Samuél B. Proulx Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Lakap : HuB Nerden : 77 Mesaj Sayısı : 25 Yaş : 32 Kayıt Tarihi : 19/06/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Samuél B. Proulx Paz 19 Haz. 2011, 14:40 | |
| Kullanıcı Adı Soyadı: Samuél B. Proulx
Karakteristik Özellikleri: Oldukça zeki ve kurnaz bir gençtir. Hırslı ve yerine göre öfkelidir. Bencil tavırları ve vurdumduymazlığı arkadaş çevresini kısıtlasa da, bundan pek şikayetçi değildir. Her zaman önemli bir kişi olduğunu düşünmüştür. Kaderinin ileride onu hayal edilemez yerlere getireceğine inanmaktadır. Bencilliğini sık sık kullanır. Ve bu sayede soğukkanlılığı ve vurdumduymazlığı öğrenmiştir. Hayatının akışından memnundur. Fakat onu bekleyen daha nice heyecan olduğuna inanmaktadır.Kısaca Aile Geçmişi: Proulx ailesi soylu bir ailedir. İspanya'nın güneyindeki bir malikanede Roark ve Bathilda Proulx çiftinin evlenmesi ile başlamıştır. Daha öncesini bilen yoktur. O nedenle başlangıcı bu çift ile yapan ailenin son varisi Sam'in babasıdır. Ve ileride bu kişi Sam olacaktır. Ailenin genel yapısı bencilliklere dayalıdır. Birbirini öldüren kuzenler, kendini düşünen ebeveynler ile doludur. Heyecan peşinde koşan bir kişiliği vardır ailenin.
Örnek Rol Oyunu: - Spoiler:
“Her şeyi mahvettin Sam.”
Genç adam son olarak bu sözler işitmişti görkemli malikânenin kapılarını bir daha gelmeme umuduyla kapatırken. Gözlerinden süzülen yaşlara aldırmadan kendini bırakmak istiyordu karanlık sokaklara. Boşluğun içerisinde kaybolmuş gibi hissediyordu kendini. Gideceği yeri bilmeyen, geleceği düşünmeyen biriydi artık. Fakat bildiği tek bir şey vardı. O da o malikâneye bir daha dönmek istememesiydi. Kaldırımda ilerlerken başını sağa çevirip görkemli malikâneye doğru son bir kez baktı. Tüm hayatı boyunca burada yaşamak istemişti. Fakat şu an onu terk etmekten başka çaresi yoktu. Çocuk sesleri yankılanıyordu kulaklarında her malikâneyi düşünüşünde. Kendini bu çilenin ortasından almak istese de başaramıyordu. Tek yapabildiği boğulmaktı düşüncelerin içerisinde. Sessiz ve yorgun bir şekilde...
Kaldırım boyunca başını hep önüne eğmiş biçimde ayaklarına bakıyordu. Kalan yola bakmak için kafasını kaldırdığında kaldırımı sonsuz bir yol olarak imajine etti. Kurtuluşu yoktu, bitmek bilmeyen bir yoldu. Ve malikâne hep tam arkasındaydı. Ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın, ondan kopamıyordu. Sanki onu takip edercesine bir tavır takınmıştı hayallerinin hayat bulduğu mekân. Onu bırakmak istemiyordu. Ne olursa olsun onunla olmak istiyordu bu sonsuz ve karanlık gecenin geç saatlerinde. Kendini güvende hissettiği tek yer orasıydı. Fakat oraya döndüğünde Ursula’yı da tehlikeye sokuyordu. En çok korktuğu şeydi işte bu. Ursula’nın olaylara karışmasını istemiyordu. Tüm benliğiyle onu arzularken, tek yapabildiği ondan uzak durmaktı. Büyük savaş kapı eşiğinde anahtar deliğini zorlarken, ailesinin yanında durup onları tehlikeye atacak kadar sorumsuz değildi, ya da öyle hissediyordu. Gözlerini bir kez daha kapatarak gözyaşlarını yanaklarından çenesine doğru bıraktı. Onların iyiliği için uzak durması gerekmekteydi. Kaldırım boyunca devam ederken düşüncelere dalıp yok olmuştu karanlığın ortasında. Bir toz bulutu vardı onun boyutunda karanlık kaldırım üzerinde dolaşan ve bir ses yankılanıyordu yokluğunda onu hatırlatan.
Mezarlık aynı yola baş koymuş arkadaşları barındırıyordu yeniden yüzyıllar sonra. Sanki dün gibiydi dedelerinin savaştığı o görkemli mücadele. Burada hazırlanmışlardı zamanın en yüce büyücüsü ile. Ve burada yenik düşmüşlerdi zalim kaderlerine. Lord’un izinden gitmenin ne kadar muhteşem bir sorumluluk gerektirdiğini burada öğrenmiştiler, sanki dün gibi. Soğuk havanın etki etmediği bir çember içerisinde toplanmıştı yoldaşlar. Tek bir kişi eksikti bu muazzam gruptan. Ve yankılanan bir ses ile o da tamamlanmıştı tabi ki. Samuél siyah bir toz bulutu ile inerken bulutların arasından gözleri fal taşı gibi açılan yoldaşların içini bir mutluluk kaplamıştı. Aslında nefretti onları mutlu eden. Seherbazlara karşı yüzyıllardır verilen mücadelenin en önemli kişilerinden biri gelmişti mezarlığa. Ve bu onları mutlu etmeye yeter ve artardı da. Samuél siyah toz bulutunun içerisinde silueti belirdikten sonra bir adım atarak çembere katılmıştı. Gözlerinde yaşlardan iz kalmamıştı. Solgun yüzü bembeyaz parıldıyordu gecenin karanlığında. Simsiyah saçları ve mavi gözleri gecenin karanlığında yol gösteren bir ışık edasıyla parıldıyordu. Farklı olduğu her zerresinden belliydi. Samuél’dı o. Ursula’nın biricik Sam’i olmasının yanı sıra, ölüm yiyenlerin efendilerinden sonra saydıkları tek kişiydi. Karanlığın en müthiş gücü ve devam etme nedeni. Elini kaldırarak müritlerini selamlarken gümüş rengi asasını da belinden çıkarmıştı. Malikâne ile ilgili tüm fikir ve düşüncelerden arınmış görünüyordu. İyi bir lider olduğunu göstermeliydi. Ve bu tarz duygular onu yenik düşüreceğinden onlardan kurtulmak en mantıklısıydı. Bakanlığın ele geçirilmiş haberci patronuslarından birinin görüntülendiği çember alanından patronusta beliren Seherbaz Büro Başkanı’nın yüzünü gördüğünde içini büyük nefret kaplamıştı. Babasını öldüren Irvatus’tu bu. Hala değişmemişti başkan. Bu da onun işini kolaylaştırmaktaydı. İntikamını kolay alabilecekti bu sayede.
Zaman gelmişti. Samuél bir el hareketi ile tüm müritlerine işaret vermişti. Ve aynı anda onlarca siyah duman ortaya çıkarak gökyüzüne yükselmeye başlamıştı. Savaşın başlangıcının işaretiydi bu. Kulaklarda davul sesleri şimdiden duyulmaya başlanmıştı. Dört vuruşluk ritimlerle ilerliyorlardı hızlıca. Gökyüzünde savaşmayı istemiyorlardı fakat her duruma karşı hazırlıklı olmalıydılar ki, böyle düşünmeleri onların yararına olmuştu. Karanlığın ortasında beliren beyaz toz bulutları hızla onlara doğru gelmekte peşlerinden sürüyle laneti de göndermekteydi. Samuél ufak bir hareket ile müritlerine emir vermişti. Saldırmalarını emrettikten sonra asasını sıkıca kavrayarak lanetlerini iyilik meraklısı minik beyaz bulutlara göndermeye başladı. Gökyüzünde savaşmaya alışkın olmadıklarından lanetlerin hiçbiri öldürücü veya sakatlayıcı etki göstermemişti. Sadece ufak sıyrıklar vardı rakipte. Kolunu kaldırıp karanlık işarete bastırdı. Biraz destek çağırmak gerekiyordu. Bu sırada üzerine doğru hızla iki seherbaz gelmekteydi. Hiçbir şey yapmıyordu Sam. Sadece gülümseyerek onları bekliyordu. Seherbazlar bu duruma şaşırmış olsalar da, üzerine gitmekten vazgeçmiyorlardı. Tam yaklaştıkları sırada asalarını kaldırarak lanet yolladılar. Yeşil bir ışık belirdi, ardından yolladıkları lanetler geri tepmişti. Ve bir anda Sam’in etrafından halka şeklinde onlarca siyah duman çıkarak onlara doğru saldırdı. Sam yaptığı koruma büyüsünün etkisini yitirmesini bekledi. Büyü etkisini yitirdiği anda konsantre olarak ortadan kayboldu. Yerini bir savaşa bırakmıştı. Fakat savaştan hangi tarafın galip geleceği ölü seherbazlara bakıldığında anlaşılıyordu.
Gözlerini açtığında bordo duvar kâğıtları olan bir odadaydı. Bakanlıkta olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Fakat hangi bölümde olduğunu hala anlayamamıştı. Etrafı dolaşarak masaların üzerine bakındı. Seherbazlara ait eşyalar durmaktaydı. Seherbaz Bürosunda olmalıydı. Etrafı gözleri ile inceleyerek ufak bir geçit aradı. Seherbaz Büro Başkanı’na gidebileceği bir geçit olmalıydı buralarda. Onu bulma umudu ile odayı süzüyordu. Raflara göz gezdiriyordu. Tozlu kitaplar vardı raflarda. Yüzyıllardır kullanılmıyor olmalılardı. İsimleri okunamaz halde idi. 2. Rafın ortasında bir kitap gözüne ilişti. Oldukça yeni duruyordu. Ve diğer kitaplara göre daha temizdi. Sık kullanılıyor olmalıydı. Geçidi bulabileceğini düşünerek kitaba doğru yaklaştı. Gözlerini kitabın bulunduğu yere kilitlemişti. Ve ayakları kitaptan başka yere gitmiyordu. O kitapta onu çeken bir şey mevcuttu. Rafa yaklaştığında elini kaldırıp kitaba doğru uzattı. Tam kitabı eline alacakken arkasından yumuşak bir ses tonu işitti. Ve arkasını döndüğünde istediği manzara tam karşısında idi. “Emin ol bunu yapmak istemezsin.” demişti. Başını yukarıya kaldırdığında karşısında Irvatus’u gördü. Hemen o anda öldürmek istemişti onu. Fakat engelleyen bir şey vardı kalbinin derinliklerinde. “Anlıyorum, bir yanın beni öldürmek istiyor, diğer yanın yapamıyor. Bu çok normal.” demişti tekrar konuşarak. Nasıl anlayabilirdi ki bunu? İmkânsızdı bunu bilebilmesi bile. Kendini toparlayarak konuşmaya karar verdi. “Emin ol, seni öldürmek isteseydim bunları söyleyecek vaktin olmazdı.” diye cevap verdi gülümseyerek. “Hatta neden seni şimdi öldürmüyorum ki? Hemen buracıkta. Seni öldürmek benim için çocuk oyuncağı.”diyerek sırıttı pis bir şekilde.“O kadar kolay değil işte.” diye cevap vermişti Irvatus. Asasını kaldırıp yandaki kapıya doğru salladı. Kapı yavaşça açılırken, Sam içeriden çıkabilecek herhangi bir musibete karşılık asasını sıkıca kavramıştı. Fakat kapı açıldığında karşısında gördüğü manzara ile dizlerinin üzerine düşmüştü. Ursula tam karşısında duruyordu. Ve nefret dolu gözlerle bakıyordu ona. O an kendini öldürmek istedi Sam. Fakat bunu yapamayacak kadar korkmuştu. Kendini toparlamak zorunda olduğunu hatırlatmaya çalışsa da, başarılı olamadı. Kendini kandıramazdı sonuçta. Ursula’ya tapıyordu. Onsuz bir hayat düşünemiyordu. Tam unuttum derken karşısına çıkması yeniden yakıyordu içindeki ateşi. Yeniden tuz basılıyordu yarasına. “Seni öldürmeyeceğim Sam. Hiç merak etme. Benim yerime onu Ursula yapacak. “ diyerek sırıtmıştı Irvatus. Tam bir ucube gibi davranmaktaydı. Fakat Ursula bundan şikâyetçi görünmüyordu. Ona doğru gülümseyerek bakıyordu. Fakat Sam’e nefret dolu bakışlar atarak içindeki kini dışarı vuruyordu. “Evet Sam. Şimdi karşımdasın. Her şeyi mahvedebilirsin. Ama asıl mahvolan sensin. Seni mahvedeceğim Sam.” diyerek derin bir kahkaha attı Ursula. Onu hiç bu kadar korkunç görmemişti Sam. Kendini toparlayarak ayağa kalkmıştı Sam. Onlara doğru bakarak gülümsedi. İkili şaşkın gözlerle ona bakıyordu. Hayretler içerisinde kalmışlardı. Çünkü Sam gülümsüyordu. Hatta çok içten gülümsüyordu. “Tamam arkadaşlar. Anlıyorum ikinizde benden nefret ediyorsunuz. Ama size şunu söylemeliyim ki, böyle daha muhteşem gözüküyorsunuz. Beni öldürmek istiyorsunuz. Evet bu güzel bir fikir. Fakat şu kadarından bahsedebilirim ki, ben bu gece ölmüyorum!” dedikten sonra karanlık işarete bastırarak konsantre oldu. “Öldür şunu Ursula!” diye bağırıyordu Irvatus. Ursula asasını kaldırırken siyah bir dumana dönüşerek camdan çıkmıştı Samuél. Peşinden gitmek için camdan atlayan ikili hızla onu yakalamaya çalışıyordu. Sam’in Ursula’yı öldürmek gibi bir düşüncesi yoktu. Onun tek amacı Irvatus’u yok etmekti. Ursula ele geçirilmiş olmalıydı. Tam bu sırada etrafında bir güç hissetti. Yandaşları yanına cisimlenmişlerdi. Sekize karşı iki, işte şimdi sonu gelmişti Irvatus’un. Geri dönüp savaşmaya başladılar.
Yoğun bir savaş geçiyordu enselerinden kayıp giden lanetlerle birlikte. Irvatus Sam’i öldürmeye ant içmiş bir biçimde savaşırken, Ursula kendinde olmadan etrafa lanetler savuruyordu. Müritleri Irvatus’un dikkatini farklı yöne çekmek için öne atılmışlardı. Bu elindeki tek fırsat olabilirdi. Irvatus üzerine doğru gelen ikiliyi geri çevirmeye çalışırken Sam’e arkasını döndüğünü fark etmemişti bile. Ursula’nın onu halledebileceğini düşünerek ikiliyi kovalamaya başlamıştı. Sam fırsattan istifade ederek lanetini yolladı. Hızla ilerleyen yeşil ışık Irvatus’a doğru giderken Sam ölümü haberi olarak tatmasını istediğinden “Irvatus” şeklinde bağırdı. Irvatus arkasını dönüp Sam’e doğru bakarken göğsüne yediği yeşil laneti iliklerinde hissetti. Gözleri yuvalarından fırlayacak gibi olmuştu. Hayattaki tüm mutluluğunu yitirmiş gibiydi. Sadece acı, azap ve pişmanlık hissediyordu. Ve o anda son kalp atışlarını duydu. Ve kalbinin duruşunu hissetti. Hayatı sona ermişti. Bir ses daha duyuldu. Bunu tek hisseden o değildi. Sam’in biricik Ursula’sı da gökyüzünden aşağı düşmekteydi. Hem de oldukça yüksek hızla düşüyordu. Sam’in Irvatus’u öldürüşü Ursula’nın dikkatini epeyce dağıtmış olmalıydı ki, müritlerinden birinin attığı lanet tam olarak kalbine isabet etmişti. Canlı yüzü soluk bir bez parçasına dönmüş, teni kese kağıdı kadar kötü görünüyordu. Ve ölümü bu denli soğuk bir şekilde hissetmesine sebep olmuştu. “Hayır!” diye haykırıyordu Samuél. Bu onu kötü etkilese de, olan olmuştu. Ursula ölmüştü…
| |
|
Victoria Morgenstern Çember
Lakap : Vicky Nerden : Alacante Mesaj Sayısı : 844 Kayıt Tarihi : 13/07/10
Karakter Detayı Statü: Üye Uyarı: 0/0
| Konu: Geri: Samuél B. Proulx Paz 19 Haz. 2011, 15:16 | |
| Oldukça etkilendiğimi söylemeliyim. Çok başarılı bir rp. Rütbeniz Veriliyor. Yıldız seviyesi: ****** | |
|