A. Chantal Stigler Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Mesaj Sayısı : 2 Kayıt Tarihi : 11/05/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: A. Chantal Stigler. Çarş. 11 Mayıs 2011, 17:47 | |
| Kullanıcı Adı Soyadı: A. Chantal Stigler. Karakteristik Özellikleri: Zeki ve çalışkan bir öğrencidir. Ayrıca hırslıdır. Söyledikleri onun şerefidir. Bu yüzden birine bir söz verdiğinde onu her zaman yapar. Herkese güvenemez. Güvenmediği için içindekileri anlatmak yerine yazmayı tercih eder. Bir nevi kapalı kutu. Kısaca Aile Geçmişi: Henüz belirlenmedi. Örnek Rol Oyunu: - Spoiler:
"Bu rp başka bir sitede de tarafımdan yazılmıştır. Hiçbir şekilde alıntı değildir. Sahipliği kanıtlanabilir. Eklemelerle birlikte düzeltilmiştir."
Karagöl bugün sessizdi. Güneşli bir gündü ve bir tek dal kıpırdaması dahil yoktu. Geçen günlerde bütün hâkimiyeti sağlayan rüzgâr bugün güneşe yenilmiş, inzivaya çekilmişti. Elina oldu olası sevmişti Karagöl’ün yanı başında ders çalışmayı. Orada bulduğu huzuru başka hiçbir yerde bulamıyordu. Huzur bulmak istediği günlerden biriydi o gün de. Dersleri şimdiden ağırlaşmış, üzerine de birçok ödev veriliyordu. Her öğrenci gibi Elina da bu yoğunluktan sıkılmıştı, narin bedeni dersler ve ödevler altında eziliyordu. Aradığı huzuru her zamanki gibi Karagöl’ün derin sessizliğinde bulmuştu. Kendini, kitaba gömülmüş bir şekilde bulmuştu zamanın epey geçtiğini fark ettiğinde. Gümüş kol saatine baktığında ikiyi çeyrek geçeye yalnızca üç dakika kalmıştı. Aslında saat takmayı pek sevmezdi Elina fakat dakikliğini çok değerli kuzeninin hediyesine yani kol saatine borçluydu. Saatin gümüşi parlak bir rengi vardı. Saniyesi yoktu, sayılar romen rakamlarıyla yazılmıştı ve kabartmalıydı. Rakamların yazılı olduğu arkaplan beyazdı, gümüşi sayılar arkaplanı büyük bir uyumla destekliyordu.
Vakit yaklaşmaya başlamıştı mitoloji dersine. Bu dersi aslında pek de ilgi alanına girmiyordu çalışkan kızın. Geçmişle ilgilenmek aptalca gelirdi hep ona. Tabii bunlar yalnızca muggle gibi yaşadığı dönemlerdeydi. Mitolojide bulunan onlarca müthiş derecede inanılmazlıklarla süslenen onlarca efsaneye sihir dünyasıyla tanışmadan önce deli zırvası olarak bakardı. Elina'ya göre mit gibi elle tutulup, gözle görülemeyecek şeyler tam olarak gerçek değillerdir. Bu görüşü de diğer bazı görüşleri gibi sihirle başka bir anlam ve boyut kazanmıştı. Büyü gibi olağanüstü yeteneklerini fark ettiği zaman tamamen değişmişti hayatı, düşüncelerinde olduğu gibi.
Yavaş yavaş toparladı ders notlarını, kitabını ve çok sevdiği tavus kuşu tüy kalemini. Burnunun ucuna kadar düşmüş çerçevesiz, titanyum gözlüğünü düzeltti ve cübbesini yeşil çimlerden aldı. Büyük bir özenle cübbesini sırtına geçirdi ve dersliğe doğru yol aldı. Karagöl’e şöyle veda edermişçesine baktı, gülümsedi. Bu küçük gülümseme “tekrar görüşeceğiz” anlamına geliyordu belki de. Karagöl Elina’nın vedasına karşılık olarak küçük bir dalgalanma gösterdi ve zeki kızın arkasına dönmesiyle duruldu. Elina ders için ön hazırlık yaptığından dolayı büyük bir güvenle adımlarını hızlandırdı. Kuşlar ahenkli senfonisini söylerken Elina şatonun girişine gelmişti bile. Şatonun girişinde derslerine yetişmeye çalışan belki de yüzlerce öğrenci vardı. Hepsi yüzlerine -Elina'da da olduğu gibi- telaş takınmış, hızlı adımlarla dersliklerine doğru yollanıyorlardı.
İster istemez gözü kol saatine kayıyordu. Geçenlerde geç kaldığı sihir tarihi dersindeki çektiği sıkıntıyı bir daha çekmek istemiyordu. Ders öğretmeni farklı bile olsa Profesör Dumbledore’a verdiği sözü unutmamalıydı. Bundan dolayı merdivenlerden çıkarken attığı adımlarını olabildiğince hızlandırdı. Taş merdivenlerde çıkardığı seslerin haddi hesabı yoktu fakat bu umrunda bile değildi. Heyecanlı kız, ona çevrilmiş olan meraklı gözlere aldırış etmeden üçüncü kata olan yolculuğunu sürdürdü. Normalde kimseyi rahatsız etmek istemeyen bir yapıya sahip olan duyarlı kız derse geç kalma korkusuyla bu özelliğinden bütünüyle sıyrılmıştı. Nihayet mitoloji dersliğinin kapısına varmıştı ve saatin akrebi ikiyi, yelkovanıysa üçü gösteriyordu. Dakikliğinin hat safhasındaydı çalışkan kız. Derslik neredeyse doluydu fakat sarışın, karizmatik profesör henüz dersliğe adımını atmamıştı. Bunu fırsat bilerek Elina son bir tekrar yaptı derse yönelik. Buna ihtiyacının olmadığını biliyordu fakat bu hareketi onun huy edindiği bir şeydi.
En sonunda yakışıklı profesör dersliğe adımını atmıştı. Genç müdür yardımcısına olan saygıdan olsa gerek herkesi ayağa kalkma çabası almıştı. Fakat karizmatik profesör buna fırsat vermeden tek bir el hareketiyle bu çabaları dindirmişti. Her zamanki gibi yüzü gülüyordu. Yavaşça masasına doğru ilerledi ve oturdu. Önündeki büyük itinayla hazırlanmış notlarına şöyle bir göz attı ve öğrencilerine dönerek; “Evet, arkadaşlar. Bugün işleyeceğimiz konu, Yunan Mitolojisinin en önemli tanrılarından biri. Hades! Konuyu anlatmak o kadar da cazip gelmedi açıkçası. Kitabımız mükemmel. Oradan size okuyacağım. Lütfen takip ediniz!” dedi yakışıklı müdür yardımcısı. Belki işin kolayına kaçmak istiyordu genç profesör ama hak verilmeliydi ki kitaptaki açıklama oldukça yeterliydi.
Elina bu komutun ardından yer altı tanrısı Hades’in tanıtıldığı sayfaya doğru ilerledi. Genç profesör sesini ayarladı ve okumaya başladı. "Hades Yunan mitolojisinde ölülere hükmeden yeraltı tanrısıdır. Zeus, yeryüzünün hâkimiyetini kardeşleri arasında paylaşırken Zeus'a gökyüzü, Poseidon'a denizler ve Hades'e yeraltı düşer. O artık ölüler ülkesi tanrısıdır, korkunç bir tanrıdır ancak kötü değildir. Yer altının tüm hazineleri Hades'in olduğu için Romalılar onun adını Pluton olarak değiştirmiştir. Karısı, Demeter ve Zeus'un kızı Persephone'dir. Kelime anlamı olarak "Hades" görünmez manasına gelmektedir. Onu görünmez yapan bir miğferi vardır. Yeraltı zenginliklerinin sahibidir, yerden çıkan değerli metaller onu bolluk çokluk ve servet tanrısı yapmıştır. Acımasız ve hatta korkunçtur; ama sözünden dönmez ve birçok tanrının aksine kaprisli bir tanrı değildir. Mitolojik öykülerde adı çokça yer almamaktadır. Bilinen en önemli öyküsü karısı Persephone'yi kaçırması ile ilgili olandır. Ancak Hades'in en önemli sıfatı, ölümün tanrısıdır. Hades aynı zamanda ölüler ülkesinin de adıdır. Hades ülkesi Asphodel, Tartaros ve Elysium olmak üzere üçe ayrılır. Ölen insanlar, fani yaşamlarında iyilerse Elysium'da, ne kötü, ne de iyilerse Asphodel'de yaşamlarını sürdürürler. Zeus ve Olympos tanrılarının düşmanları, katiller vb. kişiler ise ceza olarak Tartaros'a atılırlar. Enteresandır ki, Hades'in yeraltı ülkesine yaşayanlar da ölmeden geçebilmektedir. Ancak diyarın girişini üç kafalı şeytani bir köpek olan Cerberus korur. Herkes o köpeğin dehşetinden korkar ve kimse o kapıyı geçemez. Herkül bir macerasında bu köpekle yüzleşmeye gider. Hades her ne kadar birçok zenginliğe sahip olsa da ortalıklarda pek gezinmez, övünmez, konuşmaz, kendi yeraltı ülkesinde oturmayı tercih eder. Çünkü sahibi olduğu yeraltı ülkesi o kadar çirkin bir ülkedir ki, efendisi sürekli saklanır. Bir keresinde Poseidon, Hades'i utandırmak için üç başlı mızrağını yere saplar ve yeryüzü boydan boya yarılarak Hades'in çirkin yeraltı ülkesi meydana çıkar. Az utanıp sinirlenmemiştir Hades Daha Sonra Yetmiş Bin Kişilik Ölüler Ordusu İle Atlantis Denizini Kurutur." Bu şekilde Elina, Hades hakkındaki kötü düşüncelerinden arınmış, tarafsız bir şekilde gelişen olayları yorumlayabilmişti. Elina’nın kulaktan dolma öğrendiği bilgilere göre kötü bir tanrı değildi Hades. Aksine sözünden dönmeyen bir yapıya ve oldukça kaliteli bir karaktere sahipmiş.
Sarışın müdür yardımcısı güzel bir gülümsemeyle tanıtımı bitirmiş ardına da ödev olarak derste işlenen kavramların açık açık ezberlenmesini istemişti. Bu ödev ezber yeteneği oldukça güçlü olan Elina için hiç de zor olmayacak gibi görünüyordu.
| |
|
Aethra L. Pavone Seelie Sarayı Peri Leydisi
Mesaj Sayısı : 1318 Yaş : 28 Kayıt Tarihi : 25/01/11
Karakter Detayı Statü: Yönetici Uyarı:
| Konu: Geri: A. Chantal Stigler. Çarş. 11 Mayıs 2011, 21:34 | |
| IV. Sınıf Ravenclaw! Hogwartsın sihirli dünyasına hoş geldiniz!
Yıldız Seviyeniz:****
İyi rpler (: | |
|