar'a söylememiş, yardımı reddetmişti? Dünyasının başına yıkıldığını hissetti Edgar. Bu kadar kritik bir durumu bu kadar kritik kararlar alma aşamasına geldiklerinde bile hâlâ bilmiyor olmanın, Ophelia ile ilgili bu kadar önemli bir bilgiden haberi olmamasının utancıyla uzun uzun düşündü Edgar. Sorun hastalık değildi, sorun ona söylenmemesiydi. Altındaki nedenleri düşündüğünde aklına sadece güvensizlik geliyordu. Evlenme teklif edeceği sevgilisi ona güvenmiyor, ikisinin de hayatını etkileyecek bir şeyi dahi paylaşmıyordu. Aldatılmış, oyalanmış, bir hiç muamelesi görmüş hissetti kendini. Bunun tek bir açıklaması olabilirdi, Ophelia Edgar ile ciddi bir şeyler, hayatını birleştirmeyi asla düşünmemişti. Acı bir tokat gibi mutfakta yankılanırken Edgar ilaçları eline alıp oturma odasına doğru ilerledi. Ophelia'yı bıraktığı yerde yatıyor vaziyette bulmuştu. Tek söz söylemeden ilaçları kadının yanına hafifçe attı. Söyleyeceği her söz şu anda zaten kırılgan olan bu kadını daha çok üzecekti. Fakat o zaten kırılmıştı. Sürahiden aldığı bir bardak suyu kadına uzattı, kesin bir emir verdi. "İlaçlarını iç."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ophelia Rhodanthe
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Ophelia Rhodanthe


Lakap : Bastard.
Nerden : Köy çocuğuyum ben.
Mesaj Sayısı : 418
Kayıt Tarihi : 28/05/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Gerçeklerin Aynası Empty
MesajKonu: Geri: Gerçeklerin Aynası   Gerçeklerin Aynası Icon_minitimePtsi 15 Ağus. 2011, 10:50

Söylediği kırıcı sözlerden sonra vicdan azabı giderek büyüyordu. Onu sevip değer veren tek kişinin kalbini paramparça ediyordu. Ama bunu onun iyiliği için yapıyordu. Edgar’a zarar verecek olursa kendisini asla affetmezdi ve seslerin onu ne kadar etkilediğini daha önce de görmüştü… Bakanlıkta geçirdiği son gün geldi gözlerinin önüne. Hayatını değiştirecek olan o lanet olası son gün. Hatırladığı anda bile tüyleri diken diken oluyordu. Hiç yaşanmamış olmasını öylesine isterdi ki…

~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~

Güneşin uyanışıyla birlikte gözlerini açmıştı genç cadı. Bir süre uyanıp uyanmadığını anlayamadı. Boş gözlerle tavanı süzüyordu. Aptalca bir rüya görmüştü yine. Son zamanlarda kabusların sayısı artmaya başlamıştı. Geçirdiği derin bunalımın etkileriydi tüm bu olanlar. ‘Zayıfsın, çok zayıfsın…’ Sesi duyduğu anda kalp atışları hızlanmaya başladı. Camın önündeki silüet yavaşça ona yaklaşıyordu. Ayaklarıyla bir yandan kendisini geri yitiyor, bir yandan da korktuğunu belli etmemek için çığlıklarını yutuyordu. Ona doğru yaklaşan bu karaltıdan ölesiye korkuyordu. İçindeki korku gitgide artarken onun tek yapabildiği kapana kısılmaktı. Karaltı gürültülü bir şekilde yatağa oturdu ve bir eliyle Ophelia’nın saçlarıyla oynamaya başladı. Kadının kahverengi saçları karanlığın ellerinde birer kora dönüşüp yanıyordu. Yanaklarından süzülen yaşları elinin tersiyle siliyordu karaltı. ‘O seni sevmiyor, kandırılıyorsun Ophelia… Ölümü hak ediyor, tıpkı senin gibi.’ Ellerini yumruk yapıp boşluğa doğru sallamaya bir yandan da bağırmaya başladı. Aşkına dil uzatılmasına müsaade edemezdi. Tek varlığıydı Edgar onun… Yorgunluktan güçsüz düşene kadar bağırdı, haykırdı ve en sonunda ağırlaşan göz kapaklarına yenik düştü. Gözlerini açtığı anda acıdan kıvranmaya başladı. Vücudundaki bütün kemikler tuzla buz olmuşçasına ağrıyordu. Canı öylesine yanıyordu ki, ölümü tercih ederdi. Sendeleyerek ayağa kalktı ve cep telefonundan doktorunu aradı. Birkaç saniye ağzından hiçbir şey çıkmadığında anlamıştı adam bir sorun olduğunu ve yarım saat içinde evine gelmişti. Ona hafif bir sakinleştirici verdikten sonra konuşmaya başlamıştı. “Ophelia nöbetlerinin sayısı günden güne artıyor. Seni hastaneye almamız lazım. Eğer Edgar için endişeleniyorsan, onun da bilmeye hakkı var senin durumunu. Daha ne kadar saklayacaksın gerçekleri?” Ağzını açtı ama sadece anlamsız sesler çıkartabildi. Sakinleştirici sayesinde bulutların üzerinde gibiydi. İlk defa üzerindeki incirlerden kurtulmuş özgürce kanat çırpıyordu.

~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~

Geçmişten sıyrılıp günümüze döndüğünde Edgar tam karşısında ateş saçan gözlerle bekliyordu. Bunu hak etmişti bu yüzden sorgulamıyordu artık. Koltuğun üzerine fırlattığı ilaçlar zaten durumu yeterince anlatmıştı kadına. Elini yavaşça başına götürdü, ne yapacağını bilmiyordu. Keşke doktorunu dinleseydi olaylar bu noktaya gelmeden önce. "İlaçlarını iç." Ürkekçe elini bardağa uzattı ve minik kutudan ilaç alıp ağzına attıktan sonra yavaş bir yudum aldı. Yavaşça ayağa kalktı ve Edgar’a doğru uzandı. Korkudan buz gibi olmuş elleri onun ellerine değdiği anda vücudunu hafif bir ürperti kapladı. Onu kaybetmek istemiyordu. O da giderse her şey biterdi… “Edgar, sana söylemeliydim biliyorum ama beni bırakmandan korktum. Sensiz yaşayamayacağımı biliyorum. Şizofrenim, evet ama gerçekliğine inandığım tek şey senin aşkın. Seni seviyorum Edgar de L’amour.” Başını yavaşça erkeğin omzuna koydu ve gözlerini kapattı. Belki de ona sarılacağı son andı bu… Eğer öyleyse tadını çıkartmaya bakmalıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://fantastikcag.my-rpg.com/
Edgar Rhodanthe
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Edgar Rhodanthe


Nerden : Amisos
Mesaj Sayısı : 179
Kayıt Tarihi : 25/06/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Gerçeklerin Aynası Empty
MesajKonu: Geri: Gerçeklerin Aynası   Gerçeklerin Aynası Icon_minitimePtsi 15 Ağus. 2011, 16:13

İlaçları koltuğa attıktan sonra bakışlarını oda içerisindeki çeşitli yerlerde dolaştırdı, Ophelia'nın gözleri hariç. Ona olan kızgınlığının kolayca eriyeceğini biliyordu; ama bunu istemiyordu. Gerçeğin, hem de bu derece mühim bir gerçeğin saklanması onu incitmişti. Tanrı aşkına, bu kadın bu hastalığı ne zaman söylemeyi düşünüyordu? Evlendikten sonra mı! Edgar sabırsızca, gitmek için Ophelia'nın ilaçlarını aldığından emin olmak için beklerken kadın soğuk bir buz kütlesi kadar sert elleriyle adamın ellerini tuttu. O anda Edgar'ın içinde bir şeyler koptu işte. Ona asla kızamayacağını, birazdan bu odadan çıkıp gidemeyeceğini anladı. Başını göğsüne koyan kadının saçlarına yüzünü gömdü. İşte tek istediği buydu. Ophelia'dan, hayattan, tek beklentisi bu duru mutluluktu. “Edgar, sana söylemeliydim biliyorum ama beni bırakmandan korktum. Sensiz yaşayamayacağımı biliyorum. Şizofrenim, evet ama gerçekliğine inandığım tek şey senin aşkın. Seni seviyorum Edgar de L’amour.” Kadının bu sözlerinden sonra onu sıkıca kucaklayıp havada birkaç tur döndürdü genç adam. Eski, kıskanılan mutluluklarının geri döndüğünü düşünmek içine coşkulu bir yaşam enerjisi katmıştı. "Ophelia, eğer bir gün seni bırakırsam bu, zaten yararsız geçen ömrümdeki en affedilmez günah olur." Ardından genç kadının yanağına yavaşça yaklaştı, duru bir öpücük kondurup önünde diz çöktü. Şimdi odada Ophelia, Edgar, harap olmuş eşyalar ve pahalı bir pırlanta vardı. "Mon amour, benimle evlenip ismini Ophelia de L'amour yapmaya ne dersin?" O anda tamamlanmıştı Edgar. Ne sanrılar vardı, ne yoğun iş temposu, ne ziyaret edilmesi gereken bir akraba.. Dünya küçüldü, sadece ikisine yetecek kadar...

~~SON
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gerçeklerin Aynası
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: