Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Alessandra"

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Alessandra Aristide
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!



Lakap : Alessa
Nerden : Ankara
Mesaj Sayısı : 861
Yaş : 27
Kayıt Tarihi : 19/08/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Alessandra" Empty
MesajKonu: Alessandra"   Alessandra" Icon_minitimeC.tesi 18 Haz. 2011, 15:02

Kullanıcı Adı Soyadı: Alessandra Laurel
Karakteristik Özellikleri: Herkes için farklı kişi olabilmeyi başarabilen bir kızdır Alessandra. Esprili, güleç ve canayakın olabildiği gibi düşmanları için yırtıcı kişiliğini de ortaya koyar. İçinde iyilik ve kötülük çatışırken dışarı çıkan kısım çoğunlukla kötülük olur. Kötü tarafın cazibesine kapılmıştır adeta. Onun tavırları kendine özgüdür, tanıdıkları hiçbir zaman onu tam olarak tanıdıklarını düşünemezler.
Kısaca Aile Geçmişi: Laurel ailesi köklü bir ailedir. Fransanın her yönüne dağılmış olduğu gibi başka ülkelere de dağılmıştır. Büyücü ailesidir ama Muggle'lar tarafından da tanınır. Kökenleri çok derinlere gider. İlk insanlara kadar gittiği bile söylenir. Aile değerlerine bağlıdırlar.
Örnek Rol Oyunu:



Boşluk hissi azalıyordu. Yavaşça, beni deli etmek
istercesine ama ardında rahatlama bırakarak gidiyordu. Boşluk hissinin yerini
endişe ve korku aldı, daha sonraları umut, bazen karamsarlık bazen de kin. En
çok kin, en çok nefret. Hayatım boyunca düşünemediğim kadar çok nefret vardı
içimde ve karanlık… sonsuz, bitmek bilmeyen karanlık… Buna inanamazdınız,
eskiden iyiydim ama şimdi, şimdi farklıydım.


“Farklı,” diye mırıldandım. Kulağa komik geliyordu.
“Farklı,”
Ne açıdan farklı? Her açıdan.
Sonsuz bir nefretle doluysa birinin içi onu tanıyamazsınız. Sonsuz bir gece
başlamışsa, ruhuna çökmüşse karanlık sadece o vardır bir de kini, nefreti
vardır o karanlığın içinde.


Bu karanlığı düşünerek yürüdüğüm ıssız karanlık yolda
paltoma iyice sarındım. Saçlarımın şapkamın altından çıkan tellerini yüzüme
savuran rüzgar dondurucu soğuğu jilet gibi tenimde gezdiriyordu. Şapkamı
düzeltip paltoma sarındım tekrar. Uçmaması için tuttuğum yakada parmaklarımın
boğumları bembeyaz olmuştu. Yavaş yavaş donuyor olmalıydım. Yanaklarımı
hissetmiyordum, sadece jilet kadar keskin bir soğuk vardı. Geceye bakarak
ürperdim.


Yaprakların hışırtısı dışında ıssız yolda ses yoktu,
ilerledikçe ileride bir çocuk parkı gördüm. Rüzgar bir salıncağı sallamaya
başlamıştı. Korkunç gıcırtılar eşliğinde yürümeye devam ettim. Bacaklarım
titremeye başlamıştı ama umrumda değildi. Az kaldı. Sık dişini Alessa.


Bir dalın çıtırtısını duyduğumda gerçekten çok az kalmıştı
eve. Hızla arkamı döndüm ve tabii ki boşluğa bakarken buldum kendimi. Sonra bir
de önden bir çıtırtı geldi. Hızla o tarafa döndüm. Bir gölgeyi yakaladı
gözlerim ama çok yavaştım. Ölümlü gözlerim fazlasıyla kördü. Ölümlü lafına
takıldı beynim, hala kabul etmemiştim oysa var olduklarını. Yürümek için yeltendim ama ağaçlardaki
kuşların tamamının aynı anda havalanması beni iyiden iyiye ürpertti. Ufak bir
çığlığın ağzımdan kaçmasıyla beraber koşmaya başladım. Ayaklarımdaki topuklu
ayakkabının birinin topuğu kırılınca kendimi yerde buldum. Kuru yaprakların
oluşturduğu bir kümenin ortasında. Bir yaprak kümesi için oldukça sertti oysa.
Ellerim çizilmişti. Kalkmak için elimi yere dayadım, hiç değilse öyle
zannettim. Ama elim daha çok pütürlü bir cisme bastırdı. Yapraklar bir anda
uçuştu ve bir cesedin üzerine düştüğümü fark ettim. Tiz çığlığım çevre ağaçlardaki
bütün kuşları havalandırdı.


Ceset bayağıdır orada olmalıydı, pis kokuyordu. Gözleri
şaşkınlıktan kocaman açılmıştı. Ve onu tanıyordum. Geçen seneki mezunlardan
Clementine Storming. İnanamıyordum. Masmavi gözleri ve kahve kızıl saçları ölmüşken
bile çok güzeldi. Dehşetle elimi ağzıma bastırdım. Zavallı şey. Tek elim
farkına varmaksızın kızın gözlerini kapattı. Son yolculuğunda huzurlu ol
arkadaşım, her kim öldürdüyse seni ölüm görsün işini. Hıçkırıklarım omuzlarımı
sarsarken ayağa kalktım. Üzerime bulaşan vıcık vıcık çamuru silmeye uğraşırken
pes ettim. Burada birileri vardı, bir katil. Ve ben çamur için
endişeleniyordum.


Saçlarımı gözümden çekip koşmaya başladım. Ama bir şey bana
çarptı hem de tam karnıma. İki büklüm olup sendeledim.


Yardım çağırmak için geç miydi?


“Yardım edin!” sesim istediğimin aksine fısıltı gibi
çıkmıştı. Zavallı Clementine de bana yardım edemeyeceğine göre başka bir plan
yapmalıydım. Bana çarpanın kim olduğunu görmek için başımı kaldırıp etrafıma
bakındım. Kimse yoktu, daha doğrusu kimse gözükmüyordu. Arkamda bir dal daha
çatırdadı.


Oraya döndüğümde sonunda fark ettim. Onlardandı. Kesinlikle.
Artık inanıyordum. Buz tenini ve donuk bakışlarını gördüğüm ilk büyülü anı
düşündüm. Yeterince yaşlı olmalıydı çünkü güneşli bir günde karşılaşmıştık. O
olduğunu biliyordum, kokusu… Kokusu burada diyordu bana. Tanıştığımızda beni
sevdiğini mi zannetmiştim? Saçmalıktı. Takıntılı bir psikopat olduğunu
bilmeliydim onun. Çoğu zaman düşündüğümün aksine bütün hücrelerim “Yaşamak
istiyoruz!”
diye feryat ediyordu. Beynim algılamakta güçlük çekiyordu ama
şimdiye kadar iyi iş çıkarmıştı.


Sonra onu gördüm. Üzerinde bir tişört ve kot pantolon vardı.
Dar paça kotunun altında ayaklarında ayakkabı yoktu. Çamur olmuş paçalarından
gözlerimi ayırıp yüzüne baktım. Vahşice bir ifadeyle bana bakıyordu.


“Ne istiyorsun?” dedim ona kırık bir fısıltıyla. “Zaten her
şeyimi aldın, başka ne istiyorsun?”



“Küçük Alessa. Yapma ama, oyunu beğenmedin mi?” dedi soğuk
bir edayla. Başını yana yatırmıştı. Her zamankinden daha yakışıklı gözüküyordu.


“Bu oyun değil Lucas. Bu hayatım. Anlamıyor musun? Hiç
değilse önceden öyleydi. Artık hiçbir şeyim yok.”
Dengemi kaybedip yere
yığıldım.


“Ah, şu haline bak. Oynamak istemiyorum desen bırakırdık.”
Dedi, ona inanamıyordum. Dalga geçtiği şey bütün ailemi öldürüşüydü.


“Lucas,” diye fısıldadım. Gözlerim dolmuştu. “Onları
öldürdün, duyuyor musun? Her şeyimi aldın, bir canım kaldı. Haydi, ne
duruyorsun. Her şeyi istediğini söylememiş miydin?”
diye bağırmaya başladım. Bu
deli cesaretini nereden bulduğumu bilmiyordum. O onlardandı. Nokta. O tanıdığım
ve sevdiğim çocuk değildi. Kalbime anlatabilsem sorun kalmayacaktı ama içim
acıyordu. Birden Lucas kendine gelir gibi oldu. Masmavi gözlerini bana dikti ve
anladığını düşünmeye başlamışken kanımı donduracak bir kahkaha patlattı.


“Görmüyor musun Alessa? Her şey kafanda. Onlar hala
evinizdeler. Mutlular ve hatta sen de mutlusun onlarla. Onlar evinizdeler.
Alessa… Çıldırıyor musun?”
Gerçekten bir an ona inanmak istedim. Sadece
delirdiğime inanmak istedim. Bu normal değildi ama herkes evimizde olsa ve ben
delirmiş olsam gerçekten mutlu olurdum. Yitip giden onca canı telafi edebilecek
olsam. Bir an gözümde her şey toparlandı belki de doğru söylüyordu. Tam ona
inanmaya başlayacakken tekrar kahkaha attı. Kafamın içinde bir şeyler kırıldı
ve kalbim de. O da kırıldı, parçalara ayrıldığımı hissediyordum. Sinirim
damarlarımda zonklamaya yol açmıştı. Başım dönüyordu.


“Canavarsın Lucas. Sen bir canavarsın.” Dedim en ıstıraplı
sesimle. Kalbim kanıyor gibiydi. Beni çıldırtmaya çalışıyordu. Birkaç adım atıp
yanıma geldi.


“Hadi Less. İnanmıyorsan gel bakalım.” Dedi. Sesi yine ona
dönmüştü. Elini bana uzattı. O eli tutmak istiyordum ama kahretsin benimle
oynuyordu.


Oyun oynamak ha? Dedi içimdeki cadı. Kiminle oyun oyuyorsun
vampir? Hala içimdeki sesi duyuyordum. Birden baştan aşağı cadı olduğumu
hissettim. Gözlerimdeki yaşlar bir anda yok oldu. Sevdiğim çocuğun elini
kavrayıp ayağa kalktım.


Sıcak tenim soğuk eline değince ikimiz de ürperdik. Buz
tutmuş da olsam ondan kat kat sıcaktım. O ölüydü. Artık inanıyordum. Bütün
sırları kucaklamıştım. Belki de sadece çıldırmıştım, uğraştığı gibi. Elini
sıktım.


“Üzgünüm Lucas.” Diye mırıldandım. Elini sıkmaya devam
ediyordum. Belki bir vampirdi belki de hissetmiyordu ama acayip bir şeyler
olduğunu anladı. Rüzgar çevremizde hızla dönüyordu. Clementine’in ölü saçlarını
havalandırmıştı. Birden tekrar korktuğumu hissettim ama bir an içinde kaybolup
gitti. Korku ve sevgi ikisi de yok olmuştu. Kafamdaki sesler her zamankinden
yüksekti, evet, delirmiş olmalıydım ama aklıma girmişlerdi.


“O herkesi öldürdü Alessandra. Anneni, babanı, küçük kız
kardeşini… Aileni… Şimdi intikam istiyoruz Alessa. İntikam ve kan. Kan ve
intikam. İntikam ve kan! Kan ve intikam! İntikam ve kan! Kan ve…”
kafamın
içinde bağrışıyorlardı, davul sesleri, hiç durmaksızın çalınan gitarlar ve
festival gibi değil de kaos gibiydi. Hepsi, hepsi bir anda ayaklanmıştı.
İntikam için. Kan için. Saçlarımın havalandığını hissettim, gözlerimdeki vahşi
bakışı tanıyordum, onu kucaklıyordum.


“Vampir!” dedim birden, sesim hırçın ve güçlüydü. Lucas
elimi bırakmaya çalıştı. Ama onu bırakamazdım burada olmazdı. “Sen cadılarla
oynamanın cezasını çekeceksin.”



“Less, yapma. Sadece oyundu. Ve bitti. Bitirdik.” Dedi
telaşlandığını görebiliyordum. Kahkaha atma sırası bana geçmişti. Sokak boyunca
çınlayan kahkahamdan ben bile ürperdim.


“Yanlış vampir. Daha yeni başlıyor.” Dedim ve elimi
savurarak onu yere fırlattım. Hırlayarak doğrulmaya kalktı. Onun vahşi tavrı
beni biraz sinirlendirmekten başka işe yaramadı. Dişlerimi sıktım ve göğe
bakarak haykırdım.


“Yan!” alevler Lucas’ı yuttu bir anda. Çığlık atıyordu.
Kömürleşeceğini düşününce içimdeki son güç kırıntısı da tükendi. Alevler
etrafımı sarmıştı. İntikam isteğim beni kendi kuyuma düşürmüş, acı çekmemi sağlıyordu.
Sevdiğim çocuğu öldürmenin acısı beni daha çok yakıyordu sanki. Kızıl alevlerin
arasında yere çömeldim. Sonra alevler sıklaşma başladı. Her yer yanıyordu.
Soğuğu hissetmiyordum belki ama fazla sıcaktı şimdi. Yere uzandım. Gök parlaktı
ve yıldızlar birer birer sönüyordu. Her şeyin sonu, diye mırıldandığımı duydum.
Kızgın alevlere bakarken yavaşça her yer karardı. Ölmüş müydüm? Hayır ruhum
hala bir yerlerde güvende olduğumu söylüyordu. Gözlerimi açmak istemiyordum.
Gerçeklerden kaçmak, onu öldürdüğümü unutmak istiyordum ve de onun her şeyimi
aldığını. Yaşamak istemiyordum. Ama biri benim elimi tuttu. Parmaklarım birinin
soğuk eli içindeydi. Aman Allah’ım yoksa ölmemiş miydi? Beni öldürecekti.
Panikle gözlerimi açtım ve şaşkınlıkla doğruldum.


Odamdaydım. Başım zonkluyordu. Elimi başıma götürmek
isteyince birinin elimi tuttuğunu hatırladım. Yatağımın yanındaki kanepede
kaykılmış oturan kişiyi kesinlikle tanıyordum ona bakınca tembelce gülümsedi.
Yüzümdeki kaslar tekrar harekete geçti. Lucas… Tam ağzımı açıp çok pis bir rüya gördüm, diyecekken
Lucas elini dudaklarına götürdü ve susmamı işaret etti. Sonra diğer elindeki
elimi dudaklarına dokundurdu.


“Hoş geldin Less. Hayatın sonuna yani cehenneme hoş geldin.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://lethallove.com
Elizabeth Rose Wayland
Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Elizabeth Rose Wayland


Lakap : Lizbeth
Mesaj Sayısı : 2356
Kayıt Tarihi : 11/07/10

Karakter Detayı
Statü: Site Kurucusu
Uyarı: 0/0

Alessandra" Empty
MesajKonu: Geri: Alessandra"   Alessandra" Icon_minitimeC.tesi 18 Haz. 2011, 15:39

Biri düzenleme sorunu çekmiş sanırım. Neysem hanım efendi bu rpyı daha öncede okumuştum. neyse rütbeniz veriliyor bayan. Yıldız seviyesi: **** diğer karakterinede aktardım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://mortalinstruments.forum.st/
 
Alessandra"
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: