Aphrodis Audrey Phyllis Öğrenci
Mesaj Sayısı : 349 Yaş : 29 Kayıt Tarihi : 24/04/11
Karakter Detayı Statü: Uyarı:
| Konu: Aphrodis Audrey Phyllis Paz 24 Nis. 2011, 16:23 | |
| Kullanıcı Adı Soyadı: Aphrodis Audrey Phyllis Karakter Kurgusu (Aile ve kişilik içinde) : Audrey'in annesi ve babası ayrı. Yani Audrey 7 yaşındayken ayrılmışlar. Bundan önceki kavga dönemlerinde Audrey içine kapanmış, büyük bir azimle okumayı öğrenmiş ve çocuk kitapları okumaya başlamıştır. Sık sık kavga eden ailesinin yanında kendisini kitaplara adaması sebebiyle kısa zamanda kitap kurdu biri haline gelmiştir. Kitapların gittikçe edebileşmesi ve ansiklopedik hale gelmesi Audrey'in çalışkanlığına ve zekasına da katkıda bulunmuştur. 7 yaşında ailesinin ayrılmasından sonra Hogwarts dönemine kadar içine kapanık bir kız olmuştur. Hogwartsa geldiğindeyse sosyalleşmeye, yüzü gülmeye başlamıştır. Tatillerde annesinin yanına gelmekte, babasından nefret etmemesine rağmen babasıyla arasına mesafe koymaktadır.
Örnek Rol Oyunu:- Spoiler:
Yaz tatili gelince gece üçten sonra yatıp öğlenden önce kalkamayan kızın dramını yaşıyordu yine genç cadı. Saat ona kurmuş olduğu alarma rağmen uyanamamış, yine saat ikide esneye esneye açmıştı gözünü. Odanın karalık havasından dolayı perdeyi kapalı sandı ve refleksel olarak elini perdelerin oraya götürdü. Fakat elini attığı yerde perde yoktu. Sersem sersem yatakta dikleşti ve gözlerini ovuşturdu. Gözünün önüne önce bulanık bir şekilde kedisi Carmenta geldi. Gözlerini birkaç defa kırpıştırmasıyla birlikte kedi netleşirken, Audrey gözlerini pencereye çevirdi. Perdeler kapalı değildi. Hava karanlıktı sadece. Gözlerini saate çevirdiğinde saatin iki olduğunu gördü. Esneye esneye yatağından kalktı ve pofuduk terliklerini ayağına geçirdi. Uyku sersemliğinin sebep olduğu paytak adımlarla tuvalete gitti ve yüzüne iki avuç su çarptı. Yavaş yavaş ayılmaya başlarken, lavabonun yanındaki havluyu alıp yüzünü kuruladı. Son kez arkaya doğru gerinip esnedikten sonra -bu sefer düzgün adımlarla- tuvaletten çıktı ve odasına gitti. Az önceki karanlık odanın yerini ışıl ışıl parlayan bir oda almıştı. "Anlaşılan bulutlar çekilmeye başladı." Kendi kendine tahmin yapıp onayladıktan sonra yatağın yanına gitti ve yavaş yavaş yatağını ardından da odasını toplamaya başladı. Bu toplama işlemi yarım saat - kırk beş dakika ya almıştı ya almamıştı. Bir an annesine kahvaltıyı sormak için seslenecek gibi olmuştu. Ama sonra sustu ve gözüne gelen o bir damlacık yaşı içerde tutmak için gözünü kırptı iki kere. Derin bir nefes aldıktan sonra alt kata doğru ilerledi. Odasındaki boy aynasının yanından geçerken durup şöyle bir baktı kendisine. Yataktan yeni kalktığını bariz bir şekilde belli eden kabarık kızıl saçları ve hello-kitty'li pijamalarıyla çok tatlı duruyordu; en azından o öyle varsaymıştı aynada kendisine bakarken. Aynadaki ufak duraksamasının ardından Styx'den Renegade şarkısını mırıldanarak merdivenlerden aşağı indi.
Hızlı bir şekilde kahvaltısını hazırladı ve ağır ağır, tadını çıkara çıkara kahvaltısını etti. Bu sırada laptopunda yaptığı şarkı listesindeki şarkılar sırayla çalıyordu. Tabii Audrey durur mu? Krepini çatala batırırken hatta ağzına atarken bile bir o yana bir bu yana sallanarak dans ediyordu olduğu yerde. Hatta arada çatalı mikrofon misali tutup şarkıya eşlik bile ediyordu. Kahvaltısı bittiğinde, aynı dans/şarkı olayı bulaşıkları yıkarken de sürdü. Tamam, bulaşık makinası vardı; ama bulaşıkları yıkamak da stres atıcı bir şeydi Audrey için. Hem bir yandan ev işlerine alışmaya çalışıyordu işte. Tek başına yaşamak o kadar da kolay değildi onun için. Müziğin sesini biraz daha açtı ve yoldan -nadir de olsa- geçen araba seslerini bastırdı. Bulaşık yıkama işlemi bittiğinde saatine baktı. '15:48' Saatin ilerlediğini ve havanın birkaç saat içinde kararacağını fark etmesiyle, bünyesine bir telaşın binmesi bir oldu. Yazın hava geç kararırdı; ama şu sıralar -küresel ısınmadan mıdır nedir- tam tersi bir durum söz konusuydu. Ya da Audrey'e öyle geliyordu işte. Bunları düşünmeyi bırakıp hızlı adımlarla odasına gitti. Dolabından, dünden hazırladığı elbisesini aldı ve ayna karşısında hızlı; ama bir o kadar da özenli bir şekilde giydi. Evde halı olmadığı için, aynı şekilde dünden hazırladığı ve kıyafetlerinin önceden bulunduğu yerde duran siyah çizmelerini ayağına geçirdi. Makyajını ve saçını da aceleyle -ama mükemmel şekilde- yaptıktan sonra her zaman hazır olan çantasını koluna taktı ve koşarcasına aşağı kata, çıkış kapısına doğru ilerledi. Kapıyı açıp çıktıktan sonra anahtarı, anahtar deliğine sokup sola doğru iki defa çevirdi. Etrafına bakındıktan sonra ileri doğru yavaşça iki adım attı, üçüncü adımında ise Knockturn Yolu'ndaydı.
---------------------
Çantasını açtı ve iki saniyelik karıştırmanın ardından kulaklığı eline aldı. Kulaklığın kablosunu biraz çektikten sonra siyah Ipod-Nano'su eline gelmişti. Kulaklığı kulaklarına geçirdikten sonra şarkı listesini karıştırdı. 'Lily Allen - It's Not Fair' Şarkıyı seçti ve sesi açtı. Dışardaki seslerin %90'ını izole etmişti. Yavaş adımlarla, bir yandan da şarkıyı mırıldanarak Karanlık Eşyalar Dükkanı'na doğru ilerlemeye başladı. "It's not fair, and I think you really mean..." Evet, çevresindeki insanların -cadıların, ya da yaratığa benzeyen bazı büyücülerin- kendisine anormal ve yiyecekmiş gibi baktığını hissetmişti. Ama pek de umrunda olmamıştı bu. Karanlık Eşyalar Dükkanı yolun sonlarına doğru gözükünce, Audrey kulaklığın bir tanesini çıkarttı ve adımlarını hızlandırdı. Otuz saniye kadar sonra dükkanın önüne varmıştı. Dükkandan içeri girmeden önce saatine baktı. '16:24'
Gıcırdayacağına inandığı kapıyı yavaşça araladığında kapının gıcırdamamasına fazlasıyla şaşırmıştı aslında. O kadar eski gözüken ve ahşap bir binanın modern gibi -ama korkutucu- bir iç yapısı olması, kapısının gıcırdamaması falan anormal bir şeydi ne de olsa. Audrey buranın önünden binlerce kez geçmesine rağmen hiçbir zaman içeri girmemişti. Bu ilkti yani onun için. Fazlasıyla etkilenmiş gibi içeri bakarken, buranın görevlisi olduğu anlaşılan yaşlıca bir adam Audrey'i baştan aşağı doğru süzerek ona doğru geliyordu. Elbisesi mi fazla iyi gösteriyordu -iyi biri gibi, ya da tikky?- yoksa fazla mı şaşkındı? Yani bu iki sebepten biri olmalıydı adamın yüzündeki hafif tiksinti ifadesi. Neredeyse 'Bakanlıktan mı geldin? Burada yasadışı bir şey yok' falan diyecek gibi duruyordu. Neyse ki bu kadar kaba olmamıştı adam. "Neye bakmıştınız küçük hanım?" Audrey ilkilerek kendisine baktığını fark etmediği adama döndü. Bir kulağında duran kulaklığı da çıkarıp, Ipod'uyla birlikte çantaya attıktan sonra "Ah, özür dilerim. Şey, ben lanetli eşyalara bakıyordum. Takı olursa daha güzel olur." dedi. Adamın yüzünde hala şüpheli bir bakış vardı. Ama yine de alımlı olduğundan zengin olduğu da anlaşılan -aslında pek de öyle olmayan- bir müşteriyi kaçırmak istemiyordu. "Tabii. Özel bir şey var mı? Yoksa herhangi bir şey olur mu?" İnsanları lanetlemekte pek de geçmişi olmayan genç cadı çekingen bir tavırla "Herhangi bir şey olur sanırım." dedi ve adamın işaretiyle birlikte adamı takip etti. Adam eliyle bir dolabı gösterdi ve oradan uzaklaştı. Audrey, intikam için ilk defa bir laneti kullanmak adına, eşyaları ilgiyle -ve bir o kadar da tiksinerek, çünkü çok tiksinç şeyler de vardı,- incelemeye başladı.
| |
|
Roxanne D'arcy Amerika Ladysi | Âmes Casino Sahibesi
Lakap : Rox, Ann. Nerden : Fransa. Mesaj Sayısı : 216 Yaş : 31 Kayıt Tarihi : 12/10/10
Karakter Detayı Statü: Yönetici Uyarı:
| Konu: Geri: Aphrodis Audrey Phyllis Paz 24 Nis. 2011, 17:02 | |
| V. Sınıf Ravenclaw Yıldız Seviyeniz: *****
İyi RP'ler (: | |
|