Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Sürpriz Buluşma

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Machaon Aristide
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Machaon Aristide


Mesaj Sayısı : 234
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 27/04/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Sürpriz Buluşma Empty
MesajKonu: Sürpriz Buluşma   Sürpriz Buluşma Icon_minitimePaz 22 Mayıs 2011, 16:58

Sürpriz Buluşma Justin-justin-timberlake-7567284-100-100 & Sürpriz Buluşma Gaspard-Ulliel-icon-gaspard-ulliel-616148_100_100& Sürpriz Buluşma Kate-kate-beckinsale-12274312-100-100
Aldus Bathory & Michael & Veronica
Sürpriz Buluşma

~Akşam üzeri

~Veronica'nın özel bürosu

~İki haftalık özlemin ardından Veronica'yı görmye giden Aldus, hiç beklemediği biriyle karşılaşır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Machaon Aristide
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Machaon Aristide


Mesaj Sayısı : 234
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 27/04/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Sürpriz Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Sürpriz Buluşma   Sürpriz Buluşma Icon_minitimePaz 22 Mayıs 2011, 17:02

Kendini karanlığın kollarına bırakmış bir vampirin duygularının ağır basması yenilginin göstergesidir çoğu zaman. Hele ki bu 200 yaşında bir vampir için oldukça zordur. Aldus da duygularına yenik düşmüştü bu sefer. Nedendir bilinmez içindeki savaşı özlem kazanmıştı. İçini yakan, yandıkça acısına dayanamadığı özlem. Hislerini kapatmış ölü gibi yaşamaya alışmışken bu duyguda nerden bastırıyordu şimdi? Sadece iki haftada Veronica’yı bu kadar fazla özlemesini aklı almıyordu. Büyüleyici güzelliğini görmek için can atsa da her zaman ki gibi Michael ile olduğundan emin olduğu için karamsarlık yaşıyordu. Ancak şuan gözü hiçbir şey görmüyor, sadece kadim vampirin kokusunu içine çekmek istiyordu. Yataktan kalkmaya çalışsa da beceremiyordu güneşin batımı yeni başladığı için. Son bir çabayla kalkıp ani bir hızla kendini jakuziye atan Aldus, derince nefes alarak gözlerini kapatmıştı. Kafasını boşaltıp dinginleşmeye çalışsa da Veronicasının görüntüsü gözünün önünden gitmiyor, vücudunda acı bir his bırakıp kalbine geri döndükten sonra daha da artıyordu bütün gücünü harcayan huzursuz edici his. Benliğine işlemişti adeta onunla beraber olmak. Düşüncesi bile gözlerini sıkıca yummasına neden oluyordu. Uzun bir süre özleme ve ardından getirdiği acıya yeterince katlandıktan sonra ağır hareketlerle jakuziden çıkmış, t-shirt ve sevdiği siyah pantolonunu giydikten sonra pencerenin önüne atmıştı kendini. Birkaç yudumda içtiği tekilanın verdiği sıcaklıkla hafif gülümsemiş, derince iç çekmişti. Artık kendinden emindi Veronica’ya gideceğine dair. Bardağı sehpaya bıraktıktan sonra kendini aniden yolda bulmuştu. Arabayı akıl almaz hızla sürdükten sonra barın ışıklarıyla farkına varmıştı geldiğini. Artık kalbi duracakçasına atıyordu. Attığı her adımda acısı artıyor içini saran bir karanlık hakim oluyordu yıpranmış bedeninde. Karanlık ve uzun koridorda görebildiği tek şey kırmızı duvarlarda asılı meşalelerdi yine. Bu koridordan korku yerine özlem dolu geçmek farklı bir bakış açısıydı Aldus için. Kapıya yaklaştığında içeride kadim vampirin olup olmadığını sınamak için hislerine başvursa da hiçbir şekilde cevap yoktu. Aniden kapıyı açtığında kimseyi bulamamıştı genç vampir. Kırmızı kadife koltukta kısa elbisesiyle Veronica’nın özlem dolu bakışlarının üzerinde gezmesini dilemişti. Kadim vampir olmadan odanın bir hiç olduğunu fark etmişti Aldus. Bu kadar yol kat ettikten sonra büyüleyici vampiri görmeden gitmeyeceğine yemin etmişti. Kapıyı kapatıp ağır adımlarla ilerleyerek koltuğa bıraktı kendini. Odayı süzdüğündeyse bir önceki gelme sebebini hatırlamış, her sahnesi gözünün önünde canlanmıştı. Hafif gülmüştü sadece, şimdi gelmesi ise Veronica’yı hiç olmadığı kadar özlemesiydi. Keskin duyuları sayesinde odada dahi kadim vampirin baş döndürücü kokusunu algılayabiliyordu lakin tazesi kadar etkili olamazdı hiçbir zaman. Koridor da duyduğu ayak sesleriyle kalbinin kuş olup gitme arzusu artıyor, içindeki vahşi kelebekler çırpınarak dışarı çıkmak istiyordu adeta. Gelen kişiden hissettiği tek şey arzu ve meraktı. Lakin bu Veronica değildi. Bu, bu Michael idi. İşte kaçmaya çalıştığı yüzleşme hiç olmadık anda kapısını çalmıştı. Böyle bir şey olacağını hesaba katmasa da vazgeçmediği umursamaz tavrını takınmış, hissettiği küçük endişeyi dışarı vurmamaya özen göstermişti. Koltukta oturduğu yerden kıpırdamamış, elini çenesine koyarak gelmesini beklemişti sadece. Kapının ağırca açıldığını duyan Aldus arkasını dönmemiş sadece Mich’in vereceği tepkiyi merak ediyordu. Hiçbir şey söylemeden karşısına oturan vampire gözlerini dikmiş boş bir ifadeyle bakıyordu genç vampir. Yılların verdiği tecrübe ve olgunluk yüzünden dahi okunuyordu. Her bir hareketi anlam taşıyordu adeta. Artık olacakları kestiremiyordu bile ancak bu bakışların fırtına öncesi sessizlik olduğu apaçık ortadaydı. “Merhaba Michael, seninle karşılaşmayı çok istiyordum lakin bu kadar çabuk olacağını zannetmiyordum. Veronica yok mu? Ah dur tahmin edeyim, bana ne değil mi?” 200 yıl boyunca artık gayet iyi biliyordu fazla dozda sinir bozmayı. Elini yumruk yapıp dişlerini sıksa da Aldus bozuntuya vermemiş, sadece tıslarcasına gülmüştü. Yavaşça kalkan yaşlı vampire bakmamış gözünü bir noktaya dikmişti tekrar. Arkasına dolaşan vampirin ne yapacağını telaşla beklese de olayın alıp duvara çarpacak kadar büyüyeceğini tahmin etmemişti. Duvara çarptığı anda duyduğu kırılma sesinin kemiklerinden mi yoksa başka bir yerden mi geldiğini tam kestirememişti. İçini kaplayan yorgunluk yüzünden kalkamamış sadece toparlanmayı başarmıştı. Emin adımlarla kendine doğru gelen Michael yüzünün doğru düzgün görünmesi için eğilmiş, alaycı bir gülümsemeyle bakıyordu Aldus’a.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Veronica
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Veronica


Lakap : Kan Kraliçesi
Nerden : Paris
Mesaj Sayısı : 336
Kayıt Tarihi : 25/04/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Sürpriz Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Sürpriz Buluşma   Sürpriz Buluşma Icon_minitimeÇarş. 25 Mayıs 2011, 09:15

Adamın kulakları tırmalayan çığlığı mahzenin karanlık duvarlarında yankılanıyordu. Acıya dayanamasa da mahzen de bulunan diğer vampirler bunu umursamıyordu. Topuklu ayakkabılarını zeminde tıklamasına izin vererek içeriye süzülen Veronica, öfkeyle yerde gümüş zincirlere sarılmış olan vampire baktı. Gümüş zincirler adamın boğazına, kollarına ve çıplak göğsüne gömülmüş, yanan etin kokusu ortamı doldurmuştu. Veronica cezalandırma yöntemlerinde yaratıcı çözümler bulsa da, bugün sadece sorgulama yapıyordu. Sivri topuğunu adamın eline bastırdığında dumanlar yükselmeye başladı. Adamın çığlığına eşlik eden sesi tehlikenin habercisi gibiydi. "Ayakkabılarıma daima gümüş topuk yaptırırım, böylece her saniye ölümün üzerinde yürürüm. Duyduğum kadarıyla itiraf etmiyormuşsun. Bundan hoşlanmadım. Sana bir sır vereyim, canım sıkkın olduğun da ne yapacağım belli olmaz.” Buz gibi sesi adamın dikkatini çekmişti. Veronica’nın gözlerine bakarken korkudan titrese de gözlerini çekmiyordu. Onun gibi bir yaratığın kendisine bakmasından rahatsız olan kadim vampir, tiksintiyle yüzünü buruşturdu ve adama daha fazla tahammül edemeyerek, kapıya ilerledi. İçerideki vampirlerine bakmadan emrini verirken, hiç kimse içindeki acıyı anlayamazdı. “Konuşuncaya kadar devam edin. Ama öldürmeyin bunu ben yapacağım” Ne kadar uzun süre yaşarsa yaşasın, insanlığının o son gecesini asla unutamayacağını, karaklıkta onu izleyen hayalet gibi sürekli karşısına çıkacağını biliyordu. Merdivenden çıkmaya başladığında vampirin acı çığlıkları duyuluyordu, Veronica bundan ne haz alıyor, nede üzülüyordu. Son derece duygusuzdu ve sadece işini yapan konsey üyesiydi. Sorgulanan yaratık vampirler arasındaki en temel yasalardan birini çiğnemiş, yeni vampir bir kıza tecavüz ettikten sonra onu kurtlara parçalatmıştı. Böylece ceza kurtlara kalacaktı ama bilmediği şey kızın Veronica’ya bağlı olduğuydu. Kızı dönüştüren vampiri dönüştürmüştü ve buda onu büyük efendisi yapardı, böylece intikam ve kan hakkı Veronica’ya geçmişti. Sıkılgan bir ifadeyle kulübün içki mahzeni olarak kullanılan kata ulaştı. Dışarıdan üç katlı görünen kulübün yerin altında dört katı daha vardı, vampir mimarisinin en akılcı örneklerinden biri sayılabilirdi.

Ses geçirmeyen duvarlarla sarılı kulübe ulaştığında saçlarını arkaya savurdu kadim vampir. Akşamın ilk saatleri olmasına rağmen hareket başlamıştı. Yarı çıplak garsonlar, dans eden seksi kızlar ve her şeyin ortasında iki bin yaşında seksi bir vampir tabloyu tamamlıyordu. Veroniya straplez, siyah, ikinci bir deri gibi vücudunu saran elbisesinin içinde oldukça dikkat çekiciydi. Sol bacağında kasıklarına çıkan derin yırtmacıyla, bütün erkeklerin ilgisini çekiyor, çevrede bu kadar çıplaklık varken, bütün dikkatleri üzerinde toplaması gururunu okşasa da aldırmıyordu. Bara doğru yönelirken zihni cezalandırılan vampire kayıyor, onu parçalaraa hemen ayırmamak için kendini dizginlemeye çalıştı. Vampir barmen sormadan bir duble viskiyi patroniçesine sunarken, Veronica'ya yaklaşan adamı dövecek gibi duruyordu. Barmenin bakışlarını takip eden kadim vampir, genç bir büyücünün kendisine yaklaştığını gördü. Adam saygıyla “Leydim bu gece buraya sırf sizin için geldim lütfen beni sohbetinizden mahrum bırakmayın.”dedi. Veronica’nın elini tutarak dudaklarına götürdüğün de kalp atışları güzel vampiri sağar edecek kadar güçlüydü. Kumral genç oldukça hoş yüz hatlarına sahip olsa da şansı yoktu. Veronica yumuşak sesiyle “Üzgünüm bu gece birini bekliyordum ve o da şimdi geldi” bakışlarını kapıya döndüren Veronica, Michael’ın kendisine bakan gözleriyle karşılaştı. Onu daha gelmeden hissetmişti ve şuan tehditkâr bir ifadeyle büyücüye bakıyordu. Sevgilisini görmenin mutluluğu ile vücudundaki gerginliği azaldığını fark etti. Viskisinden bir yudum olarak, kıymetli vampirine doğru yürümeye başladığında herkesin ona bakmasını umursamıyor, tek gördüğü şey Michael'ın gözleri oluyordu. Onu özlediği için çağırmış, tenine dokunmanın hayallerini kurmuştu, ancak yerin altındaki sorgulama her şeyi allak bullak etmişti. Romantik randevuları biraz beklemeliydi.

Michael’ın dudaklarına kısa bir öpücük bırakarak, hafifçe sarıldı. içinde kabaran arzuların yanı sıra, ilgiyi büyücünün üzerinden kendisine çekmiş oldu. “Beni ofisimde bekle aşkım, hemen geleceğim, seni özledim” Ardından Michael'ın itirazlarına aldırmadan tekrar bara yöneldi. Kalan içkisini yudumlarken zihni tamamen suçlu vampirdeydi. Tecavüz olayı Veronica'yı daha hassas yapıyordu ve Michael’ın kollarına girmeden zihnini boşaltmalıydı. O an da tanıdık bir koku, duyularını harekete geçirdi. Veronica şaşkınlıkla çevresine bakınırken birden anladı. Aldus! Gelen koku onun hoş kokusuydu ve kulüpteydi. Onu hissetiği anda istek ve korku birbirine karışmaya başladı kadim vampir için. Kanının kokusunu nasıl daha önce fark edemediğine kızarak hızla bürosuna yöneldi. Michael ve Aldus aynı ortamdaydı ve olacakları kimse tahmin edemezdi. Bir hışımla ofisinin kapısını açtığında iki değerli erkeğinin çoktan birbirine girmiş olduğunu fark etti. Michael, Aldus boğazından tutarak, havada sallandırıyor, ardı ardına duvara çarpıyordu. Veronica bulanıklık gibi görünmesine neden olan hızıyla, aralarına girip, Aldus’u kollarına alarak koltuğa yatırdı. Kemikleri kırılan ve kan içinde kalan vampirine bakarken içi acıyordu. Michael’ın öfkeli homurtusuna aldırmadan, soğutucudan aldığı kan torbasını - Bağışlanmış kanı- açarak bardağa boşaltmaya başladı. “Michael sakin ol canım. O bana ait. Lütfen otururmusun” En sinirli halinde bile kibar konuşmak Veronica’ya özgüydü. Kanı dolu bardakla yaralanmış haldeki vampirinin yanına gitti. İçinden ona kendi kanını vermek geçse de, bunun işleri zorlaştıracağını bilgiği için yapmıyordu. Aldus'a yaklaşmasıyla Michael daha hızlı nefes almaya başladı. Nefes olma ihityacı yoktu ve bu sinirinin göstergesiydi. Kıskançlığı onu ele geçirmişti. Veronica, altı yüz elli yıllık sevgilisinin kıskançlığını anlasa da, ona bakmayarak Michael’ı cezalandırıyordu kendince. Aldus’un kanlı yüzünü okşayarak fısıldadı nazikçe. “Ah benim tatlı vampirim üzgünüm, seni önce hissetmeliydim. Şimdi bu kanı iç, sana iyi gelecek” Bardağı verip, bakışlarını öfkeli sevgilisine yöneltti. Gözlerini gözlerinden ayırmadan aralarındaki boşluğu kapatarak, Michael'ın kan içinde kalmış elini tuttu. Yavaşça kanı yalarken iki vampirinin karışmış kanıyla güç doluyordu. “Bunca yıldan sonra alışamadın mı halen. Ben senin birlikte olduğun kızları parçalıyor muyum sevgilim” Gerçi eline fırsat geçse bunu yapardı ama o anda bunu saklamak daha akıllıcaydı. İlişkilerinde başkalarıyla olma özgürlüğü vardı ve ikiside kıskandıkları halde bunu değiştirmiyordu. Üstelik Veronica için Aldus, tek gecelik ilişkiden öteydi. Bakışları iki vampirin arasında gidip geliyor, bu olayı nasıl çözeceğini düşünüyordu. Michael asla geri adım atmaz, Veronica'yı paylaşmazdı peki ya Aldus. Veronica onun duygularından emin olmasada korkacak biri olmadığını biliyordu. İş gerçekten de karışmıştı ve öfkeden titreyen bedenine hakim olmak, güzel vampir için her saniye zorlaşıyordu.


Rp out:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aethra
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!



Mesaj Sayısı : 54
Kayıt Tarihi : 04/05/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Sürpriz Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Sürpriz Buluşma   Sürpriz Buluşma Icon_minitimeÇarş. 29 Haz. 2011, 12:16

Evin duvarlarından sürünerek sinsice gelen ve Michael'ın kulağına ilişen lanet tıkırtı seslerinin, onu bırakmamaya niyetli olan fare ucubelerinden geldiğine emindi ve bu onu uyandırmaya yetmişti. “Lanet olasıca fareler!” Yatağından yavaşça doğruldu. Güneşin batmasına az bir zaman kalmıştı. Kendisine ait olmayan bu evde bir yabancı gibi hissediyordu. Daha şimdiden Avrupa’da ki evlerini özlemişti. Ama Veronica için burada kalmalıydı. O’na olan aşkı bütün her şeyden önce geliyordu. Ama bu lanet olasıca fareler bütün huzurunu kaçırıyordu. Sakinleşmeye çalıştı ve farelerin zihinlerine odaklandı. “Buradan defolup gidin,” demesiyle fare seline yakalanmış gibi oldu. “Ha s*ktir.” Yatağında zıplamıştı. Etrafından yüzlerce fare dışarıya akın ediyordu. O tıkırtıların uykusunu bölmesine şaşmamalıydı bu kadar fare başka nerde vardı. Giderken geride kalan bir tanesini fark etti. Bütün fareler gitmişti ama o tereddüt ediyordu. Michael daha fazla dayanamadı ve kuyruğundan tuttuğu gibi dışarı fırlattı tereddütlü fareyi. “Huh! Dünya varmış. Biraz daha sabretsem beni yemeye kalkacaklardı.” Kendi kendisine gülerek dolaba doğru yöneldi. Yeni uyanmıştı ve açtı. Yakınlardan bir piliç çevirebilirdi ama Veronica’nın yanına gidecekti ve üstünde başka bir kadının kokusunu alırsa neler olacağını az çok tahmin edebiliyordu. Abartılı bir şekilde gözlerini devirdi ve hazırladığı kanlı içkiyi kafasına dikti. “İşte bu mükemmel bir karışım. Michael usulü Bloody Mary.” Kendisine bir içki daha hazırlarken kapının çalındığını duydu. İkinci içkisini de bitirip kapıyı açmaya gitti. Karşısında Playboy dergisinden fırlamış gibi duran bir kız vardı. Uzun sarı saçları beline kadar iniyor, mini eteği sırık gibi olan bacaklarının neredeyse hepsini açıkta bırakıyordu. Üzerindeyse sutyen mi olsun bluz mu olsun karar verememiş bir kumaş parçası vardı. Yüzündeki bir ton makyajdan gözleri seçilmiyordu. Kız da görebilmek için gözlerini kısıyordu zaten. Michael ayaklarına gelince durdu ve içinden bir ‘yuh’ çekti. O topukların üzerinde durabilmek için en az bir sene uğraşmış olmalıydı. “Merhaba yakışıklı. Beni içeri davet etmeyecek misin?” Michael dudakları sinsice yukarı doğru kıvrıldı ve çarpık gülümsemesi ortaya çıktı. Başka bir zaman olsa kendi ayağıyla gelmiş bu kızla önce kendisini bir güzel tatmin eder üstüne de karnını doyururdu ama şimdi o sıradan zamanlardan değildi. Veronica’ya gitme vakti yaklaşıyordu. Gene de kızı eli boş göndermek istemedi. Elini önce kızın yüzünde gezdirmeye başladı-ki o kadar makyajdan teni hissedilmiyordu ve sadece ıyk.-yavaş yavaş eli aşağılara doğru kayarken kız zevkten titriyordu. Yavaşça yüzüne doğru eğildi ve kulak memesini hafifçe ısırmaya başladı. Ve tam kız “lütfen,” diye yalvarırken geri çekildi. Bu kadarı yeterliydi. “Başka zaman güzelim. Şimdi senden çok daha önemli işlerim var. Hadi başka kapıya…” Kapıyı kızın suratına kapadı ve dolaba geri döndü. Bir Bloody Mary daha içtikten sonra artık kendine gelmişti. Çabucak üstüne rahat bir şeyler geçirdi ve dışarı çıktı. Geceye adım atarken ihtiyacı olmadığı halde derin bir nefes aldı. Temiz havayı seviyordu. Gereksiz insanların aptalca bu havayı kirletmesini hala anlayamıyordu. Ne zaman etrafı pisleten bir adam görse dayanamaz boğazına yapışırdı. Hey? Ne vardı bunda? Vampir olması doğadan nefret etmesini gerektirmezdi; her ne kadar varlığı doğaya karşı işlenmiş bir suç olsa bile…


Kapının önünde bekleyen Porche’una atladı ve gazı kökledi. Veronica’ya olan özlemi dayanılmaz bir hal almıştı artık. Bütün trafik kurallarını hiçe sayıp son sürat giderken hız tutkunluğunun bir kez daha farkına vardı. Hız yaparken müthiş bir haz bütün bedenini kaplıyordu. “Evet! İşte bu bebeğim!” diye bağırdı ister istemez. Çok geçmeden Veronica’nın kulübünün önündeydi. Üstündeki deri ceketi falan düzelttikten sonra içeriye girdi ve gördüğü manzara karşısında sinirden donakaldı. Lanet olasıca bir büyücü Veronica’nın önünde eğilmiş elini öpüyordu. Kalp atışları bir davulunki kadar sesli geliyordu Michael’a -ki bu da adamın şuan da ne kadar arzu dolu olduğunun göstergesiydi. Dişleri sıkmaktan gıcırdamaya başlamış, nefes alış verişi hızlanmıştı. Ellerini yumruk haline getirmiş, olabildiğince sıkıyordu. Gözlerini büyücüye sabitlemişti ve başka hiçbir şeyi görmüyordu. Boynuna atlayıp şahdamarını parçalamayı o kadar çok istiyordu ki kendisine hâkim olmakta zorlanıyordu. Bir an da zihninde beliren anı, adamın şah damarı parçalandığında ortaya fışkıran kan ve adamın acı çığlıkları, o kadar çok hoşuna gidiyordu ki yapmamak için hiçbir sebep göremiyordu. O pis ellerini Veronica’sına değdirme cüretini nasıl gösterebilmişti? “Ona bakarken duyduğun her zevk kırıntısı için seni binlerce parçaya böleceğim pislik.” Zihninden bu düşünceler geçerken Veronica’nın sesiyle irkildi. “Üzgünüm bu gece birini bekliyordum ve o da şimdi geldi.” Veronica kendisine doğru adeta süzülerek gelirken nereye bakacağını şaşırmıştı. Büyücüye odaklanıp onu parçalamak istiyor ama Veronica’nın ona doğru salınışı bütün dikkatini dağıtıyordu. En sonunda gözlerini devirdi ve büyücüyü yok saydı. Veronica yanına gelmiş ve onu öpmüştü. Öpüşündeki tatlılığın gerisindeki arzunun tadını alabiliyordu Michael. Etraftakileri önemsemeden onu biraz daha kendine çekti ve öpüşü derinleştirdi ama yeri burası değildi. “Beni ofisimde bekle aşkım. Hemen geleceğim, seni özledim.” Kollarından sıyrılıp bara doğru ilerlerken gözlerini biran olsun seksi vampirden ayırmadı. Kendi kendine homurdanarak merdivenlerden yukarı çıkarken burnuna başka bir vampirin kokusu geldi. Diğer kokulardan daha üste çıkan bir kokuydu bu; çünkü bu vampir her kimse üzerinde Veronica’nın kokusunu taşıyordu. Ve işte o zaman bu kokunun neden tanıdığını fark etti Michael. “Lanet!” Odada kimin olduğunu çok iyi biliyordu; Aldus. Şimdiye kadar karşısına çıkmaya cesareti olmayan Aldus. Veronica’nın üzüleceğini bilmese daha en başta öldürürdü onu. Kendisinden çok daha genç ve güçsüzdü. Ona karşı hiçbir şansı yoktu. Ama gene de onu öldürürse Veronica’nın iyi olmayacağını biliyordu; üzülecekti. Kapıyı açarken sinirlerine hâkim olmaya çalıştı ama gene de bu konu da pek başarılı değildi. Onun üzerinden gelen buram buram Veronica’nın kokusunun da pek yardımcı olduğu söylenemezdi. Kapıyı açtı ve Aldus’un oturduğu koltuğun karşısına oturdu. O’na bakmak bile bütün sinirini tepesine çıkarıyordu. Kafasında bin bir çeşit ölüm şekli belirmişti. Kafasını gövdesinden ayırmadan önce onu günlerce kilit altında tutup beslenmesini engelleyebilir, sonra da bütün kanı akana kadar boynunda büyük bir kesik oluşturabilirdi. En sonundaysa kafasını gövdesinden ayırır ve bütün vücudunu ateşte yakabilirdi. Bu aklındaki düşüncelerden sadece biriydi buna benzer bir sürü düşünde zihninde cirit atıyordu. Gene de kontrollü bir şekilde yerinde oturmayı başardı ve bir şeyler söylemesini bekledi. Eğer onu kızdıracak bir şey söylerse en azından onu öldürmek için bir bahane sunabilirdi. “Merhaba Michael, seninle karşılaşmayı çok istiyordum lakin bu kadar çabuk olacağını zannetmiyordum. Veronica yok mu? Ah, dur tahmin edeyim. Bana ne değil mi?”

İşte istediği cümleleri söylemişti. Bu aptal vampiri kim dönüştürmüşse ona büyükleriyle nasıl konuşması gerektiğini öğretmediği kesindi. Sinir bütün damarlarında dolaşıyor, bütün kasları kasım kasım kasılıyordu. İçinde volkanlar patlasa da dışarıdan oldukça sakin göründüğünü biliyordu. Yavaşça ayağa kalktı ve karşısındaki genç vampire yaklaştı. Daha O ne olduğunu anlayamadan tuttuğu gibi duvara yapıştırdı. Çatırdama seslerinin duvardan geldiğini tahmin ediyordu ama belki de bu darbeyi bile kaldıramayacak kadar güçsüzdü kim bilir. Bir kez daha tuttu ve tekrar sertçe duvara yapıştırdı ve bıraktı. Olduğu yere yığılan vampire doğru eğilirken yüzünde çarık gülümsemesinin olduğunu biliyordu. Ona bundan çok daha fazlasını yapmak istiyordu. Yavaşça yüzüne doğru eğildi. “Seni hiç çaba sarf etmeden öldürebilirim biliyorsun, seni aptal. Kimse sana büyüklerinle nasıl konuşacağını öğretmemiş ama ben bunu zevkle öğretirim.” Vampir dişlerini ortaya çıkararak tısladı. Karşısındaki vampirin hislerinden tam emin olamasa da korkmadığını görebiliyordu. Ama korkması gerekecekti. Şimdi değilse de bundan sonra. “Seni öldürmememin tek bir sebebi var. Üzerindeki kokudan Veronica için değerli olduğun anlaşılıyor…” Bu cümleyi sarf etmek bile o kadar çok acı veriyordu ki bir an devam edemeyeceğini sandı. Veronica’nın sevgisini paylaşmak kaldıramayacağı bir şeydi ama yapabileceği bir şey yoktu. Ve işte bu yüzden hayattan nefret ediyordu. “…Ve seni öldürürsem onun ne kadar üzüleceğini biliyorum.” Karşısındaki vampirdeki değişiklikten bunu farklı bir türlü anladığını düşündü ama yanılmışta olabilirdi. “Sakın yanlış anlayayım deme çocuk! Bu seni daha çok sevdiği anlamına da sana acı çektiremeyeceğim anlamına da gelmez. Sadece sana verdiğim her zararın onu da etkilediğini biliyorum. Onun kanının kokusunu alabiliyorum. Onu ikiye bölmeye çalışmak onu tanımayan birisinin yapacağı bir şey ve ben onu 650 yıldır tanıyorum. Bu yüzden şimdi seni öldürmeden verebileceğimiz hasara bakalım.” Yüzündeki vahşi gülümseme geri gelmişti. Genç kişiyi boğazından kaldırdı ve havada sallandırmaya başladı. Boğazını bir kere daha sıktı ve karşıdaki duvara doğru fırlatmaya hazırlandığında biranda ellerinde olmadığını fark etti. Veronica gelmişti. Sinirden kuduruyor Veronica ona dokunduğu her saniye çıldıracakmış gibi oluyordu. Ve Veronica ona hiç bakmıyordu. Sinirle elini duvara vurdu. Duvarın bir tadilattan geçmeye ihtiyacı olduğu kesindi. Hayatını adadığı kadın karşısında durmuş başka bir vampire dokunuyordu. Hem de basit bir dokunma değil. Ona dokunduğu her yerden yayılan sıcaklığı neredeyse gözleriyle görebiliyordu. İçindeki sinir hala dururken ondan daha baskın bir duygu su yüzüne çıktı; Acı.

Gözlerinin hiç olmadığı kadar karardığından emindi. Çektiği acının tam tersi rahatlamayı Veronica’nın dokunduğu vampirde görmek katlanılmazdı. Elleri Veronica’ya doğru belli belirsiz uzanmıştı. Onu onun yanından koparıp almak, kaçıp gitmek istiyordu. Veronica’nın sadece kendisine ait olduğu kimseyle paylaşmak zorunda olmadığı bir yere gitmek istiyordu. Çektiği acı ve sinir birleşince kendinin zor kontrol ediyordu. Veronica’nın hareketlerini belli belirsiz görüyor neler söylediğini anlamaya çalışıyordu. “Michael, sakin ol canım. O bana ait. Lütfen oturur musun?” Veronica ona bakmasa da acı dolu gözlerle baktığı sevdiği kadına. ‘O bana ait…’ Bu cümle zihninde dönüp duruyor verdiği acının geçmesi için yalvarıyordu. “Peki ya ben sevgilim? Peki ya ben kime aidim? Neden bunu yapıyorsun bana…” diye fısıldadı sevgilisinin zihnine. Duymuştu belki, belki de duymamıştı. Umurunda değildi. Aldus’a bir şeyler söylediğini görüyor ama ne olduğunu anlamak istemiyordu. Duymak istemiyordu zaten parçalanmış ruhunu tekrar bin parçaya ayıracak sözleri. Çocukça bir şeyler yapıp ellerini kulaklarına bastırıp bütün her şeyden uzaklaşmak istiyordu. Nasıl dayanırdı buna? Evet kendisinin de tek gecelik ilişkileri oluyordu ama adı üstünde tek kişilikti. Hiç hayatına Veronica’dan başka kadın sokmamış, hiçbir zaman sevgisini paylaşmamıştı. Buna ona neden yapmıştı? Neyi yanlış yapmıştı Michael. Aldus’un onun için tek gecelik olmadığını biliyordu. Veronica tek gecelik bir ilişkide ki birine asla kanını vermezdi ve bu genç vampirden onun kanının kokusu yayılıyordu. Yumruklarını daha da çok sıktı. Bunu hak etmiyordu, bu acıyı hak edecek bir şey yapmamıştı yapmış olamazdı. O Veronica’ya dokunmaya bile kıyamaz, bütün her şeyden sakınırken, karşılık olarak bunu görmek acısını daha da artırıyordu. Veronica kendisine döndüğünde gördüğü öfkeli gözlerse her şeyi daha da beter bir hale getiriyordu. “Bunca yıldan sonra alışamadın mı halen. Ben senin birlikte olduğun kızları parçalıyor muyum sevgilim?” Ona doğru yaklaşan Veronica’yı kendine yaklaştırdı. Belinden tuttu ve saçının kokusunu içine çekerken kulağına doğru fısıldadı: “Neden?” Veronica anlamamış gözlerle bakarken Michael daha çok sinirlendiğini hissetti. “Kanının kokusunu onun kanında alabiliyorum Veronica. Bunu neden yaptın? Ben sana dokunmaya bile kıyamazken sen neden beni aldattın?” Aldatmaktan kastının ne olduğunu anlaması için zihnini açtı. Tek gecelik ilişkilerine göz atarken Veronica’nın bir ayrıntıyı kaçırmamasını istiyordu bu yüzden zihninden fısıldadı. “Fark ettin mi sevgilim. Hepsi sadece tek gecelik… O kızları bir daha hiç ama hiç görmedim ve birisine bile kanımı vermedim. Çünkü sana aittim. Onlar sadece yemekti. Ama senden aynı sadakati göremediğimi fark etmek… İşte bu dayanılmaz sevgilim.” Elini belinden ayırmadan kokusunu içine çekmeye devam etti. Elinin hissedeceği tek şeyin bedeni burnunun alacağı tek kokunun o olmasını istiyordu. Her ne kadar kanında bir yabancının kokusunu alsa da…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Veronica
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Veronica


Lakap : Kan Kraliçesi
Nerden : Paris
Mesaj Sayısı : 336
Kayıt Tarihi : 25/04/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Sürpriz Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Sürpriz Buluşma   Sürpriz Buluşma Icon_minitimeC.tesi 02 Tem. 2011, 13:41

Binlerce yıllık yaşamın birçok getirisi olsa da en acı verici yanı kaybetmekti. Çevresinde olan herkes zamanla kuruyup giden yapraklar gibi tek tek yok olurken, Veronica sadece izliyordu. Yüreğindeki acı her yaprakla artarken yaşıyor olmak en kötüydü. Onlarla ölememek, lanet yaşamında kan içerek hayatta kalmak içinde ki yaraları dağlıyor onu tüketiyordu. İki bin yıllık hayatında kaybettiği her şeyden çok bir adam için binlerce kez ölebilirdi. Constantine!! Lanetli yaşamamın da ilk kez saf ve temiz bir şeye sahip olmuş, gerçek sevgiyi tatmıştı. Büyücünün kollarında arzuladığı huzuru bulurken, sevilmenin ne demek olduğunu keşfetmişti. Constantine asla vampir olmak istememiş bir insan ömrünün aşkını ölümsüz yapacağını söylememişti. Vampir lordunun ellerinde hayatı verirken, gözlerini sabitlediği Veronica’ya bunu anlatıyordu ve haklıydı. Onun aşkı sonsuz yaşamında asla kadim vampiri terk etmiyor, her yeni günde içinde kıpırdayarak varlığını hatırlatıyordu. Veronica düşüncelerinden sıyrılarak kollarında olduğu vampire baktı. Onunla karşılaştığı gecenin hayatının dönüm noktası olduğunu söylemek isterdi. O gece Constantine yokluğuna dayanamayarak lorda saldıracağını ve ölmeye çalışacağını anlatmak, eğer karşısına çıkmasaydı şuan hayatta olmayacağını söylemek isterdi ama bunu yapmamıştı. Arka sokakta karşılaştığı adamın çaresizliğine rağmen gözlerindeki ışığın onu etkilediğini, o gözlerde bir kez daha umuda kapılmanın anlamını ve Contantine’nin özünü bulduğunu asla söylememişti. Michael o değildi, ama aynı aşkla seviyordu leydisini ve Veronica lanetli yaşamında bir kez daha kaybetmemek için razıydı onu binlerce kadınla paylaşmaya, sadece kendisine ait olmasını dilese de. Michael’ın şehveti buna izin vermezdi, kanını emeceği kadınlara bile arzuyla yaklaşıyor, bitmeyen kıskançlık alevini Veronica’nın acı çeken kalbine gömüyordu. Her şeye rağmen ikinci kez âşık olmuş, huzuru bulmuştu ve bunun bozulmasına dayanamazdı. Susmak çoğu zaman en güzel tepkiydi.

“Neden?” Öfkeli sevgilisinin gözlerine bakarken gerçeğe dönmek zor oluştu Veronica için. Bir an seni sevdiğimden diyecekti ama son anda kendisini durdurmayı başarmıştı. “Kanının kokusunu onun kanında alabiliyorum Veronica. Bunu neden yaptın? Ben sana dokunmaya bile kıyamazken sen neden beni aldattın?” Aldatmak! Her gece kan için kadınlarla olurken bunu nasıl söylerdi. Veronica çoğunlukla bağışlanmış kan içer, sadece arzuladığı erkekle olurdu ve Aldus onlardan biriydi. En ihtiyacı olduğu anda yanında onu bulmuş, bir gece içinde olsa kendini duygularına bırakmıştı. İhanet bu olamazdı. Michael’ın zihnini açmasıyla çektiği acı bine katlandı. Tek geceliklerinden oldukça canlı sahneler sunarken, bunun vereceği zararı umursamıyordu. Sevdiği adamın üzerinden sürekli farklı kadınların kokusunu alması yetmiyor muydu? “Fark ettin mi sevgilim. Hepsi sadece tek gecelik… O kızları bir daha hiç ama hiç görmedim ve birisine bile kanımı vermedim. Çünkü sana aittim. Onlar sadece yemekti. Ama senden aynı sadakati göremediğimi fark etmek… İşte bu dayanılmaz sevgilim.” Veronica sadece gözlerine bakmakla yetinirken, çektiği acıyı bastırmak için bütün gücünü harcıyordu. Sadakatsiz demesi hepsinden daha çok canını yakmıştı. Michael’ın sahiplenici kollarında her şeyden uzaklaşmak istese de bu mümkün olmuyordu anlaşılan. Küçük bir huzur bile çok görülmüştü. “Ben kan kraliçesiyim. Kanımı birçok vampire veriyorum. Yavrularıma ya da gerekirse koruduklarıma. Böylece düşmanlarım onları benim korumam da olduğunu anlıyor. Aldus korumak ve güç vermek için bir kereye mahsus kan vermiş olacağım aklına gelmedi değil mi.” Aynı şekilde zihninde konuşmuştu. Böylece biraz olsun acısını ona tattırmıştı. Michael’ın da acı çektiğini bilmek işi biraz daha içinden çıkılmaz yapıyordu Veronica için.

Kanının birkaç damlası bile sıradan bir vampire güç ya da ölmek üzere olan bir vampire hayat verirken bunu neden Aldus’tan esirgeyecekti. Birlikte olmadığı vampirlere bile kanını verirken? Bir an başını çevirip koltuktaki vampire bakarken, onun önünde Michael’a sarılmanın yanlış olduğunu biliyordu ama kendine engel olamamıştı. Michael'ı rahatlatmak aşık olduğunu, ona ait olduğunu söylemek istese de, maruz kaldığı suçlamanın ağırlıyla kelimeleri engellemişti. Uzanıp yanağına masum öpücükler kondurduktan sonra dudaklarına dokundu. Öpemeden sadece değdirerek tadını zihnine kazıyarak saatlerce durabilirdi. “Sana olan hislerimi sorgulamandan hoşlanmadım. Ayrıca beni daha iyi tanımalıydın sevgilim. Beklide bir süre kafanı toparlamalısın.” Dudaklarına küçük bir öpücük bırakarak onun kollarından çıkarken, acısı bastırılamaz seviyedeydi. Zihnine uzanıp “Seni özleyeceğim aşkım” dedikten sonra Aldus’un yanına giderek onun elini tuttu. Kendisini daha toparlamış gibiydi. İçten gülümsemesini ona sunarken, suçluluk duyuyordu. “ Başına gelenler için üzgünüm. Ama birbirinize daha medeni davranmayı öğrenmeliydiniz. Kendi iyiliğin için bir süre buradan uzak dur benim tatlı vampirim.” Yanağına kondurduğu masum öpücükten sonra kapıya doğru giderken verdiği mesaj açıktı. “Beni yalnız bırakın! ” Sonsuz hayatında bir kez daha yalnız olduğunu fark etmek bu kadar acı verici olmamalıydı. Kapıdan çıkarak mahzene ilerlerken bastırdığı pembe gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. Yüreğindeki acı dudaklarından dökülüyordu. “Ben buyum işte işkenceci bir yaratık. Lanetlenmiş biriyim. Neden sevgiyi hak edeyim ki. Ben bir vampirim” Sertleşmiş yüz ifadesi artık acıyı yansıtmıyor sadece saf nefretle parlıyordu. Eğer işkence ettiği yaratığın aklı varsa hemen konuşurdu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Machaon Aristide
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Machaon Aristide


Mesaj Sayısı : 234
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 27/04/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Sürpriz Buluşma Empty
MesajKonu: Geri: Sürpriz Buluşma   Sürpriz Buluşma Icon_minitimePaz 03 Tem. 2011, 11:13

Hayatını yaşanılabilir kılan hissizlik, bu sefer onu bozguna uğratmıştı. Şuanda istediği tek şey duyduğu acıları son damlasına kadar hissetmekti lakin aldığı tek cevap devasa bir boşluk olmuştu. Dört duvar arasında kısmış, karanlıktan tek adım bile atamaz haldeydi. İçini kemiren bu akıl almaz derecede huzursuz eden duygunun verdiği telaşla yattığı yerde doğrulmaya çalıştı. Karşısında duran yaşlı vampir bir şeyler söylüyordu nefret dolu bakışlarla. Ancak hiçbir şey duymuyor, sadece ona bakarak dudaklarının kıpırdamasındaki keskinlikten anlıyordu sözlerinin ciddiyetini. İhtiyaç duyduğu nefes alışverişi bir şekilde onu rahatlatmış, her şeyi düzeltmeye başlıyordu. Sırtında hissettiği ince ama keskin acı oldukça rahatlatmıştı Aldus’u. Yıllardır başa çıkabildiği tek şey acılarıydı onun için. Hak ettiği bu olaydan sonraysa aldığı darbe bir hiçti yaşadıklarının karşısında. Sadece susup olanları izlemek istiyordu ki öylede yapacaktı. Kimse diyecek bir şeyi olmasından değildi, sadece işler sarpa sardığında kendini çözen bir şeydi onun için sessizlik. Sessizlik ve duymak istediği acının verdiği rahatlıkla kendini bütün hislere açtığı anda boğazında hissettiği kararlı eller onu ani bir hareketle hava kaldırmış ve var gücüyle sallandırmaya başlamıştı. Duvara atmak için gerildiği anda kendini koltukta bulduğundan dolayı şaşırsa da belli etmemek için sadece gözlerini kapamak istedi. Yara bere içinde kalmış yüzünde gezen huzur verici el, onu bir şekilde çekip almıştı bu kaostan. Her şeyden önce bunu istediğini tamamen unutmuştu genç vampir. O an bütün acılar yok olmuş, dokunduğu her nokta anında iyileşmişti adeta. Sebepsiz ve fark edilmez dozda gülümsemiş, bu anın hiç bitmesini istememişti. Özlem duyduğu eller her ne kadar yüzünde mahcupluk ve pişmanlıkla gezinse de Aldus, iyi taraflarını çekip almıştı içine. Bu hissin son bulmasının ardından ellerine tutuşturulan kan dolu bardak, artık her şeyi unutturmuş, kendine getirmişti. Yanından ağırca kalkan Veronica’ya gözlerini dikmiş, neler yapacağını izlerken vazgeçilmez sevgilisinin beline sarılmasıyla kafasını diğer tarafa çevirmiş, gözlerini kapatmıştı sıkıca. Herşeye kapatmak istiyordu bu sefer kendini. Hiçbir şey hissetmek istemiyordu. Bunların olacağını bilseydi asla istemezdi geri hislerini. Şimdiyse içine sahiplenerek oturan burukluk, bütün her şeyden daha çok acıtıyordu genç vampirin içini. Artık hissettiklerinin ve gördükleri her şeyin gerçek olduğunu biliyordu bu manzaradan sonra. Karşı koyabileceğine inandığı anda kafasını çevirmesiyle Michael’in kadim vampirin boynuna eğilerek kokusunu doluca içine çekmesi ölmekten beter yapmıştı onu. Nefret ve kıskançlık içine kemiriyordu adeta lakin sesini çıkaracak gücü yoktu ki asla olmayacaktı. Veronica genç vampir için her şey ve herkesten önemli olsa da üstünde bir sözü geçmezdi ve geçmeyecekti de. Asırlardır birbirine bağlanan iki vampirin arasına asla giremeyecek, sadece ihtiyaç olacağını bilse de vazgeçmeyecekti Veronica’dan. Güzel vampirin ona neler hissettiğini bilmese de, Aldus için gecenin güneşiydi ve her şekilde ona ihtiyacı vardı. Böyle bir şeyden kendini mahrum bırakmak imkansızdı artık, hele ki ona bu kadar bağlanmışken.

İçini yakıp küle çeviren bu acı dolu düşüncelerle cebelleşirken Veronica’nın dönüp genç vampire bakması her şeyi yerle bir etmiş, ondan uzak kalmayacağını bir kez daha kanıtlamıştı. Ancak arkasından Michael’in yanağına kondurulan ikna öpücükleri iyice çıkmaza sokmuştu. İki birbirine zıt bu duyguları aynı anda yaşamak güneşte yürümekten beter yapmıştı Aldus’u, ki bunu düşünmüyor da değildi. Yaşadığı onca şeyin ardından özlem duyduğu ve ölene kadar göremeyeceği Tanrı’nın vazgeçilmez lütfunu kucaklamanın bütün olaylardan daha mantıklı geleceğini düşünüyordu. Duyularını kapatmayı yeğlemişti artık genç vampir, sadece görmenin bile verdiği acının ardından duyduklarının da bu intikam dolu manzarayla ittifak olması intihara sürüklerdi, emin olmasa da. Michael’in dudaklarına kadim vampirin kondurduğu öpücükler işkenceden de beterdi artık. Hissizleşmek istiyordu bir kez daha. Kararsızlığını kendi de farkına varsa da bu kadar şeyi kaldıramayacağını biliyordu. Güçlükle örtmüştü kendini, her şeye. Artık tamamen bir ölü gibiydi, hissiz ve sessiz…

Sadece seyre dalarken kendine yaklaşan kadim vampire hissizce bakmayı yeğlediği sırada ellerini ellerinde hissetmesi, bastırılan duyguların şahlanmasına neden olmuştu lakin suyun üstüne çıkamamışlardı bir şekilde. Tanımadığı biri gibiydi artık yıllardır kendini adadığı Lady’si. Hissizlik bu açıdan hiç olmadığı kadar hoşuna gitmese de bunu yapmak zorundaydı, hele ki önünde ne yapacağı kestirilemeyen iki sevgili varken. Hafifçe eğilip yanağına kondurulan öpücükten sonra pişman olmuştu böyle bir şey yaptığına, her ne kadar Aldus’un kadim vampire olan bağlılığını ikisi de bilirken o yokmuş gibi davranılsa da. Arkasına dahi bakmadan odadan ayrılan kadim vampire bakakalmış, sadece adımlarındaki uzaklaşma isteğini algılayabilmişti. Artık bu odada kalmaya bir sebebinin kalmadığını düşündükten sonra yattığı koltuktan ağırca kalkmış, kollarıyla destek olarak yere dikmişti gözlerini. Serbest bırakmıştı kendini artık; hisleri, duyuları, sevgisi… Yaşlı vampirle göz göze dahi gelmemek pahasına başını karşıda bir noktaya doğrultmuş, dimdik ve kararlı adımlarla çıkmıştı odadan. Barın çıkışına kadar hiçbir şekilde istifini bozmamıştı. Arabasına bindiği anda yenilgisi ve yorgunluğuyla kendini rahat bırakmış ve oldukça güçsüz düşmüştü. Gözünün önünden gitmeyen görüntüler karşısında, acı dolu kelimeler dökülmüştü bir anda ağzından: “Her şey bitti.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sürpriz Buluşma
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sürpriz Aşk

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: