Thalia Beaumont Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 30 Kayıt Tarihi : 14/07/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Thalia . Perş. 14 Tem. 2011, 23:05 | |
| Kar fırtınası iki gündür taşralılara gün yüzü göstermemişti. Sıcaklığın gitgide azalması her şeyi daha kırılgan bir hale getiriyordu. İşte tam bugünlerde kasabanın gösterişli evlerinin yanındaki küçük ahırda da camları titreten soğuk hüküm sürüyordu. Yılın bu zamanı ekinlerin en verimli zamanı olmalıyken iliklere işleyen bu soğuk yaşlı adamın hareket dahi etmesini zorlaştırıyordu. İçinden bir kez daha lanet okudu adam istem dışı. Sevimsiz patronunun her an burayı basabileceğini hissediyordu. Ayaklarını ağır ağır sürüyerek hayvanların olduğu bölüme geçti ve temiz suyu kaba boşalttı. Tamda bu sırada yeri neredeyse inleten tanıdık ayak seslerini duydu. Düşündüğünden bile geç kalmıştı aslında. Gözlerini kapıya doğru kaldırdı. Ahırın geniş kapısı normalden çok daha fazla bir hızla açıldı. Kapının üzerindeki buzlar gümbürtüyle yere düştü. Kapıda bekleyen siluetin suratını seçmek zordu. Kar fırtınası yüzünden gece ile gündüz neredeyse ayrılmayacak hale gelmişti. Fakat uzaktan belli olan tek şey adamın biçimsiz çatık kaşlarıydı. Adam içeriye girmeye zahmet etmeden ortalıyı inletti
‘’ Valdez ! Seni yaşlı sefil ! Bu yaptığını nasıl açıklayacaksın merak ediyorum ?! ‘’ Yaşlı adam susmayı ve dinlemeyi tercih etti. Bir kez daha… Buna karşılık kapıdaki adam iyice sinirden köpürdü ve devam etti sert sert
‘’ Bu seferki ceza çok ağır olacak. Buraya gel ve veledi de getir. ‘’ Karanlığa sinmiş olan kız sinema izliyormuş gibi konuşmanın başından beri soğukkanlılıkla oradan izlemişti. Yaşlı adamdan önce öne fırlayarak kapıdaki siluete doğru yürümeye başladı. Yaşlı adamda onun peşine takıldı. Küçük kız siluete yaklaştıkça görünür hale gelen gözlerine baktı. Adamın gözlerindeki gülüş ömür boyu hafızasına yer edecek ve tekrar tekrar hatırlamasına sebep olacaktı. Fakat günün birinde aynı gözlerle karşılaşacağını tahmin etmemişti.
*
1961 yılının başlarında soğuk bir Ocak gününde, taşlarla döşenmiş ve sonu gelmez gibi görünen yolda yürümeye başlıyorum. Ardımda bıraktığım büyük ve gösterişli binadan koşuşturma sesleri hala duyulabiliyor. Üstüme sardığım palto bile soğuğun beni titretmesine engel değil. Gün neredeyse yeni ağarıyor ama saat kavramı benim için önemli değil. Güneşin ilk ışıkları yüzüme vuruyor. Gözlerimi kapıyorum ve anılarımın beni ele geçirmesine izin veriyorum. Yaşadığım bir dejavu gibi. Küçükken hayallerimi süsleyen düşünceler dün gece gerçeğe dönmüştü. Yinede huzurlu değilim. Düşüncelerim değişiyor ve daha masum olmayan düşüncelere dönüyor. Gözlerimi kırpıştırıyorum. Burada olmamam gerekir. Sevgili kocamın yatağında olmalıyım. Ama şuan kötü bir fikir gibi geliyor. Gözlerimi bulutlarla bütün gibi gözüken dağlara dikiyorum.
‘’Şu balık neden diğerinden sürekli kaçıyor baba?’’ Kızın küçük parmakları suyu gösterdi. Adam yavaşça kızını göğsüne yasladı ve nasıl açıklayacağını düşündü. Hayatı anlaması için daha çok küçüktü. Yumuşak bir tonla ‘’Çünkü ondan kaçması gerekiyor. Diğeri onu yakalarsa yer.’’ Kız korkuyla açılan gözlerini babasına dikti ve neredeyse fısıldayarak ‘’Neden?’’ diye sordu. Adam gözlerini sudan ayırmadı. Kızının yumuşak saçlarını okşadı ve ‘’Hayatta kalması için bunu yapması gerekiyor. Gerçekte de her zaman böyledir. Büyük olan küçük olandan her zaman üstündür. ‘’
Yanağımda ki ıslaklığı yavaşça elimle siliyorum ve soğuktan titrediğimi fark ediyorum. Yavaşça arkamı dönüyorum ve eve doğru yürümeye başlıyorum. Bugün diyorum içimden Bugün her şeyin farklı olacağı bir gün. Bugün küçük balığın büyüğü kandıracağı gün. İçeriye adım atar atmaz sıcaklığın bedenimi sardığını hissediyorum. Başımı kaldırıyorum ve koyu renk duvarlar beni karşılıyor. Mutfak bölümüne geçiyorum ve sıcak kahve dolduruyorum. Masanın yanındaki sandalyelerden birine oturuyorum. Başım çatlayacak kadar çok ağrıyor. O sırada kalın bir ses
‘’Daha ilk sabahtan bensiz geziyorsun ha? ‘’ diyor Matthew tüm yakışıklılığla karşımda. İri mavi gözlerini bana dikmiş gülümsüyor. Ayağa kalkıyorum ve dudaklarıma küçük bir öpücük konduruyor. Yumuşacık bir sesle devam ediyor
‘’Günaydın prenses. Her ne kadar nefret etsem de seni ilk günden yalnız bırakmak zorundayım. İşe geç bile kaldım.’’ İçi gülümseyen gözlerine bakıyorum. Ne kadar saf ve temiz. Ben ona asla layık olamam. Sıradan bir gün. Sıradan mutlu yeni evlenmiş bir çift. Kocasını uğurlayan sıradan bir kadın. Keşke kendimi bu kalıba uygun hissedebilseydim diye düşünüyorum. Keşke böylesi bir adamın oğlu olmasaydı. Karşılık veremiyorum. Sözcükler boğazımda düğümleniyor. Kapıda arkasından el sallıyorum. Döndüğünde her şey değişmiş olacak…
*
Kahve bitmek üzereyken ayak seslerini duyuyorum. Salonun kapısında bana bakan bir çift yaşlı göz. Bir zamanlar neredeyse rengine bayıldığım koyu mavi gözler. Ama bu sefer onun değil benim gözlerimin içi gülüyor. Adam yavaşça karşıma geçiyor. Artık ona baba mı demeliyim? Gülüyorum içimden. Ne kadar ironik. Babamın katili olan bu adama aynı şekilde hitap edeceğim kimin aklına gelirdi ? Adamın daha tek kelime etmesine izin vermeden ben konuşuyorum
‘’İyi uyuyabildin mi BABA? ‘’ Yaşlı gözlerinde bir değişiklik yok hala donuklar ben biraz daha sert bir şekilde
‘’ Yoksa sana böyle hitap etmemeliyim Silas? Beni şuana kadar tanımamana hala inanamıyorum doğrusu. Eskiden keskin gözlerin vardı. Babamın en küçük hatasını bile gözden kaçırmazdın.’’
Bu sefer anlamadığını anlatan bir ifade var yüzünde. Bir şey söylemeden sadece gözlerime bakıyor daha dikkatlice birkaç dakika. Sonra korkuyla büyüyor göz bebekleri. Ağzı açık kalıyor birkaç saniye. Korku ve hayret dolu bir sesle ‘’ Sen… ’’ diyor . Cümlesini tamamlamadan ben konuşuyorum
‘’Evet ben. Ben. Yaşlı sefil diye ezip durduğun o adamın kızı. Bir gün böyle karşılaşacağımızı tahmin etmemiştim doğrusu. Olsun. Demek kaderlerimiz beraber yazılmış. Ölümünün benim elinden olacağına gerçekten üzülüyorum. ‘’ Silas koltuktan yavaşça iniyor ve gerilemeye başlıyor. Daha sonra vazgeçiyor ve gözlerini kapatıp kaderini beklemeye başlıyor. Bense orada durmuş onu izliyorum. Ve babamın masumiyetimi nasıl kaybettiğimi izlediğini biliyorum…
2 farklı zaman kullanarak yazdım ama sanırım sorun olmaz | |
|
Aurélien Rhodanthe Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : bells Mesaj Sayısı : 1158 Yaş : 31 Kayıt Tarihi : 11/07/10
Karakter Detayı Statü: Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Thalia . Cuma 15 Tem. 2011, 12:16 | |
| Anlatım: 28 Kurgu: 28 Akıcılık: 7 İmla: 10 Uzunluk: 5 Görünüm/Renklendirme: 5 Paragraf Düzeni: 5
Puanınız : 88. Rp'yi okurken sürekli cümle sonlarında -dı ve -du gördüm. Bu da akıcılığı etkiledi. Onun haricinde iyiydi. Mortem Symphony'e hoş geldiniz. | |
|