Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 feronia f.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Feronia Fontaine
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!



Mesaj Sayısı : 2
Kayıt Tarihi : 09/08/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

feronia f. Empty
MesajKonu: feronia f.   feronia f. Icon_minitimeSalı 09 Ağus. 2011, 20:04


Ölüm anı gelip çattığında
Anlayacak istemesede özel olduğunun
Kendini yaşamla ölüm arasında bulduğunda
Seçecek ona yada sevdiklerine can verecek kararı

Londra, küçük sakin bir alışveriş merkezi. 15.18

Hakkında yapılan büyük kehaneti umursamadan, içindeki duyguları göstermeden ilerliyordu. Oysa korkudan titreyecek haldeydi, yaşamı ve büyüleri her daim sevmişti o. Her zaman kendisinin ölmesinin yerine başkalarının ölmesini seçmişti ve bu uğurda pek çok kişinin yaşamını feda etmişti. Şimdi ise kendine aynı soru gelmişti. Kendi hayatımı gerçekten değer verdiklerinin hayatı mı? Böyle bir seçimi yapacak olgunluğa erişmemişti o daha. Yirmi yaşında, işsiz bir cadıydı ve yaşıtlarından farkı yoktu kendi gözünde. Özel olduğunu bir türlü kabullenemiyordu. Siyah topukluları cam zeminde kulakları rahatsız edecek tiz bir çıkartarak ilerliyordu. Üst katta iyi kahve yapan bir dükkân olduğunu duymuştu. O kehanetten beri Jeffrey ile ilk defa görüşecekti. Prunella yaklaşık bir saat sonra gelecekti. Feronia önce Jeff ile konuşmak istiyordu, kehanetin gerçekliğine inanıyordu ve ona zarar gelmesini istemiyordu. Hiçbir zaman çok ciddi olmamışlardı ama birbirlerini sevdikleri kesindi. Elindeki kağıtta yazan isimi bir kıyafet mağazasında sormasının ardından bir koridor yürüyüp sağa döndü ve küçük kapıdan içeri sıyrıldı. Oldukça şık dekore edilmiş sevimli bir yerdi. Yukarıdan aşağıya sarkan dalların uçlarına renkli ampuller bağlanmıştı. Masalar tahtadan yapılmış, beyaza boyanmıştı. Yeşil sandalyelerin üstüne beyaz, çiçekli yastıklar bağlanmıştı ve dükkânın sonunda uzunca bir bar vardı. Barın başındaki siyah koltukların birine oturup keskin bir bardak içki istedi.

Yavaş yudumlarla içkisini bitirirken Jeff içeri girdi. Hafif terlemişti, kahverengi saçları ıslanmış açık pencereden gelen rüzgârla savruluyordu. Bu haksızlıktı, Feronia ondan ayrılmak istediğini söyleyecekken nasıl bu kadar yakışıklı olabilirdi? Islak dudaklarını Feronia’nın içkili dudaklarıyla birleştirdi ve Feronia’nın dilinde kalan bir yudum içkiyi aldı. Sevgiyle gülümsedi ve Alman aksanıyla “Sağlığa önem verdiğimi bilirsin, zaten ölmek üzereyiz sağlıklı gömülelim” dedi. Feronia içine gömülen duyguları göstermeyerek gülümsedi. Jeff sadece ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. Feronia günlük birkaç olaydan bahsetti ve sonra yutkundu. Artık asıl sebebi anlatmalıydı. Ne diyeceğini bilmeden dona kalmıştı. Atacağı adımı, söyleyeceği sözcüğü hiçbir şeyi bilmiyordu. Jeff elini tutmuş sadece seyrediyordu. Yeşil gözlerini Feronia’ya dikmişti. Her saniyenin tadını çıkarmaya çalışıyordu. Feronia konuşmayarak mavi gözlerini ona dikti. Çok sevimliydi. Bitter çikolatası renginde koyu renkli saçları ve açık çikolata teniyle reddedilmez biriydi. Ona ayrılmak istediğini asla söyleyemezdi. Öyle sevimli ve yakışıklıydı ki. Bakışlarında parlayan yeşil gözleri ormanı andırıyordu. Kıvırcık saçlarının verdiği sempati yetmezmiş gibi gülümsediğinde yanaklarında oluşan gamzeler ve bembeyaz, inciyi anımsatan dişleri gibi bir ton özellik ona haksız avantaj sağlıyordu. Gözünden inen bir damla yaşı silip Jeff’i öptü.

“Feronia bir sorun mu var?” Ne diyeceğini bilmiyordu? Evet sorun vardı, bir sürü sorun vardı! Kısa zamanda onunla ilgili bir kehanet gerçekleşecekti ve ne yapacağını bilmiyordu. Büyük ihtimalle birçok kişinin hayatına mal olacaktı. Tanrıları kızdırmaması gerekiyordu ve kehaneti gerçekleştirmezse onların gazabına uğrayacaktı. Ayrıca bu kehaneti yapan kahinden uzun süredir ses çıkmamıştı. Sanki bilinmezliğin ortasında, sadece şansına güvenerek dönenip duruyordu. Ne cevap vereceğini bilmiyordu ve güzlerinden yaşlar damlıyordu. Jeff etrafa baktı ve Feronia’nın elini bırakıp sırtından iterek dışarı çıkarttı. Koridorun sonunda sırtını duvara yaslatıp oturttu. Sıkıca ona sarıldı, sanki konuşmalarına gerek yokmuş ve hislerle birbirlerini anlayabiliyorlarmış gibi. Jeff elleriyle Feronia’nın yaşlarını sildi ve oda duvara yaslandı. Feronia başını Jeff’e doğru bıraktı. Artık cevap vermesi gerekiyordu. Jeffrey parmaklarını Feronia’nın sarı saçlarının üstünde gezdirdi ve yavaşça okşamaya başladı. “Evet, Jeff fazlasıyla sorun var. Sizi buna sürükleyemem. Değer verdiğim o kadar az insan var ki, onlarında ölmesini izleyemem. Bu işi tek başıma halletmeliyim.” dedi ve ayağa kalktı. Her ne kadar var gücüyle koşsa da Jeff ondan çok daha çevikti. Sıkıca kolundan tuttu, onu bırakmayacağı belliydi. Asasını çıkarttı ve aklına gelen büyüleri yapmaya başladı, en sonunda Jeff duvara savruldu. “Kimse yalnızlığı hak et-“ Jeffrey sözünü bitirmeden Feronia cisimlenmişti bile.


Londra, tenha bir sokak. 15.47

Şaşkınlıkla etrafa bakındı burada olmaması lazımdı. Eve cisimlenmeliydi, dikkatinin dağıldığını düşünüp iyice odaklandı. Ağaçların arasındaki koyu gri iki katlı evi düşündü. Bahçedeki masaları ve çiçekleri, her şeyi hayal etti ve cisimlendi. Kendini tekrar aynı sokakta buldu. “Olamaz, olamaz.” Kehanet gerçekleşiyordu, en azından öyle olduğunu umut ediyordu. Yoksa büyücüleri takıntı yapmış bir grup muggle tarafından kıstırılmış falan olmalıydı. Yer sallandı, Feronia bir kez daha şaşırıyordu. Yer demek Hades demek olmalıydı, Hades ondan ne istiyordu? Dengesini kaydedip yere yığıldı. Asasını eteğinin içine tıkıştırdı. Titremeden duramıyordu, yer onu içine çekiyor gibiydi. Sanki sadece Hades değil de Gaia’da ondan nefret ediyordu. Hades’in ondan nefret etmesi için sebep vardı aslında, defalarca ölüm onu eline düşürmüştü fakat her seferinde kendi canı yerine başkalarınınkini ölüme teslim etmişti. Doğduğu andan beri böyleydi, onun için annesi ölmüştü. Her ne kadar düşünmek istese de aklına okuduğu kitaplar geldi. Belki de bir tanrı annesini sevmişti ve lanet onu doğduğundan beri izliyordu. Tüm kötü olasılıkları unuttu, şu anda olasılıklara değil gerçeklere ihtiyacı vardı. Sokağın arasından siyah takım elbiseli bir adam çıktı.

“Yıllardan beri benden kaçtın velet. Şimdi bu kadar şanslı olmayacaksın.” Yavaşça ona yaklaştı ve arkadan üç başlı evcil hayvanı da geldi. Aslında tepki Feronia’nın beklediğinden iyiydi. Yani yıllardır Hades’i o kadar uğraştırmıştı o ise sadece köpeğine yem yapacaktı Feronia’yı. Hades yere oturdu ve belinden bir kılıç çıkarttı. “O kadar kolay olacağını düşünmesin değil mi?” Bu sözler Feronia’nın beyninde yankılanırken nasıl bu kadar şapşal olabildiğini düşünmeden edemedi. Hades zavk alıyordu, kılıcı yavaşça salladı ve Feronia’nın sağ bacağına batırdı. Cadı acı içinde bağırıyordu. Akan kan bütün eteğini sardı ve aşağıya damlamaya başladı. “Dur! Kehanet, onun anlamı ne?” Hades yüzünü buruşturdu ve yumruğunu Feronia’nın karnına indirdi. “Sadece biraz eğlenmek istemiştim.” Sokağın ortasına güçlü bir şimşek çaktı, Zeus kızmış olmalıydı. Hades antik yunanca bir küfür savurdu ve kılıcı fırlattı. Parmaklarını birbirine vurdu. Toprağın içinden Jeffrey ve Prunella çıktı. İşte şimdi Feronia kendi dilinde bir küfür etti.

Gaia onları esir almış olmalıydı. “Bir dakika Gaia benden ne istiyor?” Hades gülmekten yere yığıldı. “Gaia için sen karıncadan küçüksün. Gaia bana borçluydu, aslında dünya hâkimiyeti istedim ama beni öldürmekle tehdit edince bunla yetinmek zorunda kaldım” dedi üzgün, mızmız bir çocuk gibi. Feronia gözlerini devirdi, o gerçekten bir tanrı mıydı? Hades günlük listesini düzeltmek istiyormuşçasına homurdandı. “Geç kalacağım kimi öldüreceğim setçe şu işi halledelim.” Feronia ne yapacağını bilmiyordu, kanayan bacağına baktı. Bu halde kaçamazdı, kaşça bile onu engellerlerdi. Jeffrey ve Prunella sadece donmuş bakıyorlardı. Feronia bunu yapamazdı, onlara ihanet edemezdi.

“Ben hayatta kalacağım. Onlar ölsün.” Prunella ve Jeffrey donup kalmış, ona akıllarına gelen bütün küfürleri sayıyorlardı. Hades bunu bekliyormuş gibiydi “Elinde sonunda senide öldüreceğim. Şu anda başka işlerim var.” dedi ve eski leşleri çiğneyen üç başlı köpeğinin yanına gitti. Hades birkaç Tanrı’yla konuşup Feronia’nın bacağını iyileştirdi. Hades eski leşleri köpeğinin ağzından çekiştirirken Feronia dikkatlice kılıcı aldı, dokununca ilahi bronz olduğunu anladı. Kılıcı aldı ve hafifçe süründü. Elleri titriyordu fakat bu tek şansıydı. Kılıcı Hades’in sırtına batırdı ve kılıç Hades’in karnından geri çıktı. Hades ona bir küfür savurdu ama Tanrı’lar onu iyileştirmeye başlamıştı bile. “Gaia borcunu tamamladın, şimdi Hades’e yardım mı edeceksin? O seni kullanan pislik, çıkarcı herife.” Gaia Feronia’nın yaşamını önemsemiyordu ama Hades’ten nefret ettiği kesindi. Feronia diğerlerini almış kaçarken Hades onun yaşamını özetliyordu.


“Her daim lanetli kalacaksın ve kimse sana yardım edemeyecek! Yakında ellerimde acı çekiyor olacaksın!”


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
C. Sturm Gaez
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
C. Sturm Gaez


Lakap : isim
Mesaj Sayısı : 428
Kayıt Tarihi : 16/03/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

feronia f. Empty
MesajKonu: Geri: feronia f.   feronia f. Icon_minitimeSalı 09 Ağus. 2011, 21:09

Anlatım: 35/33
Kurgu: 30/29
Akıcılık: 10/10
İmla: 10/10
Uzunluk: 5/5
Görünüm/Renklendirme: 5/5
Paragraf Düzeni: 5/5

Puanınız 97. Mortem Symphony'e hoş geldiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
feronia f.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: