Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Düşmandan Dost olur mu?

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Eámanë
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
Eámanë


Lakap : Cellat.
Nerden : İdris.
Mesaj Sayısı : 728
Yaş : 31
Kayıt Tarihi : 20/08/10

Karakter Detayı
Statü: Yönetici
Uyarı:

Düşmandan Dost olur mu? Empty
MesajKonu: Düşmandan Dost olur mu?   Düşmandan Dost olur mu? Icon_minitimeÇarş. 04 Mayıs 2011, 19:26


~ Eámanë & Aegnor.
~ Gece yarısı..
~ Büyük Ağacın altı..
~ Eámanë yine duvarı kaşımanın bedelini ödüyordu, ama bu kez daha ağır... Düştüğü ağacın dibinde acı çekerken en nefret ettiği ay elflerinden biri olan Aegnor onun yanında olur...

Diğer gecelerden hiçbir farkı yoktu yine kız için. Sessiz, boğucu, terli ve iğrenç... Uykusuna daha yeni dalmıştı ki ıslak bir bıçağın sesini duydu, sonra derinin yırtılma sesi... Etraf toz, kan, büyü ve gürültüyle dolup taşıyordu. Güzel elf kıpırdanmaya çalıştı ama hareket edemiyordu, bir an sonra vücudu kaskatı kesilip başının omuzları üzerinden yere doğru yuvarlandığını hissetti. En son duyduğu ses "Güle güle" diyen nefret dolu bir kadın sesiydi. Görüntüler artık simsiyahtı, gözleri faltaşı gibi açıldı ve onda bir şey onu o histen kurtarıp olaylara dıştan bakmaya zorladı. Gördüğü başsız bir beden oldu. Soluk tenli, dar pantolon, deri ceketli güzel bir beden... Başsız beden öne doğru yere düşerken gözleri birkaç metre ötedeki bir şeye odaklandı, siyah saçların dolandığı bir baş. Gece olmasına rağmen kanı görebiliyordu, sadece kırmızı değil, siyah renkteydi. Siyah saçların arasından faltaşı gibi açılmış cam gibi yeşil gözler zorla seçiliyordu. Bir anda gürültü ve büyü tüm görüntüyü içine çekip yuttu. Öncekiler gibi kenarlarından silikleşmemişti, bir düğmeye basılmış gibi aniden etraf kararmıştı. Güzel elf gözlerini açıp yatağında olduğunu fark etmeden önce elleri boğazına gitti. Tek parça olduğunu ve boğazında bir ıslaklık olmadığını görünce rahatladı. Yatağından hızlı bir şelikde kalkıp aynanın karşısına geçti. Bu geceki rüyasında, ya da kabusunda artık her ne ise, kendisine ait olmayan bir şeyler vardı.. Kendisi gerçekten deneyimlememişti böyle bir şeyi. Bir an için sadece bir rüya deyip boşvermeyi düşündü ama bir şey engelliyordu. Eámanë terden ıslanmış olan saçlarını elleriyle düzeltti ve yatağına oturdu. Artık geçmişine bir göz atmak meditasyon gibi bir şeydi.. Gözlerini kapatıp ellerini şakaklarına koydu, bastırmadı sadece üzerinde tuttu. Hızlanmış olan nefesini düzene sokmak için belli aralıklarla nefes alıp verdi. Birkaç zorlu dakikanın ardından zihnini boşaltıp eski anılarına döndü. Görüntü yavaşça netleşirken görebildiği tek yer geniş bir düzlüktü. Arkasından ayak seslerini işitebiliyordu. Keskin kulakları ağaçların dallarında ötüşen kuşların hızlı çarpan kalp atışlarını dahi duyuyordu, korkmuş ve uçmaya hazır... Arkasındaki ayak sesleri kendisinden daha ağır bir şeyden geldiğini biliyordu. Bir an sonra kendisininde koştuğunu fark etti, yine de etrafındaki her şey çok netti. Ta ki uzun bir tutam saçın gözlerinin önünü kapatana kadar. Genç elf o anda hızını biraz azaltıp saçını çekti. Hızını düşürmesiyle kaçtığı şeyin üzerine zıplaması bir oldu. Kız zıpladığını fark etmiş ama tepki verememişti. İlk önce ön ayaklarına kuvvet vermiş ve arka ayaklarıyla yaylanarak elfin üzerine atlamıştı. Genç elf sırtında keskin bir acı hissetti, üzerindeki nasıl bir hayvansa pençelerini sırtına geçirmişti. Üzerindeki gömleğin yırtılma sesini işitti, kız ama tepki veremedi. Bir an sonrada kulağının dibindeki korkunç hırlamayı... Kız daha anının devam edeceğini düşünürken bulunduğu zamana geri geldi. Yine içindeki bir ses bu anının kendisine ait olmadığını fısıldıyordu. Eámanë yatağının karşısındaki boy aynasına gidip üzerindeki beyaz geceleğin omuz askılarını aşağı indirerek üzerinden sıyırdı. Yavaşça arkasını dönüp başını hafifçe çevirdi. Aynadaki yansımasında sırtının tam ortasındaki üç pençe izini gördü. Kabarık ve hala hafif pembe... Kız elleriyle dokunmak istedi ama başaramadı. Yara izlerini incelerken odasındaki duvarların üzerine doğru gelmeye başladığını hissetti. Daralıyordu, bir şey boğazını sıkıyordu. Sırtında bir ağırlık vardı. Başı patlayacakmış gibi ağrıyordu, odadan çıkması gerekiyordu. Kız el yordamıyla yatağının üzerindeki beyaz sabahlığını alıp terasa koştu. Merdivenlerle uğraşamazdı şu anda. Terasın korkuluklarına geldiğinde hiç düşünmeden korkulukların geniş yüzeyine çıktı. Tamam, fazlasıyla yüksekti ama atlayamacağı kadar değildi, en azından daha yakın bir yerlere atlayıp oradan aşağıya inebilirdi. Başındaki zonklamayı düşünmemeye çalışarak kambur bir şekilde yakınlardaki ağacın dalına gitti. Dalın üzerinden dengesiz adımlarla gövdesine ulaştı, oradan bir alttaki dala ve yine bir alttaki dala... Yere çok az bir mesafe kala bulunduğu daldan atladı. Sabahlığının önünü bağlamadığı için sabahlığının bir yanı dala takılı kaldı ve adımları boşlukta atmaya başladı. Sabahlık yırtılıp yere düşerken dengesini sağlayamamış ve sırt üstü düşmüştü. Düşerken savunmasını da indirdiği için acılar bedenine hücum etmişti. Korku ve acıyla karışık bir çığlık Eámanë'nin dudaklarından kurtulup gecenin karanlığına karıştı.

Birçok kötü his kızın bedenini ve ruhunu ele geçirmişti. Sol tarafının üzerinde yerde kıvranıyordu. Bacaklarındaki çizikleri, sol kolundaki uyuşmayı, boğazındaki tırtıklı bıçak yarasını, sırtındaki pençeleri hissediyordu. Beyni zonkluyor, kafasını ikiye ayırıp çıkmak istiyordu. Kızın her bir kemiği kırılıyor ve tekrardan kaynıyordu. Eámanë başının iki yanına koydu ve saçlarını çekip bağırmaya başladı. Sesini kimse duymuyor gibiydi ya da sesi çıkmıyordu. Bilmiyordu ama tırnaklarını saç derisine bastırırken kanın ıslaklığını hissetmişti. Bu seferki bedel içinden çıkamayacağı kadar fazla ve acı doluydu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aegnor
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Aegnor


Lakap : Negro
Nerden : Elflerin Bölgesi
Mesaj Sayısı : 19
Kayıt Tarihi : 03/05/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Düşmandan Dost olur mu? Empty
MesajKonu: Geri: Düşmandan Dost olur mu?   Düşmandan Dost olur mu? Icon_minitimePerş. 05 Mayıs 2011, 16:46

Gecenin sessizliğine ve rahatlılığına bırakmıştı kendini. Sadece gözlerini kapatıp hissettiği yorgunluk ve acıları dökmek istiyordu toprağa. Duyduğu tek şey rüzgârın dansına eşlik eden dalların birbirine çarptığında çıkardığı hafif melodiler ve yaprakların dinçleştirici hışırtılarıydı. Attığı her adımda çimenlerin gıdıklayıcı hissini duymak hoşuna gidiyordu elf için. Olgun elf bu güne kadar yaşadığı acıları ve hüzünleri aklından geçirip süzmeye karar vermişti. Yere uzanıp gücünü topladığı, ona ruhunu baş eden ve var olma sebebini hatırlatan aya bakıp anılarının teker teker zihninde süzülmesine izin veriyordu. Kiminde yüreğinde minik bir acı hissediyor kiminde yüzünde hafif bir tebessüm oluyordu. Anılar geçtikçe elf tecrübelerinin ve hissettiği olgunluğun nasıl bu kadar güçlü ve kesin olduğunu anlamıştı. Ancak zihninin aniden durdurduğu bir anı bütün huzur ve tebessümü birden kaybetmişti. Gözlerini açıp bu rahatsız edici anıdan kurtulup biran önce uzaklaşmak istiyordu ama biri, birşey onu bir şekilde oraya mıhlamış o acı verici anıyı görmesine zorluyordu. Her ne kadar dirense de zihninin oynadığı sinsi oyuna karşı yenilgisini kabul ederek mücadeleyi bırakıp acı içinde izlemeye devam etti. Koca bir asır kendini adadığı sevgilisinin ölümü.. Genç elf de Aegnor gibi savaşçıydı. İki çift bir elmanın iki yarısıydı adeta. Birbirlerini şu koca ölümsüzlükte kısa bir zamanda bulduklarına şükrediyor, asla ayrılmayacaklarına dair birbirlerine yemin ediyorlardı. Ta ki perilerle olan savaşta Aegnor’un içine düşen berbat ve huzursuz edici şey gerçekleşene kadar. Suçu kendinde bulması gereksiz olsa da ona yardım edemeyip sadece ölümünü izlemek onun duyduğu pişmanlığa bir hayli yetiyordu. Gözü dönmüş perinin ruhunu adadığı sevgilisine yaptığı büyü güzel elfin kemiklerini un ufak etmiş, acı içinde sevgilisinden yalvarırcasına yardım istemişti. Ancak savaştığı başka bir peri onu oraya sabitlemişti. Ruhu sevgilisinin yanına koşar adımlarla ulaşmaya çalışsa da bedeni bomboş, bir çöplük gibi orda sadece sevgilisine ölümünü kabul etmiş gibi bakıyordu. Tek değerlisi olan sevgilisinden duyduğu son cümle beyninde yankılanmış, gözlerinin dolduğunu fark etmişti. “ Benim için yaşa Aegnor, sana duyduğum aşkı aya baktıkça hatırla ve aşkımızdan al gücünü. Seni seviyorum, beni unutma.” Bu ses. Yıllardır hasret kaldığı ancak çok istese de tınısını hatırlayamadığı sesi, aşkının sesiydi. Huzurlu ve moral verici çıkmıştı sesi. Genelde Aegnor çaresiz ve pişmanlığa düştüğünde konuşurdu böyle. Aniden gözlerini açtı ve karşısında sadece vazgeçilmez manzarası olan ay vardı. Birden kafasını kaldırıp etrafa baktı. Kimse yoktu ancak birinin olduğunu seziyordu. Daha çok sevgilisiyle arasındaki anlatılamaz bağın hissettirdiği enerjiydi. Birden ayağa kalkıp sevgilisinin adını hasret dolu bir şekilde geceye saldı. Aldığı cevap sadece ağustos böceklerinin gerçekleri haykırırcasına çıkardığı kulak çınlatıcı sesleriydi. Güzel elfin sesini duyduktan sonra canlanan hasreti ve heyecanı onu dinçleştirmiş, sevgilisini bulmasına and içtirmişti adeta. Ağaçların arasında koşarken düzensiz aralıklarla gelen ayın ışığı olgun elfin tenine değdikçe vücudunun her bir noktasına süzülüyordu. Çaresizce koşmaya devam etti ancak kimse yoktu, onun varlığını tek bilen ay ve gölgesiydi belki de. Ne çektiği sıkıntı ve acıları ne de onun yıllardır sevgilisine duyduğu tertemiz aşktan adeta kavrularak yandığını biliyorlardı. Bildikleri tek şey sessiz ve kimseye zararı olmayan, mutluluğunu son damlasına kadar eksiksizce kullanan bir elf olmasıydı. Neşeli ve hayata pozitif bakan bir elf. Ne tuhaf gelmişti Aegnor’a. Hangi elf yoktan var olduğu yani bu dünyada gereksiz olduğu halde mutlu olabilirdi ki? İstemsizce alaycı küçük bir gülümseme atmıştı kendi kendine. TUHAF, HEMDE ÇOK.

Çaresiz ve umudu tekrardan kırılmış vaziyette ayın altında beynini boşaltmış, gücünü toplamaya çalışırken duyduğu bir haykırış elfin aniden irkilip gözlerinin irileşmesine neden oldu. Sesin nerden geldiğini anlayamasa da hızlıca koşmaya başladı. Attığı her büyük adımlarda toprağın ayağının altında kayıp gitmesine izin veriyordu ki bu onu daha da hızlı kılıyordu. Büyük, dallarının dört bir yana uzandığı ve Agenor kadar olgun bir o kadar da yıpranmış olan ağacın altında gördüğü tek şey bir bayanın yerde kıvranmasıydı. Sırtı Aegnor’a dönük olduğundan tam kestiremedi kim olduğunu ancak hissettiği enerjiden ay elfi olduğunu anlamıştı. Koşarak yanına gitti ve yardım etmek için eğildi. Gördükleri karşısında ne yapacağını şaşıran elf yırtılmış, beyaz ancak elfin kanıyla hafif kırmızılaşan geceliğin içinde kolunu tutan genç elfe bakmıştı. Aniden döndüğü için Aegnor hafif gerilemişti. Kıza gölge olduğu için yüzünü göremiyordu. Yavaşça yaklaşıp dikkatli baktığında acı içinde kıvrananın tamamıyla ona karşı bir tek bile acıma duygusu hissetmediği ona her zaman nefret duymuş ve kesinlikle duymaya da devam edeceği Emane idi. Peki şimdi ne yapacaksın Aegnor? Burada acı içinde bırakıp gidecek misin yoksa yaşananları geri de bırakıp yardım mı edeceksin? Kendi kendini sorgulamaktan vazgeçip hiçbir şey demeden arkasını dönüp gidiyordu. “ Yapma Aegnor, benim ölümüm için nolur Eamane’yi de suçlama. Bunun onun elinde olmadığını sende biliyorsun. Aşkıma ve aşkına inanıyorsan o yardıma muhtaç kıza elini uzatmalısın. Her şeyin değişeceğine inanıyorum. Sadece yardım et” Aegnor yıllar sonra tek bir gecede ikinci kez bu sesi duyunca şaşırmaktan kendini alamamıştı. İstemsizce dönüp Eamane’nin yanın gitmiş ve tekrar kendine çevirmişti. “ Eamane, benim Aegnor. Biliyorum benden nefret ediyorsun ancak şuan düşmanlığı düşünecek halde değilsin, şimdi izin ver sana yardım edeyim.” Aegnor elini Eamane’ye uzatmış, meraklı gözlerle ne tepki vereceğini merak ediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eámanë
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
Eámanë


Lakap : Cellat.
Nerden : İdris.
Mesaj Sayısı : 728
Yaş : 31
Kayıt Tarihi : 20/08/10

Karakter Detayı
Statü: Yönetici
Uyarı:

Düşmandan Dost olur mu? Empty
MesajKonu: Geri: Düşmandan Dost olur mu?   Düşmandan Dost olur mu? Icon_minitimePerş. 05 Mayıs 2011, 18:28

Eámanë ellerini başından çekip sol koluna götürdü, yaptığı hareketler bilinçsizceydi. Bacakları kasılıp kasılıp gevşiyor, ses telleri bağıracakmış gibi geriliyordu ama ses çıkmıyordu. İçinde dalga dalga yayılan acı bedenini dağlıyordu. Bir şey vardı, henüz adını koyamadığı bir şey, içinden çıkmak istiyordu. Her bir hücresine yayılmıştı, güzel elfi patlatıp dışarı çıkmak istiyordu. Genç elfin kanlı tırnakları kollarına gitti. Hızlı bir şekilde kaşınmaya başladı, bedenine değen bir sürü böcek varmış gibiydi, hepsi üzerinde geziyor, hafif hafif ısırıyorlardı. Her ısırış bir an sonra büyük bir acıya dönüşüyordu. Elfin tek düşünebildiği kurtulmaktı, yoğunlaştığı tek şey buydu ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Daha önce hiç bu kadar uzun sürmemişti. Kendi içindeki konuşmasını dışarıya yansıtmak istiyordu. Belki birisi onun sesini duyup gelebilirdi. Ama kız bir an sonra bunun ne anlama gelebileceğini düşündü. Herkes onun gerçek halini görecekti, sakladığı şey ortaya çıkacaktı. Hem üzerinde iç çamaşırları ve beyaz sabahlığı vardı. Birisine çıplak halde yakalanmak istemiyordu. Acıya odaklanmamak için saçma sapan şeylere kafa yormaya çalışıyordu. Bir an yanında sadece Lex olsun istedi, ama ona da saçları kabarmış ve yaralı bir halde görünmek istemiyordu, hem terliydi de... Bunun gibi birçok saçma düşünceden onu ayıran büyük bir kemik çatırtısı oldu. Sırtı, sırtı yanıyordu, acı dayanılmazdı. Sırtındaki hayvan baskı yapıyor ve pençe darbeleri indiriyordu, en sonunda kemiğe kadar gelmişti. Kız ilk defa ölüme bu kadar yaklaştığını düşündü. Sırtındaki hayvan bir süreliğine sakinleşmiş gibi sırtı kaskatıydı. Hiçbir şey hissetmiyordu. Tabi ki bu hissizlik sadece bir saniye sürdü. Kızın aldığı derin nefes ciğerlerinde kaldı, boğazındaki baskı nefesini vermesini engelliyordu. Kızın elleri boğazına gitti ve orada olamayan elleri çekmeye çalıştı. Sırtı iki büklüm yerde kıvranırken kulaklarına rüyasındaki iğrenç kadın sesi doldu. "Çok bile yaşadın Tessa, ırkıma yaşattıklarını çekeceksin ve inan seninkiler kadar acılı olacak." iğrenç bir kahkaha kulağına tırmalarken saç diplerindeki çekilmeyi hissetti. Saçlarının hepsi kopacaktı, acının odak noktası çok fazla olduğu için vücuduna yayılan dalgalarda daha sık ve keskindi. Güzel elfin aklına takılan kadının söylediklerinden çok hitap şekliydi. Tessa demişti, o da kimdi? Ve eğer hala yaşıyorsa onu bir güzel benzetecekti. Her kimse ve ne yaptıysa yaşadığı acıların aynısını yaşıyordu.

Güzel elf gözlerini açtığında bilincinin yerine geldiğini sanmıştı. Oysa ki yanılıyordu. Gözlerinin beyazı kan çanağına dönmüş, buz mavisi irisleri bomboş sabit bir noktaya bakıyordu. Gördüğü şeyler gerçekten olduğu yer, ağacın altı, değil gotik tarzda inşa edilmiş taş bir binanın bulunduğu bir alandı. Eámanë gözlerini kırpıştırdı ama görüntü düzelmedi. Boynuna yaklaşan nefesi hissetti. "Güle güle" dedi yine aynı kadın sesi.. Boğazına yaslanan serin ve tırtıklı bıçağı hissetti, ardından bedenine yayılan yakıcı titreşimleri. Sanki soğuk bir bıçak değil, alev alev yanan bir sopa tutmuşlardı boğazına. Bıçak usta bir hareketle boynunda kaydı ve keskin bir acı tüm vücudunu sarıp sıktı, bir saniye sonra acı kayboldu. Eámanë yine bedenden çıkmış, olaya dışarıdan bakıyordu. Siyah saçların sardığı baş yerde birkaç kez sekip durdu. Bu olayı tekrar yaşaması bedenine iyi gelmemişti, bıçağın etkisini tüm vücudunda hissediyordu. Görüntü kaybolmuştu ama acı yerli yerindeydi. Vücudu ezilip büzülüyordu, kasları beyninin verdiği emirlere itaat etmiyordu. Sanki vücudunu artık o kontrol etmiyordu. Sol yanın üzerinde top gibi kıvrıldığında kolları bacaklarını sardı. Uzun tırnakları derin yaralar açarken fiziksel acı ruhsal acının önüne geçiyordu.

Acıdan kendinden geçerken bittiğini biliyordu. Anıların bedelini vücudundaki tüm enerjiyi tüketmekle ödemişti. Gözlerini titrek bir nefesle açtı. Geceydi, etrafta ölüm gerginliği vardı. Rüzgar usulca ağaçların yapraklarının arasından geçip üzerindeki sabahlığı açıyordu. Tırnaklarıyla açtığı yaralar rüzgarın etkisiyle sızlıyordu. Bedel ödenmiş, ruhsal acı gitmişti ama şimdi fiziksel acı vardı. Ağaçtan düşerken bacağı ve kolu ağacın gövdesine sürtmüş ve çizilmişti. Yere düştüğünde ise çok sert çarptığı için taşlar batmıştı. Büyük ihtimalle sol tarafı moraracaktı. Sol tarafına yüklenemediğini görünce eli kalçasının üzerindeki anka kuşu dövmesine gitti. Hayatındaki değişimin simgesini okşadı, sanki orada olması ona güç veriyordu. Sırtüstü yattığından taşlar sırtına batıyordu. Hala bir şeyleri hissedebilmenin mutluluğunu yaşarken ödediği bedelin fiziksel olarak ona zarar vermediğini görünce sevindi. Vücudundaki yaralar kendi eseriydi. Eli hala anka kuşu dövmesinin üzerindeyken geceden güç çekmek aklına geldi. Sesinin çıkmayacağını düşünerek içinden geceye doğru seslendi.

"Bu gece ödediğim bedel hiçbir zamankine benzemiyordu ve ben bunun üstesinden geldim, fakat bütün enerjimi bedeli öderken sağ kalmaya harcadığım için nefes alacak kadar bile gücüm yok.. Senden bu gecelik gücünü istiyorum, daha sonra ödemek şartıyla.." hiçbir zaman sözcükleri iyi kullanamamıştı. İçinden sıraladıklarıda bir duadan çok sohbet havasındaydı, belki sırf hitap şekli yüzünden gece ona gücünden vermeyecekti. Güzel elf bu ihtimali de düşündü, o zaman gün ağarıncaya kadar beklerdi. Elbet biri onu bulurdu, rezil olurdu ama odasına kadar çıkarırlardı. En azından Ay elfleri çıkarmasa da Lex çıkarırdı. Onu bu halde bırakmazdı. İşte o anda içini serin bir rüzgar kapladı. Tüm bedeni sarsılırken ruhu onarıldı, tazelendi. Gece gücünü onunla paylaşmıştı. Eámanë bu hiissi anlatmak için Gün ışığı kelimesini kullanırdı, aynı onun gibi ılık ve ısıtıcıydı, aynı anda da ferahlatıcı ve tazeleyici. Sanki muhteşem bir uykudan zinfe uyanmak gibiydi, yeniden doğmak gibi... Ama yine de bir şeyler eksik kalıyordu. En sonunda açıklayamayacağı bir şey olduğuna kanaat getirdi, aynı bu bedeli öderken yaşadıkları gibi. İçinden geceye doğru seslendi "Teşekkürler, en kısa zamanda ödeyeceğim." Geceyi hafif bir meltem sardı, sanki gece Eámanë'ye cevap veriyormuş ve bu söüzünü unutmayacağını söylüyormuş gibi hissettirmişti.

Tam anlamıyla kendine geldiğinde elf duyuları devreye girdi, sağ tarafında birisinin olduğunu hissetti. Yanındaki şaşırtacak bir hızlı büyük ağacın gövdesine harekete geçti. Daha kim olduğuna bakmadan sabahlığının önünü kapattı. Terden ıslanmış alnını elinin tersiyle hızlıca silip gözlerini kıstı ve yere çökmüş olan ve şaşırmış bir yüz ifadesiyle kahverengi gözlere baktı. Gecenin gücüyle sarmalanmış olduğundan Aegnor'u çok net seçebilmişti, onu gördüğü anda vücudundaki tüyler dikilmiş, nefret içinde kaynamaya başlamıştı. Aegnor Eámanë'nin en nefret ettiği elflerden biriydi. Bunun birçok sebebi vardı. Birincisi erkek olması, ikincisi fazlasıyla pozitif ve neşeli olması, üçüncüsü güçlü bir savaşçı olmasıydı.. Belki bu listeyi daha fazla uzatabilirdi ama şimdi kafasını buna yoracak kadar iyi hissetmiyordu kendini. Daha önemli sorunları vardı. Mesela Aegnor az önce onu zayıf ve çaresiz bir halde görümüştü, ah bir de yarı çıplaktı. Eámanë Aegnor endişeyle kısılmış olan gözlerine bakmamaya çalışarak nefretini kustu.

"Bana endişelenmiş gibi bakmayı kes! Sadece dengemi kaybedip ağaçtan düştüm, umarım ben acıdan yerde kıvrandığım o kısacık saniyede beni taciz etmemişsindir.! Eğer öyle bir şey yaptıysan Aegnor, seni pişman ederim." dedi. Sesindeki nefrteti saklamamış aksine belli etmeye çalışlmıştı. Yardıma muhtaç zavallı kız yerine nefret edilesi bir kaltak olmak daha iyi bir seçenekti elf için. O da bunun üzerine oynadı ve nefret edilesi bir kaltak gibi davranmaya devam etti. Darmadağın olmuş kahverengi saçlarının arasından parmaklarını geçirken gözlerini nefretle kısmış Aegnor'a bakıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aegnor
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Aegnor


Lakap : Negro
Nerden : Elflerin Bölgesi
Mesaj Sayısı : 19
Kayıt Tarihi : 03/05/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Düşmandan Dost olur mu? Empty
MesajKonu: Geri: Düşmandan Dost olur mu?   Düşmandan Dost olur mu? Icon_minitimeC.tesi 07 Mayıs 2011, 08:50

Aegnor bu sözler karşısında kaskıtı kesilmişti. Geldiğine pişman olmuştu ancak artık dönüşü yoktu. Sonu ne olursa olsun susup dönemezdi veya baş eğip sakinleştirmeye çalışamazdı çünkü Aegnor’un sinirine dokunacak ve güzel elfi canından edecek bir suçlama öne sürmüştü. Nasıl oluyor da böyle bir şey diyebiliyordu? Hem de çoğu şeyi arkada bırakıp itaat ettiği tek kadın olan sevgilisinin sözüne inanarak yanına gelip yardım etmek isteyince. Aslında olgun elf başından beri biliyordu yardıma bile değmeyecek, aşağılık bi elf olduğunu. Tuhaf bir enerji vardı o kadında; ondan uzaklaştırmaya çaba gösteren, adını duydukça nefretini alevlendiren bir şey. Eamane toparlanıp saçlarını düzeltmeye çalışırken olgun elf sadece gözlerini kısarak acırcasına bakıyordu. Aniden göz göze geldiklerinde birbirlerine duydukları kin ve nefretin dozunu bir kez daha kavrayınca bağırmak istedi ancak ağzını açsa da haykırışları bir şekilde boğazında düğümleniyor, bir şey ileride olacak felaketleri hissetmiş gibi önlemek için elfi susturuyordu. Bunu birkaç kez denedikten sonra sonunda küçük bir çıkış yolu bulmuştu ki hafif bir mırıltı koptu derinlerden. Gerisinin geleceğini içinde yanan sinirlerden anladı ve izin verdi düğümün çözülmesine. Artık kendini tutamayıp adeta kusmuştu nefretini. “ Sana hiçbir şey yapmadım Eamane, ben ormanda gezerken çığlık attın ve yanına koştum. Geldiğimde ise senin olduğunu gördüğümde geri dönmeye çalışsam da yapamadım çünkü aynı ırktanız ve yinede içimde ki iyilik hala ölmedi. Ama bu iyilik zamazingoları karşılıklı olur ve sende zerre kadar olmadığı için her şeyi tersine çevirdin. Değmiyorsun Eamane, hiçbir şeye.” Aegnor arkasını dönüp geceye baktı. Gördüğü manzaranın sakinleştireceğini düşündüğü için karanlığın ve gölgelerin her bir hatlarını algılamak istiyordu. Aydan gelen gücü hissetmeye çalıştı, içine işleyen enerjiyi ve dinçliği zerresine kadar sakinleşmek için kullanıyordu. Gölgelerin vurduğu her yerde çimenler aydan gelen ışıktan nasibini alamadığı için kırgın ve biçare duruyorlardı. Ay ise onlara ulaşmak için her yolu deniyordu adeta. Yıllar boyu yaşadığı her tecrübeyi teker teker dallarına yansıtan onlarca ağacın arasından ay sızmaya çalışsa da çimenlerin cezasını vermek istiyormuş gibi bu huzurlu buluşmaya izin vermiyordu. Çimenlerin bütün yalvarışlarına rağmen yılların eskittiği ve despotlaştırdığı ağaçlar cevap vermemekte son derece emindi. Hafif esen ılık rüzgâr ise olgun elfin vücudunu sarıyor gücüne güç katıyordu, gecenin dinginliğine eşlik edip elfin kulağına sakin olmasını fısıldıyor gibiydi. Olgun elf gözlerini kapatıp arkasında duran elfi yok sayarak geceyi dinledi. Geceden gelen öğüt dolu fısıltılara kulak verdi. Gözlerini açtığında içinde süzülen sakinlik onu kendine getirmişti. Bir süreliğine unuttuğu Eamane’ye dönüp: “ Yaralısın Eamane bırak da sana yardım edeyim, nefret edecek bir şey yok.” Bu sefer sesi daha temiz ve huzurlu çıkmıştı, güzel elfin az önce yaptıklarına rağmen. Tekrar sinirlenip işin ciddiye binmesini istemediği için sadece iki cümle kurabilmişti. Ancak ses tonu bu iki cümleye birçok anlam yüklemişti. Şimdiyse susmayı yeğleyerek gecenin huzuruna bırakmıştı kendini.


Not: Biraz aceleye geldiğinden kısa ve kötü oldu kusura bakma Smile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eámanë
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
Eámanë


Lakap : Cellat.
Nerden : İdris.
Mesaj Sayısı : 728
Yaş : 31
Kayıt Tarihi : 20/08/10

Karakter Detayı
Statü: Yönetici
Uyarı:

Düşmandan Dost olur mu? Empty
MesajKonu: Geri: Düşmandan Dost olur mu?   Düşmandan Dost olur mu? Icon_minitimeCuma 13 Mayıs 2011, 19:26

Eámanë Aegnor'un sinirle kasıp gevşeyen yüz hatlarına baktı. Aegnor en az Eámanë kadar nefret besliyordu, fakat bu sadece Eámanë'nin hareketlerinden kaynaklanıyordu. Eğer güzel elf ilk önce ona kötü davranmasaydı, araları iyi olabilirdi ama bu da güzel elfin elinde olan bir şey değildi ki... O duygularını kapatmış sadece mantığıyla hareket ediyordu ya da birkaç gece önceye kadar öyleydi. Şimdi neler olduğunu bilmiyordu ama mantığından çok duygularıyla hareket ediyordu. İçinde savaşan mantığın ve duygularının kılıç seslerini Aegnor'un yaptığı garip hareketler bozdu. Elf ağzını bir şey söylecekmiş gibi açıyor, sanki sesi çıkmıyormuş gibi bir an sonra kapatıyordu. Bunu birkaç sefer daha denedikten sonra vazgeçti ve nefes verip bir süre bekledi. Daha sonra derinden gelen bir sesle konuşmaya başladı. “Sana hiçbir şey yapmadım Eamane, ben ormanda gezerken çığlık attın ve yanına koştum. Geldiğimde ise senin olduğunu gördüğümde geri dönmeye çalışsam da yapamadım çünkü aynı ırktanız ve yinede içimde ki iyilik hala ölmedi. Ama bu iyilik zamazingoları karşılıklı olur ve sende zerre kadar olmadığı için her şeyi tersine çevirdin. Değmiyorsun Eamane, hiçbir şeye.” Eámanë'ye Aegnor'un konuşması bir homurtu gibi ulaşmıştı ama söylediklerini anlamıştı. Haklıydı da.. Eámanë hiçbir şeyi hak etmiyordu, onun edeceği değer metalik bir para kadardı. O her zaman itilmiş, hor görülmüş ve kimsesizdi. Yaptırdığı dövme, düşündükleri hiçbir şeyi değiştirmemişti. Uzun tırnaklarını kalçasındaki dövmesine geçirdi. Geceliğinin kumaşı delinirken tırnakları etine saplanmıştı. Geceden aldığı güç bedeninden çıkıp tekrar bedenine akıyordu. O anda her şeyi unutup olduğu yere çökmek istedi, hıçkırıa hıçkıra ağlamalıydı, bütün emekleri boşa gitmişti. Değiştirdiği sandığı hayatını aslında hep aynı kalmıştı. O kendini kandırmıştı, evet , tek yaptığı buydu. Kendini kandırmak... Her şeyin değiştiğine inandırmıştı kendini. Ama her şey aynıydı o hala eski Eámanë'ydi.

Aegnor güzel elfe arkasını dönüp geceyi dinlerken Eámanë kendi içindeki sorunları çözmeye çalışıyordu. Hayat o anda o kadar çok boş gelmişti ki ölüm tek kurtuluş gibi gelmişti. Yaşamak için hiçbir amacı yoktu, öylesine yaşıyordu. İçindeki nefret içini büyük bir boşluk hissine bırakmıştı. Boşluk git gide ağırlaşıyordu, boşluk tüm benliğini kaplarken güzel elfin bedeni kasılıyordu. Kalçasına batmış haldeki tırnaklarını hışımla geri çekti, soğuk rüzgar yarayı yalayıp geçerken titredi. Ellerini bedenine sararken bacakları bedenini taşıyordu. Sırtı ağacın pürüzlü yüzeyine sürterken aşağıya doğru çöktüğünün farkında değildi. Dizleri sert bir şekilde yere çarptığında acı tüm bedeninde dalgalandı ama o hissetmiyordu. Eski günler gözünde canlanırken bir çift eli kolunda hissetti. Ellerin uyguladığı baskı artarken Eámanë başını yukarı kaldırdı. Buz mavisi gözleri bir süre boşluğa bakarken bir süre sonra karşısındaki kahverengi gözleri görebildi. Karşısında durup bednini sarsan kişinin Aegnor olduğunu anlaması biraz zamanını almıştı. Eámanë yaptıklarının bilincine varamadan elleri Aegnor'un kollarına yapışmıştı. Tırnaklarını Aegnor'un kollarına geçirip buz mavisi gözlerinden delilik fışkırırken hareketlerini dizginlemesi imkansızdı. Delilik bütün bedenini sardığında titrek dudaklarından "Onlardı, onlar.. Geliyorlar... Arkanda.... Arkamda.. Son çok yakında, çok çok yakın..." sözcükleri döküldü. Her sözcük anlaşılmayacak kadar kısık sesle çıkıyordu. Güzel elf gözlerini Aegnor'un arkasında bir yere sabitledikten sonra korkuyla irileşen gözlerini Aegnor'un gözlerine sabitledi. Buz mavisinde gözlerindeki korku silinip yerini deliliğin ışıltısına bıraktı, elf kızı Aegnor'un dikkatinin dağınıklığından yararlanıpğp kolları arasınsan sıyrıldı ve koşmaya başladı. Ağaçların çevresinde turlar atarken kahkahaları ve anlamsız çığlıkları geceyi delip geçiyordu. Aegnor peşinden koşup onu durdurduğunda yılların verdiği güçle kızı sımsıkı tutup sarstı. Elf kızı Aegnor'un bakışlarına son kez mantık kırıntılarının bulunduğu bir bakış attıktan sonra tüm çevresi gözlerinden silinip yerini anlamsız, iç içe geçmiş siyah haklara bırakırken Aegnor'un kucağına yığıldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aegnor
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Aegnor


Lakap : Negro
Nerden : Elflerin Bölgesi
Mesaj Sayısı : 19
Kayıt Tarihi : 03/05/11

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Düşmandan Dost olur mu? Empty
MesajKonu: Geri: Düşmandan Dost olur mu?   Düşmandan Dost olur mu? Icon_minitimeCuma 13 Mayıs 2011, 22:34



Aegnor gecenin büyüsünden kendini kurtarıp Eámanë’ye döndüğü anda aniden yere yığılmıştı ki bu onun yüzünün buruşmasına neden olmuştu. İfadesiz bakan gözlerini yere dikmiş hafif bir şeyler mırıldanıyor gibiydi elf kızı lakin ne olduğunu kestirmek imkansızdı. Bu halinden şüphelenen Aegnor ürkek adımlarla kızın yanına gitmiş başta korkak bir şekilde sarsmaya çalışsa da bir zararının dokunmayacağını anladıktan sonra iki kolunu da kollarına kenetleyip kendine gelmesi umuduyla sertçe sarsıyordu olgun elf. Aegnor’un kızın adını bağırışındaki cevap isteği belli olmasına rağmen tek bir ses yoktu. Birkaç sarsmanın ardından aniden kenetlenen mavi gözler bomboş ve yıkım doluydu adeta. Gözlerinde sezdiği yardım çığlıkları bir anda bütün nefretini alıp götürmüştü. Duyduğu üzüntü içinde aniden kollarını saran elleri güçlükle kabul etmişti. “Eámanë iyi gözükmüyorsun, evine kadar taşımama izin ver.” Elf kızı bu sözleri duymamış gibi hiçbir tepki vermemiş aksine öfkeli gözlerinin verdiği huzursuzluk yetmezmiş gibi tırnaklarını Aegnor’un tenine geçirmişti. Duyduğu acıdan çıkardığı tüy kadar hafif haykırış ormanda aniden yok olmuştu. Kollarına baktığında tırnaklarını geçirdiği yerlerden akan kanlar özgürlüğün verdiği mutlulukla fışkıyorlardı dışarıya. "Onlardı, onlar.. Geliyorlar... Arkanda.... Arkamda.. Son çok yakında, çok çok yakın..." kollarındaki sızıyı atlatamamışken bir şok dalgasının daha habercisiydi bu sözler. Dönüp aniden arkasına bakan olgun elfin arkasında görebildiği tek şey gecenin asilliği ve ormanların arasındaki karanlığın gözleriydi. Bu kız gerçekten delirmiş olmalı. Aegnor üstesinden gelebileceği bir sorunun olduğunu düşünmüştü ancak yaptığı davranışlar elfi endişelendirmiş, ne yapacağını bilemez olmuştu. Küçük bir fısıltıyla “ Kendine gel Eámanë, arkamda hiç kimse yok. Önce bir sakinleş artık.” Elf kızı yavaşça Aegnor’a dönerken yüzünde duyduğuna dair hiçbir belirti yoktu yine. Duyularını dünyaya kapatmış, çaresizce yolunu arıyor gibiydi resmen. Boş bakışların ardından kısılan gözlerin içinde kızın bir delilik düşündüğünü hissetmişti ki hislerinde her zaman ki gibi yanılmamıştı. Ne yapacağını kestirmek amaçlı gözlerine daldıktan sonra, hafif boşluğuna rastlayan Eámanë, Aegnor’un kollarından kaçmış alabildiğine koşmaya başlamıştı içinde hiçbir şekilde iyilik barındırmayan karanlığa doğru. Ormanın içinde bir o yana bir bu yana koşup duran elf kızı oyun oynayan küçük bir çocuk gibi sebepsiz sevinç çığlıkları atıyordu. Araya karışan kötümser kahkahalar benliğini yansıtsa da içinde ki çocuk daha baskın çıkıyordu haliyle. Aldus kızı durdurmak için arkasında koşsa da bir türlü yetişemiyordu. Aegnor yaklaştıkça geceye bıraktığı iyimser çığlıklar daha da artıyordu arkasından geldiğini sezmişçesine. Ayın tepelerindeki gözü ise bu iki elfi izliyor, elflerden ziyade ay bu kovalamacadan zevk alıyordu. Olgun elf tükenen gücüyle son bir hamle yapıp elf kızına ulaştığında biraz öncekinden daha sert ve güçlü sarsıntılarla kendine getirmeye çalışıyordu. Eámanë’den aldığı son bir bakışın ardından Aegnor’un kollarına bayılmış, kendini tekrardan olgun elfe teslim etmişti. Derin bir nefes alıp ne yapması gerektiğini kestirmeye çalışmıştı ancak aklına düşen tek şey onu ayın ışıklarıyla buluşan bir yere götürüp yatırmasıydı. Bir kuş kadar hafif elfi kucağında ağacın dibine doğru götürürken aya bakıp neden buraya geldiğini soruyordu ruhunun tek sahibi olan aya. Elf kızını nazikçe yere bıraktıktan sonra başında beklemeye koyulmuş, aya kafasını kaldırıp “Büyük sorumluluk biliyorum ama senden son bir kez bir şey daha istiyorum. Bu zavallı kızın ruhunu sıkıştığı yerden kurtar veya şimdilik iyi olmasını sağla nolur.” Demişti hafif mahçupluk duygusuyla.



Beklediği birkaç saatin arasından hafifçe gözlerini açan elfe merakla ve mutluluk içinde bakmış, kendine gelmesini beklemişti. Aegnor’un toprak rengi gözleri Eámanë ile birleştiğinde kızın boş bakışlarının yerini meraklı bakışlar almıştı. Hafif doğrulmaya çalışan güzel elfe doğru hamle yapıp oturmasına yardımcı olmuştu. Yanına koyduğu suyu sonradan farkına varan olgun elf, Eámanë’e uzatmış, içip kendine gelmesini sağlamıştı. “Eámanë beni duyuyor musun? Umarım şimdi daha iyisindir, neler yaptığını hatırlıyor musun?” Yaşadıklarını tahmin etse de bu sorunun cevabını kızdan duymak istiyordu. Kız gözlerini Aegnor’un kollarına dikmiş, üzüntü içinde bakıyordu. Ardından güzel elf suyu kafasına dikmiş, iştahla içerken Aegnor nasıl bu hadde geldiğini merakla kafasında tartıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eámanë
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
Eámanë


Lakap : Cellat.
Nerden : İdris.
Mesaj Sayısı : 728
Yaş : 31
Kayıt Tarihi : 20/08/10

Karakter Detayı
Statü: Yönetici
Uyarı:

Düşmandan Dost olur mu? Empty
MesajKonu: Geri: Düşmandan Dost olur mu?   Düşmandan Dost olur mu? Icon_minitimePtsi 13 Haz. 2011, 12:17

Eámanë sorunlu zihni arasında sıkışıp kalmıştı her zaman ki gibi. Bu kısır bir döngüydü, arada bir uğrayan, güzel giden her şeyi mahveden bir akraba gibiydi. Aslında o kendisine benzeyen, hatta tıpa tıp aynısı olan, bir yaratıktı. Sessizce Eámanë'nin zihnine süzülür ve kuluçkaya yatardı, ta ki elfin zayıf bir anını yakalayana kadar. Bulduğu anda harekete geçer ve zihiniyle oynar dururdu. Küçük bir çocuktu güzel elf diğerinin karşısında. Bazı zamanlar yaratık neler olup gittiğini göstermek için geriye çekilirdi, güzel elf olayları yoluna koymaya, düzeltmeye çalışırken yaratık araya girer ve bağı keserdi. Aynı küçük çocukların ağlarken bir lolipopa ulaşmaları gibiydi. Ellerini alıp ağızlarına götürdüklerinde susarlardı, ama anneleri zararlı olduğunu söyleyip ellerinden çekip alırlardı. İşte bu da öyle bir durumdu güzel elf için. Artık umutsuzdu her şey için. Yaratık bu sefer daha güçlü gelmişti. Ne kadar zaman beklemişti ki zayıf düşmesini? Ne kadar zamanda bu kadar güçlenmişti? Ya da Eámanë nasıl bu kadar zayıf düşmüştü? Her şey tam anlamıyla bir muammaydı. Siyah halkalar yine iç içe geçip kızın zihninin karanlık noktalarını savururken elf kızı eli kolu bağlı bir şekilde siyah halkalara odaklandı.


Zihninin karanlık kuyularının birisinin dibindeydi. Karanlık yerini ormanların yeşilliğine bırakırken elf kızının görebildiği tek şey kandı. Ellerindeki kan. Kanın kokusu pas gibiydi, tiksindiriciydi. Biraz da kükürt kokuyordu. Sağ elinde duran bir kılıç vardı. Keskin tarafı kanla kaplıydı. Başını hafifçe kaldırıp ileriye doğru baktığında karşısında bir çift ayak gördü. Kırmızı topuklu ayakkabı giymiş bir insan... Teninin solukluğu kızın titremesine yol açtı. Bu titreme korkudan değil, tiksintidendi.. Kasları kasılıyordu, beyni ileriye atılmasını söylüyordu. Elf kızı gözlerini daha da yukarıya kaldırdı. Muhteşem vücut kıvrımlarına sahip, soluk tenli, kestane rengi saçlı, mavi gözlü dişi bir vampir vardı karşısında. Vampirin siyah elbisesi yer yer yırtılmıştı. Yüzünün sol yarısında bir kesik vardı, bu onu daha da tehlikeli ve seksi kılıyordu. Dişi vampir öne doğru eğilip saldırı poziyonu aldı ve tısladı. Eámanë dizinden güç alıp ayağa kalktı, kılıcını yerdeki toprağa sürtüp hızlı bir şekilde çekti. Sağ elindeki kılıç önünde çapraz duruyordu, kılıcın ucu sol omuzunun hizasındaydı. Dişi vampir bir kez daha nefretle tıslayıp koşmaya başladı. Elf kızı dikkatini vampirin sol yanına vermişti. Sol kolunda derin bir kesik açıp onu yavaşlatabilirdi. Ne kadar kan kaybederse o kadar güçsüzleşirdi. Vampir elf kızının üzerine atladı. Elf kızı düşündüğü hamleyi yapamamıştı ve vampirin ağızı hızla boynuna doğru ilerliyordu. Elf kızı sol elinin serbest kalmasıyla beline uzandı ve küçük hançerini çıkarıp boynuna eğilmiş olan vampirin ense köküne hançeri sapladı. Vampir acıyla haykırarak elften uzağa, geriye doğru sıçradı. Eliyle hançeri tutup çekti, bu daha da canının yanmasına neden olurken elf kızı vampirin dikkat dağınıklığından yararlanıp kılıcıyla vampirin boynuna vurdu, çok güçlü bir vuruş değildi, bu yüzden kılıç boynunun çok az bir kısmına gömülmüştü. Vampir elinin tersiyle elf kızına vurdu ve elf kızı kılıcıyla birlikte bir ağacın gövdesine doğru uçtu. Vampir öfkeden köpürürken konuştu, sesi tıslamadan farksızdı, kelimeler güçlükle seçiliyordu. "Ölümün benim elimden olacak küçük sürüngenn. Son çok yakın, bir daha karşılacağızzz ve sen beni hiç unutamayacaksınnn." deyip karanlıkta kaybolmuştu. Eámanë gözünü karanlıktan bir an olsun ayırmamıştı, Güneş doğarken iki tanımadığı elf gelmiş ve onu Darkness World Eğitim ve Güç Okulu'na götürmüştü. Aradan o kadar zaman geçmesine rağmen Eámanë bunları yeni yeni hatırlıyordu. Şimdi anlamıştı 'onların' kim olduğunu.. Annesini öldüren büyücü, babasının bedenini parçalayan şekil değiştirci ve onu öldürmek isteyen dişi vampir... Son çok yakındı ve o dişi vampir gelecekti. Verdiği sözü tutacaktı. Eámanë'nin anılarının bu kadar depreşmesi sonun yaklaştığının bir habercisiydi. Alfasını uyarmalı mıydı? Ona inanır mıydı? Belki, belki Lex inanırdı? Lex'in adını aklından geçirmesi bile kızın içinin sızlamasına neden olmuştu. Zayıftı, hem de çok... Bu yüzden yaratık onu daha kolay ele geçirmiş ve uzun süre bedenini kontrol edebilmişti. Fakat şu anda yoktu, geriye çekilmişti. Eámanë sırtına batan taşları hissedebiliyor, Aegnor'un nefes alıp verişini, kalbinin atışını duyabiliyordu. Rüzgarın usulca esip sabahlığının önünü açtığını hissedebiliyordu, artık kendindeydi. Gözlerini hafifçe aralayıp oturmaya çalıştı, Aegnor'un yardımıyla otururken sırtını ağaca dayamıştı. Onun yüzüne bakamıyordu, neler yapmıştı ona? Oysa Aegnor sadece ona yardım etmek istemişti. Aegnor ona suyu uzatırken elf kızı gözlerini onun yüzüne dikmişti. Mutlu ve endişeli bakıyordu gözleri. Ne zamandan beri baygındı ki Aegnor onun için bu kadar endişelenmişti. Peki Lex'e haber vermiş miydi? Yolda mıydı? Bir an bunları kafasından atıp gözlerini bardağına dikip baktı Aegnor'un sesi şefkat ve endişeyle yumuşacıktı. “Eámanë beni duyuyor musun? Umarım şimdi daha iyisindir, neler yaptığını hatırlıyor musun?” dedi. Eámanë başını salladı ve suyu kafasına dikti. Su tüm hücrelerine serinlik hissiyle yayılırken, elf kızı tekrardan doğduğunu hissediyordu. Aradaki kısa sessizlikte elf kızı soruna yanıt bekleyen Aegnor'a baktı. Kahverengi gözleri etkileyici ve endişeliydi. Kanı Aegnor'a ısınmaya mı başlamıştı ne? Gözleri hala Aegnor'dayken konuşmaya başladı. "Evet, evet, iyiyim. Hatırlıyorum, ama biraz bulanık..." dedi, sesi çatlak çatlak çıkıyordu. Oturduğu yerden kalkmak için harekete geçtiğinde Aegnor karşı çıkmaya hazırlandı ama Eámanë elini kaldırıp itiraz etti. "Aegnor iyiyim ayağa kalkıp odama çıkmak istiyorum." dedi. Aegnor bir adım geri çekilip endişeli gözlerle ve tetikteki duruşuyla güzel elfi izledi. Elf kızı ayağa kalkar kalkmaz dengesini sağlayamadı ve düşerken Aegnor'un güçlü kollarına yığıldı. Eámanë yüzünü buruşturup Aegnor'un yüzüne baktı. "Belki biraz yardıma ihtiyacım olabilir." dedi. Aegnor gülümserken gözlerinde kahverengi bir ateş yandığını görür gibi oldu güzel elf. Sonra o da Aegnor'a gülümseyerek karşılık verdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Düşmandan Dost olur mu?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Üstteki üye MS'de olmasa ne olur?
» Bensiz İlanlar başlığmı olur :)
» Gurt Drist(Drizzt de olur)
» Değişen Dost Siteler
» Silinen Dost Siteler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: