Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Jacques

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Deamon Austeja
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Deamon Austeja


Lakap : Demon
Nerden : Tatooine
Mesaj Sayısı : 734
Yaş : 30
Kayıt Tarihi : 08/10/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Jacques Empty
MesajKonu: Jacques   Jacques Icon_minitimeC.tesi 23 Tem. 2011, 15:57

Tam 1 yıl geçmişti aradan... Gece Evi'nin kapanmasının üzerinden... Dünya turuna çıkmıştım... Biraz değişikliğin iyi geleceğini düşünerek İlk önce uzak doğu ülkeleriyle başlamıştım. Çin, Hindistan... Bizimkinden çok ama çok farklı kültürlere sahiptiler. Yaşam tarzları, Yemek kültürleri, Hayata bakış açıları... Birsüre budistlerin arasında kalmıştım. Konuksever insanlardı çoğu yabancı gördüklerine sevinerek evlerine davet ediyorlardı hemen hemen hepsi. "Bu insanlar salak mı tanımadığı birilerini nasıl evlerine alabilirler" diye düşünüyordum önceleri ama sonradan anladım ki bunlar herkesi kardeş olarak görüyorlardı. Yabancı biri olarak değilde "İnsan" olarak bakıyorlardı. Yabancı birine güven olmaz diye bir düşünce yoktu. Çünkü içlerinde kötülükten eser yoktu... O kadar saf, o kadar iyi insanlardı ki... Teknolojinin uğramadığı bir yer insanların insanlıklarını kaybetmemesi anlamına geliyordu... Hergün düzenli olarak ibadet, meditasyon yapılıyordu. İbadet... silinmiş hatıraları canlandrımıştı beynimde...

Geçmişten bir gün

Fransa / Paris

Yine bir pazar sabahı. Gece yatmadan Tanrı'ya okul yok ve bol uyku var diye dua etmiştim. Akşama kadar uyuyacam derken annemin "Deamon Jacques derhal kalkıp giyiniyorsun bugün pazar ayin var". Hayır bu olamazdı. Gece bol uyku için şükranlarımı sunmuşken... Sabahın köründe kilise'ye gitmek mi! Tanrım bu hiç adil değil... 9 kez bağırarak o tiz sesiyle beni uyandırmaya çalışması ve en sonunda kafamdan aşağı bir bardak suyu boca etmesi sonucu mecburen uyanmıştım.......
Aşağı indiğimde yakın birkaç akraba da bizdeydi. herkes beni bekliyormuş meğer. Kahvaltı yapmama izin vermeden zorla evden çıkarmışlardı..i
Seine Nehri'den geçerken martıların senkronlu hareketlerini ağzım açık izliyordum. Ve sonunda muhteşem Notre Dame Katedrali'ni görmüştüm. İnsanı hayretler içinde bırakan ihtişamlı muhteşem bir yapısı vardı. Her pazar ayin için buraya gelirdik yine her zaman ki gibi kalabalıktı. İçeri girerken ortamdaki atmosfer beni nefessiz bırakmıştı. Adeta büyülü bir yer gibiydi. Etrafta Rönesansın muhteşem izleri, İsa ve 12 havarisinin kabartmalı figürleri... Ve en sonunda onunla göz göze gelmişitik. Paris'in Bakiresi... Herkesin bildiği ismiyle Meryem Ana... Paris'liler ona Paris'in Bakiresi derlerdi... Katedraldeki beni en çok heycanlandıran yapıydı. Heykel olmasına rağmen adeta canlı gibiydi... Arkadan babamın dürtmesiyle kendime geldim. Papaz elinde çanıyla içeri girmişti ayin başlıyordu...


Artık benim için Tanrı yoktu... Paris'in Bakiresi yoktu... Tek inancım Nyx olmuştu... Nyx... Gecenin Tanrıçası tamamen saf iyilikle mi doluydu? Neden herkes koşulsuz ona itaat edip adeta tapıyordu... Artık Nyx'e olan inançlarımı bile sorgular olmuştum... Eğer böyle devam edersem...

Uzak doğu seyahatinin arkasından sıra Amerikadaydı... Eğlence aksiyon falan aramadığımdan Manhattan'a gitmeyecektim. İlk durak Washington/ Seattle'dı. 3 ay gibi bir süre kalmıştım. Seattle'ın monoton hayatına -New York'a göre monoton- kısa sürede uyum sağlamıştım. İyi bir arkadaş çevrem olmuş, nerdeyse hergün beraberdik... Herşey yolundaydı.. Derken Bir gece vakti Starbucks'ta B. ile karşılaşmıştım. Bir tuhaf olmama sebep olmuştu. Çaylak olduğum dönemi hatırlamama neden olmuştu... Eğer burda kalmaya evam edersem hergün her dakika aynı şeyleri düşünecektim. Geçmiş, geçmiş, geçmiş... Ama ben geleceğe yönelmek geçmişten hiç bir olayı hiçbir kimseyi görmek, düşünmek istemiyordum. Bu yüzden 1 hafta geçmeden Paris uçak biletimi almıştım.

...

Ville Lumière... Doğduğum büyüdüğüm... hatta işaretlendiğim yer... Hem hüzün hem sevinç duygularını aynı anda yaşıyordum... İlk olarak Cathédrale Notre Dame'ı ziyarete gittim. Vampir olmama rağmen kiliseye gelmiştim. "Tuhaf" ama özlem doluydum... Paris'in Bakiresinin önündeydim. Yıllar geçmesine rağmen hala muazzamlığını koruyordu. Değişen hiçbir şey yoktu. Benim dışımda. Ayin hazırlıkları yapıldığını görünce çıktım ordan. Taxi'ye atlayıp 4. Bölge'ye gitmiştim. Evimizdin bulunduğu bölge... Eskiden evimizin olduğu yer şuan ormanlık bir alandı. Koca metal yığınının etrafındaki ormanlık alan. Eiffel kulesi herkese muhteşem gelmesine rağmen bana itici geliyordu. Belki de küçükken oynadığım alanın üzerine kurulmasından dolayı olabilir...
Paris'i görmek için sokaklarında gezmek yetmez, baktıkça görünen bir kenttir Paris... Ve baktıkça görürsünüz ki bir yüzüyle de aşkın ve yalnızlığın kentidir. Dışarıdan görünen parlaklığıyla içerideki yaşam hüznü büyük bir zıtlığın ifadesi olarak belirir kentin yüzünde ve yalnızlığın yakıcılığını hissettirir. Belki özünde hüzün taşır ama bunu müthiş bir renk çılgınlığıyla ifade etmesinden dolayı bambaşka bir şiirin dizelerini fısıldar insanın kulağına...

Champs-Élysées, Louvre... gibi geçmişi, Paris'li olduğumu bana hatırlatan birsürü yapıyı gezdikten sonra kendimi bir koruluğa atmıştım. Otele gidip uyumak istemiyordum. Koruluğun muazzam senkronlu akışına ayak uydurmak çok zor olmadı. Beni hipnoz altına alan sesler ve temiz hava içinde dalmak üzereydim ki bir sesle yerimdn fırladım.
Sesin geldiği yöne doğru gittiğimde kırmızı ve siyahlar içinde biri duruyordu karşımda. Vampir olduğu her halinden belliydi. Aşırı sexi hali beni tahrik ediyordu.
“Selam. Sanırım yolunu kaybettin?”
Cümlenin ardından beni izlemeye başladı. Vücudumun her noktasını detaylı bir şekilde incelediğine emindim. Bana doğru yaklaşmaya başladı. Yüzümde hiçbir ifade yoktu. Tepki de vermiyordum...
“Hey, bana kendini tanıtmayacak mısın? Yoksa benim mi fikir üretmemi mi istersin? Hmm… Dur bakayım. Bir melek… Ah, evet kesinlikle bir melek olabilirsin. Mesela bir şeytanı yola getirmek için gönderilmiş bir melek?”
Yanlış mı anlamıştım yoksa bana asılıyor muydu? Doğrusu hoşuma gitmişti. Bu saatte hiç beklemediğim bir anda ultra-sexi bir vampirle karşılaşmak... Hafifçe gülümsemiştim. Biraz eğlence hiç fena olmazdı. Ve birden hiç beklemediğim bir şey oldu. Bunu her zaman benim yapmam gerekirken o yapmıştı. Kıpkırmızı ve adeta özenle yaratılmış olan dudaklarıyla beni öpmüştü... mmm muhteşem öpüştüğünü itiraf etmeliyim. ellerimi belime dolayacaktım ki...
"Git buradan!"
Buda nerden çıkmıştı şimdi? Herşey mükemmel bir şekilde ilerlerken buda neyin nesiydi. Benden uzaklaşmıştı... hayır hayır böylece çekip gidemezdi.
Hızlı bir şekilde yanına varıp onu arkasındaki ağaca yasladım. Fısıltıdan az çıkıyordu sesim
-Hayır lady beni tam da zevkin doruklarına çıkaracağınız sırada bırakmak olmaz. Başladığın işi bitireceksin. Bu gece benimsin.
Üstündekini adeta yırtarcasına parçalayarak çıkarmıştım. Ay ışığı muhteşem pürüzsüz olan göğüslerine vurdukça bu beni daha da tahrik ediyordu. O da üzerimdeki gömleği parçalamıştı. Ellerini vücudumda dolaştırarak iniltiye benzer sesler çıkarıyordu. Onu yere yatırdım ve boynundan başlayarak alttaki gizemli kısımlara doğru dudaklarımla yolculuğa çıktım...

Bulutlar üzerimize yorgan olmuş ay ışığını gizlemişti....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aethra L. Pavone
Seelie Sarayı Peri Leydisi
Seelie Sarayı Peri Leydisi
Aethra L. Pavone


Mesaj Sayısı : 1318
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 25/01/11

Karakter Detayı
Statü: Yönetici
Uyarı:

Jacques Empty
MesajKonu: Geri: Jacques   Jacques Icon_minitimeC.tesi 23 Tem. 2011, 16:06

Anlatım: 35/30
Kurgu: 30/27
Akıcılık: 10/10
İmla: 10/5 - imla hataları çok fazlaydı.
Uzunluk: 5/5
Görünüm/Renklendirme: 5/5
Paragraf Düzeni: 5/5

Puanınız 87.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Jacques
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» By Jacques

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: