Lilith Ann Manson Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : Vittorio Nerden : Vampristan Mesaj Sayısı : 37 Yaş : 29 Kayıt Tarihi : 20/06/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Litrelerce kan gördüm.. ve tattım. Ptsi 20 Haz. 2011, 23:33 | |
| Selam kanka. Bir can dostumun olması güzel. Tanışalım, kaynaşalım.
Yıllaaar yıllar önce. 1774'da Erdel Prensliği... Güneşin dehşet saçamadığı, tatlı, karanlık Transilvanya Ormanlarına göç ettiğimizde, 18 yaşında; çocuk gibi yaşayan, çocuk gibi hisseden ve çocuk gibi davranan bir gençtim. Adımı kendim koydum. Lilith Manson. Güzel koymuşmuyum günlük? Bu ismin benim için anlamı büyük.
Kontum.. Köy halkıyla olan savaşlar, Her akşam kapının önüne asılan sarımsak, Klise'nin tutumu , dualar, öğütler, ayinler, avcılar, her dakika ölen bir başka kimse...
Benden korkuyorlardı.. Hepsi. Tanrı'nın huzurunda çalışmayı reddeden, klise karşıtı, ayinlerden kaçan, dinsiz küçük şeytandım ben. 'Ona sahip çıkın. Onu koruyun. Onu buradan, bu tehikeli yerden kaçırın.'Kontumdan korkuyorlardı, onu kullanarak korkutuyorlardı. Korkmam, kaçmam gereken şu canavar kimdi? Karanlık ormanın arkasında sakladıkları kimdi? Kimi saklıyorlardı? Ve neden ÖLMELİYDİ ?
Yuvaya , yatağıma giren yaşlı avcı. Acınası herif. Ona baktığımda gördüğüm tek yaratık: Kontumu nasıl öldüreceğini anlatan ayı. Ondan tiksiniyordum günlük, var mı böyle birşey? Her gece onun öğütlerini dinlemek, onun dokunması için kendisini açmak... Kabusun tanımını yaptım sana günlük..
İsyankar bir ergendim günlük. Kaçtım. Ayaklarının götürdüğü tek yer. Karanlık Ormanın Arkasındaki Şato idi.
Onu gördüm. Gözlerinin altındaki morluklarını dokunmak istedim. Solmuş, beyaz tenini defalarca öpmek istedim. Düzgün taranmış kızıl-sarı saçlarını okşamak istedim. İki sivri dişi arasından gösteren, kalın dudakları yalamak istedim. Tatlı bir hareketlenme olmuştu bende.. Böyle midemde kelebekler pogo yapmıştı. Vampir, çatının üstünden ona baktı. Uçtu ve önüme kondu. Kırmızı gözlere, ölene kadar her saniye bakabilirdim.
Vampir gülümsedi. 'Kimsin sen?'Başımdan aşağı sıcak kan akmıştı. Korkmuştum. Onu içimde bu denli şiddetle istememden korkmuştum. Uyluklarımda hissettiğim ihtirastan korkmuştum. Kendisimden korkmuştum. İçimdeki arzudan, istekten. 'Lilith' dedim. Gözlernin içindeki yansımamı seyrederken. 'Burda olmaman gerek.' Sesindeki karanlık, bedenimi titretmişti. uuf be. 'Neden hep istediğim şeyleri yapmamam gereksin ki?'Tehlikeyi hissetmiyor musun?'Tehlike' dediğin, çılgına döndüren ve bağımlı yapan bir arzu mu? İçimde hissettiğim mutluluk mu ve bedenimi bağlayan özlem mi?Tehlikeme inanmıyor musun? Benden nefret etmen gerektiğine dair işaretler?Şahsen ben işaretlere inanmam. Ben gözümle gördüğüme inanırım.Soğuk tene dokundum; Dokunabildiğime.Ve ellerini, vampirimin sertleşen aletine sardım: Ve hissedebildiğime...Karşı koymamıştı ! Sanırım bende gördüğü açlık ve ihtirastı. O bakışı bu satırları yazarken de atıyor olabilirim. Neyse.
Bedenimi kontrol edemiyordum günlük. Vampiri duvara yaslamış ve kollarımla onu sarmış, dudaklarına, alıcı kuşu gibi saldırıp, onun kanlı dudaklarını istekle soğurmaya başlamıştım. Vay be. 'Ayıplama yok. Pişmanlık yok. Evet. İhtiyacım olan sensin.'Bu şölen sonsuza kadar devam edebilirdi. Asla, onun kollarında uyanamayacağımı, sonsuza kadar tek bir vücut gibi birleşmiş olarak kalcağımızı düşünmüştüm bir an. Hiçbir acıyı bu kadar sevmemiştim. Hiçbir yasağı, bu kadar istememiştim. Ona sonsuza kadar kendimi açabilirdim.. Seve seve.
O gece bir rüya görmüştüm: Katolik kilisesi p.clerini. Avcının elinde bir kazık, bir haç, yüzünde iğrenç bir zafer gülüşü. Yerde de tutkunun cansız bedeni. Hava aydınlanmış. Herkez kahkaha atıyor. Herkezin suratında iğrenç bir mutluluk. Güneş heryeri, ormanları, ağaçları yakıyor. Kilise neşeye bürünmüş. dudaklarım, tutkunun kanına boyanmış... Aşkımın, sevgilimin dudağındaki son izi, onu son öpüşümde ağzıma bulaşan siyah kanı yalıyorum.. Hareket edemiyorum. Ve uyanıyorum.
Vampirin, çıplak bedeninde, kollarının içinde hareket ederken uyanıyor... Beyaz teni okşuyorum. 'Hiçbir yere gitmiyorsun.'Ve içimi , sonsuza kadar sevgilime açıyorum. Boynumu açıyorum: 'Senin gelinin olmak istiyorum.'Köy halkı felaket içinde yanıyor, karanlığın soğukluğunda bile kavruluyorken, Ayı, Vampirimin intikamını son defa almak, olmadığı düşünülen, ama aslında var olan ve BENİM İÇİN ATAN kalbini sökmek için, ormana gitti. Bu kısımdan.. bahsetmek istemiyorum sanırım. Canlanmasını istemiyorum !
Ağzında siyah kan birikintisi olan vampirimin başına çöktüm. Onu defalarca öptüm. Elimi kalbine götürdüm Atmıyor !'Elini sıktım, onun eliyle kendi kalbimi yokladım 'Atmıyor...'Onun ölü bedeniyle seviştim.. Kalkıp onu sarmasını, aynı ahenkle cevap vermesini istedim. Bu kadar. Hayatımın sone erişi buydu günlük. Bunları bir tek sana anlattım, ve hafızamın en derin kuyusuna attım. Hatırlamak istemiyorum.. Yok olmasını, eriyip atmosferi aşıp evrenin sonsuzluğunda yok olmasını istedim. .....
Gökyüzüne baktığımda, güneşi tekrar görmüştüm. Güneşin ışınları karşısında güçsüzdüm. Bedenimi yakıyordu. Şimdi aranan bendim. Herşeyi. Herşeyimi bırakarak KAÇTIM. Yine.
Avrupaya gittim. Onsekiz yaşında genç bir kızdan başka birşey değildim. Kimliğini saklamaktan, ve kendi ırkımdan birileri ile iletişim kurmaktan başka çarem yoktu,zamanım çoktu: soksuza kadar. Bir topluluk, fani olmayan bir dünya..
Peki ya eğer son vampir olsaydım? Beni bulamayacaklardı. Peki diğerlerini? Transilvanya, vampir kitaplarını birdaha açılmamak üzere kapattı. Dracula vakası son buldu. 'Kaçan, giden vampirin olmadığı kesindi.' Son kaçan vampir olduğuma emin olmak istemedim... Mutlaka. Mutkala biryerlerdeydiler. SON değildim.. Bu böyle olmamalıydı.
Birşeyler değiştirmek istiyordum. Avrupa'yı, Dünyayı, insanları... İlk yolcuğumu Almanya Prensliği'ne yaptım. Katolikleri gördüm. ... ve iğrençliklerini. Kadınları CADI diye yakan canileri gördüm. Milyonlarca masum insanın kanını döken dini savaşlarını gördüm. İşkenceleri, zulümleri gördüm. Dünyayı değiştirebilecek insanlar vardı günlük, hep beraber değiştirebilirdik.
Kiliseden daha fazla tiksindim. Aydınlanma örgütüne katıldım, Kendi ellerimle klise yaktım. Reform'u getirirken Martin Luther'in yanındaydım.
Katliamlar, Litrelerce kan.. Ölümü gördüm.. Yaşamam için gerekli olan şeyi.. Silahım dişlerim ve ölüm olamalıydı. Müzik ile, sanat ile, şarkılar ile Dünya'ya güzel mesajlar veren akımlara katıldım. Dünyayı değiştirmek isteyen hayalperestin tekiydim günlük. Ve Hayallerimi seviyordum.
Güneş, tepsi şeklindeki Dünya'yı yeteri kadar aydınlatamıyordu.. Biraz daha aydınlanan bir Dünya istiyordum... Bağnaz düşüncenin tamamen yok olduğu, kilise baskısının son bulduğu Dünya.. Bazı şeyleri geride bırakmam gerektiğinin farkındaydım.. Bilime, sanata , edebiyata ilgi duydum. Simya ile ilgilendim. Astronomi ilgimi çekiyordu, Uzay ve evrenin gizemi.. Bilim: işte Dünya'nın izlemesi gereken yoldu. Bilimsel gelişmeleri yakından takip etmeye çalışıyordum. Maddenin yapı taşı ile ilgili tartışmalar ve tezler dolaşıyordu ortada. Kuantum Fiziği ilgimi çekiyordu, o zamanlar en çok merak edilen ve araştırılan konu, modern fizik ve kuantum mekaniğiydi. Işık hızıyla, samanyolu galaksisinin bir noktasından, diğer noktasına gidişin bile milyonlarca ışık yılı oluşu.... çok ilginç gerçekten.
Corafi Keşiflerin zamanında birçok ingiliz gibi, Amerika'ya ayağımı bastım. İşte. Teksas benim yerimdi. Orda uzun süre kaldım, Rodeo, vahşi batı, bira... Kimliği belirsiz, anarşist, özgürlük meraklısı herhangi bir kovboy kızı kimliğinde yaşadım. Zaman geçiyordu... Yine katliam gördüm. Birleşik Krallık altında ezilen, özgürlüğü arayan halk.. Halkı destekledim, Amerikan Özgürlük Savaşında, özgürlüğün kazanmasını istiyordum. Amerika'nın bağımsızlığını ilan etmesini, Fransız İthilali izlerken, ben, Amerkan Vatandaşı olmak, New Orleans'ta kendi ırkımdan birileriyle karşılaşmak ümidiyle, Amerika'da kaldım. Yine de Fransız İthilali'nin etkilerinin su dalgaları halinde Dünya'ya yaylıp aydınlatması, yüzümü güldürüyordu..
21.Yüzyılın ilk senesi... 207 yıldır, Dünya'nın herhangi bir yerinde, SON VAMPİR olduğuna zorla inandım. 207 yıl.. 207 yıldır aradım.. Umudum kayboldukça, unutmaya ve beklememeye çalıştım. Amerika'da geçen son asırda, hayatım düzende gibiydi... yıllardır arkasında olduğum akımların ürünleri çıkıyordu. 68'lerin hippi akımını, Rock'n Roll akımını , 80 lerin heavy metal akımını gördüm. Beatles grubunun söz yazarı John Lennon ile tanışmam, son asırda yüzümü güldüren sayılı anılardan.. Turne kamyonlarında uyuduğum ve sabahlara kadar alkol ve müziğin bana verdiği mutluluğu tattığım 80 lerin yeri, bende ayrıdır. Ossy Osbourne'un bana imzaladığı gitar, hayatımda büyük önemi olan şeylerden biridir. Hayatımda gülerek hatırladığım anıların olması ne güzel günlük.
Ne güzel. Ama eksikti işte.. Boşluk.. Umudumu kesmek kolay ama acı olan, aramak ve inanmak ise zorve kimileri için mutluluğu getirmede olmazsa olmaz değil, ama benim için öyleydi... Son yolculuğumu, kendi ait olduğum yere yapacağıma yemin ettim..
Eh. Benim hikayem de bu. Kafanı şişirmek istememiştim günlük. Anılar canlandı böyle film şeridi gibi...
| |
|