Mortal Instruments RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mortal Instruments RPG

Ölümcül Oyuncaklar'a Hoşgeldiniz...Görmediklerinizi Keşfetmeye Hazır mısınız?
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Amaterasu

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Kanade Ritsu
Lütfen rütbe edinin, yoksa oyuna dahil olamazsınız!
Kanade Ritsu


Lakap : Yumi
Nerden : Japonya
Mesaj Sayısı : 21
Kayıt Tarihi : 04/12/10

Karakter Detayı
Statü:
Uyarı:

Amaterasu Empty
MesajKonu: Amaterasu   Amaterasu Icon_minitimeC.tesi 04 Ara. 2010, 22:07

Gerçeğin benliğinde kaybolmuş birkaç yalandan başka birşey olmasının mümkün olmadığını sandığım hayatta yaşadıklarımın gerçek olmasını fazla istemezdim.Sadece benim kaderimi çizen bir kaç anının varlığı galiba benim gerçekliğimi kanıtlıyordu bu saçma gelen hayatta...Dinler nedir?İnançlar nedir?Neden bir tanrıya inanmak zorundayım?Sadece gerçekliğin olmadığı ve plastiğe sarılmış,insanların yüzlerinde bile siyah bir maskenin olduğu bir dünyada yaşıyoruz.Ve o maskelerden biride bende bulunuyor.Oldukça kalın ve geçilemez.Ah evet kötüyüm ve insanları kırmak hoşuma gidiyor.İlgi çekmeyide seviyorum ancak birilerini öldürmeye yeltenecek kadar da kafayı kırmadım.Belkide aşırı aptal olabilirim.Gerçekleri görmüyor yada görmeme rağmen anlamak istemiyorda olabilirim ancak ben bunun hayet normal olduğunu düşünüyorum.Çünkü bilindiği üzere bir ailem olmadı.Ailem olmadı derken gerçek anldam bir aileden bahsediyorum.Annem olmadı ve babama gelince ben 6 yaşındayken ölmüştü.Gerçi bildiğim tek ailemdeki kişi Joseph olmuştu.Ancak o da ne kadar ailem sayılabilir di ki?Kan bağım bile yoktu.Sadece kağıt üstünde ailemdi.Yinede ailem olarak görmem tamamen imkansızdı.Onu çocukluğundan beri tanıyorum.O kadar sevimliydi ki...Babamı kaybettiğimde benim için bir arkadaştan öte olmuştu benim için.Sadece onun o saflığına yenik düşerek onu arkamda getirmiştim.Yüzündeki o mutsuz ifadeyi öyle sevimli bir kızda görmek beni aşırı üzüyordu.Sonuçta o da benim yaşımda bir çocuk olmasına rağmen o mutsuzluk ona yakışmıyordu.O da benim yaşımda bir çocuk olduğu için ben orda sefa içinde yaşarken onun sefalet çekmesine göz yummam benim için tamamen imkansızdı.O zamanlar herşeye üzülen ve ağlayan bir çocuktum.Onu yanımda getirdiğimde Le Jeune'lar bir dememişti.Çünkü yalnız olduğumu bildikleri için bir arkadaşın iyi olacağını düşünüyorlardı.Onunla beraber büyümüştüm bu yaşıma kadar.Ancak onunla beraber büyümeme rağmen tamamen farklı iki kişiden oluşuyorduk.O tatlı ve sakin bir kız,ben ise sosyopat ve en uçlarda yaşayan bir adam olmuştum...Hala bir çocuk ruhuna sahiptim ancak bedenim biraz gelişmişti.Yinede yüzümde o tatlılığı taşıyabiliyordum.Gözlerim...Evet bunun farkındayım...Hem annem hemde babamdan almış olmalıyım...Kızıl...İnsanları korkutuyorum.Bir yılan kadar sinsiler...Ancak bu beni rahatsız etmiyor...Sıkıldım...Gidip Joseph'in odasını karıştırayım...Ayağa kalkıyor ve hızla kimseye görünmeden yanda bulunan Joseph'in odasına giriyorum.Iyyy...Pembe pembe...İğrenç kusmak istiyorum.Benim karanlık ve kırmızı odamın tam tersi...Kusma isteği oluşturuyor.O çilek kokulu şeylere dokunmak bile istemiyorum.Bir kızın en önemli şeyi ne olabilir?Aldığımda çok üzüleceği ve meraka bürüneceği...Yani onu sinirlendirecek...GÜNLÜK!Her saklı kalmış sırrını öğreneceğim.Belkide benim hakkımda eleştiriler vardır.Mesela şunun gibi..."O iğrenç herif beni tiksindiriyor.Tanrım!Ne kadarda megolaman birisi" diyor olabilir.Evet...Bu benim zaten.Kendimi biliyorum.O yüzlerde gördüğüm her korkunç ifade beni mutlu ediyor.Günlükte aşırı itici geliyor bana...Pembe ve tüylü.Iyy...Gözlerimde bir tiksinti ifadesi ile ona dokunmak istemezmişçesine alıyorum ve hızla odadan çıkarak kendi odama geçiyorum.Ahh...Bu karanlık ve kan görüntüsü rahatlatıcı...Odamı seviyorum.Kızıl kadife koltuklarımdan birisine oturuyorum.Günlüğü açarak hızlıca okumaya başlıyorum.Ha?Günlük...Başından itibaren benim hakkımda yazılmış.Bu ne pis bir sapıklık?Kronolojim gibi birşey bu...NEEE!?Beni...Bana...Beni nasıl sevebilir?Günlüğü hızla kapıyorum.Daha fazla okuyamayacağım...Elimle ağzımı kapatarak günlüğü kucağıma koyuyorum.Ona bakıyorum...Hayatımda bildiğim herşey yalanmıydı?Josephine hakkındakiler...Benim gibi bir serseriden hoşlanması mümkünmü?Sanırım hiç okumamış gibi yapmam daha iyi...Ayak seslerini duyuyorum.Sinirden köpürmüş.Yüzüm kızardı ancak elimle yüzümü kapatıyorum...Bir yaprağın arkasına saklanmış bir çiğdem gibi görünüyor olmalıyım.Parmaklarımdaki yüzüklerin soğukluğunu yüzümde hissediyorum.Kapı olduğunca hızlı açılıyor.
'O benim günlüğüm! Senin odanda ne arıyor?!'
Bu ses...Elimle günlüğü tutarak "Bunu mu kastediyorsun?Sadece geçerken uğradım" diyorum şeytanca gülümseyerek.Ve ona fırlatıyorum yavaşça."Merak etme okumadım seni cadı!" diyorum.Hiçbir şeyi belli etmeme çabaları içerisine giriyorum.Bunun için ona her zaman seslendiğim şekilde sesleniyorum.Yinede kafamı eğiyorum.Günlüğü okumama rağmen tam olarak tatmin olmadım.Nasıl desem...Mutlu olmam gerekirken mutlu olamıyorum.Benim gibi bir adam onun isteklerini karşılayamaz.Onu asla tam anlamıyla sevemem.Çünkü eğer bana daha çok bağlanırsa buradan çekip gittiğimde onu yanımda sürükleyemem.Buna hakkım yok.Ben tek başıma yaşayan biriyim...
"Söylesene Joseph!Ben nasıl biriyim?"
Yüzümdeki ciddi bakışı bozmadan söylüyorum bu cümlelerimi.Ellerimi birbirine kenetledim ve oturduğum koltuğun biraz ucuna geldim ve ondan cevap bekliyorum.Üstündeki kısa etekle tam hayalimdaki kız olsa bile ona elimi sürmem imkansız.Bunu herkese yaparım ancak küçülüğümün geçtiği birisiyle asla.
Aşkın ne olduğundan habersiz olan tozlarla kaplı bir karanlık yumağı olan kalbime su dökülmüş gibiydi.O tozlar bir anda eriyip gitmişti.Yinede karanlık olduğu gibi duruyordu.Ben ne olursa olsun asla bir kişinin kalbime erişmesine izin vermezdim.Asla vermedim.Nedenini bilmiyorum ancak bu böyle.Buna izin veremem.Travmatik bir olay geçirmeme rağmen öyle herkesi kalbime sokmam.Herkesten kastım gerçekten herkesti.Bir kişi bile eksik olmadan tamamen olduğu gibi.Kimsenin karanlık kalbimin karanlığını almasına izin veremem.Beni sadece sakinleştirebilen şeyler vardır hayatımda.Müzik aletleri,karanlık,kızıllık,kan ve acı!Ne kadar sadist olursam olayım bunu seviyorum.Bazen o salak dealotaları öldürmekten hoşlanıyorum.Bir asalak gibi lianlara bağımlı yaşıyorlar.Onlardan nefret ediyorum.Benim asaletimi kirletmekten başka birşey yapmıyorlar bu dünya üzerinde.Olabildiğince gerekesizler.Hemde nasıl gereksiz...Ancak onları yok etmem mümkün değil.Birer birer yok edebilirim ancak tamamını yok edemem.Ruhum...Bu devirde heyecan arıyor!Asilik ve kan arıyor!Ancak...Devir beni takip edemiyor.Sanki herşey arkamdan geliyormuş gibi geliyor.Ben Alexander gibi oturaklı bir beyefendi olamam.Bunu benden bekleyecek kişide aşırı ahmaktır.Ben insanlara bulaşmaktan,onları gıcık etmekten hoşlanırım.Kimse benden onları sevmemi bekleyemez.Bu yüzden sevenimden çok nefret edenim var.Yinede bunu seviyorum.Kendimi kötü biri gibi hissetmek kalbimi güçlendiriyor.Bu hissettiğim sonsuz karanlık kalbimi sarıyor...Olabilen en karanlık insan olmalıyım.Bunu kimsenin bozmasına izin veremem.Tatlı bir pembelik benim bu yaşıma kadar yaptığım herşeyi silip atmama neden olamaz.Kimse benim bu asi denen kişiliğimi değiştiremez.Megolaman ve mazoşistim.Yapacak birşey yok.Bunu seviyorum.Daha öncede söylediğim gibi.Ben bir beyefendi olamam.Çığlık atarak bu devirde herkesin "Iyy" gözüyle baktığı şarkılar söylemekten,çılgınca duvarları tekmelemekten hoşlanıyorum.Eşyaları kırmak benim vazgeçilmezim.Bu yüzden ne yaparsam yapayım bu alışkanlıklarımı bir "kız" için silmem mümkün değil.Bu bir kız olmasa bile değiştirmezdim.Babam gelse bile bu aynı olurdu.Ben sadece yalnız gezmeyi seven yaramaz bir oğlanım.Gel ve beni terbiye et kadın!
'Sen; kelimenin tam anlamıyla ne yaptığını bilmez, şımarık, milletin işine burnuna sokan, merakına her zaman yenik düşen veledin tekisin, Marcus!'
Aha!Doğru bir laf daha.Tam da senden bekleneceği gibi beni çözebilmişsin.Ancak yanlışın var.Ben "velet" değilim.Bunu daha iyi anlayacaksın.Ve "kötü" değilim.Ben iblisin ta kendisiyim.Yedi ağır günahkar olsam şehvet,kibir ve kıskançlığı bir arada barındıracak birisi olacağımdan emin olurdum.Sadece başımı eğiyorum.Saçlarım gözlerimin önüne düşüyor.Elim ise hala yüzümde onu dinliyorum.Hızla elimi karşıya uzatarak ayağa kalkıyorum.Ayağa kalktığımda ortalama aramızda 20 cm gibi bir aralık oluşuyor.Benim önümde bana bağırdığı için bunu yapabildim.Uzattığım elim onun saçlarından geçiyor ve toplu olan saçını açmamı sağlıyor.Tek hamle ve saçlarını salmayı başardım.Sağ elimi onun boynuna dolayarak sol bacağımı onun bacağından geçiriyor ve biraz yere paralel gelecek şekilde yatırıyorum.Ona yaklaşıyorum.Konumum onu öpecekmiş gibiydi.10 cm vardı aramızda.Sinsi gözlerim onun güzel bedeninde gezdi.Tenim şehvetle yıkanmış Zeus'tan farksızdı.Tam bir günahkardan bekleneceği gibiydim.Ona baktım dikkatlice.
"Gördünmü?Şimdi sustun"
Evet susmuştu.Bu nadir olarak olan birşeydi.Ona dokunduğumda bağırması kesilmişti.Sanki tüm nefesini ve cümlelerini onun dudaklarına geri mühürlemiştim.Sol elimi nazikçe onun dudaklarında gezdirdim.Sıcak ve ıslak...Ona biraz daha yaklaştım.Onun beni öpmek istediğini biliyordum.Ona istesem burada sahip olabilirdim.Ve bunu yapacaktım...Nazik bir hareketle onu arkasındaki duvara dayadım.Şehvetle yıkanmış bedenim bunu daha fazla kaldıramıyordu.Elimi onun başını sağına koymuştum.Yaklaştım onun tatlı dudaklarına...Pespembe ve tatlı kokuyor.Birden ne yaptığım aklıma geldi.Onun gibi masum bir kızı kirleterek ne yapmaya çalışıyordum?Ve ben onu kurtarmıştım.Kurtarıcı kimliğime gölge düşürmem olanaksızdı.Ancak onun hızlı nefes alış verişleri beni kendine çekiyordu.Yinede hızla arkamı döndüm ve boynumdaki kıravatı açtım hızla.Gömleğimide açtım.Bedenim alev alacak gibiydi.Pantolonum ve ayakkabılarım hariç herşeyi çıkarmıştım.Yavaşça arkamı döndüm.Kendi kontrolümü kaybetmiştim.Eğer burada kalırsa...Ona neler yapabileceğimi bilmiyordum.Beni sevdiğini öğrendikten sonra ondan faydalanma isteğim her zamankinden daha da artmıştı.Onunla tüm gece beraber olmak istiyordum.Ancak yapamazdım.
"Günlüğünü aldığım için özür dilerim.Lütfen şimdi odamı terket."
Ona bu kadar sinirli davranmak istemezdim ancak olaylar bunu gerektirmişti.Kızlara karşı zaafım yoktu.Joseph'e karşıda yoktu.Ancak bazen ben de bu duruma gelebiliyordum.Hadi ama!Bu tarz bir kadını gören hangi erkek bu hale gelmez?Hadi ama ben de bir erkeğim!Karanlığımda boğulmak istiyorum şu an.Karanlıktan çıkan eller beni sarmalıyor gibi geliyor.Karanlıklar Prensi tarzı saçma bir lakap istemiyorum ancak bu umutsuzluğa gömülmek ve çıkmamak istiyorum
Birkaç roman geliyor aklıma...Kendi şeytanını kendin yaratmak...Bu gerçekten bana yakın bir söz...Dinler aslında başından beri varolmamıştı.Şeytan sadece bizim karanlık ve umutsuzluk adına yoğurulmuş kalbimizin ürettiği akıl hastasıca fikirlerden oluşan bir demeçten başka birşey değildi.Melek ise sadece mutluluk ve sevgi ile oluşmuş pamuksu kalplerin ürettiği saf düşüncelerdi.Cehennem diye bir yer asla varolmamıştı.Varolmayacaktı da.Cehennem dedikleri yer aslında benim odam gibi karanlık yerler ve umutsuzlukla taşan mekanlardı.Yani benim odam bu cehennem için örnek verilebilecek en iyi yerlerden birisiydi belkide...Yinede bu konu üzerinde uzun uzadıya kafa yormak gerekir.Odamın ne kadar cehennem olduğu tartışılır seviyededir ancak burası bir cehennemse ben cehennemimi seviyorum ve oradan ayrılmak istemiyorum.Bu kadarını bildiğim için bu odadan çıkmam yeteri kadar zorlaşıyor benim için.Cehennemimi terkedemem.Eğer bir günahkarsam günahkarların cenneti olan cehennemde kalmalıyım.Çünkü günahkarlar cehennemden başka bir yerde rahat edemez.Bunu en iyi ben bilebilirim gibi geliyor bana.Çünkü o şeytanını yaratmak sözündeki şeytan benim.Başından beri sadece karanlık ve umutsuzluğun yoğurduğu tozlu bir kalbe sahibim.Bu kalbi yok edecek kimse olamaz.Çünkü şeytan asla yokolmaz.Ve ben bu kalbimi artık ne kadar istersem isteyeyim yinede o eski saf ve ipeksi haline getiremeyeceğim.Bunu bildiğim için en ufak bir uğraş içerisine bile girmiyorum.Zaten çok belli değil mi?Ben ne olursa olsun asla değişemeyecek bir egoistten başka birşey değilim.Yinede eğer melek-şeytan ve cennet-cehennem tabirleri gerçek olsaydı onlara inanmıydım diye düşünmeden geçemiyorum...Sonuçta herkesin korkarak baktığı tanrı hiçbir zaman benim yanımda olmamıştı.Peki tanrı bu kadar güçsüz müydü ki bir dua ile güçleniyordu.Neden kullarının kalbindeki yerini bakarak göremiyordu.İnanması için illa bir sebepmi gerekiyordu?Bilemiyorum.Onun işine karışılmaz gibi birşey demek için artık yaşım çok ilerledi.Evet...Ben tanrıya inanmıyorum.Çünkü öyle şeyler gördüm ki artık tanrının bizim yanımızda olmadığını gayet net anlayabilecek seviyeye geldim.Artık kendimi o saçma ve yapmacıkçocuk masallarıyla kandırmıyorum.Artık meleklere,perilere ve umuda inanamıyorum.O yaşı çoktan geçtim.Büyüdüm ben...Ancak keşke Joseph'te büyüyebilseydi.Kendini birkaç saçmalıkla kandırmasaydı.Benim düzgün bir adam olmamı istemeseydi.Üzülüyorum.Belkide ilk defa...Arkasını dönüp gidiyor...Onun gitmesini istemiyorum...Yanımda biraz daha kal lütfen Josephine...Lütfen biraz daha kal...Bunun için ne gerekiyorsa yapacağım.Seni elimde tutacağım.Parmaklarımın arasından kayıp gidemeyeceksin benim kamelyam...Ne olursa olsun değişemeyeceğimi bilsemde benim olmalısın...Seni bırakamam.Arkasını dönmüş kapıya doğru ilerlerken onun arkasına yaklaşıyorum ve sağ kolumu onun boynuna doluyorum nazikçe...Başımı da onun boynuna yaslıyorum...Ne kadarda tatlı bir koku...Belkide kadınların kokusumu böyleydi?Yoksa sen mi farklısın Joseph?Sen herkesten farklımısın?Benim değişmemi istemeyecek tek kişimisin?Beni olduğum gibi kabul edebilirmisin?Yoksa sende çekip gider misin?Beni anlamaya çalışmadan,beni dinlemeden ön yargılara varabilir misin?Kalbimi yaralayabilirmisin?Bunları düşünmekten arınmak istiyorum senin kokunla Joseph.Biraz daha senin kokunla sarhoş olmak istiyorum.Senin sıcak boynunda biraz daha senin hayalinle dansetmek...
"Gitme"
Sadece bir sözcük dökülüyor dudaklarımdan...Gitme!Beni yanlızlığıma terketme.Ne olursa olsun bana bunu yapma...Şu lanet olasıca yalnızlığımı kırarak geldin o katranın içinden ve bana ulaştın.Şimdi öylece kolay bir şekilde çıkıp gitmeni istemiyorum bu hayattan.Seni bırakmayacağım...Beni bırakmana izin vermeyeceğim...Eğer kalbini bana verdiysen onu sana geri vermeyeceğim...Biliyorum...Çok cani bir adamım senin kalbini çalacak kadar...Ancak sana daha kötüsünü yaparak onu geri vermeyeceğim...Gerçekten böyle bir adamım...Joseph...Sen böyle bir adamı sevmeye devam edebilir misin?Gerçekten benim kalbimde oturup benim küçük sevgilim olmaya dayanabilir misin?Karanlık kalbimin derinliklerine inip oranın acısını çekebilir misin?Bilemiyorum...Evet aşırı caniyim...Seni kendime hapsetmek istiyorum...Ancak gitmeni,beni bırakıp gitmeni istemiyorum.Sonsuza kadar benim yanımda kal tatlı kız...Sakın beni bırakıp gitme.Hergün bana bir kez daha gülümseyerek kalbimi ısıt...Seninle yaşamak istiyorum.Bana ne oluyor böyle?Neden herşey bir an içerisinde bu kadar değişti...Kalbim aralanmaya mı başlıyor?Bilemiyorum.Kalbim kapalı ikende bedenimin her yerinde çok yer var...Onu o karanlık kalbime sokarak ona işkence etmek istemiyorum.Umarım beni anlayabilirsin Joseph...Ona sarılmayı bırakmıyorum.Onu kollarımdan bir an olsun uzaklaştıramam.Eğer bana kalbini verebiliyorsan artık onu geri alman mümkün değil tatlı kız.Buna alışmalısın.Artık kalbin benim...Seni kolay kolay salmayacağım.Benimle kal ve beni sevdiğini söyle.Bunu istiyorum.Belki diyebilirsin egoist diye ancak bunu istiyorum.istiyorsan bana bağır ve kafama bir hafta önceki gibi tencereleri fırlat...Ancak ne olursa olsun bana benden nefret ettiğini söyleme!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elizabeth Rose Wayland
Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Konsül Temsilcisi | Gölge Avcısı
Elizabeth Rose Wayland


Lakap : Lizbeth
Mesaj Sayısı : 2356
Kayıt Tarihi : 11/07/10

Karakter Detayı
Statü: Site Kurucusu
Uyarı: 0/0

Amaterasu Empty
MesajKonu: Geri: Amaterasu   Amaterasu Icon_minitimeC.tesi 04 Ara. 2010, 22:18

96* Tebrikler.. Gece Evine Hoşgeldiniz
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://mortalinstruments.forum.st/
 
Amaterasu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Mortal Instruments RPG :: Mortal Instruments :: Arşiv-
Buraya geçin: