Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Marjolainé.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Eithe Aoibheann
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
Eithe Aoibheann


Lakap : Chrys.
Nerden : Rusya.
Mesaj Sayısı : 182
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 08/10/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Marjolainé. Empty
MesajKonu: Marjolainé.   Marjolainé. Icon_minitimePerş. 28 Ekim 2010, 08:11

Blood And Sand
Küçücük bir kızken ben, sanırım 4 yaşındayken, serin bir yaz akşamıydı, çok net hatırlıyorum. Babam, ablam ve annem hep beraber oturuyorduk sahilde. Serin kumların üzerinde ateş yakmıştık. Babamın elinde bir gitar vardı. Gece kadar siyahtı, ateşin ışığı üstüne vurdukça sanki üzerinde desenler varmış gibi bir görüntü oluşturuyordu. Detayları çok net hatırlıyorum hala, çok korkunç. Annem o zamanlar hamileydi. Ne kadar çok seviniyordum bir kardeşim olacağına. Beraber oynayabileceğim, her şeyden çok seveceğim, koruyabileceğim bir kız kardeşim olacaktı. Beraber okula gidip gelecek, okuldaki serserilerden ben koruyacaktım O’nu. Ablamın bana, benim isteyip de, yapmadığı her şeyi ben onunla yapacaktım. O zamanki düşüncelerim bunlar olmuştu en azından. Annemin doğumuna az bir zaman kala benim içimde bir heyecan ve… Huzursuzluk vardı. Sanki bir şeyler olacakmış gibiydi. Bunu kimseye de anlatamamıştım, herkes annemin doğumu için o kadar telaşlıydı ki! Ablam bile bu duruma biraz da olsa seviniyor gibiydi. Aslında bunun tek nedeni evden erkenden ayrılabileceğine seviniyor olmasıydı. Bu kadar umursamaz olması beni üzse de alışmıştım bu duruma. Sahildeyken yanımızda olmasına bile şaşırmıştım. Belki de bu tesadüfen olan bir şey değildi.
Annem muhteşem sesiyle şarkı söylerken babam da O’na gitarıyla eşlik ediyordu. Ben de annemin tam karşısında, ablamın yanında onları dinliyordum. Yüzümde her zamanki parlak gülümsememi yerleştirmiştim. Annemin ve babamın kelimenin tam anlamıyla muhteşem olmalarına hayrandım. Annem yoruldum dercesine elini kaldırmasıyla bir anda bir çığlık patlatmıştı. Neler olduğunu hiçbirimiz anlamamıştık. Annem ellerini karnında kilitlemiş sadece çığlık atıyordu. Babamın gitarı elinden fırlattığını, siyah gitarın denize kadar gittiğini hatırlıyorum. Babam annemi kaldırmaya çalıştığında… Kumların üzerine akan bolca kan vardı. Kanı gördüğüm andan itibaren etrafımda olanları hatırlayamaz olmuştum. Baktığım tek şey kumların üzerinde sanki bir yılanmış gibi akan kıpkırmızı kandı. Sesler bir uğultu halini almıştı. Beni ne zaman oradan aldıklarını, nasıl hastaneye götürüldüğümü hatırlamıyorum…
A Thin Line
Bembeyaz bir duvara bakıyordum, bomboş gözlerle. Benimle konuşmaya çalışan kimseye tepki vermiyordum. Ortada ne annem vardı, ne de babam. İkisinden biri gelmediği sürece kimseyle konuşmamak üzere kapamıştım ağzımı. Orta yaşlı, beyazlar içinde bir kadın arada gelip bana bir şeyler yapıyor, söylüyor ve gidiyordu. Ben hiçbir tepki vermeden duvara bakmaya devam ediyordum. Bir kez daha kapının açıldığını duyduğumda bıkkın bir şekilde bu sefer kapıya döndüm. Babam gelmişti. O’nu hiç böyle görmemiştim. Gözleri kıpkırmızıydı ve yüzü bembeyaz olmuştu. Elleri titriyordu. “Annem nasıl? Kardeşim nasıl? Baba, onlar nerede?” Sabırsız bir şekilde sormuştum sorularımı. Babamın buz mavisi gözlerinden bir damla yaşın süzüldüğünü görebiliyordum. Babam duvara yaslandı ve gözlerini camdan dışarı dikti. Dışarıya baktığını sanmıyordum. Uzun süre hiçbir şey dememişti. Tam bir şey söyleyecek gibi olmuştum ki… “İkisini de kaybettik.” Ne dediğini anlamamıştım. O zamanlar çok küçüktüm, nereden anlayabilirdim ki? “Nereye kayboldular baba?” Tam o sırada ablam hızla içeri dalmıştı. Gözlerinden öfke ve hüzün yağıyordu resmen. Sesindeki tıslama hafızama sonsuza dek kazınmıştı. Gerçekten, O’nu hiç böyle görmemiştim. “Öldüler bücür. İkisi de öldü!” Ölmek… Neydi ki o? Ablamın sözlerinden sonra her şey yeniden soyutlaşmaya başlamıştı. O günden sonra hayatımın ne kadar karanlık olacağını nereden bilebilirdim ki…

Something Is Changing.
Annemin cenazesine götürülmemiştim. Nedeni ise gömülmesini istemememdi. Çünkü girdiği yerden bir daha çıkamayacağının bilincindeydim aslında. Çok küçüktüm, evet ama her şeyin bilincindeydim bir yandan da. Bir daha melek yüzünü göremeyecektim. İnci gülümsemesini, kehribar rengi gözlerini, hiçbir şeyini bir daha göremeyecektim. Babamlar evdeki bütün fotoğrafları çatı katımıza kilitlemişti hatta, belki de unuturum umuduylaydı sanırım. Ama ne hissettiğimi anlamaları gerekiyordu. Çünkü babamın da annesi yoktu. Büyük annem ben doğmadan önce ölmüştü. O da üzülmemiş miydi benim gibi, annesi öldüğünde? Hiç mi ağlamamıştı? Babama soramamıştım bunları, o zamanlar çok çekiniyordum çünkü.

Zamanla bazı şeyler değişmeye başladı. Yaşım ilerledikçe bazı şeyleri unutmaya başlıyordum çünkü. Babam her şeyimin en iyi olmasını sağlıyordu. En iyi okullara gidiyordum. Zekiydim, çok da güzeldim, tıpkı annem gibiydim. Ablam üniversitesi için Avrupa’ya taşındığında on iki yaşındaydım. Baskın olan özelliklerim iyice belirginleşmeye başlıyordu. Gittiğim kolejlerde oğlanların bana farklı farklı baktıklarını fark etmeye başlıyordum. Ve bunun aslında ne kadar hoş olduğunu. Cilve denilen öldürücü bir silahın farkına varmaya başlamıştım hatta. Gereğinden fazla da kullanabiliyordum. Bana verilebilecek genel bir ad… Çok düşündüm aslında. Daha sonra bu adı buldum: Sürtük. Sürekli oğlanlar benim çevremde, ben onların çevresindeydim. Babam benim için endişeleniyordu hatta. Çünkü okuluma ne zaman gelse farklı bir erkekleydim ve bu, doğal olarak, hiç de hoşuna gitmiyordu. Beni çeşitli psikologlara götürmüştü hatta. Hepsi de birbirinden salaktı! Annemin ölümünden sonra ilgiyi üzerime çekme meraklısı olduğumu düşünüyorlardı. Hepsi haksızdı. Zaten hayatımda kendimden başka hiç kimseye inanmıyordum.

Liseye başlamamla bende bir vampir hayranlığı başlamıştı. Üst sınıflardan işaretlenen arkadaşlarım ve sevgililerim olmuştu, bu yüzdendi sanırım bu kadar ilgili olmam. Bir-iki defa Gece Evi sınıfları içerisine girmiştim, ama daha fazla ileri gitmemiştim, ne de olsa bedenim benim için en değerli şeydi. Bekaretimi de o zamanlar o işaretlenen sevgililerimden birine vermiştim. İsmini hatırlayamıyorum bile. Çocuk, biz yattıktan bir hafta sonra dönüşümünü reddetmiş ve ölmüştü. Bu olaydan hiç de etkilenmemiştim aslında ama yakınımda olan birinin ölmesi hep aynı rüyayı görmeme neden olmuştu: Küçükken gördüğüm, kum üzerindeki kanlar… Annemin ölümü aklımdan hiç çıkmaz hale gelmişti hatta. O zamanlar tek bir arkadaşım vardı, Beatrice. Hastaydı. Kanserdi, kan kanseri. Bembeyazdı yüzü her zaman. Benimle tamamen zıttı, ama yine de birbirimizle gerçekten de çok iyi anlaşırdık. Bu kabuslarımı bir tek O’na anlatırdım. O da bıkmadan dinler ve beni her zaman rahatlatırdı. Öldüğünde cennete gideceğinden adım gibi emindim neredeyse. Tanrı’nın böyle bir insanı hastalıkla sınamasına şaşırıyordum, kızıyordum. Tanrı’ya annemi ve doğacak kardeşimi aldığı için kızgındım. Yine de, nedensiz bir şekilde O’na olan inancımı yitirmemiştim. Taa ki… B’nin ölümüne kadar. On beş yaşımıza geldiğimizde, okulda kalp krizi geçirerek, gözlerimin önünde ölmüştü. Sinir krizi geçirdiğimi hatırlar gibiyim. Sakinleştirici vermişlerdi, olayları tam olarak hatırlayamıyorum. Ama arkadaşımın cenazesini gayet net hatırlıyordum.

I’ve Been Marked.
B’nin ölümü benim yeniden doğuşum gibi olmuştu. Arkadaşımın gömülüşünden sonra eve gitmek üzere yola çıkmıştım. Evimiz mezarlığa özellikle yakındı, çünkü annem de orada yatıyordu. Gözümde, kıpkırmızı olmuş gözlerimin görünmemesi için, siyah güneş gözlüklerimi takmıştım. Hava yağmurluydu ama umurumda değildi. Kimse beni ağlarken göremezdi. O savunmasız kız değildim çünkü ben. Bunu herkes de biliyordu. Her neyse. Eve doğru yürürken birinin beni takip ettiği izlenimine kapılmıştım bir anda. Durmadan arkama bakıp duruyordum. Yağmur çiselemeye başlamıştı, adımlarımı iyice hızlandırmıştım. Neredeyse koşuyordum. Tamamen koşmaya başladığımda arkama bakarken direk gibi bir şeye çarptığımı hissettim. Sendeleyerek ıslak betona düştüm. Gözlüğüm de gözümden çıkmıştı, kaldırımın bir köşesine fırladı. Kızarmış gözlerimi kaldırdığımda çarptığım şeyin bir adam olduğunu anlamıştım. Ne adam ama! Gerçekten de gördüğüm en yakışıklı adamdı, hiç şüphesiz. Düşüncelerimin değişmesi çok da uzun sürmemişti aslında. Adamın yüzüne daha dikkatli baktığımda… Alnını ve elmacık kemiklerini kaplayan işaretlerini görmüştüm. Gözlerimi bir korku ve aynı zamanda bir heyecan kaplamıştı. Ölen eski sevgilimi hatırladım bir an. Ve o muhteşem Gece Evi’ni. İşaretlenmeyi hiç hayal etmesem de istediğim bir şeydi, ve her zaman istediğini elde eden ben, en yakın arkadaşımın toprakla bir olduğu gün, işaretleniyordum. Bu trajik bir durumdu. Yasımla beraber sevincimi de yaşıyordum aynı zamanda. En Yüce’den başka ne isteyebilirdim ki? İstemediğim bir şekilde kulaklarım uğuldarken adamın ne dediğini duyamıyordum. Ama alnımdaki karıncalanmayı çok net bir şekilde hissedebiliyordum. Değişiyordum. Artık kan içmekten zevk alacak, farklıyken daha da farklı olacak, en önemlisi de sıradan olanlar tarafından korkulan biri olacaktım. Kısacası, ben benken, daha da ben olacaktım!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eithe Aoibheann
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
Eithe Aoibheann


Lakap : Chrys.
Nerden : Rusya.
Mesaj Sayısı : 182
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 08/10/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Marjolainé. Empty
MesajKonu: Geri: Marjolainé.   Marjolainé. Icon_minitimeC.tesi 13 Kas. 2010, 12:38

Eklenmek için icon + kurgu yeterlidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eithe Aoibheann
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
Eithe Aoibheann


Lakap : Chrys.
Nerden : Rusya.
Mesaj Sayısı : 182
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 08/10/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Marjolainé. Empty
MesajKonu: Geri: Marjolainé.   Marjolainé. Icon_minitimeC.tesi 13 Kas. 2010, 12:40

İ c o n s~

Marjolainé. 9 Marjolainé. 10

Marjolainé. 8 Marjolainé. 7 Marjolainé. 6

Marjolainé. 4 Marjolainé. 5

Marjolainé. 3 Marjolainé. 16

Marjolainé. 2 Marjolainé. 1

Marjolainé. 14 Marjolainé. 13

Marjolainé. 12 Marjolainé. 11


En son Marjolainé Iarine tarafından C.tesi 13 Kas. 2010, 12:42 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eithe Aoibheann
Nefilim | Gölge Avcısı
Nefilim | Gölge Avcısı
Eithe Aoibheann


Lakap : Chrys.
Nerden : Rusya.
Mesaj Sayısı : 182
Yaş : 28
Kayıt Tarihi : 08/10/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Marjolainé. Empty
MesajKonu: Geri: Marjolainé.   Marjolainé. Icon_minitimeC.tesi 13 Kas. 2010, 12:41

İlişkiler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Marjolainé.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Marjolainé Iarine.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: