Damien Pavone Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 59 Yaş : 28 Kayıt Tarihi : 08/05/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Ödül & Ceza C.tesi 09 Tem. 2011, 20:19 | |
| & Damien & Aldus Gece Yarısı Kurt bölgesi | |
|
Damien Pavone Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 59 Yaş : 28 Kayıt Tarihi : 08/05/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Ödül & Ceza C.tesi 09 Tem. 2011, 20:19 | |
| Uzun süreden sonra tekrar bir göreve çıkıyordu ve şu son olaylardan sonra kafasını dağıtmak için vazgeçilmez bir fırsattı. İlk önce Micheal ile olan kavgaları ve daha sonra veronica ile mezarlıkta çıkan olaylar. Hepsi çok sinirini bozmuştu ve kafasını dağıtmalıydı. Ayrıca bu görev karşılığında oldukça yüklü bir miktar kan alacaktı. Ama malesef yine Veronica'nın yanında duran çocuklardan birine bebek bakıcılığı yapmak zorundaydı. Söylenene göre yetenekli bir katilmiş ama Damien her zamanki kibiriyle karşısında bir şansı olmadığını düşünüordu. Ve çoğu zaman olduğu gibi yine haklıydı. Damien'dan neredeyse 1000 yıl daha gençti ve bu onu Damien gözünde sadece ufak bir çocuk yapıyordu. Tam olarak onu tanımasada içinden kendini bir şey sanan küçüklerden olmaması için ve dövüş sırasında karşısına çıkmaması için yalvarıyordu. Veronica ile son günlerde araları kötü olmasaydı önüne çıktığı an onunda boğazını parçalar ve suçu kurtun üstüne atardı ama Veronica'nın ona inanacağından emin değildi. dönüp çocuğa baktığında şu ana kadar olan tavrı soğukkanlı ve fazla konuşmayan biri gibi gösteriyordu onu ama hiç belli olmazdı. Çocuğun adı ya Albus ya da Aldus'du ama Damien tam hatırlayamıyordu. Kafasını çocuktan çevirip gökyüzüne baktı. Dolunay'ın tam tepeye çıkmasına daha zaman vardı. O yüzden evinin bahçesinde bulunan ahşap ve kırık bir sandalyeye oturdu. Çocuk hâlâ ayakta dikilmiş karşıya bakıyordu. Damien, sakin bir ses tonuyla "Daha zaman var otur." sesi sert ve emreder gibi çıkmıştı. Zaten emretmişti. Çocuk yüz ifadesiyle emirleri sevmediğini belli etmiş ama o da eski ama Damien'ınkinden daha sağlam bir sandalyeye oturdu. O yerinde oturunca Damien tekrar bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Dolunaydan nefret ediyordu. Dört bir yandan sürü halinde dolaşan pis kokuşmuş kurtların sesi geliyordu. Kurtları hem doğası gereği, hem de kendi içinde sevmezdi. Kendilerini her zaman büyük görürlerdi ve sürüleri olmadan asla sesleri çıkmazdı. Kurt avına çıkmayı da sevmezdi. hem kokuları hem de tatları çok kötüydü. Asla kanlarının tadına (diğer tüm vampirler gibi) katlanamazdı. Hele dolunay gecesi yağmur yağarsa ıslak sokak köpekleri gibi kokarlardı. Damien bunları düşününce görevden önce beslenmenin daha iyi olacağına karar verdi ve sandalyesinden doğrularak içeri doğru ilerlerledi.
İçeri girerken genç vampir gözlerini Damien'dan ayırmadı. Damien'dan bir saldırı bekliyordu heralde. yoksa veronica Damien'ı ona dengesiz biri olarak mı tanışmıştı? Bu yanlış olmazdı ama kolay kola birine saldıacak kadar dengesizleşmemişti daha. Sadece gerçekten kışkırtıldığında saldırırdı ve vampir olan kimse kışkırtma karşısında sakince duramazdı. Evin içinde, gıcırdayan tahtaların arasında, ilerledi ve mutfağa girdi. Şu an dışarıda oturan vampirin onu dinlediğinden emindi. Dolabın kapağını yavaşça açtı ve üç şişe kan çıkardı. Daha sonra yine bastığı tahtaları gıcırdatarak ilerledi ve bahçeye çıktı. Şişenin birini Aldus'a (Adının bu olduğuna hemen hemen emindi) fırlattı "Kurtların tadını düşünürsek beslenmen iyi olur" iki şişeyi kendi aldı ve tekrar aynı sandalyeye oturdu. Bahçede otururken evi yenileme zamanının geldiğini düşündü. Kurbanlarını buraya çekerken çok zorlanıyordu. kim korku filmlerinden fırlamış bir eve gelmek isterdiki. Bu konuyu daha sonra enine boyuna düşünmeliydi. En azından neredeyse yıkılacak olan ahşap evi yaptırabilirdi. Siyah renk bu eve çok güzel olabilirdi. Zaten başka bir renge asla boyatmazdı. bahçeyi ise tamamen çimle kaplayabilirdi. Çiçeklerden nefret ediyordu. Doğanın kendisine ter bir yaratığın doğaya düşkün olması zaten saçmaydı. Doğa onları reddetmişti, onlar neden doğayı reddetmesinki? Şu kurt öldürme görevlerini neden daha önceden söylemiyorlardı ki? Hem daha kolay olur hem de o pis kıllarını ısırmak zorunda kalmazdı. Ama bunu tek düşünen Damien olurdu. Kendi asil dişleri nasıl olsa o pis köpeklerin derisine girmiyordu. O iğrenç kanlarının tadına mecburen bakmıyorlar ve ağzına giren kılları sonra büyük bir bulantıyla tükürmüyorlardı. Düşüncesi bile onu sinilendirmeye yetiyordu. Yine sibnirden boynunu kırtlatmaya başlamıştı. Boynu istemsiz olarak bir sağa, bir sola oynuyordu. o pis kanı düşünürken elindeki kanı bitirmişti bile. Şişelerin ikisinide eline aldı ve tekrar ayağa kalktı. Aldus hâlâ sessizliğini koruyordu. Ayağa kalktığında onunda şişesinin bittiğini gördü ve elinden şişeyi aldı. Aldus istemsiz olarak sertçe Damien'a döndü ama sonra hemen önüne döndü. Damien sessizce aşağlayan bir 'hıh' sesi çıkardı ve mutfağa gitti. Boş şişeleri teker teker çöpe attı ve dolabı açtı. Tam zamanında bir av çıkmıştı. Kan stoku bitmek üzereydi. Son kalan altı şişeyi aldı ve tekrar Aldus'un yanına döndü. Bu sefer üç şişe Aldus'a, üç şişe kendine aldı ve sırıtarak "Son şişelerim bundan sonra kanı o pis kurdu öldürdükten son içebilirsin. Enerjini iyi sakla" Ah şimdide öğüt veren ihtiyarlara dönmüştü. Veronica'nın güvenini geri kazanana kadar (oldukça zor olacaktı) yanına gönderdiği vampirlere dikkat etmeliydi. Adı kadar emindiki onlara birşey olursa Damien'dan bilecekti ve bu hiç iyi olmazdı. Bu yüzden kurtun işini ne kadar çabuk bitirirse o kadar iyiydi. Artık oturmak istemiyordu içinde oluşan enerji patlamalarını dışa vurmak istiyordu. zavallı kurt sürüsüyle gezse iyi olursu yoksa Damien'ın elinde çok acı çekecekti. Damien artık daha fazla dayanamayarak ayağa fırladı ve bahçede tur atmaya başladı. Veronica'nın söylediğine göre kurt dönüşümlerini sisli ormanda gerçekleştiriyordu. Damien, o şanssız kurdun orada olması için içten içe dua ediyordu. Orada çıkmazsa tüm heryeri arar o kurdu bulurdu.
Yine sinirden kafasını sağa sola oynatmaya başlamıştı. Yine kafasını oynatarak Aldus'a döndü ve "Bu kadar beklemek yeter yürü gidiyoruz" Aldus yerinden kalktı ve onun yanına gelmesini beklemeden vampir hızına dönerek sisli ormanın yolunu tuttu. Kafasında kurtla ilgili onlarca plan vardı. Onun o pis kanını akıtacak ve onun kıllı kollarını vücudundan ayıracaktı. Bu sırada Aldus'un onu takip ettiğinden emin oldu. Bir süre sonra ikiside sisli ormandaydı. Damien, gökyüzüne baktı. Kurt daha dönüşümünü tamamlamamıştı. O pis koku daha etrafa yayılmamıştı. Damien artık yerinde duramıyordu. her saniye havayı kokluyor ve sinirle titriyordu. Etrafında yükselen ağaçlar ay ışığının sızmasına çok az izin veriyordu. Damien, yumruğunu sıkmış titremesini geçirmeye çalışıyordu. Ama ne siniri, ne de titremesi geçiyordu. O sinirle hemen sağında bulunan ağaca döndü ve tüm gücüyle yumruk attı. Ağaçtan ilk önce çatırdama sesleri geldi ve sonra büyük bir gürültüyle yıkıldı. yaptığının ne kadar çocukça olduğunu biliyordu ama artık sabredemiyordu. Kan akıtmalı, acı çektirmeli ve öldürmeliydi. Buna ihtiyacı vardı. Aldus'a döndü ve tam konuşucakken vazgeçti. Bu ihtiyacını anlayabilirmiydi bilmiyordu bu yüzden susmanın en iyisi olduğuna karar verdi ve tekrar yumruklarını sıkıp büyük bir sabırsızlıkla beklemeye devam etti. Ama daha ne kadar durabilirdi bilmiyordu. | |
|
Machaon Aristide Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 234 Yaş : 29 Kayıt Tarihi : 27/04/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Ödül & Ceza Paz 10 Tem. 2011, 10:37 | |
| Kapkaranlık sokakta elleri cebinde yürüyordu Aldus. Tedirgince arada etrafına bakıyor, yoluna kararlıca devam ediyordu. Venedik sokaklarının en sevdiği yanı tenha ve birçok gizli yerlerinin olmasıydı. Şimdiyse bunlardan birinden yararlanacak, verilen görevi yerine getirecekti. Aniden durduktan sonra yavaşça kafasını sola çevirmiş, oldukça görkemli olan bir evin önünde durmuştu. Duvara yaslanmış, beklediği avın çıkmasını bekleyecekti ki bunun fazla sürmeyeceğini çok iyi biliyordu. Aylardır yapılan araştırmanın ardından adamın nereye gittiğini, neler sevdiğini, akşamları çıkış saatlerini; her şeyi öğrenmiş, planlarının yapmış ve bugünse gerçekleştirmek için harekete geçmişti. Büyüleyici ve bir o kadar da büyük kapının açılmasının ardından çıkmıştı avı. Ara sokağa doğru gömülmüş, adamın yanına gelmesini bekliyordu. Sokakta yürümeye devam etmesinin ardından peşine takılmış, fırsat kollamaya koyulmuştu Aldus. Bu adamın zengin olduğu halde, yürümeyi sevdiği için genellikle sokaklarda gezinmeyi sevmesi işini daha da kolay kılmıştı. İn cinin top attığı dar bir sokakta atağa geçip, adamı yakasından tuttuğu gibi iki evin arasında bulunan dar bir yere soktu. Adamın yalvarışlarından bunun olacağını bildiğini sezdi, lakin tek kelime bile etmeden boğazına dayadığı bıçağı tek hamleyle çekti. Yere yığılan cesede bakmadan yoluna devam etti. İlk işini böylece kolay ve temiz bir şekilde halletmiş, kimseye rastlamadan kısa bir süre de bitirmişti.*-*-*-*-*-*-*-*-*-*“Daha zaman var otur.” Yanında ayakta duran vampirin sesiyle düşüncelerden sıyrılan Aldus, emir verilmesinden hoşlanmadığını gözleriyle dahi belli etse de aptallığına denk gelerek sözünün dinlemiş, kendinden yaşlı sandalyeye bırakmıştı kendini. Veronica’nın verdiği görev gereği böyle bir yere düşmüştü ve bu da onun bu iş bitmeden gidemeyeceği demekti. Veronica’nın verdiği görev gereği böyle bir yere düşmüştü ve bu da onun bu iş bitmeden gidemeyeceği demekti. Gereksiz de olsa ihtiyaç duyduğu, insanlığını hissettiği tek şey olarak derin bir nefes aldığı anda Damien tek kelime bile etmeden içeri girmişti. Attığı her adımda çıkan tahta gıcırtıları genç vampiri rahatsız etmiş, ne yaptığına bakma gereği uyandırmıştı. Ancak mutfağa doğru ilerlediğini gördüğünde kendini tekrar sandalyeye bırakmış, gecenin içini dolduran huzuruna bırakmıştı kendini. Huzur ve özlemle oluşan gülümsemesini bastırırken arkasından gelen tahta gıcırtılarıyla tekrar soğukkanlı ve duygusuz haline dönmüştü. Artık kendinin gerçekten kayda değer derecede delirdiğini ve bunu önüne geçemeyeceğini anlamıştı, lakin çoğu zaman bunun da işe yaradığına tanık olduğundan dolayı fazla da şikayet etmiyordu. Kendine doğru atılan şişeyi kafasının dahi çevirmeden kapmış, açmaya koyulmuştu. "Kurtların tadını düşünürsek beslenmen iyi olur" Haksız olduğu söylenemezdi ancak yine de onların kanlarının tadına bakacak kadar büyük saldırılara yer vermeyecekti Aldus, yapacağı tek şey kafalarını vücutlarından ayırmak olacaktı ki bunları dişlerine başvurmadan da yapabilirdi. Büyük yudumlarla aldığı kanı tek hamlede bitirmiş, karanlığın derinliklerine doğru tekrar dalmıştı. Bu sırada elinden aniden çekilen şişeyle, aklınca gücünü ve büyüklüğünü kanıtlamak istediğini düşündü. Bu kadar yaşlı bir vampirin, bir bebek gibi sergilediği davranışlara oldukça şaşıyordu. Kendinin bile daha soğukkanlı ve duygularına hakim olduğunu düşünüyordu, ki öyleydi de. Sinirle dönüp baktıktan sonra tekrar önüne dömüştü. Aklından geçen ilk düşünce: “Şu görev bitsin bu çocuksu dedeyi bir daha görmeyeceğim, tabi zorunda kalmazsam.” olmuştu. Şimdiyse gözüne sokulan üç şişeyi eline almış, tecrübe dolu(!) vampire bakmıştı. "Son şişelerim bundan sonra kanı o pis kurdu öldürdükten son içebilirsin. Enerjini iyi sakla" Damien’in gülümsemesini gördüğüne şaşırsa da tepki vermemiş, sadece bakmakla yetinmişti. İçinden her zaman böyle biri olmasını dilemişti her ne kadar imkansız olsa da. Aniden bahçeye fırlayan ve küçük bahçede mekik dokuyan vampire bakakalmış ne yapmaya kestirmeye çalıştığı sırada duyduğu ses sakinleşmeye çalıştığının kanıtıydı. "Bu kadar beklemek yeter yürü gidiyoruz" Bu kadar beklemenin verdiği sıkıntı üzerinden bir anda sökü alınmıştı adeta. Konuşma tarzının saçmalığını sezse de umursamış, ellerindeki boş şişeleri kenara bırakmış, ayağa fırlamıştı adeta. Tam yanında gideceği sırada Damien çoktan sisli ormana doğru buharlaşıp uçmuştu. Aldus düşüncelerinin doğruluğunu şimdi anlamaya başlamıştı. Ellerini ve başını gökyüzüne doğrultmuş, sadece başını sallamakla yetinmişti. Kendi de hışımla sisli ormana yönelmiş ve yaşlı vampirin yanında aniden durmuştu. Dönüp bakmadığı halde yumruklarını sertçe sıktığını sezebiliyordu. Beklemediği bir hamleyle ağaca güçlü bir yumruk atan vampire “Delirdin mi?” edasıyla bakıyor, o ise umursamadan önüne bakmaya devam ediyordu. Ağaçtan gelen seslerin ardından, mecburen yıkılan ağaca bakmıştı. Artık kimin daha küçük olduğunu kestiremese de etraftan gelen seslere odaklanmış, her bir sesi zihninde süzmeye başlamıştı. Sevinçle çıkan ulumalarla genç vampirin içi titremiş, yumruğunu sıkmaya sebep görmüştü. Konu kurt adamlar olunca sinirlenmemenin imkansız olduğunu biliyordu ancak yine de duygulara yenik düşmeyip planlı bir şekilde saldırmanın daha verimli olacağından oldukça kararlıydı. Arkasında duyduğu uluma sesi çok yakınından geliyordu. Damien’e baktığında elliyle sessiz ol işareti yapıyor ve iri gövdeli ağacın arkasına doğru ilerliyordu. Kafasını hafifçe salladıktan sonra kendini ağacın dallarına bırakmış, tepede kurt adamı beklediği sırada, patilerin yere vurmasıyla çıkan tiksinç dolu sesle önündeki açık alana yönelmişti. Tam altına geldiği sırada hafifçe tepesine binmiş ve hiç zorlanmadan kafasını gövdesinden koparmıştı. O an kurt adamdan gelen inleme sesi ormanda yankılanmış, etraftaki bütün hemcinslerinin ulumasına sebebiyet vermişti. Büyük alana doğru gelen adım seslerinin ardından tekrar dallara tünemiş, hepsinin burada olmasını bekliyordu. Damien ise ava odaklanmış, sadece sesin geldiği yere bakıyordu. Birkaç dakikanın ardından gelen kurt sürüsü, birazdan dökülecek birçok kanın anlamını taşıyordu.- Spoiler:
Kusura bakma panpiş, hayatımda yazdığım en berbat 2. rp'ydi. Bi dahakine söz telafi ederim *-*
| |
|
Damien Pavone Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 59 Yaş : 28 Kayıt Tarihi : 08/05/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Geri: Ödül & Ceza Perş. 21 Tem. 2011, 23:17 | |
| İşte oyun başlıyordu. Şuana kadar ne kadar çocukça davrandığının farkında değildi ama şimdi ne kadar saçmaladığının farkındaydı. Normalde bundan hiç etkilenmezdi ama Veronica ile aralarında geçen kavgadan sonra çıktığı ilk işte böyle davranması akıllıca değildi. Kavgadan sonra Aldus’a açıklayabilirdi ama tam olarak nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Aldus ve Damien’ın olduğu yere bir kurt hızlı adımlarla geliyordu. Damien, hemen sessiz ol işareti yaptı. Uzun ve kalın bir ağacın arkasına doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada Aldus, ağacın üzerine zıpladı ve bir dalın üzerinde beklemeye başladı. Kurt geldiğinde Aldus hiç beklemeden ve zorlanmadan kurdun üzerine atladı ve kafasını kopardı. Yaptı temiz bir işti fakat kurdun çıkardığı inleme sesi tüm ormana yayılmıştı. İşte kirli iş başlıyordu ve Damien’ın sırası geliyordu. Diğer taraftan gelen ulumalara bakılırsa en azından yedi sekiz tane kurt vardı. Ve bu Damien için muhteşem bir kavga demekti. Şu sıralar kavga açısından yolu açık gidiyordu. Önce Veronica, sonra kurtlar. İlkinden sağ çıktığı için hâlâ kendini şanslı hissediyordu. Bin üç yüz senelik yaşamında yaptığı çok az hatadan biriydi bu kavga. Hâlâ kurtulduğu için şanslı olduğunu düşünüyordu. Ama bu düşüncelere odaklanamazdı şimdi. Kavga yaklaşıyordu ve her dakikasından zevk almalıydı bu kavganın. Kulak tırmalayan pati sesleri giderek yaklaşıyordu. Aldus, tekrar ağacın üstüne çıktı. Damien ise ortada açıklık bir alan buldu ve seslerin geldiği yere dönüp beklemeye başladı. Sesler giderek yaklaşıyor ve Damien’ın gözleri seslerle orantılı şekilde açılıyordu. Dişleri ortaya çıkıyor, ihtiyacı olmasa bile derin nefesler alıyordu. Etrafında bulunan ağaçlar sanki burada kavga olacağını biliyormuş gibi burayı yuvarlak biçimde açık bırakmıştı ya da kurtlar bu bölgeyi tamamen budamıştı. Şimdi göz ucuyla bakınca yerde ağaçların köklerini görebiliyordu. Testere ile kesilmişlerdi. Pis köpekçikler burayı bir ringe çevirmişti. Kim bilir şansı yaver giderse kavgayı duran diğer kurtlarda buraya üşüşürdü. Ama bu kadar şanslı olmakta ilerisi için iyi olmayabilirdi. Kötü bir şeyin habercisi olabilirdi. Ama şimdi hayat iyiydi ve böylede devam etmeliydi.
Ve işte büyük siyah bir kurt karanlığın içinde görülmüştü. Arkasından bir tane daha sonra bir tane daha derken tam tahmin ettiği gibi sekiz tane kurt gelmişti. Görünen o ki hepsi Damien’a odaklanmıştı. Belki de saldırı konusunda uyarılmışlardı. Çünkü Damien’ı tek bekliyor gibiydiler. Sadece havayı iyice koklayarak Aldus’u fark edebilirlerdi ama onlar sadece nefes alıyor ve Damien’a ölümcül gözlerle bakıyorlardı. Damien ise heyecanlıydı. Kavga her an başlayacak gibiydi ve boynunu kıtlatarak gözlerindeki ve beynindeki tüm duygulardan arınmıştı. İşte eski haline dönüyordu ve bu karşısındaki kurtlar için çok tehlikeli bir durumdu. Ve işte kavga başlıyordu. İlk atak en öndeki simsiyah kurttan geldi ve üzerine doğru uçtu. Damien ise seri bir hareketle havadaki kutru karnından yakalayıp arkadaki ağaçlardan birine fırlattı ve hemen diğerlerine döndü. Ağaçtan bir çatırdama sesi geldi. Daha sonra ikisi birden üzerine doğru atladı ve bu sefer Damien da atağa geçerek sağdaki gümüş rengi kutrun üzerine doğru fırladı ve havada çarpıştılar. Bu sırada yanından geçen kutrun Aldus ile kavga ettiğini gördü. Damien ise görevini Aldus’a zarar gelmemesi gerektiğini isteksiz bir biçimde hatırladı. Söylenilenler kadar iyiyse Aldus’a bir şey olmazdı ama asla işini şansa bırakmazdı. Birlikte yara düştükleri kurdu bir anda üzerinden fırlattı. Hemen ayağa fırladı ve tekrar havaya uçtu. Kurt da aynı şekilde karşılık verdi ama Damien ufak bir şaşırtmayla havada yön değiştirdi ve kurt yere inince sırtına bindi ve kafasını koparıp attı. Kurttan bir inleme sesi çıktı. Damien çok hızlı hareket ediyordu. Ama hiç Aldus’un yanına gitmiyordu ama onu göz ucuyla kontrol etmeyi de unutmuyordu. Kendi kavgasını etmesinde hiçbir sakınca yoktu. Damien ise iki kutru çoktan öldürmüş üçüncüsüyle kavga içindeydi. Diğerlerine göre daha iri bir kurttu. En başta gelen büyük ve siyah olandı. Damien’a devamlı hamle yapıyor ve ısırmaya çalışıyordu. Damien ise boş anını yakalamak için saldırmadan sadece defans yapıyordu. Ama saldırıya geçme zamanı gelmişti. Aldus’un etrafına kurtlar toplanmaya başlamıştı. Damien’ın etrafını da sarıyorlardı fakat Damien onlara bakmıyordu bile. Siyah kurt tekrar zıpladı ve havada Damien’ı ısırmak istedi fakat Damien sadece bir santim kenara kaydı ve havadayken kafasını tutup kopardı. Siyah kurt ölünce grubun diğer kurtları yüksek sesle ulumaya başladılar. Daha sonra hırlama sesleri geldi ve sinirle saldırmaya başladılar. Damien hemen Aldus’un yanında biti verdi ve etrafına bakındı. Normalde 3 kurt kalmalıydı fakat ulumalardan sonra karanlıktan dört kurt daha geldi ve kurtlar yedi kişi oldu. Damien hâlâ onlara boş bakıyordu fakat Aldus’un ne düşündüğünü veya ne yaptığına bakacak kadar süresi yoktu sadece hâlâ yanında mı diye baktı ve aynı anda havaya zıplayan yedi kurtta baktı. Damien da havaya zıpladı ve aralarında onbeş santim olan kurtların arasına zıpladı ve kollarını açıp ikisini de sırt üstü yere çarptı. Sağ taraftaki kurdun göğsüne üç yumruktan sonra elini göğsünden içeri daldırdı ve kalbini dışarı çıkardı. Biri daha gitmişti ama hâlâ tehlike devam ediyordu. Solundaki kurt ayaklanıyordu ama Damien daha hızlıydı ve ayağa kalkıp onun boğazından tuttu. Dört ayaküstünden iki ayaküstüne kaldırdı ve sağ yumruğunu sıkarak sert bir yumruk attı. Tam kalbin üzerine sert bir yumruk vurarak göğüs kafesini parçaladı. Bu sırada Aldus da bir kurt öldürmüş ikincisi ile kavga içindeydi. Şimdi kimin öldürdüğünü sayma sırası olmadığını düşünerek kurda arkadan koşarak kafasını kopardı ve elinde duran kafayı başka bir kurda fırlatarak kurdun üzerine uçtu. Kurdu sırt üstü yere yapıştırıp kafasını ve göğsünü yumrukladı daha sonra ön ayaklarının ikisini de kopardı ve sonunda kalbini söktü. Boş arazi şimdi kırmızıya dönmüştü. Kurt kafaları, kalpleri her yere yayılmıştı. Damien o kurdun üzerinden de kalkıp soluğu tekrar Aldus’un yanında aldı. Karşılarında iki kurt kalmıştı. Damien birisiyle uğraşırken, Aldus bir tane daha öldürmüş ve iki kurt kalmışlardı. Aldus ve Damien birbirlerine baktılar ve aynı anda kurtların üzerine uçup kalplerini söktüler.
Sonra ayağa kalktılar ve Damien ellerine iğrenerek baktı. Pis kurt kanı her tarafına yayılmıştı. İğrenerek ellerini kıyafetlerine sildi ve Aldus’a elini uzatıp sahte bir gülüş attı. İyi dövüşüyordu ama açık verdiği zamanlar olmuştu. Damien yavaşça kurtların başında gezdi ve altıncı kurdun başında durdu. Yakalamak istedikleri kurt buydu işte. Veronica’nın ona verdiği koku bu ölü kurtla aynıydı. Görevini bitirmiş olmanın rahatlıkla yüzünü gülümseme aldı. Görev ödülü olan taze kanları düşündü ve bu gülmesi için yeterli bir sebepti. Kutrun her tarafı parçalanmıştı ve öldüğünden emin olmak için kurdun yanına eğildi ve elini kalbine sokup çıkardı. Tam tekrar kalkacaktı ki biranda donup kaldı. Kurdun kokusu istedikleri ile aynı değildi. Aldus’a hiçbir şey söylemden tek tek tüm kurtları bir daha dolaştı ama hiçbirisi istediği adam değildi. Damien hâlâ elinde duran kalbi sıkarak patlattı ve derin derin nefesler alarak havayı koklamaya başladı. Beş saniye geçti hiç koku yoktu, on saniye sonra yoktu, bir dakika geçti hâlâ kokluyor ama koku yoktu. İkinci dakikanın ortalarında bir koku duydu. Bir kurt adam. Sonra bir kurt daha, bir kurt daha ve başka biri daha. Gittikçe sayıları artıyordu. En son beşincide kaldı çünkü aradığı koku oydu. Aldus’un yanına döndü ve sessizce “Tetikte ol!” dedi. Görev sandığından daha çetin geçecekti. Kurt daha önceden uyarılmıştı ve Damien’ın üzerine sahte hedef salmıştı. İşte bu alçakçaydı. Ama Damien için değişen bir şey yoktu o kurdu bulup kalbini sökecekti. Kokular yaklaştıkça seslerini de duymaya başlamıştı. Gittikçe yaklaşıyorlar ve ağaçlardan zıplıyorlardı. Ya kurtların bazıları hafif ya da ağaçlar çok sağlamdı. Sesler iyice yaklaştığında Damien karanlığın içinde baktı ve bir fısıltı halinde “İşte başlıyor!” | |
|