Uyandıktan sonra başının ağrısı onu çok etkilemiş olacaktı ki yatakta
bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu. Terlemişti de. Nerede olduğuna
dair hiçbir fikri yoktu. Daha kötüsü kim olduğunu bile tam
kestiremiyordu. Yatağında doğruldu ve kafasını ranzanın üst kısmına
çarptı. Bir inleyişten sonra dikkatle etrafı inceledi.
Yataklar
birbirlerine paralel dizilmişti. Birçok yatak sıkışık duruyor, hepside
eski püskü görünüyordu. Yataklarda yatan çocukların yaşları kendisiyle
aynı civarda gibi görünüyordu. 16 ya da 17.
Her ranzanın başında birkaç poster vardı. Duvarlar beyazdı ama kirlilikten onları siyah sanabilirdiniz.
Ayağa
kalkıp köşedeki aynaya yöneldi ve kendini inceledi. Saçları siyah ve
dağınık görünüyordu. Yüzündeki birkaç sivilce hemencecik kendini belli
ediyordu. Üstünde çizgili bir pijama vardı.
Ama aynada birisi daha vardı. Gitgide yaklaşıyordu. İyice yaklaştığında Leo’ya sordu.
‘‘Uyuyor olman gerekmez miydi Leo ?’’ Leo biran çok korkmuştu ama çocuğu görüce rahatladı. Çocuk Leo’nun
yaşlarında görünüyordu. Çocuğun suratında birçok sivilce vardı. Siyahi
tenliydi. Üzerinde bir gömlek onun üzerinde ise kapşonlu bir ceket
vardı. Altınada da siyah bir kot pantolon giymişti.
‘’Bilmiyorum. Senin kim olduğunu bile bilmiyorum.’’ diyerek cevap verdi Leo. Çocuk gülerek yanıt verdi.
‘Sen gel de onu külahıma anlat.’ Leo çocuğun kim olduğunu gerçekten hatırlamıyordu. Ne zaman bir şey hatırlamaya çalışsa başına şiddetli bir ağrı saplanıyordu.
‘Gerçekten, senin kim olduğunda dahil hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Hatırlamaya çalıştığımda başıma bir ağrı saplanıyor.’ dedi Leo. Çocuk bu sefer endişeli gözüküyordu.
‘Şimdi yat. Bunu yarın konuşuruz.’ dedi
ve arkasını dönerek uzaklaşmaya başladı. Leo hiçbir şeye anlam
veremiyordu. Ama çocuğu dinlemek geldi içinden. Kalktığı yatağa doğru
yürüdü, yatağa yatıp yorganı üzerine çekerken göz kapaklarının kapanmaya
başladığını hissetti.
*
‘Hepiniz kalkın !’ Leo sarsılarak uyandı. Bağıran ses bir erkekten çıkıyor sanabilirdiniz
ama ses bir kadından çıkıyordu. Kadının üstünde benekli bir elbise vardı
ve kadın şişmandı. Yanında ise sıska bir adam duruyordu. Herkes kadının
sesiyle yatağından fırlamış ve sıraya geçmişti. Sadece Leo
yatağındaydı. Kadın Leo’yu gördü ve ona doğru ilerlemeye başladı. Leo
kötü bir şey olacağını seziyordu. Kadın Leo’nun yanına geldi ve onu
kulağından yakaladığı gibi yatağından kaldırıp yere doğru fırlattı.
‘Hepiniz kalkın dememiş miydim ?’ diye hırladı kadın.
‘Biliyorsun prensip olarak çocukları dövmüyoruz Judy.’ diye bir ses geldi kapıdan. Leo kapıya döndüğünde tekerlekli sandalyede
oturan takım elbiseli, sakallı, uzun saçlı bir adam görmüştü. Judy,
Leo’yu bıraktı ve ona pis bir bakış atarak ondan uzaklaştı.
‘Çocuklar giyinip sınıflarınıza çıkın.’ dedi adam. Daha sonra yatakhaneden çıktı. Judy’de Leo’ya pis bir sırıtış atarak oradan ayrıldı.
Leonard sinirlenmişti. Hem de çok. Yatağını toplarken dün gece karşılaştığı çocuk yanına geldi.
‘Dostum, senenin başından beri sana yapmadığını bırakmadı.’ dedi sinirle. Leonard buraya nasıl geldiğini bilmiyordu ama oradaki herkes o her zaman oradaymış gibi konuşuyorlardı.
‘Burası neresi ?’ diye sordu Leo. Çocuk şaşırarak yanıtladı.
‘Bu
oyun fazla uzadı. Ama nasıl istiyorsan öyle olsun. Burası St.Gomez
Akademisi. Bizde buranın fakir yatılı öğrencileriyiz. Judy gece bekçisi
Reynold’un karısı. Nasıl evlenmişler aklım almıyor. Reynold sıskanın
teki. Birde Judy’ye bak. Duba !’ dedi çocuk sızlanarak. Leonard yavaşça gülümsedi. Çocuğu sevmeye başlamıştı. Ama çocuğun ismini bile bilmiyordu.
‘Peki ya sen kimsin ?’ diye sordu Leo çekinerek. Çocuk bozulmuş olacaktı ki yüzündeki gülümseme silindi. Ama yinede cevap verdi.
‘Ben Harold. Bütün sene boyunca ki tek arkadaşın.’ Leo çocukla yeni tanışıyordu ama çocuk sene boyunca ki tek arkadaşı olduğunu iddia ediyordu.
‘Hadi derse geç kalmayalım.’ dedi. Leonard’ın kitapları bile yoktu ki ! En azından o böyle
düşünüyordu. Yatağın yanında duran çantayı kaptı ve Harold’ın peşine
takıldı.
*
Harold
ile birlikte sınıfın kapısını tıklatarak içeri girdiklerinde bütün
gözler üzerlerine çevrildi. Tahtaya bir şeyler yazmakta olan erkek
öğretmen tek kaşını kaldırarak onlara baktı. Öğretmenin yüzü sakalının
ardında gizliydi. Saçı, yok denecek kadar azdı. Üzerinde beyaz bir önlük
altına ise gri bir pantolon vardı. ‘Örnek öğretmen tiplemesi işte.’
Diye ge.irdi içinden Leonard. Daha sonrada dudaklarını büzdü.
‘Sorumsuz öğrenciler ha. ? Yerlerinize geçin beyler.’ dedi. Leonard, Harold’ı takip etti ve onun yanında oturdu. Harold
kitabını çıkarttı ve hangi sayfayı açması gerektiğini öğrenmek için
yerinden biraz kalkarak kafasını öne sarkıttı. Öndeki kız öğrencinin
kitabının sayfasını görmeye çalışırken dilide dışarı çıkmıştı ve çok
komik bir hali vardı. Leonard yavaşça kıkırdadı. Öndeki kız Harold’ı
gördü ve onu arkaya doğru ittirdi. Harold dengesini kaybetti ve
poposunun üstüne yere düştü. Daha sonrada ayağını sıraya çarptı ve
öğretmen duraksadı. Yavaşça arkasını döndü ve suçlunun kimliğini
bulabilmek için gözüyle sınıfı taradı. Daha sonra Harold’ı gördü.
‘Bay Fox, lütfen sınıftan kendi isteğinizle çıkın. Yoksa ben sizi çıkartmasını bilirim.’ dedi sakince. Harold doğruldu ve kendine denileni yapmak üzere
çantasını aldı ve kapıya yöneldi. Bu sırada Leonard’da çantasını kaptığı
gibi onun peşine düştü.
‘Siz nereye gidiyordunuz Bay Carter ?’ diye sordu öğretmen Leonard’a. Leonard döndü ve cevabını verdi.
‘Kendi isteğimle dışarı çıkıyorum.’ Öğretmen kaşlarını çattı ve sinirle bağırdı.
‘İkinizde hemen defolun.’ Leonard gülümsedi.
‘Biz zaten gidiyorduk.’ diyerek cevap verdi ona. Adam çok sinirlenmişti ama Leo daha fazla
sinirlendirilmemesi gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzdende Harold’ı
çektiği gibi kapıyı açtı ve dışarıya fırladı. Ardından da kapıyı sertçe
kapadı.
‘Başını belaya sokmayı iyi biliyorsun dostum.’ dedi Harold. Leonard yavaşça gülümsedi ve cevap verdi.
‘Bu benim doğamda var dostum.’ dedi Leonard. Harold ciddileşti.
‘Hadi önümüzde uzun bir gün var.’ *
Günün
yoruculuğunu iliklerine kadar hissediyordu Leonard. Ama girmesi gereken
son bir ders kalmıştı. Bu dersin dün yatakhaneye gelen adamın dersi
olduğunu söylemişti Harold. Tarih dersi.
Dersliğe girdiklerinde boş
bir yere oturdular ve herkesin Bay Brown dediği adamı beklemeye
başladılar. Ama çok kötü bir şey oldu. Bay Brown gelmedi.
Onun
yerine Judy sınıfa girdiğinde herkesin şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.
Judy sınıfa girdiği an gözleri Leo’yu buldu ve ona pis pis sırıttı.
‘Bay Brown hastalandığı için bu dersinizi benle geçireceksiniz.’ dedi pis pis. Leonard ise bir soru sordu. Ama bu soru Judy’yi çıldırtmaya yetti.
‘Acaba siz bize ne öğreteceksiniz ?’ diye sordu Leonard. Judy kıpkırmızı kesildi. Leonard’ın üstüne yürüdü ve ona bir tokat attı. Daha sonrada sinirle sordu.
‘Sen benimle nasıl böyle konuşabiliyorsun ?’ Leonard sinirliydi. Sırasından kalktı ve Judy’nin karşısına dikildi ve ona cevap verdi.
‘Çünkü sana saygı duymuyorum.’ Judy Leonard’ı yakasından tuttuğu gibi duvara yapıştırdı.
Kıpkırmızıydı. Burnundan soluyordu. Birden Leonard’ın üstüne atlayıp onu
boğazlamaya başladı. Ama elleri Leonardı’ın boğazına deydiği an geriye
doğru fırladı. Sanki elektrik çarpmış gibi saçları yukarıya doğru
dikilmişti. Harold Leo’yu yakaldığı gibi kapıya doğru çekiştirdi ve
dışarı çıkarttı.
‘Hemen buradan gidiyoruz.’ dedi. Leonard afallamış durumdaydı ama Harold’ın bu söylediği komiğine gitti.
‘Saçmalama dostum.’ dedi Harold’a. Harold Leonard’ı kolundan yakaladı ve çıkışa doğru
koşmaya başladı. Harold bekçi Reynold’un yanına doğru gitti. Reynold
ikisini karşısında görünce şaşırdı.
‘Hey sizin derste olmanız gerekirdi !’ dedi şaşkınlıkla. Harold kendisinden hiç beklenmeyecek bir hareket
yaptı ve adamın cinsel bölgesine bir tekme attı. Adam yere düşmeden de
kafasına yumruğu geçirdi. Daha sonrada pantolonunda asılı duran anahtarı
kaptı.
‘Üzgünüm dostum. Bu iş çok önemli.’ dedi. Leonard şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyordu.
‘Dostum sen ne yaptığını sanı…’ Cümlesini tamamlayamadan Harold onu kolundan yakaladı ve dışarıda duran eski bir arabaya götürdü.
‘Atla !’ dedi Leonard’a ve arabaya bindi. Leonard da kendisine söyleneni yaparak
arabaya bindi. Leonard’ın binmesiyle arabanın hızlanması bir oldu.
Harold trafiği altüst ederek bir arayola girdi. Yol çok sessizdi ve tek
araba Harold’ın kullandığı arabaydı.
‘Nereye gidiyoruz dostum ?’ diye sordu Leo. Harold gözünü yoldan ayırmadan cevap verdi.
‘Kampa.’ Kamp mı ? Daha yaz gelmemişti ki. Hem Leonard’ın yaz kamplarına gidecek kadar parasıda yoktu.
‘Ne kampı ?’ diye sordu. Harold direksiyonu sola kırdı ve cevap verdi.
‘Melez Kampı.’ Melez mi ? Bu iş içinden çıkılmayacak bir hal almaya başlamıştı. Leonard bildiği kadarıyla bir melez değildi.
‘Ne mel…’ Leonard’ın cümlesini yarıda kesen ses bir taş sesi gibiydi. Arabaya
çarpan bir taş. İlk başta buna aldırış etmedi. Ama daha sonra bu ses
artmaya devam etti. Leo’nun bunların ne olduğunu anlaması uzun sürmedi.
Bunu yapan bir düzinelik bir kuş takımıydı. Asında bir kuştan daha büyük
görünüyorlardı. Bir kuzgun büyüklüğündeydiler. Gözleri kırmızıydı. Alev
gibi yanıyorlardı.
‘Kahretsin !’ dedi
Harold. Leonard ilk başta bunu kuşlara dediğini düşünmüştü. Ama daha
sonra arabanın hareket etmediğini fark etti. Tekerler patlamıştı.
Leonard kapıyı açtı ve arabadan indi. Arabadan inmesiyle boynuna birkaç
küçük tüy geldi. Bu tüyler ok görevi görüyorlardı.
‘Dostum bunlarla nasıl başa çıkacağız. ?’ diye sordu Harold’a. Harold arabanın kapısını siper edinmişti.
‘Hiçbir fikrim yok !’ dedi. Leonard avuçlarının güçle dolduğunu hissetti. Yumrukları sıkılmış
vaziyetteydi. Avcunu açtı ve gördüğü karşısında şok oldu. Avcunda topa
benzeyen bir nesne duruyordu. Harold şaşkınlıkla Leonard’a baktı.
‘Bunu nasıl yaptın dostum.’ diye sordu.
‘Bu seferde benim hiçbir fikrim yok.' diye cevap verdi Leo ve yapması gerektiğine inandığı şeyi yaptı. Topu
büyültmeye çalıştı ve başardı. Daha sonra topu kuşların üzerine
fırlattı. Bunu yaptığı anda yere yığıldı. Kuşların hepsi yere
dökülüyordu. Leonard’da. Bitkindi. Bunu yapması bütün enerjisini
tüketmişti. Harold koşarak Leonard’ın yanına geldi.
‘İyi misin dostum ?’ diye sordu. Leonard gülerek cevap verdi.
‘Sence iyi görünüyor muyum ?’ Bunu sormasıyla beraber gözleri kapanmaya başladı. Son gördüğü şey Harold’ın endişe dolu yüzü oldu.
Not: Bu rol oyununu başka bir sitede Leonard Luke Carter kullanıcı adıyla yayınlamıştım. Umarım sorun olmaz.