Karakter Adı : Eduard Bernand Cleveland
Kişisel Özellikleri : Cesur. Asabi. Lider Ruhlu.
Özgeçmiş : Gece Evinden vampir olarak mezun olduktan sonra yeni bir hayata yelken açmak istiyordu başta. Ama sonrasında aldığı haberlerle Gece Evi'nin tehlike altında olduğu ve savaşta Eskrim Profesörünü kaybetmelerinin ardından Eduard'ı profesör olarak çağırırlar. Bunu ilk başta istemesede ırklarının tehlike altında olması yüzünden GeceEvi'ne geçici(e kadar süreli belli değil ama geçici) Eskrim Profesörü olarak gider...
Listedeki hangi gücü isterseniz yada daha farklı bir güç : Temas ettiği kişinin Zihinini okuyabilir , kafasını karıştırabilir.
Sizce Nyx size neden bu gücü bağışladı : Ona olan bağlılığımdan ve onun bana olan güveninden.
Bu gücün kurgunuza ne etkisi olacak : Daha rahat rp ve daha iyi kurgular bulup böylece rp yazabileceğim.
Örnek rp(zorunlu) :
# Geçmiş… Acımasız Gerçek #
Her zaman ki gibi bir gündü Michael için. Okula gidecek gelecek ve hiçbir şey olmayacak. Eve gelecek, yemek yiyecek yatacak uyuyacaktı. Böyle olacaktı her zaman olduğu gibi...
Her günkü gibi esneyerek kalkmıştı Michael o sabah. Gece sakin yatmıştı anlaşılan. Yatağı dün akşam yattığı gibiydi çünkü. Başının ucunda duran minik kahverengi sehpada eski saatini eline aldı. Saat her sabah gördüğünden farklıydı. 06,00. Bu sabah daha erken kalkmıştı. Oysa ona her gün kalktığı saat gibi hissetmişti. Hazırlanmalıydı. Okul 2 saat sonra başlayacaktı. Aslında hazırlanmak için çok zamanı vardı. Ama bu sabah erken okula gitmeye karar vermişti. Yatağından kalkıp tuvalete gitmek için odasından çıkıp koridor boyunca yürüdü. Babasıyla annesi kalkmamış olmalıydı. O da iyiydi. Onlara görünmeden bir mesaj bırakarak okula gidecekti. Hayat boştu onun için. Hiçbir şey ifade etmiyordu. Okula git gel evde dur. Bu kadardı sadece. Gerisi yoktu. Olmasını istemiyordu zaten. Okula da ailesi onun iyi bir iş sahip olması için yolluyorlardı. Oysa Michael onu da istemiyordu. Ortalarda da ruh gibi geziyordu zaten. Bir tane bile arkadaşı kalmamıştı. Aslında o kimseyi istemiyordu... Tuvalete geldiğini fark etti. Aynanın karşısına geçip kendine bakmaya başlamıştı. Saçları yok denecek kadar azdı. Gözleriyse yeşildi. Çok yakışıklı biriydi. Kimim ben? Kendine hep bu soruyu soruyordu. Bu hale kendimi nasıl getirdim? diyordu kendine hep ayna karşısına geçtiğinde..Bunun nedeni yine aklına gelmiş , zihninde canlanmıştı .
#2 Ay Önce #
‘’Hadi ama hayatım! ‘’ diye seslendi Lily. Lily onun sevgilisiydi. Birbirlerini okula geldiklerinden beri çok seviyorlardı. Her zaman olduğu gibi beraber okula gideceklerdi ama Michael hazırlanamamıştı. Bekleten genelde kız tarafı olurdu ama Michael bu sabah erken kalkamamıştı. Ne yapabilirdi. Uyumayı seviyordu. Tuvalete aceleyle gitti ve uzun kahverengi saçlarını yıkadı. Saçlarını seviyordu. Onlara insan gözüyle bakardı. Hemen saçlarını toplayıp tekrar odasına koştu. Sevgilisi arada bir seslenmeye devam ediyordu. Michael’sa geçiştiriyordu onu. Okul kıyafetlerini giyip aşağı indi. Lily Michael’ın babasıyla lafa dalmıştı. Bunu seviniyordu Michael. Yani Michael’ın babasıyla sevgilisi’nin arasının iyi olmasına… Lily ve Michael evden çıkıp okula doğru ilerlemeye başlamışlardı. Michael elini yavaşça sevgilisi’nin eline doğru götürdü. Ardından elini sıkıca tuttu. Lily’nin eli pürüzsüz ve sıcaktı. İçi bir hoş olmuştu Michael’ın. Lily’e yüzünü dönerek sıcak bir gülümsemeyle baktı. Sevgilisi’de ona cevap olarak gülümsemişti. İkisi birbirine böyle birkaç saniye bakmıştı. Michael ne zaman Lily’e baksa aşk kelimesini yaşıyordu. Onda gerçek aşkı buluyordu çünkü. Yol boyunca el ele gelmişlerdi okula. Birbirlerine de çok yakın duruyorlardı. Okul onların çıkmasını normal karşılıyordu. Birbirleriyle uyumluydular çünkü. Okula girmişlerdi. Okulda hiçbir şey yapmamışlardı. Normal geçmişti yani okul… Beraber okuldan çıkıp Starbucks’a gitmeye karar vermişlerdi. Hava kapalıydı. Yağmur yağdı yağacak denebilirdi. Yol boyunca konuşmamışlardı. Starbucks’ta pek kalabalık değildi. Bu yüzden sıra beklemeye gerek kalmıyordu. Hemen içecek bir şeyler alıp sevgilisinin yanına oturdu Michael. Birbirlerini ne kadar sevdiklerini, geleceklerini vs. konuşmaya başlamışlardı. Böyle böyle saat gece olmuştu. Artık kalkma vaktinin geldiğini söyleyen Lily’e uymuştu Michael. Beraber masadan kalktılar. Michael hesabı ödedikten sonra Lily’nin evine doğru yola koyuldular… Arka sokaklardan gitmeyi tercih etmişlerdi. Yollarına beraber sakince konuşarak devam ediyorlardı. Aniden bir çarpma hissetti Michael. Yere düşmüştü. Elinden kan akıyordu ve eli çok acıyordu. Çizgi şeklinde bir çizilme olmuştu kolunda. Kesilmeden süzülen kan bir yaş gibi süzülüyordu Micheal'in elinden. Lily’den bir çığlık sesi duymuştu Michael aniden… Lily’e bakmak için yavaşça yerden kalkmaya çalıştı. Kimsecikler yoktu. Sevgilisi’de yoktu… Ortadan kaybolmuştu. Michael Lily’lerin eve doğru inleyerek koşmaya başladı. Elindeki acı akıl almaz derecede acıyordu. Gözünü yavaşça koluna kaydırdığında kolundaki kanamanın arttığını görmesi bir oldu. Ama şuan odaklandığı şey o değildi. Lily’di… Bir anda bir çığlıkla kaybolmuştu. Neydi bu? Ne oluyordu? Lily’lerin eve geldiğinde kapıyı tıklatıp beklemeye başladı. Acı sersemleticiydi. Ama aklı hep sevgilisine kayıyordu. Kapının açılmasıyla düşünceleri kayboldu. Kapıyı açan annesi olmuştu Lily'nin. Michéal'ın haline şaşırmıştı. Ama Michéal konuşmaya başlayınca dikkatini dağıtmış olmalıydı. Lily burada mı? Diye sormuştu Michéal… Aldığı yanıt ona korku hissinin tavan yapmasına neden olmuştu. Aniden ağlamaya başlamıştı ve dayanamayıp kendine yere bırakıvermişti. En son hatırladıyıysa… Gözlerini hastanede açtığıydı. Başında babası ve annesi duruyordu. Zor nefes aldığını hissetmişti. Hareket edecek hali yoktu. Gözlerini şöyle bir hareket ettirdiğinde sabah olduğunu fark etmişti. Ağzındaki hava maskesini çıkarıp kısık ve yorgun bir sesle ;’’Lily… İyi mi? Onu buldunuz mu ?’’ olmuştu. Michéal’in ailesi birbirine baktıktan sonra babası konuşmaya başlamıştı.’’Evet oğlum bulduk.’’ Demişti babası. Michael mutlu olmuştu. Devamını dinlemeden yatağından yavaşça kalkıp odasından dışarı çıkmıştı. Lily’nin ailesini gördüğünde onların yanına doğru gitti. Sadece baktı ilkte. Karşılarında duran odaya baktı. Oraya doğru yöneldi. Peşinden ailesi geldi. Babası onu durdurmuştu.’’Ne oldu baba? ‘’Girmeye izin yok mu? Tamam, ben burada bekleyeceğim o zaman.’’ Dedi. Babası duygulanmıştı. Neredeyse ağlayacaktı. Ardından Lily’nin ailesinin yanına oturdu. Onları teselli ediyordu. Lily iyileşecek diye. Ama Lily’nin ailesi daha fazla ağlıyordu. Sonra ileriden gelen üstü kapalı bir ceset gördü. Morg’a götürülüyordu büyük ihtimal. Buradan geçecek sanıyordu ilkte Michael. Fakat önlerinde durup cesedi Morg’a taşıyan adam ‘’Allah Rahmet Eğlesin. ‘’ deyince yıkılmıştı Michael. Lily’nin ailesi ağlıyordu. Michéal’in ailesi de öyle. Michael’sa sadece duruyordu. Ardından ağlamaya başladı ve yerlere yıkıldı. Ailesi onu toparlamaya çalışıyordu ama o kendini yırtıyordu. Durumu çok kötüydü…1 ay içinde okula hiç gitmedi. Ruh gibi dolaştı, hep sustu. Güzelim saçlarını kazıttı. Ailesi onu ne kadar teselli ettiyse o hiçbir şekilde dinlemedi, etkilenmedi. Hiçbir şey hissetmiyor kendini bir ruh olarak sayıyordu.2. aysa okula gitmeye başlamış ama hala ruhsuzdu. Kalpsiz bir ruhsuz…