Bridget Monique Darcia
Tanımadıklarıma karşı soğuk, ters davranan bir tipim. Sevecenimdir. Yeri geldiğinde de sevimli. Sinirlenince gözüm hiçbirşeyi görmez. İyi eğitim almışımdır. Hayvanları çok severim ve onalrın incinmesine göz yumamam. Onlara zarar verenleride iyice benzetirim. Kısaca herkes beni değişken karakterli, melek yüzlü şeytan olarak niteler.
V.Sınıf
Geçmişim karmaşık diye bilirim. Neler olduğunu bile hatırlamıyorum. Ailemi kardeşlerimi… Hatta kardeşim varmı onu bile bilmiyorum. Tek bildiğim fakir, parasız bir ailenin kızı olduğum. Geçmişimden kalıntılar görüyorum. Hatırlamak istemediğim şeyler geliyor hep gözümün önüne.. Taciz edildiğim, hırpalandığım, hatta.. Ah! Unutun gitsin. En azından ben unutmaya çalışıyorum. Ve bunun içinde yalnız olmayı seçtim..
▪23 Mart 2010
Sabah|08:30
Okula gitmeye hazırlanırken.
Bu sabah her zamankinden daha erken bir saatte kalkmıştım. Daha güneş doğmamıştı. Ama yaklaşan sıcaklığını hissedebiliyordum. Huysuz bir tavırla lavabo’ya gittim ve yüzümü yıkadım. Mutfağa indiğimde yerin soğukluğu beni ürpertmeye başlamıştı. Çünkü terliklerimi her zamanki gibi evin herhangi bir köşesinde kaybetmiştim. Evde böyle gezinmeyi severdim. Çünkü üstümdeki bol pijamalarımla daha tatlı olduğumu düşünürdüm. Özellikle bunu eve sevgilim geldiği zaman yapardım. Tatlı olduğumu düşünmesi için. Dolaptan soğuk bir süt çıkarttıktan sonra masaya oturdum ve süt kutusunu kafama diktim. Onu çöpe fırlattıktan sonra mikro dalga fırındaki hazır böreği ısıtmaya başladım. Annem her zaman evde hazır bir şeyler bulundururdu. Çünkü elimden gelse hiçbir şey yemeyecektim. Sanırım bu kadar zayıf olmamıda buna borçluydum. Manken gibi bir vücudum vardı. Yukarı çıktım ve üstüme en sevdiğim kot pantolonumu ve bana sevgilimin aldığı t-shirt’ü giydim. Sırt çantamı sırtıma aldım ve evden çıktım. Bugün erkenden okulda olmam gerekiyordu. Çünkü son sınavlarım vardı. Eğer bu sınavlarıda üstün başarı ile geçersem, üniversiteyi burslu okuyabilecektim. Kapıyı kitledim, arkamı döndüğümde büyük bir çığlık koparttım. Rahl, sırıtarak bana bakıyordu. ‘’Meraba bebeğim. Seni korkuttuysam özür dilerim.’’ Dedi ve dudağıma ateşli bir öpücük kondurdu. Bir elini belime dolamıştı. Bir elide saçlarıma gidiyordu. Onunla öpüşürken o kadar zevk alıyordum ki. Nerdeyse ona şuracıkta kendimi teslim edebilirdim. Bir müddet sonra kendisi çekilmişti ve yüz ifadesi değişti. Sert bir hâl aldı. Her zaman böyle yapıyordu ve ben nedenini bir türlü çözemiyordum. ‘’Eğer hazırsan seni okula bırakayım. Sınavlarına yetişmen gerek!’’ dedi sert bir sesle. Yüz hatlarının o kadar sertleştiğini görmek beni ürpertiyordu. ‘’Evet hazırım. Ama bugün okulda erken olmam gerektiğini nerden biliyorsun?’’ diye sordum. Arabaya doğru yürüyorduk. Göz bebekleri büyümüştü. Sonra umursamaz bir tavırla sırıttı. ‘’ Ne kadar dakik biri olduğumu unutuyor musun bebeğim?’’ dedi bir kahkaha attı. Gülüşü o kadar melodikti ki, ninni gibi gelmişti. Kendimi tutamayarak bende gülmeye başlamıştım. ‘’Ah! Doğru. Sen gerçekten dakik birisin!’’ dedim Gülerek. Bir anlık gülümsedi ve bana kapıyı açtı. Ben bindikten sonra, kendiside saniyede sürücü koltuğuna oturmuştu. Çok hızlıydı. Ben daha kapıyı açtığını bile göremeden kendisi koltuğa oturmuştu bile. Şaşkınlığımın yüzüme vurmaması için, saçlarımla oynamaya başladım. ‘’Rahl… Bana dün anlattığın… Vampir hikâyeleri… Muhteşemdi! Onları nerden öğrendin? Eğer bir kişidense bende onunla tanışmaya isterim. Çünkü bende vamp…’’ Daha lafımı tamamlayamadan söze girdi. ‘’Hayırrr!’’ sonra kendini toparladı. ‘’Bir kişiden öğrenmedim ve onlar sadece benim görüşüm!’’ dedi. Donuk bakışlarla yola bakmaya başladı. *‘’Nesli tükenen hayvanların kanıyla insanların kanlarının karşılaştırılması bile mi senin görüşün!? Yada insan kanının içilmesini yasaklayan büyük vamp..’’ Donuk bakışlarını bana çevirdi. ‘’Bunlardan kimseye bahsetmeni istemiyorum. Kimseye ama kimseye anladın mı!? Bunları unut sana hiç anlatmadım! Tamam mı!?’’ dedi. Seninde hafif sinir vardı. Cevap vermedim. Ve sinirli bakışlarımı ona çevirdim. Okula gelmiştik. Oto-park’a hızlı bir şekilde park etmesinin hemen ardından sinirli bir şekilde kapıyı açtım ve hızlı adımlarda okulun bahçesine doğru ilerlemeye başladım. Sırt çantamı sırtıma taktım. Ve birdim kolumdan tutup kendine çevirdi. İncitmemeye çalışıyordu. Ama yinede canım yanıyordu. ‘’Canımı yakıyorsun!’’ dediğimde koluma bıraktı. ‘’Eğer seni kırdıysam özür dilerim.’’ Dedi. Ona manalı bir bakış attıktan sonra yanağından öptüm ve okula doğru ilerledim. Karşıma en yakın arkadaşım Angela çıktı. Suratında anlayamadığım bir şey vardı. Gülüyordu ama farklıydı. Elime bir kitap uzattı. Kitabın adı Vampirler Hakkında 101 bilgi’ydi. Kalın bir kitaba benziyordu ve mavi kadife gibi bir dış yüzeyi vardı. Angela ‘’İlgini çeker diye düşündüm. Bazı bilgiler gerçekten ilginç. Hoş sen hepsini biliyorsundur zaten!’’ dedi ve kıkırdadı. Beni de güldürmeyi başarmıştı. Kitabın rast gele bir sayfasını açtım ve başlığında ‘Bir vampirle karşılaşma, onu davet etme.’ Yazıyordu. Hemen küçük bir bölümünü okumaya başladım. **‘‘Bir vampirle karşılaşmak ya da onu görmek istediğiniz zaman onu evinize ya da bulunduğunuz bir ortama davet etmeniz gerekir. Ve buda bir ayin gerektirir. Yapmanız gereken tek şey biraz tütsü ve mum. Söyleyeceğiniz kelimeler size kalmış. İçinizden ya da sesli söyleyerek birkaç şey söylemeniz yeterli olacaktır. Bir önceki başlıkta belirttiğim gibi VAMPİRLER BİR EVE DAVET EDİLMEDEN GEL(e)MEZLER!’’ neden bunu büyük yazma ihtiyacı hissetmişti ki sanki? Tıpkı Rahl’ın onu benim davet etmeden evimden içeri gelmemesi gibi.. Diye düşündüm. ‘‘Melody? İyimisin tatlım yüzün solgun görünüyor..’’ Angela’nın yüzünde donuk bir ifade vardı ve meraklı gözlerle bana bakıyordu. ‘’Ah! Evet! Ben iyiyim. Bir şey yok sadece biraz başım döndü.’’ Dedim ve söylediğim yalan belli olmasın diye kafamı yere eğdim. ‘’ Ha bu arada sana sevindirici haberi vermek isterim. Son sınavlara girmene gerek kalmadı. Girdiğin bursluluk sınavını kazandın! Müdür, sana Oxford üniversitesinin talebini bildirmemide ayrıca tembih etti.’’ Dedi. Olamaz! Oxford mu? Hayalimdeki üniversite’yi kazanmıştım. Ve ayrıca onlar bana teklif yollamışlardı.. ‘’Ah tanrım! İnanamıyorum. Şaka yapmıyorsun değil mi?’’ diye sordum ve sonra onun boynuna atladım. Sevinç çığlıkları atıyordum. Angela yine ‘’Ve bomba haber! Üniversite hazırlıkları için 1 ay tatilin vaar!’’ dedi. Bu cümleyi oda sevinçle söylemişti. Mutluluktan konuşamaz hale gelmiştim. Hatta ağlıyordum. Sevinç gözyaşları benden izinsiz gözlerimden süzülürken, telefonum çaldı. Arayan Rahl’dı. ‘’Selam bebek bu akşam bir şeyler yapmaya ne dersin. Sanırım Angela sana haberi vermiş olmadı.’’ Dedi. ‘’Sen.. Sabah.. Ahh.. Biliyor muydun? Birde son sınavlarına geç kalma diyordun..’’ dedim. Yüzümde gülümseme vardı ve bir yandan gözyaşlarımı silmekle meşguldüm. ‘’Okulda, arkadaşından duy istedim.’’ Dedi gülerek. Ben gülüyordum. ‘’Tamam akşama bir şeyler yapalım.’’ Dedim. Ve ardından ‘’Seni seviyorum..!’’ diye ekledim. Oda ‘’Bende bebeğim. Bende seni seviyorum. Akşam sekizde seni alırım’’ dedi ve telefonu kapattı. Sabah ki Rahl’dan eser yoktu. Karakterinin bu kadar çabuk değişmesine alışmıştım ama bursu kazandığımı bana nasıl belli etmemişti? Ona bir anlam veremiyordum. Angela sorgulayıcı ve imalı bakışıyla ne olduğunu ona anlatmam için can atıyordu. Koluna girdim ve sevimli bir tavırla ‘’Rahl aradı. Akşam bir şeyler yapmamızı istiyor.’’ Dedim. Burs konusundan ona bahsetmemiştim çünkü beni soru yağmuruna tutacağını biliyordum. Kahkaha attı ve ‘’Çok şanslısın Melody. Keşke benimde böyle bir sevgilim olsa…’’ dedi. İçimden ‘Tabii. Ne demezsin!’ diyordum. Ona doğru döndüm ve ‘’Ah tatlım. Üniversite bizim için yeni bir başlangıç. Sen çok çekici ve iyi bir kızsın. Bundan eminim ki üniversitede ruh eşini bulabilirsin.’’ Dedim. Bana sarıldı ve yine o tatlı sevimli Angela gülümsemesinden attı. Bizi ayıran lisenin rahatsız edici cırtlak ziliydi. Angela’nın yerinde olmayı okadar çok isterdim ki…
▪23 Mart 2010
Akşam|20:00
Rahl geldiğinde.
Hayır olamaz! Daha giyinemedim bile! Diye söylenirken altıma kısa siyah şortumu geçirdim. Üstüme ne giyeceğime karar bile verememişken kapı çaldı. Ha! Lanet olsun! Neden bir beş on dakika gecikmiyordu ki?! Üstüme acele ile straplez bir bluz ve kot mont aldım. Saçlarım her zaman dalgalı olduğundan sanki saçımı şekillendirmişim gibi duruyordu. Makyajımı acele ile yaptım ve ‘’Geliyoruuuum!’’ diyerek kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımdakinin Rahl olduğunu görmek kaçınılmaz bir şeydi. Her zamanki gibi dudaklarıma yapıştı. Soğuk dudakları benim sıcacık dudaklarımla buluşunca, ikimizde alev almış gibiydik. Beni kapının yan tarafına yapıştırmıştı. Tek eliyle ellerimi başımın üstünde birleştirmişti. Diğer eli ise vücudumda desenler çizerek ilerliyordu. İlk defa bu kadar uzun ve ateşli öpüşüyorduk. Rahl bacağımı beline koyunca, bu sefer ben geri çekildim. Nefes nefesiydim. Gözlerimi açtığımda diğer kapının eşiğine sırtını dayamıştı. Soğuk bir tavırla ‘’Artık çıkalım mı?’’ dedi. Saçımı kulağımın arkasına aldım ve başımı yere eğdim. ‘’Çıkalım.’’ Dedim. Kapıyı hızlıca kapattı ve beni belimden kavradı. Arabaya bindiğimizde koku başımı döndürmeye başlamıştı. ‘’Bu baştan çıkarıcı kokuda ne?’’ diye güçlükle sordum. Koltuğun arka tarafına baktığımda ise büyük bir çiçek demeti gördüm. Muhteşemdi! Hepsi kıpkırmızı güllerdi. Rahl gülümseyerek ‘’Beğendin mi?’’ diye sordu. Beğenmek ne kelime muhteşemdi. ‘’Evet. Hepsi muhteşem. Peki ne için?’’ dedim. ‘’Gittiğimizde görürsün.’’ Dedi ve gülümsedi.
▪23 Mart 2010
Akşam|23:40
O gece... Yolun sonu.
Yol baya uzun sürmüştü. Nerdeyse uyumak üzereydim. Kafamı cama dayamıştım. Hava çoktan kararmıştı ve bende acıkmıştım. Gözlerimi kapattım ve biraz kestirmek istedim. Biraz sonra boynumda bir ıslaklık duydum. Rahl, boynumu öpüyordu. Kıkırdadım. Düzeldim ve gerindim. Rahl hala boynumu öpüyordu. (En azından o anlık öyle sanıyordum.) Nedense bu öpüşü hoşuma gitmişti ve bende kafasını boynuma bastırıyordum. Biraz sonra geri çekildi. Boynumda sıcak bir şeyler hissediyordum. Ama aldırmamıştım. Hemen kendimi toparladım. Rahl arabadan indi ve bana kapıyı açtı. Arabadan indim etrafıma baktığımda ormanlık alanın ne kadar karanlık ve ürkütücü olduğunu fark ettim. Rahl arkandan gelmişti. Kolumu sıkıp, kulağıma doğru eğildi be ‘’Korkma bebeğim sadece biraz eğleneceğiz..’’ dedi. Başım dönemeye başlamıştı. Rahl’ın sinsi gülüşünü boynumda hissede biliyordum. Beni kendine doğru çevirdi ve öpmeye başladı. Dudaklarımdan boynuma doğru indiğinde ani bir sancı ile kasıldım. Bağıramıyordum... Nefes alamıyordum… Rahl hala boğazımdaydı. Boynumdan inen sıcak sıvı fazlalaşmıştı. Gözlerim kapanıyordu. Sol tarafımda yine bir kasılma hissettim. Bu seferki daha büyüktü ve daha çok canımı yakmıştı. Sonunda haykırabilmiştim ama biri dudaklarımdan öpmeye başlamıştı. Gözlerimi açtığımda dudaklarımı öpenin başka biri olduğunu fark ettim. Onu yumruklamaya başladım ama her vuruşumda benim elim acıyordu. Gözlerim Rahl’ı aradı. Onu üstümdekileri çıkartmaya çalışırken gördüm. Kısa şortumu ve bluzumu çıkartmaya çalışırken, göğüslerime ve göbeğime doğru 4 kişi gelmişti. Korkmuştum. Hemde çok korkmuştum sinirlerim boşaldı ve ağlamaya başladım. Çırpınıyordum. Ama yetersizdi. Üstümdekiler çok güçlüydü. Kurtulamazdım kaçışım yoktu. Artık her şey bitmişti. Ölecektim. Hemde canice katledilerek. Şuurumu yitirmeye başlamıştım. Etraf kararmıştı. Son hatırladığım şey Rahl’ın gözleri ve kahkahasıydı…
▪24 Mart 2010
Akşam|20:00
Akşam haberleri. Ölüm haberi.
19 yaşındaki Melodyssey Walms, Arizona ormanında ölü bulundu. Vücudunun her yerinde ısırık izleri ve delikler mevcut. Ayrıca zavallı genç kıza öldürülmeden önce tecavüz edilmiş. Doktorlar vücudunda kan kalmadığını ve 8 tane farklı kişinin sperminin bulunduğunu söylüyor. Arizona polisi olayı detaylı araştırıyor.